gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

AHH BRE MORE

14 Ocak 2014, 04.38
A- A+

Ne zaman tüm akrabalar toplansak, mutlaka bol kahkahalı ve keyifli dakikalar garanti oluyor. Genellikle bu toplanmalar, düğün ve bayramlarda gerçekleşir. Gerçi, geçtiğimiz yaz durumu biraz değiştirdim.

Yine bir düğünde buluşuldu. Uzaktan yakından gelen tüm akrabalar bir aradaydık. En uzakta bulunanlar da 200 km den az uzaklıktalar. Neyse… Düğünden sonrası için planlar yapıldı. Aldığım karar neticesinde en azından ayda bir defa birinde toplanılacaktı. En başta ben, buna pek inanmamıştım ama zamanla yanıldığımı fark ettim. İyi ki de yanılmışım.

Anne ve baba sülalemin ortak bir yanı var. Her ikisi de Yugoslavya’dan göç etmişler. Önce Manisa’ya ardından da İzmir’e yerleşilmiş. Türkiye’ye geldiklerinde annem ve babam küçük yaşlarda, ağabey ve ablaları ergenlik çağlarındaymış. Bir ortak yanları daha var. Her iki ailenin büyükleri, birbirlerine kız alıp, kız vermişler. Demem o ki bizde ayrı gayrı yok. Herkes birbiriyle akraba olmuş. Bir araya gelindiğinde kimsenin yabancılık çekmemesi güzel şey bence. Tabi böyle olunca ortak paydalar daha çabuk yakalanıyor.

Bir taraf altı kardeş, diğeri beş, hepsinin de en az iki çocuğu olduğunu farz edin. Bu arada ailenin en küçük torunu benim. Ağabeyimden, tam 18 sene sonra dünyaya gelmişim. Hal böyle olunca kuzenlerin de çocuğu yaşında kalıyorum. Onların da en az 2 çocuğu var. Bu detayları neden anlatıyorum şimdi sıra ona geliyor. Hani başta bahsetmiştim ya, ayda bir kez bir araya gelindiğinden, toplanıldığında küçük bir ordu gibi oluyoruz. Tabi eve sığmak biraz dert olabiliyor.

Bu duruma çok alışık olduğum söylenemezdi. Yıllarca tek çocuk ve yalnız büyümüş, kimseye sokulmayan, ziyaretler de aileme katılmayan asi bir çocukluk döneminden sonra bir anda kalabalığa karışmak kolay olmadı. Yaşım ilerledikçe soğuk, ne kokar ne bulaşır (annemin tabiriyle)hallerimden sıyrıldım diyebilirim.

Bir araya gelindiğinde acayip eğleniriz. Özellikle büyükler de bizimleyse… Bizimkilerin şiveleri pek hoştur. Anne ve babam küçük yaşta gelmiş olduklarından olacak ki Türkçeyi çok iyi konuşurlar. Ama halalarım için aynı şeyi söyleyemiyorum. Genellikle –ı’lar –i , -i’ler –ı  (kapi – Ezgı gibi). Halamın asla kardeşim dediğini duymamışımdır. ‘’Kadam nasılsın?’’ (kadam= küçük kardeşim) şimdi sizlere dialoglardan bazıları…

-Nasılsın kızçem? İyi misııın? Büyey misııın? (büyey misının anlamını bende çözebilmiş değilim.Kazık kadar olduğum halde daha fazla ne kadar büyürüm bilemiyorum. Herhalde iyi bir şeydir.)

-Naa orada sofra yiyeysın, içeysınn sonra da bi kayfe yapeysınn.

- Ahh more kadam tansiyonu mu çıkardii bu encikler. Aleysın başimdan! (Çocuklar gürültü yaptığı için,  başka odaya götürülmesini istiyor.)

Te bülee yapacan bea. Na bu kaa anlattim sana.

Bir de sinirlendiyse bozuk olan Türkçe'mizin içine katılan kendi dilindeki küfürleriyle daha bir anlaşılmaz ve komik olur.

Bazen (h)alamın içinee makinalı tüfek kaçmiş diyom beaa. Sıralayy hızli hızli kelimeleri anlamayrum bi şey. Anlamaysun diye de fırçayi yiyom te büle. Bak benim de şive mi bozdular.

Muhabbet her defasında döner dolaşır eskilere gider. Bir gece yarısı, tüm ailenin sadece üstündeki elbiseleriyle, ceplerinde bir kuruş para olmadan yola çıkarlar. Kimisi ufak, kimisi yetişkin, kimisi yaşlı… Çok uzun geçecek olan bir gece.

Köyün en nüfuslu ailesiyken, kendi topraklarında rençber olmayı, önlerine atılan bir somun ekmek karşılığında çalıştırılmayı, işgaller başladığında haftalarca saklandıkları çatıları hiç unutamamışlar. Fark edilmesinler diye gecenin karanlığına sığınmışlar. Erkekler öldürülme, kadınlar ırzlarına geçilmesi korkusuyla uyku nedir unutmuşlar. Kısacası canları zor kurtarmışlar.

Geceden çıktıkları yol sabah saatlerinde bindikleri gemiyle devam etmiş. Babamın anneannesi yolda bunca eziyete dayanamayıp aklını yitirmiş. Sonunda varabilmişler Türkiye’ye ama bundan sonrası da onlar için oldukça zorlu geçecekmiş.

Daha önceden göç eden akrabalarını bulmaya çalışmışlar. Birkaç ay sürmüş bu arayış.

Detaylarına girmediğim birçok konu olduğu gibi bunları da hep masal gibi dinlemiştim. Bunlar aklımı zorlayan, empati yeteneğimi kaybettiğim konulardı. Çok çekmişler be arkadaş. Ama hayatı tiye almayı öğrenmişler. Gülmeyi-güldürmeyi unutmamışlar. Varlığı da yokluğu da görmüşler. Ne mutlu ki bu günlere gelebilmişler.

 

Ne anlatacaktım? Neler anlattım. Dertlendim, hüzünlendim şimdi. Gelmez bre gerisi…  Başka zaman devam ederiz.

 

YORUMLAR

14 Ocak 2014, 09.52
Güzel yurdumun her köşesinde ayrı bir şive, apayrı bir renk var. Karadeniz, Trakya, Ege, İç Anadolu say say bitmez. Gel gör ki ; Şivesi yüzünden "başka" gözle görülenler de var ne yazık ki... Anlattıklarınız çok tatlı, çok sempatik ve eğlenceli gelirken bana gırtlak yapısı tarafından ön yargı ile karşılananlarda var maalesef. Elin Fransızı konuşunca bir şey yok ama !  
Eğlenceli, güzel bir yazıydı ama nedense bende böyle bir ayrıntıya takıldım. İnsana, insan olduğu için değer veren güzel bir gelecek dileğiyle...
14 Ocak 2014, 23.31
Önce güldüm, sonrada hüzünlendim, balkanlardan Türkiyeye göç eden göçmenlerin çektikleri acılar pek dile getirilmez nedense. Oysa ne acılar çekerek gelmişler buralara, yavrularını yollarda bir bir kaybeden bir annenin hikayesini okumuştum hiç aklımdan çıkmaz, sizde büyük babaannenizin aklını kaybettiğini yazmışsınız çok etkiledi beni , demekki ne acılar yaşadıda dayanamadı, buda aklımdan çıkmayacak Dediğin gibi bu ayrı bi blog konusu olması gereken bir konu
Eline sağlık  güzel bir yazı olmuş
14 Ocak 2014, 23.42
Göçmenlik ciddi bir travma ve onlar bunu atlatmayı başarmışlar. Şiveye gelince kraliçe ben Trakya yı hiç bilmem ama tercüme etmesen de anladım sonuçta Türkçe çünkü, akraba gününe gelince evet çok iyi fikir. İnsan kendini ailesi ve akrabaları içinde daha iyi hissediyor çünkü onlar bizim özel çevremiz .Bende ailemle çok iyi zaman geçiriyorum .Yargılanmadan ,sorguanmadan ,yanlış anlaşılma kaygısı duymadan rahatlık demek benim için aile...Ellerinize sağlık . Bizlere akrabalığın değerli yanlarını hatırlattığınız için....
15 Ocak 2014, 20.06
Simdi bende takildim kendi atalarimin soru isaretiyle dolu yasantilarina ve yolculuklariyla ilgili detaylara..Neden ? Neden benim ailem bizlere bu konularda hic! ama hic bir sey anlatmadilar.Özellikle bu konuyu irdeleyecegim artik, bir kac kez sordum ama kivrak zekasi ve hazir cevapligiyla gecistirivermisti babam, haftaya umarim kacacak bir yer birakmadan ögrenecegim bizim Romanya'dan Bulgaristan'a ordanda Türkiye'ye gelme hikayemizi..Beni bu noktaya taktiran bu cok güzel hem gülümseme hem hüzün hemde samimi olan yazin icin seni tebrik ederim .. Cok güzeldi.
16 Ocak 2014, 14.32

harika yazı ellerinize yüreğinize sağlık


Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın