gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Sevmediğin ot burnunun dibinde bitermiş!

26 Aralık 2013, 20.26
A- A+

Geçenlerde sinema çıkışı, hadi dedik bir tatlı yiyelim. Gittik morsüte. Dışarısı da bir fena ki sormayın. Hem soğuk hem de fırtınalı. Bir taraftan ısınmaya çalışıyoruz. Tatlılarımızı, kahvelerimizi söyledik keyif yapıyoruz. Bir aile girdi içeriye. Tahminen 3 yaşlarında olan oğulları, sanki k.çına bir avuç arı kaçmış gibi bi sağa bi sola koşturmaya başladı. Hem ağlıyor hem de koşuşturuyor. Annesi ve babası bir türlü çocuğu zaptemiyor. Neyse oturdular. Yavrum evladım bir sus yahuuu! Olacak gibi değil, ne sorunu varsa susmuyor bir türlü. Babası çocuk için bir tatlı söyledi. Tatlısı gelince neyse ki sustu. Bizimkilerde ayy kıyamam ne tatlı filandalar. Neresi tatlıysa…

Zaten oldum olası çocukları sevmem. Hatta konusu ne zaman açılsa tanıdıklarım, ‘’neden öyle diyorsun senin gibi bir kızın olsa fena mı olur?’’ diye takılmadan edemezler.  Aslında bebekleri severim ama hani şu bebek bezi- şampuanı reklamlarında çıkan maviş gözlü keltoş bebekler var ya, onları severim. Albenisi yüksek veletler. Gerçi onları bile uzaktan sevenlerdenim. Ağladıklarında bütün büyüleri bozuluyor. O nasıl bir sestir yarabbimmm! En alt katta ağlasın çatıya kadar duyurur kendisini.

Yıl bilmem kaç, harçlıklarımı biriktirip odamda kozmetik deposu kurduğum yıllar. Amcamlar geldi.  Bir misafirimiz daha var. O da 4 yaşındaki  torunu. Bir ara velet kayboldu. Hiç sesi de çıkmıyor. ‘’ Buzzzz Sude’ye bak bakalım nereye saklandı?’’ dendi. Aramaya başladım. Odama gireceği aklıma geldi tabi ki… İlk durağım odamdı. Gördüğüm manzara karşısında afalladım. Kalk sen tabureye çık. Masamın üzerinde duran ne var ne yoksa hepsini yere indir, elinde rujum! Ağzı, burnu, yanakları, alnı tuhaf bir sanatsal çalışma yapmış suratında. Hele yüzündeki hem korku dolu hem de mahcup bakış yok mu? Allah’ımmmm güler misin ağlar mısın? Gördüğüm manzara karşısında burnumdan soludum.  Yapacak olduğum dip temel temizlikte cabası!

Bir gün annemle beraber teyzemlere gittik. Onunda 2 tane torunu var. Ama çocuk demeye bin şahit ister. Hele ki büyük kız…  Yanılmıyorsam o zamanlar yaşı 6 filan. Bu nasıl bir enerjidir. Asla oturmuyor ve susmuyor. Susmadığı yetmezmiş gibi öyle gür bir sesi var ki, çocuk sanki konuşmuyor, sesiyle seni yerden yere vuruyor. Çay kahve derken, yemek yemeden salmam diyen teyzemi kıramadık. Arada kendime mola verip sessizlikte huzur bulabilmek için balkona kaçıyorum. Pire gibi çocuk yaa zıp zıp zıp ben nereye o oraya. İlgi çekmek için ne yapacağını şaşırmış bir canavar düşünün. İmdaaaaaaaaatttttttt deyip kaçasım var ama sesimi bile çıkaramıyorum. Sofra kuruldu, yemek yendi. Artık kalkabiliriz. Annemle derin bir nefes alıp dışarıya attığımız ilk adımda bir oh çektik. Otobüs durağına doğru her şeyden habersiz ilerlerken, arkamızdan gelen sinsi tehlikeyi bilemezdik. Bizim arkamızdan, evdekilere çaktırmadan çıkıp usulca gelmiş. Ansızın anlamsız bir şekilde, attığı son derece kuvvetli çığlıkla neye uğradığımızı şaşırdık. Korktuğunda, tüyleri diken diken olup havaya sıçrayan kediler gibiydik anne kız… Karşımızda bizi korkutmuş olmanın mutluluğuyla, üstündeki elbiseyi elleriyle kaldırıp dirsekleriyle gere gere bir sağa bir sola sallanarak gülen bir çocuk! ( hayır hayır o bir şeytandı bence) Anneme ‘’ bir tekme atsak yola uçsa üzerinden araba geçse sende, bende, ailesi de kurtulsak olmaz mı?’’ desem de bi işe yaramadı tabi ki…

