İlk ve son aşkım
21 Ocak 2014, 02.25 A- A+Günümüzde en çok satan konu aşktır. Herkes ballandıra ballandıra anlatır, yazar aşkını. Konusu benzerdir ama en fevkalade aşk hikayesini o an için, anlatan kişi yaşıyormuş gibi aktarır. Bende bugün aşk konulu bir yazı yazayım dedim.
İlk defa liseyi bitirdiğim yaz tanışmıştım onunla. Onda beni çeken kırmızının çekim gücüydü. Öyle tahrik edici bir hali vardı ki, karşı koyamamıştım. İlk zamanlarımız tanışma aşaması olmuştu. Zamanımın çoğunu tepkilerini ölçmekle geçiyordum. Ne kadar üstüne gidebilirdim? Ne zaman beni düşürecekti? Ben onu kaç defa düşürecektim? Düştüğümüzde yardım alabilecek miydik?
Derkennn epey bir alıştığımı sandım ona. Kendime bir güven gelmişti. Ona da güveniyordum artık. Fakat karşımdakilere güvenim yoktu. Her an her yerden tehlike gelebilirdi.
Tüm cesaretimle babamın karşısına geçip, -o'nunla çıkmak istediğimi söyledim. Önce izin vermedi. Hatta izni koparmam epey zamanımı aldı. Gözümün önünden ayrılmadıkça sorun yok dedi. Artık çıkıyorduk hem de resmen çıkıyorduk. Önceleri 10-15 dakikacık, sonra yarım saat derken…
Tamam dedim. Babama görünmeden kaçmanın yollarını bulmalıyım. Adımın Buzlar_kralicesi olduğuna bakmayın. Aslında çok üşürüm ben. Yaz sıcağında olmamıza rağmen çaktırmadan hırkamı aldım yanıma. Diğer malzemeleri alsaydım kesin yakalanırdım. Neyse yola çıktım. Aşkım karşı kaldırımda beni bekliyordu. Heyecanla yanına koştum. Kimselere görünmeden oradan sıvışmalıydık. Atladığım gibi üstüne (kırmızı atıma, pardon kırmızı atlı prensime) ona kimsecikler yokken ilk defa dokunacaktım. Acayip heyecanlanmıştım. Sağ elim frenine, sol elim debriyajına gitmişti. Doruk noktasındaki heyecanıma yenik düşmeden kontağı çeviriverdim. Yaşasın artık yollardaydım. Dikkatli olmamız gerekliydi. Zaten evdekiler çakmasın diye kasksız çıkmıştık. Koca 1 saati çifte kumrular gibi sarmaş dolaş geçirdik. En sevdiğim anlar, kırmızı ışıkta bekleme kısmıydı. Her gören bakıyordu. Vay be kıza bak der gibiydiler. Hem utanma hem de kasılma 2si1 arada. Yolculuk bitmiş mahallemize gelmiştim. Düşmeden, motoru düşürmeden park ettim. Eve geldiğimde direksiyonu sıkmaktan kollarım kaskatı kesilmişti. Tabi hoş bir sürpriz beni bekliyordu. Sözüm ona çaktırmadan çıkmıştım. Nereye çaktırmıyorsun. Balkondan başını uzattığında motorunu yerinde göremeyen babam ıslak meşe odunuyla evde beni bekliyordu. Çok korkutmuşum bizimkileri. Annem desen hatim indirmiş ben gelene kadar. Neyse o günü öylece atlattık.
Tek başıma çıkabileceğimi ispatlamış sayılırdım. Ehliyetim yoktu ama neyse…
Bir sonraki yaz, yazlığa gitmiştik. Yine başrolde benim kırmızı Hondam. Pazara kadar gidip geleceğim bahanesiyle izini koparmıştım. Aslında evden çıkarken planım o şekildeydi ama yola çıkınca fırsat bu fırsat hadi biraz hız yapayım dedim. İşte tehlike çanları çalmaya başlıyor. Yolda ilerlerken dönel kavşakta beklemesi gereken hanzooo amcanın biri önüme fırlayıverdi. Araba değil ki altındaki frene bastığın gibi dursun. Ben bir tarafa motor bir tarafa savrulmuşuz. Sonrasını sormayın, hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda yoğun bakımdaydım. Çok dandik bir yaz geçirdim. Hastane ve ev arası mekik dokur şekilde. Gerçi kendim kaşınmıştım.
O günden sonra motor satıldı. Racing tutkumuz tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. Ama içimdeki motor tutkusu hala geçmedi.
Hafta sonu havayı güzel bulunca ailece pikniğe gidelim dedik. Yolda bir grup harleyci gördüm. Choopercı hatta biz onlara çapulcu diyoruz. Gündeme de uygun oldu hee. Arabanın camından kedinin ciğere baktığı gibi, salyalarımı yalana yalana onlara baktım. Ohh ne keyif adamlar yaaa. Onlar da bizim gibi havayı güzel bulmuş, kesin Çeşme’ ye gidiyorlardı. Otobanda ne keyifli olur onu kullanmak. Ne güzel hiiiç yorulmadan, oran buran tutulmadan yayıl yayıl gidersin. Eskiden racinglerin sesini severdim ama sivrisinek vızıltısı gibi geliyor artık. Şimdilerde chooperların sesine hastayım. Taklidini de yapmak isterdim ama yazarken nasıl ifade edilir bilemedim :D
Ne diyordum, motor tutkum hiç dinmedi. Kötü tecrübelerim olsa da hayalim, parayı vurunca en klasiğinden bir harley almak olacak. Ha tabi ömrüm yeter mi ya da fırsatım olur mu bilemem ama hayal işte.
Daha bayansal hayallerim olsun isterdim ama sanırım türümün son örneğiyim ya da araya karışmış bir numuneyim.
YORUMLAR
bu hayat, hem tutkuyu anlatıyor. hem de yalnızlığın, yada yalnız kalmak istediğinde, bunu başarabilmenin huzurunu. o vakti bekliyorum, bu yazıyı okurken heyecanlandığım gibi, yolculuklar anını bekliyorum. buzlar kraliçesi, bakarsın yollarda karşılaşırız.. :)))
Eh be kraliçe bana bu yapılır mı, bende diyorum ki kırmızı derken kızıl saçlı bir adam mı , hey Allahım beni kandırdı başlık .Demek honda he ,bence aşık ol kızıl saçlı bir adama ve onu anlat .Aşk hikayelerini okumayı seviyorum ama hondaya aşkı anlamakta zorlanıyorum.Hani derlerya ben ince belli bardakla çay içmeyi seviyorum ya da kırmızı halı baş tacı filan ben eşyalara hiç duygu geliştiremedim ki anlayayım bunu.
Yine de güzel bir yazıydı aşkın yönü farklı olsa da teşekkürler...
Not; O sondaki bayansal sözcüğünü hiiç beğenmedim, buz gibi:)) oldum desem yeridir. Zaten bayan kelimesini sevmem, bir de sonuna -sal eklemişsin, ne koyabiliriz yerine bilemedim ama madem esprili bi yaklaşım var yazıda, ila da -sel,sal ekleyeceksen, kızsal olabilir bak:)
http://www.youtube.com/watch?v=qtSOXW9ElIA