Ben Senin Bildiklerinden Değilim...
15 Haziran 2014, 13.53 A- A+
Başka işlenmiş benim aklım, fikrim, bedenim. Ruhum diğer ruhların ötesinde dolanıyor kendi halinde, kimsesizliğini seviyor ve kimliksizliğinin farkında uzun zamandır. Ben başka dokunurum herkesten hatta sen bilmezsin nefesim bile asbest kokar. Yani; ben ne sana benziyorum ne diğerlerine !
Geçmiş zaman, günlerden uyumayı reddettiğim her gün ve bugün. Sıkça rastlanan neredeyse hepimizin duyduğu cümle aslında, sürekli beynimde dönüp duran. Diyorki;
"ben senin bildiğin kızlara benzemem" olmadı "ben senin tanıdığın erkeklerden değilim"
işte şimdi biri olmadan diğeri eksik duran tamamlandı. Üstelik bu düşünülüp yazıldığını hissettirebilen ender cümle dizini. Çok sevindiren, içi kıpır kıpır herkese o kadar yabancı dedirten, o kadar özel biri, ki gerçekten kimseye benzemiyor, diye aklımdan geçenleri köpürten çarkıfelek.
Elbette, ben herkese selam verip hatır sorduğumda! Orada, burada hatta şu uzak köşede ussuz ussuz karizma yaparken ve biz özel olanla aynı oyunun içinde olduğumuz sürece...
Ertesi güne yığılan özlemin Mecnunu utandıracağı, Ferhat'ın ulan bizim çektiğimizde neymişki adamların kopup duran net bağlantısından, düşüp durduğu salonlardan çektiğine bak diyebileceği, ortamı görse Napolyon' un savaş meydanlarında çok sevdiği mektup mektup aşk dilenip sunduğu Josephine'den nefret edebileceği sevgi yumağı zamanlar... Öyleki Nazım Hikmet;
Bir tanem!
Son mektubunda:
'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun.
'Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
'yaşıyamam! '
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
diyerek başladığı dizelerinde acıya biçtiği ömrün bir kaç an ile pardon bir salon öteyle sınırlı kalacağını aklına bile getiremezdi. Görebilse belki de yeniden yazma şansı olsun isterdi. Aslında farkımız da yok o sırada bulunduğu yerden, kendimizi 25 x 40 vb. bir ekrana hapsedip, koğuş koğuş kalabalıklar içine attığımız her güne baktığımızda. Tek fark artık aşkın yüceliğinin klavyeyle ve her gün bir başkasına, sanki karşımızdaymış gibi usulca fısıldadığımız seni seviyorumun en çabuk seni istiyoruma dönüşüp nasıl kasık ağrılarıyla kıvrandığı gerçekliği...
Dedik ya; Başka işlenmiş benim aklım, fikrim, bedenim. Ruhum diğer ruhların ötesinde dolanıyor kendi halinde. Yani; ben ne sana benziyorum ne diğerlerine !
Böyleyse buyurun; tüm yalanlarımızı şimdilik burada bırakıp, boş bir koğuşa gidelim kimse rahatsız etmesin. Eskilerin kalbi kadar temiz bir sayfaya içimizdeki herşeyi döküp, varsa bir aynada yeni aşk, sevgi, özlem gerçeğimizin yüzüne tükürelim.
Bu sunum;
- Bir iç döküştür, çünkü ben başkayım!
- Yüzsüzlüktür, bir an değişmemekten kortuğumdan.
- İtiraftır, yaşadığımdan.
- Çaresizliktir, onun çok aşığı olduğumdan.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir