Ben de Şair Oldum, Ne Var?
18 Nisan 2014, 00.22 A- A+
Ben herkesin içerisinde biraz şairlik olduğuna inananlardanım.
Nerden çıktı şimdi bu diyorsunuz değil mi? Hadi itiraf edin, hepimiz ergen olduk, hepimiz o sivilceli suratımızla birilerine aşık olduk. Halbuki o aşık olduğumuz kız da, sana değil, kendinden 6-7 yaş büyük bir hıyara abayı yakmıştı.
Sen okul çıkışında, kızın dibine girip, iyi akşamlar demek için fırsat kollayıp, belki biraz yan yana yürürüz hayalleri kurarken, o muşmula suratlı herifin, çıkış kapısının orada, yavşak bir gülüşle beklediğini görürdün uzaktan. Ne buluyorlardı o heriflerde anlamazdın da.
Ya da işler yolunda gider, okulun, o, en güzel kızıyla sevgili olurdun. Gerçi, bir de, aşık olduğun kıza açılıp, duygularını söylediğinde; “Ama ben seni arkadaşım olarak görüyorum” cevabını almak vardı ki, orada kopardı kayış.
İşte dostlar, tüm bu hallerin sonucu tek bir kapıya çıkardı o zamanlar; şair olmak.
Şimdiki gibi facebook yoktu, atara atar, gidere gider yapamaz, isim vermeden laf çarpamazdık, duvarlardan.
Diyemezdik o zaman, “senin yaptığın gider, ancak benim hoşuma gider” diye.
Elimizde avucumuzda, edebiyat dersinde öğrendiğimiz divan edebiyatı vardı.
Zaman; cinası, kafiyeyi kullanma zamanıydı.
Zaman; divan edebiyatı dersinde ki, aruz ölçüsünü pratiğe dökme zamanıydı.
Zaman; tenasüp yazma zamanıydı.
İster platonik ol, ister aşkın karşılıksız kalsın, ister “ama ben seni arkadaşım olarak görüyorum” klişesiyle muhatap ol, o yürek, duygularını kağıda dökmek isterdi.
20 sene sonra elime geçen bir defter, tüm bunları hatırlattı bana.
Hey yavrum hey, atalarımız divan edebiyatıyla uğraşırken, biz o yaşlarda ergen edebiyatını keşfetmiş, mısradan mısraya, teşbihten, hüsn-i talil’e (bunu wikipedia’dan bakıp yazdım, işin aslı hiç hüsn-i talil diye bir şey de hatırlamıyorum) koşup duruyorduk.
O zamanlar yaşadığım duygu yoğunluğu sonrası, bazı şiirler yazmış, duygu denizlerinde boğulup gitmişim.
Birazdan okuyacağınız satırlar, şairliğe ilk adımımı attığım şiirin ta kendisi. Mahalleden bir sevgilim vardı, adı Aslı. Şimdi nerdedir hiç bilmiyorum, facebook’da aramak da aklıma gelmedi. Bu şiiri ona okudum mu hatırlamıyorum ama eğer okuduysam muhtemelen benden bu yüzden ayrılmıştır.
Akrostiş şiir ne değildir, nasıl yazılmaz, bir kıza şiir kisvesi altında nasıl hakaret edilir dört dörtlük bir örneğini göreceğiz şimdi.
At gibi koşuyorsa
Sarımsak kokusu gibi elleri vücudumu sarıyorsa
Lale gibi kokuyorsa
Islık gibi ötüyorsa
Bu kız benim sevdiğim kız
Nasıl anlatsam bilmiyorum
İlk harflere baksa…
İnanın, bu değerli şair, bu şiiri yazarken, neyin kafasını yaşıyordu hiç bir fikrim yok. Zaten bir daha o kafaya ulaşabildiğini de zannetmiyorum.
Gelelim şiire, bi insan sevgilisini neden ata benzetir, o an nasıl bir ruh halindeydim bilmiyorum. Sarımsak kokusu gibi elleri vücudumu sarıyorsa, nasıl bir teşbihtir? Bir akşam önce mantıyı, sarımsaklı yoğurtlu yemem buna etken midir?
Lale nasıl kokar ya da bir kız ıslık gibi neden öter, inanın bu soruların hiç birinin cevabı yok. Anam babam bana ne içiriyordu da, bu satırları yazabildim bilmiyorum.
Bir de Aslı’ya gerizekalı muamelesi yapıp, “bu salak şimdi kesin bu şiiri anlamaz, bari ilk harflerine bakmasını belirteyim de, ASLI harflerinin çıktığını görse” diye düşünüp, “ilk harflere baksa” notunu iliştirmişim ki, bence Aslı’yı o zaman kaybetmişim :)
Birazdan paylaşacağım şiirimi yazdığım tarih 9 Mayıs 1993, saat 22:39, pazar gününe denk geliyormuş. Muhtemelen “Bizimkiler” dizisini seyretmiş, yatmadan önce de bu şiirimi çiziktirmişim. “Bizimkiler” dizisinin, bir ergene etkilerini göreceksiniz şimdi! Düşünün, yıllarca süren bir dizi, beni bu hale getirdiyse, bir jenerasyonu ne hale getirmiştir?
Uzaklar
Yolunu gözledim ben,
Gözledimde ne oldu,
Acılarla doldum senin için,
İstediğin oldu mu senin?
Vurur senin aşkın beni can evimden,
Vücudum burada, kalbim sende,
Uzaklardayım ben uzaklarda,
Tabi yaa, nasıl anlamadım ben,
Bu sevda tuzak bana,
Ben uzaklardayım uzaklarda
O sıralar, Kayahan’ın “Sabahlar Uzak” şarkısını fazlaca dinlemiş olmalıyım ki, şarkıdaki “sabahlar uzak, bu sevda tuzak bana” kısmının bir bölümünü aşırmışım, şiire profesyonel bir hava katmak için.
Uzaklardayım demişim ama tahminimce kıza en fazla, 2 veya 3 sınıf uzağımdır, daha fazla olduğunu zannetmiyorum. Niye böyle, aramızda kilometreler varmış gibi yazmışım anlamadım. Acaba, yaz aşkım olan Ankaralı Seraba mı yazmıştım bu şiiri? Eğer ona yazdıysam, mantıklı, epey bi kilometre vardı aramızda. Kendisiyle, uzun ve seviyeli bir ilişkimiz olmuştu. Aynı kampta kalırken, tam 8 gün çıkmıştık. Gülmeyin, uzun bir ilişki için oldukça yeterliydi bu süre.
1993 yılının mayıs ayı, benim kalbimde derin yaralar açmış. Uzaklarda adlı şiirimden 6 gün sonra, 15 Mayıs günü Fırtına isimli başka bir şiir yazmışım.
Fırtına
Bu fırtına neden?
Acaba mı kederden.
Uzaklardan esen
Yakınlarda kesilen
Yoksa bu bir aşk mı?
Yoksa bu bir arkadaşlık mı?
Belki de hiç bir şey!
Beni seviyormuş,
Bana güvenmiyormuş,
Nasıl bir iş anlamadım,
Bu bir fırtına, anladım,
Hem de aşk fırtınası
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi, şairin kafası oldukça karışık :) Hani en başta bahsetmiştim ya, kıza duygularını söylersin, o berbat, bahtsız klişe cümleyle cevap verir sana; “Ama ben seni, arkadaşım olarak görmüştüm”.
İşte bu şiirimde tam da bu duygu hissediliyor, çok güzel aktarmışım:) Yeni bir aşka yelken açmak istiyorum, ama kıza, sevdiğimi, hoşlandığımı söylersem, o klişe cevabı verir mi diye tırsıyorum ve “yoksa bu bir arkadaşlık mı” satırını iliştiriyorum araya.
İkinci mısrada ise işler değişiyor. Belli ki, kızla konuşmuşum, kız beni sevdiğini ama bana güvenmediğini söylemiş. Ben de bunun geçici bir fırtına olduğunu, bizim aşk’a bakmamızı söylemişim. Aslında ciddi düşünüyordum, nasıl bir güvensizlik oluşturdum ki? Acaba kola içtikten sonra, kıza gizli bir şey söyleyecekmişim gibi yapıp kulağına eğilip, geğirdim de, bu da onda bir güvensizliğe mi yol açtı? Ne var? İnsan sevdiğinin kulağına geğirebilir, var yani benim yapmışlığım.
Ve yeni bir şiirle karşınızdayım. Bu biraz erotik ama normal, o yaşlarda yavaş yavaş keşfediyoruz bazı şeyleri. Kızı dudağından öpsek çocuk olacak zannedeceğimiz yaştayız, o yüzden korunuyoruz :)
Şiirimin adı “O!”.
Kıza, kızıp da hakaret anlamında kullanmamışımdır bu başlığı. Yapmam çünkü öyle şeyler.
O!
Kiraz gibi al dudakların,
Elma gibi yanakların,
Islak dudakların,
O sevinç dolu gözlerin
Kiraz gibi dudakların beni öpse
Elma gibi yanaklarını ben öpsem
Islak dudaklarınla, dudaklarım birleşse
O sevinç dolu gözlerin beni sevse
Şiirin ilk kıtasında, yapılacak yemeğin, önce malzemelerinin verilmesi gibi listelemişim malzemeleri. Malzemelerimiz; bi tutam dudak, 1 elma gibi yanak, biraz da sevinç dolu göz.
İlk kıtada olayı, yanaktan öpüşmeye dayandırmış olsam da, ikinci kıta da iş zıvanadan çıkmış, kızı ağıma düşürmeye çalışmışım resmen. Muhtemelen, “o kiraz dudaklarınla, elma gibi yanaklarımdan öpsene” diyerek, tam yanağımdan öpecekken, dudaklarımı, dudaklarına getirme çabası içindeydim diye tahmin ediyorum. Ama tüm bunları düşünürken, kız kızar eder belki diye, işin içine sevimlilik de katıp, gözlerin beni sevse filan demişim ki, gözleri beni sevse ne, sevmese ne.
O dönem yazdığım bir çok şiir var ama kendim bile daha fazlasına dayanamıyorum ki, okuyanlar muhtemelen, şiirleri yarısında bırakıp çıkmışlardır.
Diyeceğim o ki; hepimizi şair olduk, hepimiz aşık olduk ama ben bi başka olmuşum be, valla!
Sonuçta uzun ilişkilerin peşinde koşan, romantik bir adammışım. Herkesin şair bir sevgilisi de yoktu o devirlerde ama kıymetimi bilememişler. Bakmışım ki, bu kızların şiirden anladığı yok, kimse beni anlamıyooo diyerek, şairlik hayatıma bir son vermişim, iyi de etmişim :) Yani, beceremiyorsanız yazmayın kardeşim, olmayınca olmuyor işte!
YORUMLAR
İşte aşk budur sevdinmi ömrünün sonuna kadar sevecen.şairliğinde bu sevgiden geliyor sanırım:))
Ne demiş aşık veysel: Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa......şairliğin on para etmez o sendeki aşk olmasa:))))))))
şair temel reis ne demiş: AŞK eğri bacakları doğru görme sanatıdır:)))
ASI_KES27 Hayal gemisinin kaptanı:)
T ersim döndü vallahi
A harflerine bir baktım
Y okki bunun izahi
A birinin sonunda 1 tane
A naladımsa arap olayım diğerinin sonunda 2 tane:))))))))
varmı bunun izahı ataya....atayA..........atayAA
hayalmı görüyorum ASI_KES27 Hayal gemisinin kaptanı:)
Tam da çocukluğunuza dönelim tedavisi tadında bir paylaşım olmuş :) demek ki psikologların bir bildiği var:P Okurken hayalimde canlandırmakta zaman zaman aciz kaldım ama olsun keyifliydi okuması :) Şey şey ımmm hani herkesin içinde biraz şairlik olduğuna inananlardanmışsınız ya sayın opum hıh işte sizin içinize kaçmamış galiba o şairlikten :) gerçi ergenliğin interfaz safhasında olup beynini kafa tasının içinde kullanabilen çok az bir kitle olduğunu düşünürsek çokta kötü sayılmaz şiirler di mi ama :) hepimiz o dönemleri geçirdik, kimimizin daha vahim olmuştur o ayrı.
Atayamın şiirle ilgili yorumuna katılıyorum. Arada esince şiirde karalayan biri olarak şöyle bir düşündüm de hep yokluğu yazmışım. Ben mutluyken yazamamışım şiir :)
Minik Not: Ola ki bir gün sorarlarsa bana gmsnn nasıl bilirdiniz diye; şiirleri hariç iyi biliriz derim :) kaleminize sağlık güzeldi güzel :)
2. minik not: Yazdığım akrostişi koyamadım çünkü atayam benden önce düşünmüş ne de güzel olmuş tebrikler
Hah Aslıyı bende hatırladım: )) Hatırlayanlar bilir botların ismi; Aslı; Duygu, Damla'ydı. Ne unutulmaz aşkmış bot’lara bile Aslı ismini takmışsın.. Millet bot olduklarını bilmedikleri için gidip kızlara özelde maymunluk yapıyordular.:) Yazıya duygudan bahsetmişsin ama Damla ismi hiç geçmemiş. Hani gözümden bir damla yaş olsan, seni kaybetmemek için ağlamazdım derler ya :)) Biraz duygusuz musun yoksa ?:))
SEN SİGARAM KADARSIN...YA SENİ İÇİP CİĞERLERİME ÇEKERİMYADA SENİ KÜL EDİPÇÖPLÜĞE DÖKERİM
buda benden olsun...
Ne güzel şairimizdin sen gmsnn.:)
Dün gece geç saatte okudum ve o geç saatte ne kahkahalar attım ben bilirim.:)
çok yaşayın çok.:)
E tabii, insan en çok kendi hayatında da benzer örnekler varsa bu kadar eğlenebilir; yazılana- anlatılana- kendi anıları da dahil oluverince katmerli oluyor.:) Onlardan bir iki anı ekleyeyim ben de.:)
Şiir sevmem, hele aşk şiirlerini hiç ama hiç sevmem.-Ataya'nın sıraladığı şartlar bende yok, ondan belki.:)-
Nazım ve benzerleri gibi hariç tabii ki, onlara da salt şair denemez zaten.
Dolayısı ile tarafımdan yazılmış hiç şiirim yok. Ama ilişkili olduğum anılar var.:)
Ben ortaokulda falanken, sınıfın ağır abisi -adını unuttum, ayıp bana:)- bana aşık olmuş. Sanırım şiir sevmediğimi de keşfetmiş ki, bu şarkı söylerdi her arada. Aynı şarkıyı ama.
Sizin de söz ettiğiniz gibi, 2 sıra ötecikten, daha zil çalar çalmaz,öğretmen çıkar çıkmaz başlardı, bana baka baka, "Dağlar dağlaaaarrrr, yol ver geçem, sevdiğimi son bir olsun yakından göreeeemmmm diye çığırırdı:) Aha ben şuracıkta otururken:) Dağlar da 2 tane okul sırası.:) Belli ki aşk da bu büyüklükte o yaşta:)
İyi de, ben onu "Sadece arkadaş olarak seviyorduuuuuummm." :)))))))
Bir de, aynı sizin gibi şair ruhlu küçük oğlumun belgeli anıları var.
Yazılı, çizili, resimli her dökümanı, ileride kendilerine armağan etmek için saklayıp klasörledim iki oğlumunda. Arada açar okur çok eğleniriz.
Üşenmedim klasörü karıştırıp konunun mana ve önemine dair bir şeyler buldum.
Benim küçük adamımın, ilkokula başladığı ilk yıl, okumayı yazmayı öğrenir öğrenmez, fiş hariç yazdığı ilk belge:
"Gayem - seni - çok - sevi - yurum - " (yanında 2 tane ok girmiş kalp ve imza. Altta - Gayem olur da belki arar amaçlı sanırım, evimizin sabit tel numarası, yanında, içinde kalp resmi olan ve kendi adının yazılı olduğu bir dikdörtgen çerçeve, hemen yanında içinde Gayem yazılı başka bir dikdörtgen.)
Görüldüğü üzere, heceleme falan işleniyor derste o sıralar. "Sevi-yurum" muş.:)
Daha bitmedi.:))))
En altta esas bombalar; iki adet çöp adam gibi resim çizilmiş. Karıştırmayalım diye, üzerlerine de kimin kendisi kimin Gayem olduğunu belirten isimler. İki resim arasındaki fark, bizimkinin meme yerinde 2 nokta. Gayem'inkinde noktaların etrafında yuvarlaklar ve saç boyları. Bizimkinin kafada bir yumak, Gayem'de topuğa kadar saç.:)
O yaşta, oğlumun cinsiyet fenomenlerini keşfetmiş bulunmaktaydım.:)
Kendi cinsindeki aranan özelliği ise, değişik aralıklarla yaptırdığım, aynı sorulardan oluşan anket belgesinde farkettim.:)
Soru şu şekilde: Vücudum .......
(İstenen, kafasına gör boşluk doldurması)
Yanıt: Vücudum çok iri ve kaslı. -Bu 9 yaş yanıtıdır ve o zamanlar zayıf cir çocuktu.:)-
Daha çok uzun anketimiz. Tek örnek yeter.:)
Konumuz madem şiir; yine, okumayı, yazmayı ilk öğrendiğinde, çok sevdiği, iri yarı -irimemeli:)- hanım öğretmenine yazdığı bir şiir var, aynen yazıyorum.:
Öğretmenim
Sen benim yanımda 1 hafta durursun
Bir gecede seni özlerim öğretmenim.
***
2inci haftaya sevicem seni öpüceğim
O güzel dizlerine yatacağım haftaya.
Şiir bu. Tabii ki altında da birbirine sarılmış 2 çüp öğrenci ve öğretmeni resmi. -Sağlamcı benim küçük adam.:)-
Ben bu ilk ikilikteki saf sevgiden aniden 2. bölümde erotizme ufaktan ufaktan adım atan şiiri, götürüp öğretmenine göstermiştim, "Kolla kendini, seninki sana hoş hisler besliyor." diye :)))
Bana yazdıkları mektuplar falan da var da yeter bu kadar.:)
Her zamanki gibi çok bile oldu.
E yazı güzel, konu güzel, konuşturur işte böyle.:)))
Çok teşekkürler, sevgiler.
Yine okudum, yine güldüm, yine konuşasım, yazasım geldi.:)
Bir detay farkettim şiirlerde; Mayıs ayında yazılmışlar.
"Ben hep Mayıslarda aşık olurum." konulu yeni bir şiir yazabilirsiniz belki.:)
Akrostişteki "At gibi koşma"ları, "Sarımsak kokulu eller"i, "Lale gibi kokuşu" nu ", "Islık gibi ötme"yi umursamadım ben pek.:)
Maksat, ASLI ismini yazmak nasılsa. Aslı değil de Didem falan olsaydı DANA gibi koşar, İPEK gibi ellere sahip olur, İĞDE gibi kokar, DÜDÜK gibi öterdi kesin.:)
Amaca ulaşılmış, ASLI yazılmış oraya; gerisi hikaye. Aynen meşhur Temel fıkrasi gibi yani.:))
Hani şu "Odun de bakayım" konulu fıkra.
Uysa da, uymasa da.... :)
Tekrar teşekkürler.:)
sizin mesajınız, ben 2. yi yazarken henüz çıkmamıştı.
Gördünüz eminim, beğenimi, verdiğim teşviği, hatta hazır Mayıs ayına gireceğimiz şu sayılı günlerdeeeee, şiir önerim bile var.:)
Yazıda en çok güldüğüm yerlerden bir olan şu "Kulağa geğirme" meselesini atlamışım.:)
Evet ne var bunda? " insan sevdiğinin kulağına geğirebilir." yani.
Ben hala yapıyorum bunu, "Gel kulağına bi'şey dicem" diye -Her defasında da yiyorlar ya da hoşlanıyorlar belli ki:)))- sevdiklerime. İmza gibi bir şey bu, ne var ki? :)))
ARADA İTİRAF NOTU: Akrostişteki Didem örneğine " İT gibi koşmak, İNEK gibi kokmak" örneklerini yazmıştım da kaba olmasın diye değiştirdim.Sonuçta harf belli, meram belli, akla ilk gelen yani...:)
Ataya'cım daha neler var klasörlerde, neler.:)
Bence biriktirmek gerek.
Ve o anket. Şahanedir. Değişik yaşlarda yaptırttım hep ama en son lisede, artık geyiklemeye başladıklarından, iyiden iyiye T.(eğet) geçtiklerinden artık yapmıyorum.:)
Yapmayın böyle, kırmayın sevgili gmsnn'ı, yüreklendirin.
"Gün doğmadan ne cevherler doğar" özlü sözüyle noktalıyorum.:)
Sevgiler
Şiirden soğudum yeminle:)))
Şimdi gelde çocukluk şiirini anımsama.Unutmamışım :)))
O sıralar ben ilkokul sıralarındayım, abim ise lise çağlarında. Allah'ın ergeni herşeye kızıp beni dövüyor tabi...Aşağıdaki şiirim, o günlerde kendisine ithaf olunmuştur.
Benim abim çok sinirli
Hiçbir zaman değil iyi (kafiyeye bak hele)
Arada bir beni döver
Her zaman kendini över (fesatım fesattt)
2.kıta da kendimi anlatmış bir de güya öz eleştiri yapmışım:
Bazen müzevirciyim (her dayak sonrası annemlere şikayet edişim gelmiş aklıma)
Genellikle de iyiyim
Müzevirciliğim genellikle abime
Ne yapayım gidiyor sinirime....
Alın size şiir. Kafiyeyse kafiye...Sanatsa sanat...Zaten sanat sanat içindir mirim.:))
Eğlenceli, neşeli, güldüren ve polemikten uzak bloglara olan özlemi dindiren, şiir ! tadında ki bloğunuzu ve yorumları okurken aklıma bir şey geldi.
Bir kaç farklı ortamda, en son ise "blogseverler" salonunda konuştuğumuz bir konuya nihayet açıklık getirmek istiyorum. Akrostişleri okurken acaba dedim GMSNN harfleri ile akrostiş yazılabilir mi diye düşünürken GMSNN'in açılımını buldummmmmmmmm. :) Ama sizden izin almadan da buraya yazmayı doğru bulmadığımdan daha sonra açıklamak istiyorum : )
Ataya, söylediklerinde yerden göğe kadar haklı. Özellikle bir plaketi hak etti fazlasıyla. ( : Jüri olmayı da..
Saygılar, sevgiler...
Ben Şair olamadım
Söyleyemediklerim ne varsa yazmak istedim ama gönlüme denk cümleler kuramadim,bu yüzden yazamiyorum.
Bilgisayarin başına gectim siir okudum belki ilham gelir ama fayda yok.
Manikür yaptirdim,yok yok yok fayda etmedi ,pess ettim. : )
Ben sizin kadar basarili olamadim,kendinizle gurur duyun : )
Yüreginize saglik.
YORUMSUZ.....
Merhaba sayın Op um , başlığı dikkate alırsak daha çokkkk pişmeniz gerekecek şair olabilmek için. )
bence ilk şiirin suçlusu teşbih sanatı yada gece yediğiniz mantı.)) , hadi ilk şiiri akladık diyelim ya diğerleri . Yine de ben sevgili Ataya kadar umutsuz değilim, devam eden şiirlerde biraz daha okunasılık payı var gibi .) yazmaya devam edin siz yine de ..
Lise yıllarımda ben de yazmıştım 5-6 tane şiir hatta bir tanesiyle amatör şairler yarışmasına katılmıştım , katılımım finalde kalarak noktalanmıştım. O günlerden hatıra şiirimin basılı olduğu ve diğer katılımcıların şiirlerinin de bulunduğu kitaba sahip oldum.
keyifliydi itiraflarla bezenmiş bu satırları okumak .) bir aydır geçmeyen bir griple , flu gören gözlerle okudum gülümsedim, geçmişimle kısa bir nostalji bile yaşadım .) son günlerdeki paylaşımlara inat iyi geldi gülümsetti tşkler..
şafak doğan gün...