Çelişkilerimiz
03 Haziran 2014, 20.45 A- A+
Mantık kuralları içinde , bir şey doğru yada yanlış olabilir. Ama bir şey aynı anda hem doğru hemde yanlış olamaz. Eğer bir şeyin aynı anda doğru ve yanlış özelliği veriliyor ise buna çelişki denir.
Çelişki, çatışan iki farklı hükmün tanımlamasıdır. Kabul ettiğiniz yanlışlar yada doğrular, kendi içinde tutarlılık göstermek zorundadır. Sizin doğrunuz birinin farklı tercihine göre , subjektif olarak yanlış kabul edilebilir.
Bu kabulden sonra o kişi için sergilemesi gereken tavır, o yanlışlama kabulü ile değil, tutarlı olması gerekliliğidir. Yani size göre doğruluk değeri, orada davranış ölçüsü olmayacaktır. Ölçü, onun kabullerinde ki , kabuller arası çelişkili olup olmadığının irdelenmesi gerekecektir.
Bu terimsel tanımlamayı biraz sembol ile anlatalım.
A : Aynı anda ;
Doğru veya yanlıştır. Bu iki durumda da sonuç doğru çıkacaktır. Ya yanlış yada doğru.
A: aynı anda hem doğru hem yanlıştır. Bu çelişkidir. Bir şey aynı anda hem doğru hem de yanlış olmaz.
Bir şey aynı anda, hem doğru hemde yanlış oluyorsa, orada çelişki vardır demektir.
Zıt olan şeyler için çelişki diye bilir miyiz?
Mesela, beyaz ve siyah, gece ve gündüz vs...
Asıl üzerinde durmak istediğimiz nokta, davranış biçimlerimizde ki çelişkili durumlardır.
Mesela bir konuda kararlar alırız. Aldığımız kararları bir takım şartlara bağlar ya da bağlamayız. Ama kararı her iki durumda da, şartlı şartsız uygulamak için alırız. Sonra ki davranışımızın, aldığımız karar yönünde değilde, kararı hiçe sayan aksi yönde davranış sergilememiz bir çelişkidir diyebilir miyiz?
Evet , bu bir çelişkidir ama var olan bir şey üzerinden değildir. Yani, sonradan irademizle oluşan bir çelişkidir. İrademizle oluşan çelişkileri, varlık alanında, bizden bağımsız var olanlarda ki kabul biçimlerimize göre, ne ölçüde değerlendirebiliriz ?
Burada davranışsal olarak, sürekli değişen bir varlık olan, insan tutumları üzerinde kalıpsal bir kural olarak geçerliliğini söylememiz her halde mümkün olmayacaktır.
Soyutsal olarak örnek verirsek;
Sevgi ve nefret, güzel ve çirkin, iyi ve kötü vs..
Çelişkilerimizi kabullerimizin üzerinden irdeleyeceğiz. Ama önce yukarıda verdiğim soyut ve somut olgular üzerine biraz duralım.
Gece, hem gece hemde gündüz olamaz. Ama gecenin olması, gündüzün olmasını sağlar. Varlığı, o an yok olan zıttı oluşturur. Yani gündüzü. Ama olduğu yerde değil, karşıtı olduğundan, karşıtının varlık nedeni olarak açığa çıkarken, yokluğunda da gündüzü açığa çıkartmaktadır.
Şimdi tercihimizi beyaz ve siyah üzerinden düşünelim.Tercih ettiğimiz siyah bir renk, beyaz rengi tercih etmediğimizi gösterir. Beyazı tercih etmeyişimize delili de, siyahı tercih edişimizdir.
Bize ikisinden birini tercih edeceksin dendiğinde ve kabul ettiğimizde, ya beyazı yada siyahı seçeriz. Çünkü ikisini seçme olasılığı bize verilmemiştir. Bizim burada ki doğru davranışımız, ikisinden birini seçmemiz olacaktır. Yani beyazı da seçsek doğru davranmış olacağız, siyahı da seçsek, doğru davranmış olacağız.
Ancak ikisini de seçiyorum ya da seçmiyorum desek, çelişkili bir durum çıkacaktır. Bu çelişki neye göre olacaktır? Tabi ki bize bunu şart koşan unsura göre çelişkili olacaktır. O halde davranışlarımız, tercihlere dönüşme süreci yaşarken, önümüze konan seçme olanakları içerisinde kaldığımız sürecek, çelişki söz konusu olmayacaktır, kendi açımızdan.
Karar alma sürecimizi şimdi, bizim dışımızda yapılan bir sürü tercihlerin, bizi öyle ya da böyle etkilediği görülecektir. Farklı ölçüleri göz önüne aldığımızda, alacağımız kararlar, ana göre değişkenlik gösterecektir.
Bu değişkenlik, duygusal bir varlık olan insanın, yaşamında olmazsa olmaz olarak görülmelidir. Bunu, davranışları etkileyen duygu alanında, bir çelişki olarak görmek, statik, bir davranış biçimini önermek demektir. Oysa insan hayatı iniş çıkışları ile bir dinamik yapıyı bu davranış biçimlerinden alır.
Düşünün ki, sizin asla affetmeyeceğiniz söylediğiniz bir insan olsun. Bu asla affetmeyeceğiniz insanı, zaman geçtikçe, öfkeniz yatıştıkça, sizden özür dilemesi, hatasını kabul etmesi, sizin üzerinizde olumlu bir etki bırakacaktır. Ama siz, asla affetmem dediğiniz için, onda ki olumlu değişimi hiçe sayıp, görmezden gelmeniz, sizin bir mekanik duygusal yapı kazandığınızın alameti olacaktır.
O halde şunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu tip değişimler önce ki kararla ilgili tam aksine bir tutum da olsa, çelişkili bir davranış olarak değerlendirilemez. Bunu bir karardan dönüş olarak kabul edersek, buna da çelişki dersek, artık insanda affetme ve benzeri durumlarda ki güzel karşılık durumları ortadan kalkacaktır.
O halde , bu iki farklı kararı veren aynı insan, çelişkili bir durumdan ziyade olsa olsa, öfkelerini sabırla yutup, insanları affeden erdemli azınlıkta ki insan davranışı olarak tanımlayabiliriz.
Sevgilerimle...
YORUMLAR
Dönelim cümlenizin ikinci kısmına. Ortada bir sebep yokken demişsiniz.Hayır, sizin göremediğiniz sebep var. Sebepsiz hiç bir davranış yoktur. Siz göremediğiniz için buna, ortada bir durum olarak görmüyor, yokluğa gönderiyorsunuz. Sizin sebepsiz görüp yanılmaya neden gördüğünüz şeyler, sebeplerini keşfedemediğiniz şeylerdir.İnsanın davranışlarında tek bir anlamsız tutum yoktr. Her davranışın taşıdığı bir anlam vardır.Sizin sebepsiz demeniz o anlamları ortadan kaldırmıyor.Ve asla şunu yapmayın, sevginin gücü üretildiği yerdedir. Bu gücü bir başka taşıyamıyan yere dayatarak, gücünüzü öldürmeyin. Duyguların kiyameti dediğim de budur. Seviyorsanız güçlü olan sizsiniz , sevilen değil. Çekip aldınız mı sevgiyi bir şey kalmaz onda.
Sevginize saygı lütfen.Seven sevilenden öndedir...
Yıllar sonra anladım ki, o etrafımda pervane olanlar,menfaatleri azaldığı an birer birer yok oluyorlar.Gençliğiniz,sağlığınız, etiketiniz, makamınız,sosyal statünün altlara indiği an,o sevdikleriniz birer birer uzaklaştığını görmek çok kırıcı çok üzücü oluyor..Bu öyle bir yok olmak ki, anlayamıyorsunuz bile..Elinizde kala kala ana babanıza gösterdiğiniz sevgi saygı vefa,onlardan alabildiyseniz eğer dualar kalıyor.Allah ise hala ,her daim ,karşılıksız bizi sevmeye devam ediyor..
Şimdi ezberinizi bozacak bir şey diyeceğim,etrafınızı severken, asla kendinizi ertelemeyin.En çok seveceklerinizin başınıza önce Allah sonra ana -baba sonra kendinizi koyun.Maddi manevi elinize ne geçerse,önce kendinizi kayırın..Siz güç maddi manevi güç sahibi olduğunuzda ayakta dik durabilirsiniz, yıkılmazsınız.