ZAHİRİ GERÇEKLİK
28 Aralık 2013, 20.36 A- A+
Güçlü rüzgar, saçlarımı havalandırırken elbisemi üzerime bir zırh gibi yapıştırıyordu.Gözlerimi açamayalı,renkleri göremeyeli ne kadar oldu onu kestiremiyordum.Sık bir orman mıydı yürüdüğüm yer ...İlerledikçe keskin bloklara çarpıyor sağa sola savruluyor bir yerlerde hız kesiyor ve duruyordum.Ne kadar süredir yürüdüğümle ilgili hiç bir mefhum yoktu emaremde.
Gözlerimi aralamak ve nerede olduğumu bilmek arzusuyla yanan bedenim esen rüzgarla soğuyor , soğuyan bedenimse bu güçlü arzu ile tekrar ısınıyordu.Gözlerimin aksine tüm duyu organlarım olağanın üzerinde bir verimlilikte işliyordu.Kulaklarım en ufak bir çıtırtıyı arştan inen bir şimşek netliğinde duyabiliyorken etrafımda bu güne dek hiç duymadığım onlarca rayiha dans ediyordu.Kimisi bir nergis güzelliğinde içime işlerken kimisi ölesiye midemi bulandırıyordu.. Misk_i amber karışmıştı yanmış et kokularına..
Rüzgar öldüresiye kükrüyordu üzerime.Her avazında binlerce ok yemiş gibi her azamdan yaralanıyordum.Yaralarımdan süzülen ılık sıvı buz kesen tenimi ısıttıkça ,yaralayana inat gülümsüyordum ..
Yürüdüğüm yol iyice daralmıştı .İlerledikçe ; buranın ,şekillerini bilemediğim birbirine yumruklanmış çalıların hükümranlığında bir yer olduğu ile ilgili kanaatim güçleniyordu.Nereye adım atmaya kalksam bu çalılar canlı bir yılan gibi kıvrılıyor,bacaklarıma dolanıyor ve bir süre sonra sanki nefes almam için kendiliğinden yokoluyordu. Ayaklarıma ket vuran sarmalları el yordamıyla bulup sökmeye çabalarken ellerimdeki acı kaygılı hissiyatımı daha da perçinliyordu.
Tanrıya bunun zahiri olması için yalvarıyordum...
Üzerimde zafer çığlıkları atan alıcı kuşlar olmalıydı.Heyecanlarını ,daha da hızla açıp kapadıkları kanatlarının ritminden anlıyordum.Güçsüzlüğümü mü kolluyorlar ki ! Boş bir çuval gibi yere yığılmamı mı bekliyorlar ? Alıcıların sesleri rüzgara karıştığında zaten karınca adımını hissedecek kadar gelişmiş kulaklarımın bu korkunç uğultuyu kaldıramayıp patlayacakları anı bekliyordum ..Tanrım! Gözlerimi açabileceğim bir es..Bu zemheri karanlıktan , korkunç uğultudan kurtulmak için minicik bir araya bile razıyım...Umudum ayaklarıma sarılan çalılar kadar sıkı olsa da zaman ilerledikçe gevşeyen yılanlara dönüşmesi kaçınılmaz oluyordu.Yerdeki ıslak toprak bileklerime sirayet etmişti artık.Toprağa mı gömülüyordum ? Toprak bedenime doğru mu yükseliyordu.Ölüm müydü bu? Doğum mu?.Her ikisi mi ...
_Doğum
diye fısıldadı aciz bir tını yanıbaşımda.
_Ölüm
dedi bir diğeri.
_Ölümün ta kendisi vaziyetimiz.
Rüzgar dindikçe sesler,yakarışlar ve çığlıklar çoğalıyordu...Gözlerimi araladığımda renkleri ve silüetleri seçmeye başlamıştım.Her yer bu garip bitkilerle doluydu.Şarkılar söyleyip doğumlarını kutluyorlardı yanıbaşımdakiler.Uzaktakiler ağıtlar yakıyorlardı ölümlerine. Artık hareket edemiyordum.Toprağın kokusu tüm kokuları bastırmıştı.
_ Ayaklarından başlayacaksın dönüşmeye .Çaren yok
Yaralarım daha da kanıyordu .Kabullenmeyişin acısı gözlerimden ifraz olup kanımla karışarak , yanaklarımdan göğsüme iniyordu ...Üşümüyordum artık..Ne görememekten şikayet ediyordum ne nerede olduğumu umursuyordum..
_ Buraya ait değilim !
_ Başka çaren yok ...
Gökyüzüne kaldırıyorum başımı. A (lı )cılarıma bakıyorum .Keskin gözlerini görüyorum her birinin
_ Buraya ait değilim !
Yığılıyorum olduğum yere. İki yana açıyorum kollarımı .Kanat seslerinin hoş armonisini dinliyorum huzurla.Etimi acıtan darbelerinin kurtuluşum olduğunu bilmenin keyfini çıkarırken bu zahiri cehennemin bir parçası olmamam için birazdan bedenimi göğe kaldıracaklarını biliyorum.
Gülümsüyorum..
Gözlerimi aralamak ve nerede olduğumu bilmek arzusuyla yanan bedenim esen rüzgarla soğuyor , soğuyan bedenimse bu güçlü arzu ile tekrar ısınıyordu.Gözlerimin aksine tüm duyu organlarım olağanın üzerinde bir verimlilikte işliyordu.Kulaklarım en ufak bir çıtırtıyı arştan inen bir şimşek netliğinde duyabiliyorken etrafımda bu güne dek hiç duymadığım onlarca rayiha dans ediyordu.Kimisi bir nergis güzelliğinde içime işlerken kimisi ölesiye midemi bulandırıyordu.. Misk_i amber karışmıştı yanmış et kokularına..
Rüzgar öldüresiye kükrüyordu üzerime.Her avazında binlerce ok yemiş gibi her azamdan yaralanıyordum.Yaralarımdan süzülen ılık sıvı buz kesen tenimi ısıttıkça ,yaralayana inat gülümsüyordum ..
Yürüdüğüm yol iyice daralmıştı .İlerledikçe ; buranın ,şekillerini bilemediğim birbirine yumruklanmış çalıların hükümranlığında bir yer olduğu ile ilgili kanaatim güçleniyordu.Nereye adım atmaya kalksam bu çalılar canlı bir yılan gibi kıvrılıyor,bacaklarıma dolanıyor ve bir süre sonra sanki nefes almam için kendiliğinden yokoluyordu. Ayaklarıma ket vuran sarmalları el yordamıyla bulup sökmeye çabalarken ellerimdeki acı kaygılı hissiyatımı daha da perçinliyordu.
Tanrıya bunun zahiri olması için yalvarıyordum...
Üzerimde zafer çığlıkları atan alıcı kuşlar olmalıydı.Heyecanlarını ,daha da hızla açıp kapadıkları kanatlarının ritminden anlıyordum.Güçsüzlüğümü mü kolluyorlar ki ! Boş bir çuval gibi yere yığılmamı mı bekliyorlar ? Alıcıların sesleri rüzgara karıştığında zaten karınca adımını hissedecek kadar gelişmiş kulaklarımın bu korkunç uğultuyu kaldıramayıp patlayacakları anı bekliyordum ..Tanrım! Gözlerimi açabileceğim bir es..Bu zemheri karanlıktan , korkunç uğultudan kurtulmak için minicik bir araya bile razıyım...Umudum ayaklarıma sarılan çalılar kadar sıkı olsa da zaman ilerledikçe gevşeyen yılanlara dönüşmesi kaçınılmaz oluyordu.Yerdeki ıslak toprak bileklerime sirayet etmişti artık.Toprağa mı gömülüyordum ? Toprak bedenime doğru mu yükseliyordu.Ölüm müydü bu? Doğum mu?.Her ikisi mi ...
_Doğum
diye fısıldadı aciz bir tını yanıbaşımda.
_Ölüm
dedi bir diğeri.
_Ölümün ta kendisi vaziyetimiz.
Rüzgar dindikçe sesler,yakarışlar ve çığlıklar çoğalıyordu...Gözlerimi araladığımda renkleri ve silüetleri seçmeye başlamıştım.Her yer bu garip bitkilerle doluydu.Şarkılar söyleyip doğumlarını kutluyorlardı yanıbaşımdakiler.Uzaktakiler ağıtlar yakıyorlardı ölümlerine. Artık hareket edemiyordum.Toprağın kokusu tüm kokuları bastırmıştı.
_ Ayaklarından başlayacaksın dönüşmeye .Çaren yok
Yaralarım daha da kanıyordu .Kabullenmeyişin acısı gözlerimden ifraz olup kanımla karışarak , yanaklarımdan göğsüme iniyordu ...Üşümüyordum artık..Ne görememekten şikayet ediyordum ne nerede olduğumu umursuyordum..
_ Buraya ait değilim !
_ Başka çaren yok ...
Gökyüzüne kaldırıyorum başımı. A (lı )cılarıma bakıyorum .Keskin gözlerini görüyorum her birinin
_ Buraya ait değilim !
Yığılıyorum olduğum yere. İki yana açıyorum kollarımı .Kanat seslerinin hoş armonisini dinliyorum huzurla.Etimi acıtan darbelerinin kurtuluşum olduğunu bilmenin keyfini çıkarırken bu zahiri cehennemin bir parçası olmamam için birazdan bedenimi göğe kaldıracaklarını biliyorum.
Gülümsüyorum..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir