SOBEE...
05 Ocak 2014, 20.23 A- A+ Şehir merkezinde , girişi sokak kaldırımına sıfır konumda yüksek katlı bir apartman. Adliye lojmanı. Hakim bir babanın tek kızı ve savcı bir babanın yine en az onun kadar kıymetli kızı. Aynı lojmanda ikamet ediyor olmalarına karşın birbirlerinden hoşlanmayan, akran ama 2 zıt karekter. Kendilerininde farkında olmadıkları, o gün ki hayatlarının en önemli ortak noktasıyım
Hangisini aldatıyordum acaba ? Bugün düşününce anlıyorum ki aslında sadece kendime ihanet etmişim.
Tülay ; 6.katta , Pelin 3.katta ikamet ediyorlardı. Cephesi ana yola bakan dairelerinde, balkon sefasını birbirlerinden habersiz aşk oyununa dönüştürürlerken, ben bu iki oyunun ayrı birer parçası olarak; lojmanın karşısındaki çay bahçesinde, iki ayrı gönüle yol oluyordum garanti bakışlarımla.
Bulunduğum şehir bir İstanbul kadar sosyal hayatı içinde barındırmadığı için balkon-çay bahçesi kesişimleri veya telefon görüşmeleri yada kısıtlı ve tedirgin eden cafe buluşmaları pek yeterli olmuyordu kaynayan kanım için.Tedirgin oluyordum... çünkü, kumar oynuyordum hayatımla.Hakim ve savcı...HSYK.. (Hakim ve Savcılar Yüksek Konutu) pekala benim mezarım olabilirlerdi.
16 Nisan:
Hakim bir babanın kızı olan ve Pelin'e nazaran daha zor olan Tülay'la daha önce bir kaç kez yaptığımız gibi, yine o gün için müsait olan kendi evlerinde buluşma kararı almıştık. İlişkimizden haberi varla yok arası olan annesi alışverişe çıkmıştı. Lojmana girmek gündüz vakti mesai saati içerisinde pek zor olmuyordu, yaşını almış bekçi amcaya sıcak bir selam verdikten sonra...
Ben; bir tarafı duvara dayanmış salondaki büyük yemek masasına otururken, Tülay ; annesinin yaptığı yaprak sarmasını şık bir sunumla getirmişti önüme.Aç olmama rağmen , sunumun şıklığı görgü kurallarına riayeti dayatmıştı adeta bana. Önce bardaktaki sudan bir yudum alacaktım ki, anahtarla açılan kapının sesiyle ikimizde fırladık masadan. O telaşla Tülay; ''- Çabuk masanın altına... masanın altına diye..'' sessiz sessiz çığlık attı. Masanın altına girmiştim ama kamufle etmiyordu masanın örtüsü beni.Ani bir kararla masanın duvara dayalı kısmındaki 3 sandalyeye yan yatar pozisyonda uzandım.Bir kolum altımda kalmış olsada , nisbeten görünmez olmuştum, masanın altında ve sandalyelerin üzerinde.
Alışverişten erken dönen annesi, satın aldığı paketleri altında bulunduğum masanın üstüne koyup, 1 dakika önce benim oturmuş olduğum sandalyeye oturdu.Altımda kalan sol kolum bana kabir azabı çektirirken; Tülay , annesini yatak odasına götürmeye çalışıyordu. İkna edemeyince tüm çaresizliğiyle oda oturdu annesinin yanına.O an tek düşündüğüm şey altımda ezilen sol kolumu kurtarmaktı. Kasılarak denediğim bir kaç hamleden sonra, kolumu kurtardım ama... masa, anne - kıza doğru büyük bir gürültü ile şiddetli bir hamle yaptı. Olan olmuştu, anne büyük bir şaşkınlıkla beni farketmiş, ben ise en mazlum halimi takınmış halde yavaş yavaş doğrulmuştum saklandığım yerden.
Annenin öfkesinden nasibini alan Tülay oluyordu. ''- Bunudamı yapacaktın kızım ... allahın cezası '' benzeri cümleleri ardı ardına sıralıyordu. Aslında üçümüzde şok yaşıyorduk.Ne yaptığımı bilmez halde, gider ayak masanın üstündeki tabaktan, elimle bir yaprak sarması alıp, ilk ve tek anlamlı cümlemi kurmuştum şok hali devam ederken. '' Zeytin yağlı mı bu? '' İlk defa göz göze o an geldim annesiyle. Ağzında biriktirdiği küfürleri yutkunup, '' çık..çık hemen burdan '' diyebildi tüm nezaketiyle. Survıvor yarışmasında ödül oyununu kaybetmiş gönüllü gibi üzgün, süzgün ve yavaş adımlarla ayrıldım evden.Sonuçta: Tülay emin ellerde tesellisiyle.
29 Nisan:
Tülay ile askıya alınmış birlikteliğimden sonra, Pelin'e olan ilgim daha da artmış ve şartlara diz çökmüş zavallı zekam, bunun adını sadakat koymuştu. Varsa yoksa oydu artık.Sadakatımla övünüyor ve bunuda olur olmaz dile getiriyordum Pelin'e
2 Hafta önce yaşadığım skandaldan sonra evlerinin müsait olduğu bir gün, bu kez Pelin'lerde olucaktım.Aldığım en önemli ve tek tedbir; tok gitmekti. Heyecanımı ilkkez gidiyor olmama bağlasa da Pelin, benim taze korkularım vardı onun bilmediği.
Kendimi ürkek ama hevesle kapıdan içeri attığımda heyecanım da tavan yapmıştı. Direk Pelin'in odasına geçtik. Aile resimlerine bakarken, korkumun yarattığı heyecanda yavaş yavaş renk değiştiriyordu. El ele, göz göze, aşk dolu bakışlar eşliğinde ruhum gıdıklanırken, imkansız olmasını dilediğim şey oluyordu.Yine anahtar ve kapı kilidi sesi ..!!! Dejavu mu yaşıyordum ?
Dairenin kapısı açılırken, kendi odasının kapısını telaşla kilitledi Pelin.Ve çaresizlikten, bana en klişe ama bildiğim kadarıyla hiçbir zaman işe yaramayan çözümü söyledi : '' Hemen dolaba gir ne olur''
Annesi eve girer girmez 3-4 kez Pelin diye seslendikten sonra cevap verebildi Pelin. ''efendim anne '' Anne çoktan kapıya dayanmıştı bile.Kapının kilitli olmasından duyduğu rahatsızlık sesine yansıyordu annenin.'' Kızım çabuk aç şu kapıyı'' derken, Pelin hala toparlanmakla meşguldü. Mızmızlığı yüzünden ben dolabın içinde hem tövbeye hemde secdeye gelmiştim iki büklüm.
Kapı açılıp anne içeri girdiğinde, ayak sesleri direk dolaba doğru yaklaşırken her yaklaştığı adımda kanım çekiliyordu. Bu kadarmı çekici olur bir dolap. Dolap değil sanki rapdöşembır. Bende içindeki en bilinen şey. Saklambaç heyecanını bile yaşamamıza fırsat vermeden direk dolabın kapısını açıp sobeledi. İhbar olsa ancak bu kadar hızlı olurdu.Ama 2 hafta önce yaşanılan olay, '' söyleme komşuna, söyler komşusuna '' sözü gerçeğiyle annede oluşan kuşku, zaten ihbar olmuştu anne için . Fazla birşey hatırlayamıyorum sonrasında. Hatırlamakta istemiyorum.Düğmelerini bile isabet ettiremediğim gömleğimi ilikledikten sonra kulağımda sadece uğultu olarak hissetttiğim annesinin sesi çınlıyordu.Yanan meşalemide alıp, survıvor adasına veda eder gibi terkettim evi, flu hatıralarla.
2 Mart:
Hayat devam ediyor. Şehrin en meşhur eğlence mekanında demleniyorum.İçtikçe de arabeske bağlıyorum.Yine sünger gibi içen birine de içimi döküyorum. Aynı anda oda bana döküyor içini. İkimiz aynı anda konuştuğumuz için sorun yok. O beni anlamıyor, bende onu.Abiciğim ile başlıyorum '' bana ihanet etti.dolap olayı rutine bağlanmış demek ki o evde, yoksa kadın eliyle koymuş gibi nasıl bulur beni. Ahhh!!! ahhh !! nasılda inanmıştım, güvenmiştim''
Şişede durduğu gibi durmuyor işte.2 dakika sonra arabeskten kurtulup, '' yüreğim kocaman.ikisinide sevdim.Ve biliyormusun? hiçte falso vermeden idare ettim ikisinide..(annelerine yakalanma sırrımı açığa vurmamam, bu haldeyken bile sır saklıyor olabilmem o an gögsümü şişiriyordu) yakalanmadım ikisine de. Birbirlerinden hiç haberleri olmadı. Tekrar ağzım değişiveriyor '' ...Ahh !! ahh!! nasılda inanmıştım. Ben bu ihaneti haketmemiştim abi ya!
''- Kimlikler lütfen ''... sesiyle güç bela ayağa kalkıp, polis memuruna kimliğimi uzatırken, dilimde aynı tekrarlar vardı. '' Polis abi sen söyle .. ben bu ihaneti hakettim mi ! ''
3.kattaki barın 2. katı nezih bir restoranttı.Ve ben yukarda demlenirken, dönemin Orman Bakanı hemen alt katımızdaki bu restoranda yemekteymiş.Önlemler hat safhadayken, bulunduğum barın terasından, magandanın biri 3 el silah sıkmış.Doğal olarakta şehrin tüm polisleride bar ve çevresinde yoğunlaşmışlardı.Ayak üstü verdiğim ifade deki her cümlem '' ahh ahh bu bana yapılır mı? '' diye başladığı için kısa sürmüştü.
6 Mart:
Evli bir arkadaşın , iş yerindeki bekarlara Allah rızası için vereceği yemeğe davetliyim. Ev yemeğinin cazibesini en iyi bekar hayatı yaşayanlar bilir.
Eve gittiğimde yaklaşık 15 kişilik bir kalabalığa ulaşmıştık. Dualarla başlayan yemeğimizi bitirdiğimizde, duaların gece boyu devam edeceği yapılan hazırlıklardan belliydi.Abdestimi alıp salonun en kıyısındaki koltuğa geçtiğimde, sohbet başlamıştı bile.Dvd ye atılan cd de sohbet ve dualarımıza eşlik ediyordu.Taa ki aceleyle çalan kapı ziline kadar...
Kapıyı, resmi ve sivil polis ekiplerinin çaldığını ev sahibi kapıyı açtıktan sonra anlamıştık.Yaklaşık 40 dakika süren sorgudan sonra , özgürce evlerimize dağılabilmiştik.
Çok agresif olduğu için ''EJDER'' lakabı ile anılan ve bar gecesi yaşadıklarım anında kulağına giden müdürüm, bu son yemek olayını da duyunca huzuruna çağırtti beni. Sakin ses tonu, sarfettiği her cümleden sonra biraz daha yükseliyordu. ''- Oğlum sen ne ayaksın ? 2 gün önce kafayı çekiyordun, bugün huu çekiyorsun.. Ne ayaksın oğlum sen ? '' - Efendim, açıklayabilirim '' dediysem de ... - sus ... çık dışarıı... çıkkkkkk ''
Bugün şöyle bir geçmişe dönüp, sizlerle paylaştığım resimlere baktığımda; ne lojman hatıralarım -çok güzel hareket, ne de gittiğim son resimdeki yemek, hizmet adına bir hareket. Benim için hepsi hayatımdaki BEREKET. Bütün renkleri bünyemde toplayıp, tek bedende Türkiye fotoğrafı veriyorsam günahlarımla sevaplarımla bende yurdumun güzel insanıyım. Bazen sarhoş, bazen berduşum.Bazen dua da, bazen ruyadayım.Herhangi bir uzvuma yada parmağıma kızdığımda onu kesip atamıyorsam, vücudumu da ülkemi de içindeki her bir hücresine kadar bir bütün olarak sevdiğimdendir.Hemde en megalomanından...
Sevgiyle kalın...
YORUMLAR
:)) HOSGELDINNNNNNNNNNNNNNNNNNNN yine busaatte cok guldurdun beni, seviyorum senin yazilarini, ama sanmaki eline yuregine saglik dememden sonra rahatca kosene cekiliceksin, verdigin sozu tut en azindan 33 blog yazmadan cenemden kurtulamazsin bilesin. hahahahaaa iki buklum secdeye vardin heee:)) ama cok hos cidden helebirde bana bunu nasil yapardiye arabeske baglamalarin , mazlumu oynuyo komsu apartmanda degil ayni apartman cesarete bak:)pizzzz. zeytin yaglimiydi bari onu yazmamissin bende merak ettim bak simdi:)))) allahim gonlune gore versin ister gercek olsun ister kurgu olsun guzel yaziyorsun bacanak:p ben hala guluyorum neyse yazamicam daha fazla bu saate yazmiyayimda zaten :) supersin beymen lutfen uzaklasma bak yanliz kaldiginda donus yaptigini dusunuyorum kendi adima, bu yuzden bana beddua ettirme yanliz kalman icin:)) buralarda olkaybolma hayir dualarimi al:D.
Fazla değil bir kaç gün önce, bir arkadaşla sohbet ediyorduk. Uzun süredir görmediğimiz blog yazarlarının kulaklarını çınlatmıştık. Bunlardan biri de sendin.Yazmaya, bu kadar uzun ara vermezsen çok daha iyi olur. Kısacık bir şey daha eklemek istiyorum. Ne iyi ettin de geldin. Hoş geldin...
Eyvah! Yandın sen be arkadaş. Salonu mahkeme salonuna çaviriyorlar seni yemek massının üstüne çıkarıyorlar. Üst yazıya gerek yok zaten suçun sabit. Hemen savcı idanemeyi hazırlar; ''sanığın daha önceki ihaneti göz önünde bulundurularak, çıbıldak balkondan aşağı sarkılmasına yüce mahkemeye sunarım '':))) Bak genede merhametli davrandım hadım edilmesine hüküm kılmadım :)))
Gamyun'da olsa Tülay ya da Pelin:) rumuzları olsa hatta ''Tul_Ayyy'' ve/ya ''Pel_ Inn'' ve okusalar bu yazdıklarını da şöyle bir replikle yoruma gelseler;
Ziyaaaaaa Ziyaaaa ( adın her neyse işte sana o tonda seslenseler) http://www.youtube.com/watch?v=ys2PT5apXV8
:)
Banane, banane iste anlaticam :)))
Tarihini yazmayacagim ben 18 yasindaydim diye geciyorum :) Bir cocuk var ve cok cirkin ama cok sempatik beni cok güldürüyor.. ama cok cirkinnn :p Tabiiki dostlugumuz, kantinde kikirdamalarimiz sonucu bana platonik asik olmasi neticesi kendini senin gibi alkole baglamis :)) Bana ucundan azicik acildi ama ret cevabindan sonra birde pskopata baglamis garibim ..Babamda eski aksamcilardan, o aksam bir birahaneye gitmis babam oturmus demleniyor :) ve karsisinda bizim acemi alkolik ..Baslamis anlatmaya " hickh abijim cok seviyorum, senin icin ölürüm dedim kiza, bana acir gibi bakti ve ben bu kadar büyük aska layik degilim en iyisi sen bir doktora git dedi abijimmm, ama ben onsuz ölüyorumgg " gibi bir sürü sey söylemis salyalari ile sümükleri gözyaslari esliginde akip giderken :)) Babam demiski " Oglum madem bukadar cok seviyorsun gidip konusalim, kimmis bu kiz burasi kücük yer ben tanirim muhakkak kimlerdenmi ? " diyince gözleri isil isil parlamis bizim sempatik sarhosun :) " Rana" diyebilmis, basini babamin omuzuna koymus...Babamda yavasca sirtini sivazlamis .. "Agla oglum agla acilirsin ..Simdi iste cidden üzüldüm haline" :)))))
Anlatmasam ölmezdim ama catlardim sanirim :))) Beymen tekrar diyorum cok güzeldi ama sana bir sir vereyimmi ? Ulu orta yazma böyle bak karakterin aciga cikiyo evde kalacaksin basimiza iyice :))) Harikasin :)
Bi konuda Berrak doğru demiş karekterin ortaya çıkıyor:)) bu ne pişkinliktir arkadaşım)) yakananınca zeytinyağlımı diye sor, sonra iki kişiyi idare eden sen değilmişsin gibi bana ihanet etti diye ağla:)) bu da güzel
Ama son haline üzüldüm hani türk filimlerinde olur ya bi açıklasaydım deyipte bi türlü konuşturmazlar ona benzemiş ...neyse tekrar hoşgeldinn devamını bekliyoruzz
Yazıyı okurken gülgüm güldüm ama bir yandan aklıma aldatılışlarıma dair anılarım geldi. Bak bunaldım şimdi...Gidiyom ben...
.))) Güne gülümseterek başlattın Beymen , hoş geldin tekrar portala ve kıpraşma bir daha bir yerlere.
bu kadar şanssızlıktan sonra olayı arabeske bağlamak ta kaçınılmaz son gibi olmuş... bir an dem ortağınızın kızlardan birinin babası olabileceği ihtimalini de düşünmedim değil .))
Sanırım müzmin bekarlığın sonlandırılmasına Gamyun olarak el atmamız gerekiyor.)
Özlemişiz senin kaliteli mizahını, çok yaşa.Ancak, her ne kadar dileklere katılsam da sende zırnık umut görünmüyor şimdilik.:)Bu kafayla sen, anca park- balkon kesişmesi yaşar, yaşar, yaşarsın.:)Güzel anneciğin de, bir demlikten yoksun, sallama çayla idare edip gider.:)
Kasavet attın bir parçacık üzerimizden, sağ ol ve tabii ki var ol.Sevgiler
Beymen en son flörtünle 29 nisanda yakalaıyorsun ve 50-55 gün önce yani 6 martta içine doğup beni aldattılar. Demek ki o dolaba çok kişiyi koymuş deyip kafayı çekiyorsun :)
Ama olay 29 nisan da yaşanmışken 6 martta kafayı çekmen biraz tuhaf değil mi. Ya da sende hayat geri sarıyor. Benjamin Buttonun dönüşümüne tarihsel açıdan sahipsin.
Nasıl bir okuyucuyum ya hu hadi durmayın gazlayın beni :)
Herkese tek tek teşekkür ederim. Bende özledim herkesi.Tavsiyeleri dikkate alacağım elbette . Aslında kazanan ben oluyorum.:)) Bu yüzdende hepinize teşekkür ediyorum.
Duk45; kesinlikle haklısın.Benim hatam. Nisandan sonra gelen ayı, mart yazacak kadar dikkatsiz davranmışım.Söylemesen farkında hiç olmazdım inanki.
Tarihleri koyma nedenim finalle alakalıydı, ama finali kaldırdım.Tarihler kaldı :)) Çünkü başlı başına bir blog olarak paylaşmayı düşündüm son anda.Teşekkür ederim uyardığın için.Mart yerine Mayıs olarak düzeltmiş olalım bu vesile ile.