gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Rüya da Heykeli Yapılan Kadın

12 Temmuz 2014, 16.21
A- A+

 

 

Ayaklarını korkulukların üzerine uzatmış, sallanan sandalyesini sabitleyip, içtiği sigarasının külü parmaklarının arasından yere düşmüştü.

Evinin bir yanı denize bir yanı ormana bakıyordu. Bütün evi kendi zevkine göre yeniden yapılandırmıştı. Gelen her misafiri hayranlıklarını dile getirip, hangi iç mimarla çalıştın diye telefon istemişlerdi.

Her defasında, mimarsız kafama göre yaptım dediğinde, pek inanmamışlar gibi, içlerinden vermek istemiyor telefonu, diye geçirirlerdi.

 

Evin girişinde iki heykel  yaptırmıştı, Birisi kendisinin heykeliydi. Görür görmez bunun kendisi olduğunu  herkes söyledi. Ancak karşısında ki heykeli bir türlü kimse birine benzetemedi.

-          Kim bu Tarık ? diye her soruluşunda, onun cevabı ayrı bir dikkat çekici oluyordu.

-          O benim rüyamda gördüğüm bir melek, heykel tıraşa  tarif ederek,  rüyamda ki gördüğüm kadını yaptırdım.

Kimse Tarık’ın bu söylediğini ciddiye almamakla beraber, hım, evet gibi kararsız onamalarla geçiştirdiler.

 

Sigarası iyice bitip elini yakınca, ayaklarını birden çekip irkilerek kendisine geldi Tarık.

-Lanet olasıca, hem kendimizi para ile zehirliyoruz, hem de kendimizi  yakıyoruz. Bir bu eksik kalmıştı diyerek yanan elinin acısını dindirmek için havuzun yanına koydurduğu buzdolabından buz alıp parmaklarının arasına tuttu.

Bugün hiç misafiri yoktu. Yemekten sonra biraz kitap okuyarak uyuyup, sonra gece havuza girmekti.

Evin bahçesi ile ilgilenen Mehmet Efendi, her zamanki Kastamonu yöresi ile Tarik ağabey, Tarik ağabey diye bağırarak geldiğini gördü.

Tarın, yine kimin nesine karıştı diye içinden geçirirken, Tarık beyi  havuzun yansıyan ışığı ile görünce , bahçıvan  Mehmet efendi soluksuz Tarık beyin yanına geldi.

Kesik yarım nefesle, Tarik ağabey bir bayan azcuk ilerde arabası tökezlemiş yolda kalmış. Çeşmeden su almaya giderken gördüm. Ben baktım buhar çıkıyordu kaputtan, kız caz ağlıyordu. Bir el atsan da yardım estek köstek ölmüşlerinin canı için.

-Mehmet Efendi, sana bir türlü öğretemedim. İnsanlara uzaktan bağırıp durma. Burası köy değil, uyuyan insanlar vardır, rahatsız etme diye anlatamadım bir türlü. Yapma şunu artık.

-Tarık’ın bu uyarısı karşısında Bahçıvan Mehmet Bey, yüzünü mahcup bir halde asarak, ellerini birleştirip, özür dilerim Tarık bey, dedi.

-Neyse, daha dikkatli ol bu konuda. Nerede arabası?

-Villa kentin 200 metre aşağısında billur çeşmenin yanında.

-Tam üzerimi giyip, gerekli olabilecek olan şeyleri garajdan alıp geleyim. Sende gelmişken şu hortumla şu aydınlatıcıları ıslatarak temizle.

-Bahçıvan Mehmet Efendi, tamam hem yapıyorum Tarık bey deyip hortumu alıp aydınlatıcıları sulayarak temizlemeye başladı.

Mehmet Efendi, villa kentte en çok Tarık beyi severdi. Bazen kendisini tatlı bir şekilde azarlardı. Ama hiç gönül koymazdı kendisine. Yaptığı her işin karşılığını fazlasıyla verir, biz emek hırsızı değiliz der, hakkını da helal et derdi.

 

-Mehmet Efendi, telefonum sandalyenin üzerinde. Onu da al gel gidiyoruz diye Tarık Bey seslenip arabayı binip, yolda kalmış bayana doğru yola çıktılar.

-Mehmet, kim bu kadın, bu sitede mi oturuyor?

-ağabey, hiç görmedim daha önce. Arabasını daha önce hiç görmedim. Zaten eğri büğrü bir arabası var, iki kapılı yere yapışmış bir şeydi. Gidince göreceksin.

-Kadını neden bıraktın orada, telefon açsaydın gelirdim. Korkmuştur şimdi.

-ağabey düşündüm de telefonumu evde unutmuştum. Onun da bataryası bitmişti telefonunun. İlk aklıma sen geldin bu geç saatte, bende sana geldim.

-Tamam, umarım problemi çözeriz.

-Tarık ve bahçıvan arabası arıza yapan kadının yanına yaklaştı. Dörtleri yakmış, arabanın içinde çaresiz biçimde yardım bekleyen kadın, yardımın geldiğini görünce heyecanla kapıyı açıp, gelenlerin arabadan inmesini bekledi. İçinde de bir korku belirdi ansızın. Ya yardım için giden köylü değilse, kendisine zarar verebilecek biri ise diye içinden geçirdi. Bu korkuyla tekrar arabaya yöneldiğinde, köylü diye bildiği Mehmet efendinin, abla geldik, demesi ile rahatlayıp arabaya binmekten vaaz geçti.

Tarık arabadan iner inmez, gerekli takım çantasını almak için arka bagaja yöneldi. Kendinden emin bir şekilde, arabası bozulan kadına doğru  yürüdü.

-Hanım efendi, geçmiş olsun.

-Sağ olun. Geldiğiniz için çok teşekkür ederim.

-İsmim Tarık

-Meryem ben, memnun oldum.

-Nasıl oldu?

-Hiç anlamadım, birden motor sesi yükseldi, arabadan duman çıkmaya başlayınca, araba tekleyerek istop etti.

-Tam anladım, çözebileceğimiz bir sorun.

-Ay öyle mi çok teşekkür ederim.

-Tarık, kontağı çalıştırıp sorunu tespit edip kısa zamanda problemi giderince, Meryem'in yanında duran, Mehmet efendi, bir gururlu tebessümle Meryem’e bakarak, Tarık beyin maşallahı vardır, elinden çok şey gelir. Kendiside çok yardım severdir. Ondan başka size yardıma çağıracağım koca sitede bir kişi bile yoktu.

-Tamirci değil mi kendisi?

-Mehmet Efendi gülümseyerek, Hayır, Kendisi bu sitenin yüklenici firmanın sahibidir.

-Meryem biraz mahcup bir eda ile içinden, para da almaz ki, nasıl teşekkür edeceğim.

-Meryem Hanım, aracınızda ki sorun çözüldü. Siz kime gelmiştiniz. Sitede herkesi tanırım.

-Ben satılık bir villa için gelmiştim aslında. Gündüz gelecektim. Acil işlerim vardı yetiştiremedim. Sitenin güvenliğinden en azından bilgi alırım umuduyla bu saate kadar kaldı.

-Tarık, son satılık villası için internet ilanları vermişti. Villayı satan Tarık Beydi.

-45 notu villa, benim villamın çaprazındaki son villamız. Madem villa için geldiniz, Mehmet efendi de bizimle beraber gelsin, beni takip edin, size villayı gezdirelim. Hem gece de nasıl göründüğünü görmüş olursunuz.

-Meryem'in, bu teklife hayır diyecek bir durumu yoktu. Hemen teklifi kabul edip, Tarık beyi takip ederek aracını Tarık’ın bahçesine soktu. Meryem aklından, burası gördüğümden daha güzel geçirir geçirmez, abla buyur, şu tarafa gideceğiz diyen Mehmet efendinin yönlendirmesi ile satılık villanın orası olmadığını anladı.

-Tarık Bey, inşaatın her aşamasında takip ettiği bir villa projesi olduğu için Meryem hanıma, kendisi bilgi vermeye başladı.

Büyüleyici bir ön bahçesi ve aydınlatma siste mi vardı. Arka tarafta denize bakan, orta boyda bir havuz…

Villa üç kat olup, 75m2 salonu en çok Meryem'in hoşuna giden bölümdü.

Yatak odasının balkonunda ki manzara, denize vuran ay ışığı ile dağların karartı gölgesi mükemmel bir doğa harikasını andırıyordu.

Meryem, altı aydır araştırdığı villalar içerisinde en çok beğendiği villa olup, acaba fiyatı ne kadardır diye içinden geçiriyordu. Villa dayalı döşeliydi. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü.

-Meryem Hanım, muhtemelen siz açsınızdır. Sizin için bir şeyler hazırlatıyorum. Hem yer hem de fiyat konusunu konuşuruz. Bu saatte eğer dönmek istemezseniz, sizi bu gece almayı düşündüğünüz bu villada misafir edelim. Hem sabahın güneşini seyretmek burada başkadır. Onu da görmenizi isterim.

-Bilmem ki. Tamam olur.

-Mehmet Efendi, sofrayı havuzun önüne kursunlar talimatını Tarık vererek bahçe ile ilgili biraz daha bilgi aktararak Meryem hanımla yürüyerek kendi villasına geldiler.

-Meryem, özenle hazırlanmış masayı görünce, Tarık bey, ne gerek vardı bunca zahmete demeden kendini alamadı.

-Misafirsiniz, hem de yolda kalmış misafir. Üstelik birde müşterimizsiniz. Hiç önemi yok.

-Ben ellerimi yıkamak istiyorum

-Mehmet Efendi, banyoyu göster Meryem hanıma.

-Dört basamaklı merdivenlerden çıkıp koca iki sütun arasından geçerek, iki kanatlı büyük bir kapıdan içeri giren Meryem, bu villanın çok daha özel yapıldığını hemen fark etti.

-Tarık, elini cebine sokarak, o ana kadar için de tuttuğu şeyi mırıldanmaya başladı.

Olamaz bu kadar benzerlik. Bu benim rüyamda gördüğüm kadın. Saçları, gözleri, gülüşü sesi…

Bu o kadın.

Tarık bu kadının Heykelini salonda kendi heykelinin karşısında yaptırmıştı. Kendisine bu kimin heykeli diye sorulurdu. Verdiği cevap kimseyi tatmin etmez, herkes bir sevdiğinin olduğunu düşünüp onun heykeli diye düşünürdü.

Tarık rüyasın da gördüğü bu kadının, gecenin bu saatinde, villa almak için gelmesi, arabasının bozulup, Mehmet efendinin, Tarık’ı çağırması bir tesadüf olamayacak kadar bir birini tamamlayan bir durumdu.

Havuzun başına geçip, derin düşünmeye başladı. Bu olayların anlamı nedir diye. Tarık, tesadüflere, tesadüf edildiğine inanan biri değildi. Ama ne yapacağını da bilmiyordu.

Meryem banyoya girmiş ellerini yıkamış, tekrar salondan geçerken, Tarık’ın ve karşısında ki heykele gözleri takıldı. Kendisine benzeyen bu heykele biraz daha dikkatli bakarak elini azına getirip gözleri fal taşı gibi açıldı. İlk kez geldiği bir yerde, kendi heykelini görüyor, Tarık'ın davranışlarını anlamlandırmaya çalışıp, kendisini daha önce tanıyıp tanımadığından şüpheleniyordu.

Ama hayatında hiçbir yerde Tarık’la karşılaşmadığından emindi. Küçük endişeli adımlarla havuza doğru ilerlemeye başladı, bir kez daha dönüp çıkmadan kapıdan heykele bakıp Tarık’ın yanına gitti.

Bahçıvan Mehmet Efendi, Meryem’i masanın bir başına davet ederek oturmasını istedi. Tarık, bahçıvanın sesi ile masaya dönüp, Meryem hanım geldiniz mi diyerek kendisi de eşlik etmek için masaya oturdu.

Masada bir sessizlik, Tarık önüne bakıyor, Meryem arada Tarık’ın bakışlarının farklı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

-Birkaç dakikalık sessizlikten sonra, Meryem hanım sessizliği bozan soruyu sordu.

-Tarık Bey, içeride iki heykel gördüm. Biri belli ki sizin heykeliniz. Diğer bayan heykeli eşinizin mi?

-Hayır. Biz boşanalı dört yıl oldu. O heykel ise…

-Tarık’ın boğazında düğümlenip kalmıştı sözleri.

- O heykel bana çok benziyor.

-Meryem Hanım, bu villaların arazisini satın aldığımda gördüğüm bir rüya vardı. Rüyamda, iki heykel yaptırıp ikisini şimdi gördüğünüz yere koyduruyorum. Bu villanın fark etti iseniz, sizin almayı düşündüğünüz villadan plansal farklılıkları ve dekorasyon farklılığı var. Bunlar benim kendi zevk ve tercihlerim.  Bunları yaparken rüyayı hatırladım ve o iki heykeli yaptırdım karşılıklı.

-Yani, sizin heykelinizin yanında ki bayan heykel sizin rüyanızda gördüğünüz ve yaptırdığınız bir heykel öyle mi?

-Evet, aynen öyle. Ve en sizi  arabayı tamir için geldiğimde gördüğümde, ne diyeceğimi bilemedim. O andan beri, bende bunu düşünüyorum şimdi. Anlam vermeye çalışıyorum.

-Yine bir sessizlik…

-Tarık Bey, gündüz gözü ile yaptırdığınız o heykel ile yan yana gelip bir poz almak istiyorum, madem güneşin doğuşunu seyredeceğiz almakta karar kıldığımız villayı, size benzeyen heykelimizle gündüz gözü ile bir hatıra resmi çektirelim diyerek karşılıklı gülüştüler.

Yemeği yedikten sonra,  birlikte bir iki bardak çay içip, Meryem müsade isteyerek almayı düşündüğü villaya istirahat için gitti.

Kapıdan içeri girer girmez, sırtını kapıya dayayarak kapatıp, şaşkın bir halde

-Aman Allah’ım! İnana mı yorum diyerek elinin birini yüzüne getirip düşünmeye başladı.

Artık villayı gezmeyi iyice unutmuş, tamamen o kendisine benzeyen heykele ve Tarık Beyin verdiği cevaba odaklanmıştı.

Taraş kısma çıkıp Tarık beyin villasına bakmaya başladı. Tarık Bey hala bahçede havuza karşı oturmuş, düşünceli bir şekilde duruyordu. Meleğin (Meryem) bu gördüğü onu biraz daha olayı anlamak için Tarık bey ile ilgili internetten bilgi toplamaya çalıştı. Tarık beyin verdiği bilgiler, gelemden önce villa inşaat'ın verdiği bilgiler, bahçıvan Mehmet efendinin verdiği bilgiler bire bir tamamen örtüşüyordu.

 Tekrar terasa çıkıp Tarık beye akmak istediğinde, Tarık beyin yerinden kalkıp, elbiseleri ile havuza atladığını görünce, derin bir tebessümle gülümsedi. İyi bir yüzücü olduğu, attığı kulaçlarından belliydi Tarık beyin.

 

Sabahleyin, güneşin doğuşunu izlemek için Meryem balkona koşarak çıktığında, Tarık beyin güneşin doğuşunu izlediğini gördü.

Bir güneşi bir de Tarık beyi seyrediyordu Meryem…

Hemen bir duş alıp, makyajını yapıp Tarık beyin villasına gitti.  Gündüz gözü ile de kendisine benzeyen heykel kadının görmek istiyordu.

-Günaydın Meryem Hanım, umarım güzel uyumuşsunuzdur.

-Çok teşekkür ederim, harika bir uykuydu benim için

-Rica etsem, heykelle poz vermeden, önce bir kahvaltı yapsak olur mu?

-Tabi…

Kahvaltıyı yapıp artık heykeli gündüz gözü ile görmek istiyordu Meryem.

Masada olan her şey adeta Meryem’in kahvaltıda olmazsa olmazlarıydı. Yüzünde yarım bir tebessümle, kahvaltı tercihlerimiz çok benzerlik taşıyor Tarık bey…

-Öyle mi, buna sevindim. Uzun zamandır duymak istediğim sözlerden biri bu sadece. Dün gece sizden sonra uzun uzun havuzun başında oturup düşündüm. Bu heykelin size olan benzerliğini.

-Evet sizi gece gördüm havuzun başında, düşünceliydiniz çok. Ama inanın bende buna anlam vermek için çok düşündüm. Hatta sizinle ilgili olarak internette bir araştırmada yaptım.

-Tarık gülümseyerek, bana sorsaydınız söylerdim, niye zahmet ettiniz ki diyerek çayından bir yudum aldı.

Kısa bir sessizlikten sonra, Meryem Hanım

-Efendim ?

-Almayı düşündüğünüz villa yerine size bu villayı versem olur mu?

-Meryem, bu teklifin aniliğinden, Anlamadım Tarık bey, siz kendi villanızı mı bana satacaksınız?

-Hayır, satmayacağım. Size, benimle burada yaşamayı, benimle evlenmenizi teklif ediyorum.

O an Meryem çok şaşırmış bu teklifin karşısında, nasıl cevap vereceğini bilemez bir halde, elinde ki çatalı masanın üzerine bıraktı.

-Tarık bey, ne diyeceğimi bilmiyorum. Hayatımda hiç karşılaşmadığım bir durum benim için.

-Anlıyorum sizi, bende inanın bu teklifi planlamış değildim. Dün gece Rüyamı, heykeli, sizin buraya geliş neden ve zamanınızı birleştirdim. Bir anlam taşıdığını düşündüm. Bu anlamın ise size yaptığım bu teklif olduğunu düşündüm.

 Hemen cevap vermeyin. Düşünün birkaç gün.

Bir sessizlik içerisinde kahvaltı yapıldı. Sıra gündüz gözü ile Meryem’in görmek istediği heykeline gelmişti.

-Neşeli bir ses tonuyla, rüyanızda size gösterilen heykelimi görebilir miyim Tarık bey?

-Elbette buyurun.

Tarık Meryem’den daha heyecan  taşıyordu. Evlilik teklifinden sonra  nasıl bir bakışla heykele bakacağını merak ediyordu Meryem’in. İçeri girdiler, heykellerin arkasında yerleştirilmiş renk renk  ışıkları Tarık yaktı.

Meryem yavaş ama şaşmayan adımlarla heykelin yanına ilerledi. Tarık ellerini kavuşturmuş Meryem’in yüzüne bakıyor, yüz hatlarında oluşacak mesajı almaya çalışıyordu. Yavaş yavaş Heykelin çevresinde dönmeye başladı. Tarık beyin kendisini seyrettiğini unutmuş gibi, Bu benim, bu benim diyerek mırıldandı.

Tarık, göğsünde bağladığı kollarını çözerek, Meryem’e doğru ilerleyip, Meryem’in mırıldandığı şeyi söyledi, bu sensin. Bu evin kadını sensin. Görmeden heykeli yapılan bu kadın sensin diyerek Meryem’in omuzlarından tutup, Benimle evlenir misin?

-Meryem Tarık’ın gözlerine akarak, yemek  yerken düşünmek için aldığı zamanı unutarak, evet, diyerek teklifi kabul edince, Tarık  kollarının arasına Meryem’i alıp sıkıca sarılıp, Hayatıma hoş geldin diyerek anlından öptü…

 

 

 

 

YORUMLAR

14 Temmuz 2014, 15.09
ilginç geldi sonuna kadar okudum ...
15 Temmuz 2014, 00.02

evet, gerçekle dokunulmamış hayallerin bileşkesi bu...

bitince ir solukta, dönüp  okuduğumda, gerçeklerimde bana ilginç geldi..

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın