NERDEN BİLEYİM ?
04 Mayıs 2014, 02.11 A- A+''Köyden indim şehire '' demek bile yetersizdi, geldiğim yeri düşündüğüm zaman. ''Dağdan indim şehire '' daha uygun bir tabir olurdu benim için, İstanbul'a ilk ayak bastığım zamanı düşündüğüm de...
Adaptasyon sorununu çözmek için harcadığım emek, Emek Sinemasında başlasaydı keşke .. Gece hayatına hızlı bir giriş yapıp, tez zaman da ve bir şekilde adapte olmayı planlıyordum bu şehire.
Taksim'e yakın yerde , Elmadağ'da ev bulup, tutmuş olmam lütuf gibiydi.İşimi aksatmadan, haftanın 3-4 günü geceleri dışarı çıkabilirdim.
İşyerim de de , ikili ilişkiler de kısa zamanda samimi bir hava yakalamıştım. Hatta emireri olarak, emir verenimle de aramda kısa sürede aynı samimi hava oluşmuştu. Öyle ki; oturduğum yerde, 1 sokak arka da, 54 model antika jeep'e talip olduğunu bana detayıyla anlatıp , görüşme halinde olduğu mal sahibini ikna etmem konusunda da yardımımı istemişti... Ee oda haklıydı, zeki adamı farketmek ne kadar zor olabilirdi ki.
İlkkez dışarı çıkacaktım o akşam .. İstanbul gece hayatıma start verecektim. Gündüz evde gün boyu prova yaptım. Gittiğimde, Ne içecektim ? Nasıl içecektim ? ... Nasıl oturacaktım?... Yüzde yüz bayanlar da gelecekti yanıma... neler konuşacağım konusunda provalar yaptım . Akşam evimi de derleyip toplayıp çıktım.. Ee belki yalnız bile gelmezdim.
Hiç bir yer bilmediğim için, girişinde yoğunluk gördüğüm mekana daldım. Şanslıydım. Dam da sormamışlardı. Tamda düşündüğüm gibi , daha girer girmez kızların bakışlarından, garsonların ilgisinden anlamıştım ki; Bu şehir yıllardır bana hasret, beni bekliyordu! En azından bu beklentiyi ilk etapda görsel olarak karşılamak için , garsonun gösterdiği masaya oturur oturmaz, gömleğimin üst düğmesinden birtanesini daha çaktırmadan açtım.
Oturduğum yerde; 1-2 saat geçmiş olmasına rağmen, sık sık kadınlar yakınıma geliyor ve cüretkar tavırlarını , zaman zaman cömert sözlerle süslüyorlardı. '' Buralar da böyle demek ki.. '' diye düşünürken; diğer taraftan da kadehleri ardı ardına götürüyor, her yudumdan önce de çevremdeki rastgele birilerine tebessüm ederek kadeh kaldırıyordum. '' Fatih'ten sonra İstanbul'a gelen en önemli kişi '' olduğumu düşünecek kadar özgüven sarhoşuydum. Seçici davranmalıydım..
Birini gözüme kestirdikten sonra, bahşişini peşin verdiğim garsonun da yardımıyla onunla tanışacaktım. Kafam iyice güzel olmuştu. Hepsini beğebilirdim o an . İşaret ettiğim bayanı gösterip, onunla nasıl konuşabileceğimi garsona sorduğumda, garsonun cevabı çok netti: '' abi bunlar travesti, rahat ol... '' - Hangisi tavesti ?.. '' abi hepsi travesti.'' Peki ya az önce benden ateş isteyen? sigarasını yaktıktan sonra, boynumdan öperek bana teşekkür eden? .. O ? .. O' da mı ? '' hepsi abi ''
- Hesap lütfen !!!
Deli danalar gibi, arada boynumu da silerek hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Sabaha karşı mahelleye alkollü halde girdiğim de; emirverenimin talip olduğu jeepin yanında 2 kişi gördüm. Biri direksiyonda, diğeri itiyor halde... Selam vererek sordum: '' N'oldu bu kadın indirim yapmıyor mu bunun fiyatında hala? '' Yok abi.. cevabını aldıktan sonra ; bende itmelerine yardım edip tekrar sordum. '' Nereye gidiyorsunuz ?'' .. Bakıma götürdüklerini söyledikten sonra, ayrı istikamete gidiyor olmamız nedeniyle onlara el sallayarak yakın mesafede olan evime doğru yol aldım.
Uykusuz ve henüz tam ayıkmamış halde sabah işe gittiğimde, ilk duyduğum şey beni kendime getirmişti. Erdal Bey (emirveren) 'in talip olduğu jeep sabah saatlerinde çalınmıştı..
Akşam saatlerinde, jeep bir sokağa terkedilmiş halde bulunmadan önce, ben gerekli itirafta bulunmuştum iş arkadaşlarıma. Tabii aylarca dillere düşeceğimi bilmeden..
Eyy İstanbul !! değil seni gözleri kapalı dinlemek, gözler açık olarak düşünmek bile tehlikeliymiş....
Yılllar geçti...
Kader Ankara'yı işaret etti. '' Ankara'da işlerimiz , herşeyimiz sana emanet... '' telkinleriyle, sanki Vali olarak geliyordum Başkent'e..
2 Ay önce geldiğim bu şehire kısa sürede yerleştim. Adapte olmak konusunda acelem yok. İstanbul'dan aldığım yetkiyle, işyerinde bazı köklü değişiklikler yaptım. Geçenlerde bahsetmiştim. İlk Yardım, Sağlık Odası , Doktor filan. Eeee .. Herşey senin kontrolünde, sana emanet derlerse; bende işime geleni yaparım öncelikle.
Geçen hafta ; ziyaret olarak adlandırılsa da pekala biliyordum teftiş olduğunu bu ziyaretin. İstanbul'dan 3-4 günlüğüne gelen 4 misafirin Otellerini de ayarladıktan sonra gündüzleri işyerinde ağırladım kendilerini. Artık 3. gün resmiyetin dışına çıkıp, birbirlerimize anılarımızı anlatacak kadar samimiydik, çay kahve eşliğinde...Teftiş filan hikaye olmuştu.
Anlatmak; yazmaktan kolay olduğu için, onlarca anımı kısa sürede anlatmıştım. Laf döndü dolaştı ve yeri gelince de, yukarıdaki çalınan jeep olayını ve olaydaki etkimi de, bar kısmını makaslayarak anlattım. Kahkahalarının desibeli yüksek çıkınca; içimden '' birdaha mı anlatsam ki '' diye geçirdim. Kendimi tekrar etmek olurdu.. Ama hala gülüyorlardı. Bari yarısından itibaren tekrar anlatayım diyen iç sesime uyup; '' ya işte böyle, adamlar hırsızmış meğer... '' diyerek yarısından sonrasını tekrar anlattım. Aslında bir çeyrek daha giderdi ama gerek kalmamıştı.. Akşam saatlerine kadar, porsiyon porsiyon bu anım dillendirilmişti misafirler arasında.
Ertesi gün yine misafirlerle işyerine birlikte gittik. Odama geçtik ve henüz oturmamıştım ki, kötü haber tellalı bir çalışan odaya telaşla girdi ve '' şirkete ait tırlardan biri çalınmış '' dedi. O an oluşan sessizlikte , misafirlerin dördüyle de aynı anda 7-8 saniye kadar gözgöze geldim. Sessizce; sadece gözleriyle sordukları soruya, bende dördüne birden ses tonumla şiddet uygularcasına , tek kelime ve en kısa soruyla cevap verdim : NEEEEE ???
Keşke o anlattığım anıyı, yarısından itibaren tekrar anlatmasaydım. Görüldüğü üzere ; Herşeyin fazlası zarar ...
Keyifli Pazarlar...
YORUMLAR
Senin bu, "Hırsıza yardım ve yataklık" hadisen ilk değil; şu meşhur nick çaldırma olayında da bir şekilde hırsıza el vermişliğini -yanlış hatırlamıyorsak- biliyoruz zira.:)
Bu anıda -arabayı itmelerine yardım edişindeki- hukuki durumunu, "Alkol indirimi"nden yararlandırarak hafifletebiliriz. Barda şeftali arayışındayken muşmulaya toslama halini de "Aşırı evlenme isteği" kılıfına bir şekilde sokabiliriz ve "boyundan öpülme" yaptırımı yardımıyla cezan tecil edilebilir de...De işte. Sende daha çok bu tip yol kazası olduğunu düşünüyorum ben.:)
Bu; adam kısmının, hatun avına çıktıklarında başlarına olmadık iş gelip av durumuna nasıl kolayca düştüğünü bir kez daha öğrendik sayende.
Angara'ma gitmişsin; hoş gitmişsin ama nasıl kıskandım bilemezsin. O şehrin kıymetini bil. Göreceksin, giderek nasıl sevecek ve Ankara yerine benim gibi Angara diyelbilecek kadar bütünleşeceksin. Oysa ki, üniversite için ilk gittiğim zamanlarda, neredeyse okulu bile bırakacak kadar sevmemiştim.
Neredeyse 1 yıl oldu İzmir'e taşınalı, aslen Egeli olduğum halde hala alışmaya çalışıyorum buraya ve Angara'mı çok özlüyorum. "bu sürede 3-4 kez gittiğim halde.-
Ha bu arada Angara'lı, bilmem nereli; hatunlara -yeni tabirle- "Yürürken" bodoslama dalmamaya dikkat et.:) - Hani geçen de daha tanışır tanışmaz, başka sitedeki birine tel no.nu vermiştin ve ters kepçe getirilmiştin ya, öyle işte.:) - Mutlaka üç beş çift lafın belini kır önce ki, travestiyi boru sesinden tanıyabilecek bir süreç geçsin, "Uyandığımda her şey olup bitmişti." hallerine düşmeyesin bir daha.:)
Gerçi, boru sesin, döver gibi şivenin kimlerde olduğu belli değil artık...
Hazır Ankara'ya yeni gitmişsin; sana minik bir örnekle yol göstereyim:
Güzel Angara'mda otobüs durağındayken, yan tarafta, hani "İnci gibi" derler ya, öyle hoş, zarif bir genç kız vardı yanımda ve bir hanım olarak benim bile dikkatimi çekecek kadar güzeldi. -seni düşünemiyorum bile:)- Di.li geçmiş zamanı kullanmaya başlamam, kızın çalan telefona yanıt vermesiyle başladı; arayan annesiydi ve kız annesi ile, boru gibi bir sesle "N'ediyon gııı? diye başlayan bir diyaloga girmişti.:)
Allah yardımcın olsun.:)
Sevgiler
Bu kaçıncı Beymen, bu kaçıncı ? Artık haline gülsem mi , ağlasam mı ? Bilemiyorum gerçekten...
Bizim açımızdan bir sorun yok, şikayetçi de değiliz, bol bol gülüyoruz okurken ama durum iyiye gideceğine,
gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor. :)
Benim önerim ise şu olacak naçizane... Beymen33 yerine nickini, "BahtsızBedevi" yapabilirsin.
Eğer alınmışsa yine 33 eklersin :)
Son olarak, arayı çok açmayın.
Teşekkürler.
Ufff yaa Beymen iyi güzel biz anılarını okurken hoş vakit geçiyoruz da kendi kendine karizmanı yerlere seriyorsun be arkadaşım :P sen çapkınlıklarını mapkınlıklarını yaz sonra da evlenemiyorum de :) e neden acaba :)))))
Fatih'ten sonra İstanbul'a gelen en önemli kişi; iyi ki tanımışım seni :) Bakma yukarıda dediklerime tüm gamyun seni böyle bastı bağrına :) güvendesin burada Beymen güvende :P
:)))
Demek ki İstanbulda öptüler seni beymen:). Ben de bir defa Trabzonda karşılaşmıştım. Ziyarete gelen amcamla, yengemi Sumela Manastırına götürmüştüm. Gidenler bilir; manastıra çıkmak için oldukça uzun bir patika yolu yürümek gerekir. Yorucudur bu patika yolu. Neyse.. Manastıra girişte de uzunca bir merdiven vardır. Biz gezdik manastırı o uzun merdivenlerden iniyoruz, karşıdan oldukça alımlı bir bayan geliyor. Bayan yaklaştıkça bir gariplik olduğunu sezdim. ARada iki basamak kalmıştı ki bayanın aslında bayan olmadığını fark ettim. ANi bir manevra ile yanından geçeyim derken; bana " Doğruyu söyleyin lütfen, içeride de bu kadar basamak var mı? Öldük vallahiiiiiiiii" dedi. Sözü bittiği an da bana da göz attı. Ben de cevabı yapıştırdım. " Var ama delikanlıya koymaz." ...
En azından ben bir göz atışıyla paçayı yırttım:))
Hele ki sevgili hırsızlara yardımcı olman:))))))
Yeni işinde başarılar...
Düşünün ki, beymen değil de bir başka üye bu yazıyı bloğa verseydi. Beyman muhtemelen şöyle diyecekti: ‘’Az daha sinekle nikah kıyacakmışsın’’:)) İnsan garsona bir teşekkür eder ya! :)
Kimse mesajı almamış..:)) Bir kişi de çıkıp demedi ki; '' Ya Ankara 'da arkadaşım var..!!! '' Ee tabii , kim arkadaşının başını yakmak ister :)
Sevgili anka; ilk parağrafa dikkatli bakın lütfen..Ne kadar ayı olduğumu daha nasıl açık yazabilirdim. Haaa.. ama boynumdan öpene, bugün de olsa dudak uzatmam yani:))
İki kızı idare etme anımın olduğu yazıya da bakın lütfen.. '' Hangisini aldatıyordum acaba ? Bugün düşününce anlıyorum ki aslında sadece kendime ihanet etmişim.'' cümlesi ile özeleştirimi en tepeden yaparak başlamıştım yazıma. Bu cümleler hiç bir şey ifade etmiyor mu sizin için ? Kendi kusurlarını en fazla dile getirenlerden biriyim. Ve anılarda da kalsa, yazarken , kendimden çok karşı tarafı düşünerek yazdığımı takip edenler bilir, hatta bu konuda eleştiri bile alırım.. Hatıralara saygım, kendime olan saygımdır ... esasına sadık kalırım her yazımda.
Gülümsemenize sevindim.. Allah her daim güldürsün..
Türk; Umarım burada yazamayacağımız bir kaza ile karşılaşmayız ilerde. İkimizde sınırda olta atıyoruz gibime geliyor :))
Bu güne kadar beni en sert elleştiren, yeri geldiğinde övgüsüyle ruhumu dokunan Sat_Agraha; Angara'ya gelirsen beklerim gıııı.. :)
Ataya'cım; valla ilk geldiğimde asla yapamayacağım burada diye düşünüyordum.Ama şimdi '' fena değil aslında '' diye mırıldanmaya başladım. Diğer yandan ; elbette kalbimin kayacağı birileri denk gelir biryerlerde. Ama ben buradaki arkadaşların referansı olsun istiyorum, dilenciliğim ondan :)
Estide; Beni böyle kabul eden biri çıkar mı dersin karşıma , acaba !! :))
Med; o gün orada garsona teşekkür etseydim, bu gün burada yorumunda sitem eden arkadaşım, beni döverdi:)
Pasaklı kontes; gelecekte yazacağım blogun fragmanı olmuş yorumun, aşkolsun.:)
Bahtsız bedevi niki fena olmazmış Detay; Teşekkür ederim önerdiğin nik konusunda detaya inmediğin için :)))))
Herkese Teşekkür ediyorum.
Hem kastettiğin, meslek edinenler dediğin, çoğu kaderin bir şekilde mahkum ettiği kadınlar. Bu konudan yürümeyi de hiç istemiyorum. Umarım anlatabilmişimdir. Kırpa biçe bu kadar yazabildim:)