Arkadaşıma gitmiştim. Uykudan uyanan kızı, yeni uyanmış olmanın verdiği huysuzlukla neye saracağını şaşırmış haldeydi. Üstelik şimdiye dek görüp görebileceğim en uslu çocuk kategorisinde ilk sırada yer aldığını söyleyebilirim. Annesi oyuncaklarının hepsini yere döktü. Baktık bir süre sonra dikkati oyuncaklara yönelip susmuştu. Tabi öyle devam etmedi. Eline aldığı arabayı otoban yaptığı saçlarımda kullanana kadar… Belime kadar uzanan, ince telli saçlarımda arabasını sürüdükçe, saç tellerim tekerlek zımbırtısına dolanıp arap saçına dönmüştü. Hadi bakalım saçlarını kurtar tekerleklerden… Ne mi oldu? Kökten çözüm! Dolanan kısmı acısına dayanamayıp makasla kestik bir güzel. Bu da bana ders oldu. Çocuklar seninle oynamak isterse, onlardan uzak duruyorsun. Tabi onlar senden uzak durabilirse…

İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş derler ya, çok doğru arkadaş. Ben çocuklardan kaçmaya çalışıp uzak durdukça, onlar nedense beni çok sevip ve devamlı yakınlaşmaya çalışırlar.

İzmirliler bilir. Çankaya’da halletmem gereken ufak bir işim var. Metroya bindim. Hatay’da neredeyse bomboş olan tren Üçyol’a geldiğinde anacık babacık gününe döndü. Yanıma 2 çocuklu bir bayan oturdu. Bir bacağında çocuklarından birisi, diğer bacağında ötekisi. Gidecek olduğum mesafe kısa ama olanlar oldu o kısacık mesafede. Bir baktım bacağımda sıcak bir ıslaklık! Çocuk keyiflice çüydürüvermiş. Lan dedim hep mi beni bulur bu veletler! Bıktım kardeşim sizden! Sidikli sidikli gezeceğime mi yanayım, mıknatıs gibi çektiğime mi anlayamadım.

Sevmiyorsam bir nedeni var  kardeşim… :))))

YORUMLAR

27 Aralık 2013, 21.17
Aradan zaman geçince insan kendi yaşadığı şeyleri unutuyor sanırım, bir sürü yaşanmışlık, zamanın süngeriyle siliniyor. Çocuklar ve onlara dair anılar da bunlardan biri. Uzun yıllar oldu artık çocuklarım birer yetişkin, dolayısıyla ben de unutmuş durumdayım çoluk çocuk telaşesini. Şimdilerde ben de aynı sizin gibi çekim noktası olmaktan kaçınıyorum :)Zira yabanıl bir durum sanki bana bütün vıcı vıcı vıcı şeyleri :) Sevgilerimle...
28 Aralık 2013, 01.41
Bende cocuk seslerini hic sevmezdim cocuk görmeye heleki bebeklere hic katlanamazdim katlanilmicak kadar aci bi ses tonu duyardim cünkü onlardan taaaki prensesim dogana kadar artik hic tanimadigim sokakta gördügüm bebekler bile ilgimi ceker oldu bir cocugu aglarken görsem yanlizsa hemen derdini sorar oldum o yüsden tecrübeme dayanarak söylüorum sende sevmeye calis..hic evlenmeyip cocuk sahibi olmak istemiyorum dersen o ayri...
28 Aralık 2013, 05.12
çoçuk evin neşeşi ister sev ister sevme 
28 Aralık 2013, 22.32
 Hahhah hahhhh çok severek okudum bloğunuzu.Duygularımın tercümanı oldunuz resmen.Ben de özellikle bebeklerden köşe bucak kaçarım.Ne zaman kucağıma alacak olsam,yakamdan içeri sımsıcak kusuyorlar.Yahu zamanlama nasıl bu kadar mükemmel oluyor beee.Hele de o çüydürme kısmında gülmekten  gözlerimden yaş geldi.İzmir'imi de çok özlemişim bu arada :((  Çok keyifliydi.Sevgiler...
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın