gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

O Fren

16 Haziran 2014, 23.48
A- A+


Aklım bulaşık makinesi gibi. Her duyguyu kendine ayrılan gözünde yıkıyorum. Temizlenen nefret'imle kendime bol bol kızıyorum. Ta ki nefret aparatım kirlenene dek. Sevgi, umut, hüzün, bıkkınlık, heves, öğrenmek, öğretmek, unutmak aparatlarımı da çarçabuk kirletip yıkanmak üzere gönül makinama atıyorum. Aşk mı? Hiç öyle bir eşyam olmadı. N'apayım olmadı işte. Kendime olan tutkum bu eşyayı temin etmemi engelledi hep. Kendimi asla devrilmemesi gereken şah gibi görüyorum. Gülünç duruma düşmemesi gereken, nefret edilmemesi gereken, hiçbir zaman hiç kimse tarafından yanına yaklaşılamaması gereken bir şah gibi görüyorum. Aşk uğruna bile olsa beni hiç kimsenin tanımaması gerekiyor. Bu şey gibi, eskitilme korkusu gibi. Normalleşmenin mankenliğinden korkmak gibi. Kimseyi bağışlayamama korkusu gibi. Birisine yakınlaştıkça bana kötü davranmasına hak tanımamam gibi izin vermediğim daha birçok kendi icat kurgularımdan dolayı aşk' ı hiçbir zaman kabul edemedim. Bu çizgimin yanlış olduğundan adım gibi eminim. Ama emin olmak benim bu durumumda işe yaramıyor. Süper egomun bana verdiği hazzı bir kere tattım bırakamıyorum. Çok kendimi beğenmiş birisi değilim. Çok çok çok çok ve sonsuza kadar " " ile kendini çoğaltan kendimi beğenmişlik içindeyim.
                                      
İstediğim zaman oyunun kurallarını değiştirmek gibi kendime haklar icat ettim zamanla. Beni korumaları için etrafımda gürültü çıkarıp başımı şişiren piyonlara, atlara. kalelere, fillere, hepsine vezirlik payesi verdim. Onları süper güçlerle donattım. Her birine şerefleriyle ölme hakkını tanıdım. Onlar benim ilelebet yaşamam için kendilerini şehit eden görevliler. Bundan iki ay önce az kalsın bir arabanın altında kalıyordum. Şah olduğumu düşünürken trafik kurbanı oluyordum. İnsanlar birbirlerini sevmeyi, birbirlerine değer vermeyi, bu değerleri süreklilik haline dönüştürmeyi nasıl başarıyorlar, bunları düşünürken acı fren sesiyle yolun ortasında buldum kendimi. Bu benim için ilginç bir final olacaktı. Ne günlere kaldım diye düşündüm. Daha yolda yürümesini beceremiyorken sen kimsin ki birde tutup aşk meşk gönül işlerine soyunuyorsun ey gafil dedim kendime. Boyumun ölçüsünü aldım mı bilmiyorum ama o anı düşündükçe trafikte iç sesimin ekosunu kapalı tutuyorum artık. Yav ne bileyim işte belki de çoktan delirdim de haberim yoktur. Komik komik işler yav. Buraya yazmışken sormamak olmaz. Buraya benim gibi hastalar da yazı yazabiliyorlar mı?

YORUMLAR

17 Haziran 2014, 18.55
aklı bulaşık makinesine benzeteni ilk kez gördüm süpermiş:) benim aklımı ne çamaşır makinesi nede bulaşık makinesi arındırabilir :( öyle karışık ki aklım yazınız süper elinize yüreğinize sağlık paylaşım için de teşekkür ederim
17 Haziran 2014, 20.55
Blog sayfasını açtığımda başlık O Fren olunca  içimden kesin bikaza anı paylaşılmıştır diye düşünürkenyazının başındaki bulaşık makinesinigördüğümde beynimde filler tepişti :)Okumaya devam ettikçe  bulaşık makinesi kullanma kılavuzu gibi anlatıklarınızı not edesim geldi. Kaç derecede yıkadığını  yazmamışsın .Yazının orta bölümlerinde kendimi santraç kursunda hissetim. Bence sen hep tekkişilik oyun oynuyorsun hiç karşı tarafın hamlelerini heseplamamışsınbak şah'ın yani sen çatalyemişssin pardon fren yemişssin. Fren sesinden sonra konuyu aşka bağlayıp aşık olamayacağının kanaatine varmışsın. İyi aracın sahibi sana önüne baksana arkadaşım az kalsın ezilicektin! aşıkmısın diye sormamış : ))Sen aşıksın arkadaş:)
Değişik ilginç bir çalışma emeğine sağlık. Yazı devamını çamaşır makinesi olarak alırsak kendi adıma sevinicem:)
sms'ler gökhan'a:)
17 Haziran 2014, 23.43
hımmm :) yada aman üffff çok gerçekçi öfff hatta
18 Haziran 2014, 10.39

   Işıl ışıl ama batma arifesinde olan bir yük bandıralına benzettim ben de sizi. Yükünüz ağır… ben egosu… Kaç ton ki kapasitesi geminin, dikkat edin, dikkat edin.

   Değişik bir anlatım olmuş ve kendiniz hakkında ip uçlarını vermekten ziyade ipin kendisini vermişsiniz. Her kese göre değildir tebrik ederim. Bazen yardım gerekir minicik bir yükü bile kaldırırken. Siz memnun değilseniz halinizden eminim yardım için adım atacaklar olacaktır.

 Aşk meselesine gelince :) önce ‘’ neden insanım?’’ sorusunu aramalıyız kendimizde, sonrası zaten kendiliğinden gelir. Ve AŞK; başka bir söyleme, hiçbir sıfata ve hiçbir tamlamaya ihtiyacı olmayan bambaşka bir yolculuktur. Kimileri yolculuğa çıktım sanır, kimileri yolun kıyısında köşesinde bulunur, tozuna topucuna karışır, kimileri tam ortasından yürür. Hayat işte… ne olursa olsun bir şekilde yaşanır 

18 Haziran 2014, 19.26

ee zaten ''ego= 1/bilgi'' demiş ya Einstein. bilip de ne yapacaksınız.. böyle iyi, egonuza sağlık :)        

aşk denen mefhumdan kendinizi koruyabilmeniz(!) ise insan üstü bir çaba ve yetenek bence. fren mekanizmanıza sağlık :)        
ama sanki aşk böyle bir şey değil gibi -gene de net konuşmayayım- :)         

buraya ne hastalar yazıyor bir bilseniz. hatta siz sağlıklı bile sayılırsınız; Freud demiş ya '' aşk bir çeşit şuur bozukluğudur diye''  çoğumuzdan iyisiniz hadi.  lob'larınıza sağlık :))          

ama derseniz ki ''freud diye bir şey yoktur''   demeee, bu şekerim yazıyı bu paradoksla sen zehirle bir edersiinn, etmeee :)    
zaten, ben olayı yeterince arap saçına dönüştürmek üzereyim:))      

çünkü ben önemli kişilerden alıntı ve saptırıntı(bunu da uydurdum)  yapmadan yazılara yorum yazamam.  senegalliler de dahil :)    
......
son olarak kaleminize sağlık.. fakat dikkat edin sayın şah, aşk yeryüzünde bir örgütlü güç oluşturur. farkında olmazsınız, o an geldimi her şey bir anda ona hizmet eder, siz bile..       
-off gene net konuştum!
19 Haziran 2014, 00.17

         Şu dünya yüzünde bir narsistler, bir de lanetli kullar aşka tutulmaz sanıyorum. Narsist; kendine o kadar aşıktır ki; bir başkasını değer bulup kendinden çok sevemez. Yalnız, kendine benzer birini görürse ona yakınlık duyabilir. Ve minicik bir benzerlik bile onu aşık hissettirebilir, zaten sevdiği ve yakınlık duyduğu yine kendisidir. Fakat kendi oluşumunun dışına çıkan en ufak bir falsoda da ışık hızıyla uzaklaşabilir aşık olduğunu düşündüğü insandan. Yazıda tarif edilen türde bir narsizm elbette hastalıktır. Bu hastalığı görmeden "aşk bir hastalıktır" diyenlere üzülmekle yetineyim. Şu dünyada insanın başına gelebilecek en güzel şey aşk... yağmur gibi, toprak gibi, çiçek gibi... Hep düşünürüm ki; Allah aşkı bize cennetin ne kadar güzel bir yer olacağına dair bir işaret olsun diye bahşetmiş. 


         Delilikle deha arasında ince bir sınır var sanıyorum. Erasmus "başkalarının deliliklerinden zevk duymak gibi bir hazzı yakalamak"tan söz eder Deliliğe Övgü'de. Ben, delileri de, dahileri de severim. Ve eğer birini sahiden sevmişsem, sevmeye değer bulmuşsam, arızalarıyla beraber severim. Ta ki tahammül edemeyinceye kadar.


         Yazı güzel -genelde olduğu gibi-, bir de Esti'nin yorumu, özellikle ilk iki paragrafı...
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın