Kelimelerin Gölgesinde
02 Temmuz 2014, 19.17 A- A+
Ah benim bebeğim. Bilsen seni ne çok özlediğimi. İki elin kanda olsa, çıkar gelirdin bana. Biliyorum, biliyorum seni engelleyen nedenleri. Hiç şüphe etmedim sevginden. Artık sensiz sahillere inmiyorum.
Güneşin batışını izlemek için, o iple çektiğim hafta sonları her geldiğinde, seni hatırlıyor, içime bir hüzün çöküyor ama Güneşin batışını izlemek için inmiyorum sahile.
Kim bilir şu an ne haldesin. Seni düşündüğüm günlerin çokluğunu mu söyleyeyim, uyuyarak geçirdiğim zamanda rüyalarımı işgal edişini mi?
Ne kadar çok bütünleşmişim meğer seninle….
Servis Şoförü, son durak, sesi ile, Aydın dalgın bakışlarla başını yasladığı camdan kaldırdı, yine durağı geçtik deyip otobüsten inmek için kalktı.
-Aydın iş dönüşü yorgunluğunu aldığını düşündüğü Meleği hep böyle düşünürdü. Bana durak kaçırtan sevgilim der, tebessümle otobüsten inerdi. Yine aynı durumu yaşarken, şoför kendisine dönerek,
-Aydın bey, sizi birkaç gündür pek düşünceli görüyorum. Önceleri sizi iki durak geride indiriyordum.
Taşındınız sanırım.
-Aydın tebessüm ederek, yok hayır, taşınmadım, servise binince yüreğimi taşıyorum. Biraz fazla açılan yüzücü gibi karadan uzaklaşıyorum. Son durak deyişinizle fark ediyorum uzaklaştığımı.
-Servis şoförü pek bir şey anlamamıştı Aydının söylediğinden ama anlamış gibi, öyle mi ? ne güzel deyip, peki size iyi akşamlar diliyorum dedi. Aydın, şoförün anlamadığını anlayıp, gülerek sana da ihsan bey, sana da iyi akşamlar diyerek servis aracından indi.
Artık alışmıştı son durakta inince eve kaç dakika da varacağını. Saatine bakıp, 20 dakikada evde olurum, diye içinden geçirdi.
Kaldırımda yürürken, çizgilere basmamayı, adımlarını simetrik atmayı alışkanlık haline getirmişti. Bazen ayağı çizgiye gelince, ayağını geri çekiyor, adımlarını daha da kısaltıyordu. Önüne bakarak yürürdü bu haldeyken.
Derin bir fren sesi ile birden irkilip, sesin geldiği yöne bakarak, küçük beyaz bir arabanın uzun bir lastik izi ile fren yaptığını, önünde ki pizza servisi yapan motorlu çocuğa vurmamak için zor durduğunu gördü. Aydın, o kısa adımlarını büyük atarak çizgilere dikkat etmeden, arabanın yanına yürüdü.
Cam açıktı, eğilip baktığın da, başını direksiyona koymuş bir kadının dağılmış saçları ile yüzünü örtmüş bir halde, hıçkırarak ağladığını gördü.
Arabanın vurma tehlikesi geçirdiği, pizza servisi yapan motorlu çocuk, çoktan oradan uzaklaşmış, çevrenden halk da yavaş toplanmaya başlamıştı.
Aydın kadının hıçkırıklarını duyunca, hiçbir şey söylemeden biraz bekledi.
Arkadan gelen bir genç, yüksek sesle,
-Ağabey bir şey oldu mu? ambulans çağıralım mı? Diye heyecanlı heyecanlı Aydına söyleyince, Aydın, kazayı ben yapmadım, bayan yaptı. Ve bırak biraz kendine gelsin. Şok geçiriyor. Bir şey yapacaksanız, panik yapmayın yeter.
Direksiyona başını koymuş saçları yaşlarına yapışmış bayan, Aydının bu sesini duyunca başını kaldırıp, sesin geldiği yöne doğru bakınca, aşık olduğu Aydını görünce, hıçkırıkları birden dindi. Gözleri ıslak ıslak bakarak, Aydının yüzüne asılı kalmıştı.
Aydın telaşla gelen çocuğu biraz sakinleştirince arabanın içine başını uzatmak için eğilip, kendisine donuk bakışlarla bakan Meleğin ıslak gözlerini gördü.
Adeta kaza anı unutulmuş, kalabalık sesler, ikisine de uğultu gibi gelip, bir birlerine baka kalmışlardı. Yıllar geçmişti aradan bir birini görmemişlerdi. İkisinin, beraberken, İstanbul şehrinin her yerine ayak izleri vardı adeta.
Sarıyer sahillerinde denize Aydının düşüşü meleğin gözlerinin önüne geldi, O korkuyla canım diyerek kendini denize atıp, yine Aydının boynuna sarılarak, beni bırakıp nereye gidiyorsun bakim?
Aydının cevabını hatırladı. Meleğin sorusuna Aydın, Sana hep karada sarıldım, birde denizde sarılayım istedim. Gözlerine bakıp ıslanmış kirpiklerini seyrederken, kelimelerin gölgesinde sessiz kalayım istedim. Biliyordum, bana denizde olsa geleceğini…
Aydın, Melek diye içli bir sesle seslendi. Hemen koşarak diğer kapıya doğru gitti. Meleğin kapısını açıp, dizlerini eğilerek arabaya dayayıp, elindeki çantayı bırakarak, Meleğim, Meleğim, meleğim diye belli belirsiz mırıldanıp meleğin yüzüne dağılmış saçlarını düzeltiyordu.
Melek, Bir yandan, Aydın, sen nerden çıktın, diyor, bir yandan Aydının telaşlı yüzünü seyrediyordu.
Aydın kemerin bağlı olduğunu görünce, bir çarpmanın olmadığını düşünüp içinden, çok şükür deyip, elleriyle Meleğin ayaklarını kontrol ederek, hissediyorsun dimi canım ayaklarını?
-Melek Aydının telaşlı halini yüzüne o hakim göz süzmeleri ile süzerek, hayır, seni gördükten sonra hiçbir şey hissetmiyorum. Sen nereden çıktın? Diye kısa solukla soruyu tekrarladı.
-Meleğim, Tesadüfe tesadüf edilmiyor bilmiyor musun? Bizi birileri ayrı düşürse de bir pizzacı çocuk bizi birleştirir. Günlerdir durağımda inmeyi unutuyorsam bunun için mış. Günlerdir kaldırımlara çizgilere basmamak için küçük adımlar atıyorsam, bunun için mış.
-Çok Aradım seni Aydın, çok…
-Bende Meleğim ben de diyerek Aydın, Meleği emniyet kemerini çözerek dışarı aldı. Arabayı trafikten çekerek uygun bir yere alıp kaldırımda oturan meleğin yanına geldi. Yanına diz çöküp bütün kaygı yüzünden gitmiş bir halde, ellerini Meleğin dizlerine koyup, Meleğim, Kazana sevineyim mi? Üzüleyim mi? İyi ki kemerin bağlı olarak hafif bir kaza yaptın. İyi ki bugün de durağımı kaçırdım diyerek Meleğin başını göğsüne tutup yaslayarak sarıldı.
-Melek başını kaldırarak,Aydın, kokun hala aynı, hiç unutmadım. O ara Melek Aydının parmağına bakıp alyans olmadığını görünce sıkıca sarılıp, Seni bir daha asla kaybetmeyeceğim. Gölgem ol benim, canım deyip sıkıca kollarını sardı bir kez daha.
-Kalk hadi, gidiyoruz.
-Nereye
-Anneme
-Ne için aydın?
-Evleneceğim kızı ikinci kez kaybetmemek için. Hadi kalk canım, annem yıllardır bunu bekliyordu benden.
Annesinin kapısını çalamadan, yedek anahtarla kapıyı açtı. Meleğin elinden tutup mutfağa doğru ilerledi. Meleği arkasına saklayıp, annesine seslendi.
-Anne?
-Annesi yere oturmuş, baklava hamuru açıyordu. Başını kaldırıp, hoş geldin evladım dedi.
Hoş buldum anne. Ama sana üzücü bir haberim var. Birde sevindirici bir haberim var.
-Annesi hamur açmayı bırakıp, oğluna baktı.
-Hayır olsun inşallah, ne oldu ?
-Evlenmeyi düşündüğüm Melek vardı ya
-Evet
-Bugün onu gördüm kaza yapmıştı.
-Aman Allah’ım. Durumu nasıl?
-Çok mutlu anne
-Oğlum nasıl mutlu, dalgamı geçiyorsun benimle?
-Hayır anne
-Aydın arkasında sakladığı Meleğin elinden tutup annesine gösterip, anne, Melek bu, evlen dediğin kız bu, kaçırdın güzelim kızı dediğin bu, ona evlenme teklifi edemediğim kız bu. Şimdi senin huzurunda, ona bu teklifi yapmak istiyorum.
-Aydının annesi, olan bitenler için şaşkın bakışlarla oğluna ve müstakbel gelinine bakarak seyrediyordu.
-Aydın, Meleğe dönerek, Sevgilim, İsmini hep sensiz kelimelerin gölgesinde andım. Yokluğunda söylemek için aklıma düşen sözü, varlığında söyleyemedim. İçim içimi yedim. Şimdi kader bizi yine birleştirdi. Annemin huzurunda sana teklif etmek istiyorum.
Benimle evlenir misin?
-Meleğin kazayı yaptığında, Aydını görüp yarım bıraktığı hıçkırığını tamamlarcasına, hıçkırarak Evet, evet,evet diye Aydının boynuna sarılıp ağladı.
Annesinin ellerini kaldırıp, Allah’ım bu günü bana gösterdiğin için sana hamd olsun diye dua edip yerinden kalkıp odasına gitti.
Aydın ve Melek bir birine sarılmış bir halde, annelerinin gelmesini beklerken,
bir kaç dakika sonra elinde bir kırmızı ipek içine sarılmış takılarla gelip, Kızım, bu Aydının bana senden ilk bahsedip adını duyduğumda sana aldığım yüzük deyip Meleğin parmağına pırlanta taktı. Boynuna, eşinin kendisine taktığı 12 li reşad altını, beline, kayın pederinin kendisine taktığı altın kemeri takıp, Allah mutluluğunuzu daim etsin deyip ikisine sarıldı.
YORUMLAR
Sevgili saydam yazılarınız kısa film tadında. Kimi zaman bir aşk hikyesi kimi zaman bir hayat mücadelesi .Böyle gazete küpürlerinden yada filmlerden alıntı yaparak yazmıyorsunuz. Tamamen ciddi bir emek harcayıp bir senarist edasında en ufak detayları dahi yazıp yazıdan bizleri kopartmadığınız için teşekkür ederim…Hayatımızda bazen istemiyerek te olsa böylesine ufak değişikler mutlu sonla bitebilir.
Siz hiiç takıların abartılı olduğuna takılmayın sevgili Beymen senelerdir sünnetinde takılan çeyreklerinden ayrılamadığından hala o yastıkta yatığı için yaastığından ayrılamıyor.Onun için abartılı gelmiş olabilir: ))
Not: size sevgili Os_Man_i’ nin bloğuna not bıraktım: ) Saygılarımla….
Sevgili o__ben, güzel tespitleriniziçin teşekkür ederim. Elimden geldiğince, bir yerlere dayandırmadan, plansız, o an yazmaarzusu hasıl olduğunda, yazıyorum.
tekrar teşekkür ederim.