gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Yenileyene değil Sürdürebilen(ler)e

02 Haziran 2014, 08.30
A- A+

Merhabalar evi huzur, kendi onur, hatırı bol, nimeti çok, zevki daim, ahde vefası sözde kalmamış taa özünde olmasını dilediğim güzel insanlar; (Çirkinlikler git geri, güzellikler gel beri kafasında olasınız inşallah) 

Tekrarı mümkün ikinci bir yazının ilk evresi ve selamı sizinle olsun.. Ben pek sevdim bu meşguliyeti.. Dost ile oturup lakırdı ederken kıkırdama ses tonlarımızı buraya atasım geldi.. Tebessümün yazılısı kadar güzel ne olabilir ki efendim...Hoş sadece yazılısı mı.. Görseli, sözseli, resmi..(hepsi) Mümkün mertebe modern Türkçe ye bağlı kalmak şartıyla özüyle de daha da özüne de gide gele yazabilinir.. Affola latin alfabesinde güzel insanlar... 

 

Kendimi bildim bileli sahip olduğum her olguya sadakati işaretlemeye özen gösterdim... Sadakat insana verilen lütuf değil zira vecibedir.. Bu kalemimden, kağıda, gömlegimden, gözlere sözlere özlere her şeye.. Her şey derken çirkinlikleri de müdahil ettim içerisinde.. Sadakat, mücerred doğruyla şekillenecek iş değil. Yanında hatalara da yer verilmeli, buyur otur ama çok kalma git hemen demeli...  Sadakat dediğimiz duygu elinde olanla yetinmek onunla güzelleşmek,  sahiplenmek, parça da bütün olmak degilmdir. Sadakat yarı’dır.. Tümlüğümüzün yarısı..

 

Efendim bu satırların kaşifi olmasına vesile ile devam edeceğim. Sosyal ağlar da satır satır gezinmeli bi kullanıcı olduğuma bağlı ki bi küçük fotoğrafda iki cihan cümle sıkışacak sempatikliği havass-hamsemin(beş duyumun) dünyayı tanıtmasına vesile olanı ile  “gördüm”..  Fotoğrafı buraya ekleyemezken yazıyla emsile etmeye veyahut çizmeğe çalışacağım.. Deneyelim buyrun.. Zat; Nur yüzlü, yüzündeki nurdan fotoğrafa diyaframdan sızılan ışık ışıklığını kıskanır olmuş,  ehli keyf, ebediyete müteşekkir, boy kilo bilgisini bilmeidiğim hepimizin dedesi kadar güzel insan.. bir de hatunu var ki sormayın.. Anlatamayacağım kadar o da güzel..  Dededen beş artısı hiç eksisi olmayan bi valide...

 

Kısa Mola : Güzelmiş cirkinmis ne farkeder ben ona razıyım onu isterim müziğini –de dinleyelim.. Şarımızın ismi Canım Efendim.

 

Bu iki güzel ihtiyar birbirine sarılıp küçük bi kare de buluşup altına bilmem 69  harften, 10 kelimeden oluşan cümle sığdırmışlar...  Soru : “Nasıl 65 yıl evli kaldınız? Cevap : bizim zamanımızda birşeyler kırıldığında çöpe atılmaz, tamir edilirdi... bu yüzden...” Tamir edip sürdürdüğümüz her şey elimizde ise ne yücedir ki ne Şan dır ki uzun yılların tozu üstlerinde, üzerimizde... Ve yine farklı iki ihtiyarın kırık bi somyanın tek ucunda oturup diğer ucuna hitaben "sağlam tarafına oturuyoruz bize yetiyor" sözüyle pekistireyim... birseyleri yenilemek eskisini yok etmek ne acıdır.. Eskisi yok olmuş ile hiç olmamış çok iyi arkadaştır. Peki zaman, dili geçmiş olan zaman da var olan o guzelliklieri yok edince ve hiç olmamışsaa o koca boşluğun adı nedir.? Yine mi ömürden sıyrılmış çöpe atılmış elma kabukları gibi ziyan günler.. (kendime not:yok efendim kabullenemeyecegim..) var ise devam edelim, tamir edelim.. yanımızda olan o güzelim insanlar yemek yerken titrek ve özenle sohbet ettiklerimiz hani ışte onlar, onları yok saymak, o boşluğu kabullenmek olmayacak mı?.. olmamalı.. Mesala gidenler hep aynı gider, gelenler de aynı gelir sadece kalanla rektefeli zaman güzel biad edilir.. Mensubu olduğumuz iki karşılıklı kelime gidiş gelişi güzergahının kurucusu kolcusu kollayicısı biz isek neden o yolu tamir etmeyelim..  

 

Ve epikur der ki.. Elinde olanı kendine yeter saymayan kişiyi, koca dünyanın efendisi yapsan, mutsuzdur yine de..

 

Işte böyle mutsuz insanlar "dünya" verilenlerdir.. Elimizdekini yenilemeye alışkanlık edinmeye nereden başlamalı bilmiyorum fakat bunun kalıcı bi huzur ilacı olduğunun bilincindeyim.. 

 

Kısa öğüt : Sevdiğinize ve sevdiklerinize tırnak işareti içine aldığınız yer(ler)den sarılın..

 

Kısa şiir : Bir vahşete çağrı yapar yokluğun, varlığının verdiği cennetten...

 

Kısa tasavvuf : Sendelediğim her gün sendeyim, Sevaba gittiğim her yerde sana geldim !

 

Kısa not : Ne güzel tanrım ne güzel benim olmayan dağlarda kuş olup uçmak, el sallamak küçümen yüreklerin uçurtmalarına... (bu sizin okur gözlerinize ve yazan ellerinize hitaben)

 

Son affola.. yazdığım her kelime size öğüt değil kendime ödüldür. Sayeniz de kendime söz edecek bi yer, bi kaç kelime buldum..

 

Yıkmadan yapanlara selam...

 

Bu satırların haizi şuan son yudum çayıyla son cümlesini önce sizden işitmekte sonra bu kağıtçığa iliştirmekte...

Kısa Son : Güzelle geçen güzel geçer (Vesselam) ..

Yazı her türlü yoruma açıktır. Nasıl olsa bu cümleleri siz verdiniz, kendinizle kendimi eleştiriniz, varsa ve aynı yerden olursa iki güzel sözünüze bi ince nüktenize muhtacım.

YORUMLAR

02 Haziran 2014, 19.17
cok guzel bir blog olmus yureginize saglik ...
02 Haziran 2014, 20.05

   Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemedim. Huzur komasındayım ve daha kritik dönemi atlatamadım. Sınırları aşan anlayışı ve sevgisiyle minnacık yüreğimde kocaman yeri olan Mevlana ve Şems ile buluştum bu hafta sonu. Sarhoşluğumun üzerine okuyunca yazınızı, cümlelerimi toparlayamam diye bir endişeye kapıldım. Amannn nasılsa sarhoşluğum var ve sarhoşun kusuruna bakılmaz deyip saklanayım ardına ve başlayayım :)

   Epikür’den alıntı yapınca aklıma okuduğum minik bir hikaye geldi. Rivayet bu ya Tanrılar mutluluğu bir yere saklamayı düşünmüşler, kolay bulunmasın kıymeti bilinsin diye. Biri denizin dibine demiş, diğeri dağın tepesine olsun, bir diğeri başka bir fikir atmış ortaya. (Yunan Mitolojisinde Tanrı çok ya adlarınla hatırlayamadım bu hikayeyi affola :P ) En sonunda bir tanesi demiş ki; insanın içine saklayalım mutluluğu, kimsenin oraya bakmak aklına gelmez… Ondan mıdır bilmem, mutluluğu çoğumuzun dışarılarda araması.

   Yıkmadan yapmaktan zordur.  Maksada  sabırla ulaşmak da öyle.  Sanırım   en zoru insanın kendisini temizleyebilmesi. Sadece bakan, baktığını göremeyen oldukça, yapmayı başaramadığımız gibi, yapılmışları da yıkıyoruz. Ve Ademin oğlunun çoğu sirete değil, surete baktığından, gülün güzelliğini görmeden önce dikenine takılıyor.

   Anlatmak istediğim çok şey var bu sarhoşlukta… Sınırsız ruhum, sınırlı algılara sahip bedenimde sıkışmış kalmış. En iyisi ben susayım da, siz çok anlayın bu suskunlukta

   Upssss teşekkür etmeden gitmek olmaz :) Teşekkürler sarhoşluğumun üstüne kattığınız damlalara...

02 Haziran 2014, 22.20
yureginize saglik opum ..
04 Haziran 2014, 02.13

         "Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı" desem çok kızarsınız şimdi :) Yok, öyle değil tabii. Gerçi biraz öyle :) Yıkanlara değil yapanlara gibi bu yazınız da. Klasik söylemler, bu tür söylemlerin tam aksi de gayet doğrudur aslında. Ama tabii sizin söylediğinizin yanlış olmasını gerektirmez bu durum. Kişinin neye değer verdiğiyle alakalı, göreceli olduğu için de tek bir doğru çıkarımı yapılamaz sanırım. Benim şahsi fikrim; sadakati hak eden her türlü şeye, kişiye, fikre vs. vs. ye sadık kalıp yenilememek yönündedir. Güncellenebilir ama özü değişmemeli. Yok hükmü kalmamışsa, tarihin mezarlığına gömülebilir, hiç beis yok :) Antrparantez yazılarınızı okurken fonda ud sesi oluyor, bana mı öyle geliyor? :) 
05 Haziran 2014, 23.24
Eline sağlık kitabınız varsa alabilirim
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın