Küçük oğlunuzun ilk tercihini gayet mantıklı buldum. Çok merak ediyorum oğlunuzun bu film için alacağı ücret nedir? O çok özenle uzattığı saçlarını kestirmesinin bedeli nedir? Vatan sevgisi,tarih bilinci ve bazı değerlerimiz için falan diyeceksiniz de... O filmin yönetmenleri oyuncuları da aynı hassasiyetle oynuyorlar mı acaba? Yapımcıları ne kadar kazanacak acaba? Neden sadece oğlunuz fedakarlık etmek zorunda? Buradaki sorun vatan millet sevgisi değil sinema sektöründeki adaletsizliklerdir. Saatlerce emek veren set görevlileri evde çocuklarına vatan sevgisi yedirmeyecek herhalde...
Ama derlerse ki sinema biletleri sudan ucuz olacak, maksat tarih bilinci gelişsin, o da tamam...Ama işler böyle yürümüyor
Oğlunuzun yerinde olsam "baba ben tarihi kitaplardan öğrenmeyi tercih ediyorum herkes de öyle yapsın " derdim. Bunu da başım dik olarak söylerdim :)
"bilgegüneş" adına yakışır bilgelikte değerlendirmiş durumu... Konunun ticari tarafını düşünen tek kişi olarak kalacaksınız sanırım. 1zifiriSes gayet net bir şekilde olayın duygusal boyutunu ifade etmiş zaten.
O duyguyu yaşayabilecekse,
Birşeylerin sonraki kuşaklara aktarılmasında yararı olacaksa,
Ve okusun dediğiniz artık kimsenin neredeyse kapağını bile açmadığı kitap yerine olayın içinde anlatırken duracaksa..
O bu çok kazanacak, setçisi emekçisi az kazanıyor eee bizim çocuklar ne olur para almasalar, kel mi kalacaklar?
Paylaşım için teşekkürler, okumak için çabam olmayacak ama izleyip hissedebilmek için bekleyeceğiz. Saygılar
Vurguladığım şeyi anlamayanlar için bir daha anlatayım. O çocuğun ve milletin maddi manevi değerlerini sömürenler de bunu kullanıyor zaten. Milli değerler bir filmle şaha kalkıp sonrasında inecek kadarsa daha da bir şey demiyorum.
Ayrıca bu blogda kapağı açılmayan kitaplar için üzülen tek kişi omak da şahsım adına onurdur...
Nikim ve şahsıma adına yorum yaparken iki kez düşünün bundan sonra! Hatta mümkünse yazdıklarım dışında bir şeye yorum yapılmasın!
Buradaki asıl konu babanın manevi değerlere hassasiyeti zaten... Kimin ne kazanacağı derdinde değil. Oğlum sende yüzbaşı ol, daha çok kazan diye istemiyor orada olmasını... Sizin yorumunuza, değerlendirmemi anlamanıza çok sevindim. Ama tamamen sizin yazdıklarınızı değerlendirmişken ve 3 kez düşünmüşken inanın üzüldüm ve yazdığımdan çıkarabildiğiniz sonucu hatta gerginlik nedeninizi ve hatta ne anladığınızı ben anlayamadım..
Küçük oğlunuzla aranızda geçen
diyalog tamamen bu minvalde mi acaba, bu kısmı merak ediyorum. Zira
sizin tepkinizi son derece abartılı buldum. Daha senaryoyu
görmemişsiniz, cast hakkında malumatınız yok ama sırf büyük
oğlunuz “baba Çanakkale Zaferi filme alınıyor ben de ekipte yer
alıyorum” demesinden dolayı küçük oğlunuza da telkinde
bulunmuşsunuz. Peki siz bu isteğinizi söylediğinizde küçük
oğlunuz Çanakkale Savaşı'na dair burun kıvırma pozisyonu mu
aldı ki “seni dünkü gibi sevemem” sözünü ettiniz? Çanakkale
Savaşı'na dair yüzlerce belgesel, onlarca film hatta çizgi
filmler bile varken, bu döneme dair yapılacak hemen her çalışma
[elbette istisnalar olacaktır] mutlaka gişe kaygısı taşıyacakken,
bu yeni çekilecek filmi neredeyse kutsayacak hale gelmenizin
arkasında yatan psikolojiyi anlayamam. Bu tip yaklaşımların
uzantısını, ebeveynlerin, çocukların üniversite sınavları
sonrasında yapacağı tercihlerde de görüyoruz. Neredeyse her 10
gencin 9'u meslek hayatlarına sırf ailelerinn yönlendirmesiyle
devam ediyor. Aile istediği için üniversitelerde okunuyor o
bölümler...
Bir yorum da oğlunuz için yapayım:
ayranının kabardığı yaşlarda olan bir delikanlının, sırf
babasına olan sevgi ve saygısından dolayı, istemediği halde bir
filmde görev almak için girişimde bulunması “aile sadakati”
bağlamında çok güzel. Eminim babanın alter-egosunu da okşamıştır
bu davranış. Ve fakat mantıklı bir zemine oturtulamamış ebevyn
isteklerine, sırf “ailem istiyor” diye kabullenmesi, onun
ileriki yaşantısında “birey” olma anlamında sıkıntılar
yaşayacağının da göstergesi olabilir [Umarım yanılırım]...
Böyle pırlanta gibi çocuklar yetiştirmişsiniz, Allah uzun ömürler versin. Dilerim sırf kendinize göre atfettiğiniz "değer"lerden dolayı onların yaşamına bu denli müdahalede bulunmazsınız bir daha...
Ben olsam da kesmezdim saçlarımı, niye keseyim yahu :) Film filmdir bence, bunu devlet meselesi haline getirip ulvileştirmek gerekmez. Ha saçlarımı vermezdim bir film için, ama gerçek manada ülkem için canımı vermekte bir an tereddüt etmezdim. Bence asıl mesele o. Hem askerlerin başlığı var, bi şekilde kamufle edilebilirdi saçlarını üzerine kostümler olsaydı. Bir de yeri doldurulamayacak bi durum yok ki; o olmaz başkası olur yani...
Yalnız baba hassasiyetini kötü niyetli değerlendirmek de hoş değil. Elbette vatansever bir baba; böyle bir filmde iki oğlu birden oynarsa gurur duyar, ne var bunda? Film yapımcılarını, alakalı olanları "manevi değer sömürücüsü" olarak nitelemek de niye ki? Emin miyiz bundan hem? Neredeyse vatan sevgimizi bile dile getirmekten çekinir olduk "manevi değer sömürücüsü" damgası yiyeceğiz diye. Bu değerler üzerinden ajitasyon yapanların düşünceleri ne kadar sakatsa; bu biçim düşünce de aynı oranda sakat geliyor bana.
Bilge'ye Özel Not: Bence çok agresif yorum yapmışsın :) Yapıcı eleştiri elbette bu yazdığım :) Keller, kel merhemi dağıtmamalı .p
İyi bayramlar Gamyun ahalisi...
Maneviyat üzerinden gençlerin yanlış bilinçlendirilmesine ve bu maneviyatın baskı unsuru olarak kullanılmasınaydı eleştirim. Bu bir çok ebeveynin uyguladığı yanlış bir yöntemdir(bence)
Kaldı ki film setinde bir figüran ne öğrenebilir ki tarihi hakkında? İçi doldurulmamış maneviyat boştur çoğunlukla benim açımdan. Filmin tarihe uygunluğunu, kalitesini tartışmayı yeğlerdim açıkcası...
" "bilgegüneş" adına yakışır bilgelikte değerlendirmiş durumu... Konunun
ticari tarafını düşünen tek kişi olarak kalacaksınız sanırım"
Bu cümleden herşey çıkarılabilir... beni tanımıyorsunuz ben de sizi tanımıyorum, yazınızın ilk kısmı (arkasından gelen ticari endişe kısmı kötü algılamaya neden oldu) ilk anlamıyla da yazılmış olabilir, ironi yapılmış da olabilir ben bunu bilemem, çoğu zaman tanıdığım insanların niyetlerinden dahi emin olamıyorum. Bu nedenle yazdıklarımı yanlış bulabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, dalga geçebilirsiniz, ironi yapabilirsiniz fakat nikname ve şahsıma yapılmış bu tarz bir şeyi kabul etmiyorum bu blogda... Kurallar dahilinde uyarıma rağmen bu inatla yapılabilir de... o vakit ben de yapanı yok saymaktan başka bir şey yapamam...
İyi Bayramlar...Hoşçakalın.
Hani sanki savaş var ve vatanı korumaya gidecek bir evladın'' ben gidemem ''demesi ve sizin'' nasıl gitmezsin onlar senin yaşında neler yaptılar'' demeniz.!!!.Ama savaş falan yok. üstelik 1001 inci çanakkale filmi ve böyle bir filim için bana bir büyüğüm 'artık seni eskisi kadar sevmiyorum'' diyecek''.Hadi git ya ''derim ''zaten sen beni hiç sevme senin sevgin bana zarar.Sen egolarınla yaşa..senin sevgin bana değil egolarına.''.Off aman yine dellendim .bu nasıl bir sevme ve sevmeme halleri..Yorumcu arkadaşlar ne güzel sakin sakin anlatmış ama ben böyle tavırlara ve buna vatan millet misyonu yükleyenlere karşı sakin olamıyorum.
Keşke yorumumu sabah yazsaydım sana da son cevabımı vermiş olurdum. :)
Hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun cezbe.O tartışma orada bitti ve sen de ben de almamız gerekenleri aldık sanıyordum. Madem özel not, ofline denen birşey var...Olmadı gelirsin özelden yazarsın. Gerçi bunların da işe yaramadığını onca konuşmadan sonra bu yorumunla anlamış olduk. Neyse... "Sınırlar neresidir, neresi değildir" bence bununla ilgili bir sorunun var sanıyorum. "Hormoncu" demeyle "hop benim nikime neyin yakışıp yakışmadığı sizi alakadar etmez" demek ayrı şeyler. Bak bakalım benimki savunma mı? saldırganlık mı? Senin agresifliğini saldırganlık açısından mı kınamışım, savunma açısından mı?
Bu tepkisel geri dönüş yorumumun senin ya da başka agresif blogcuların, etiketli yorumlarınızla alakası var mı? Bunları bir düşün cidden... Ben sıkıldım bu tartışmadan umarım bu son olur.
Gelelim yorumunun dikkate değer kısmına(2. paragraf). Böyle düşünmen/iz değerleriniz çerçevesinde gayet normal. Benim böyle düşünmem de kendi değerlerim açısından ve çocuk yetiştirmedeki genel uzman görüşü açısından normal...vatan, bayrak ya da herhangi benzeri bir simgeyi kutsal bulmadığım gibi üzerinden yapılan sömürüye de karşı olmam normaldir. Sakatlık sadece film piyasaya çıkmadan bunu dile getirmemdedir. Genellikle çekilen filmler sonrasında da aynı şeyleri düşündüğüm için olabilir bu önyargı.
Bir babanın; büyük oğlunun filmde
oyama sevinci mi, küçük oğlunun geçmişine kayıtsız kalışımı yada geçmişine çok
bağlı fakat oğullarına hiç bir şey anlatamayışı mı? (Günahına girmeyeyim belki de anlatmışsın.) Bana sorarsan hepsidir!
Sana bir soru baba arkadaş? Sen şimdiye kadar çocuklarına;
Çanakkale savaşını anlattın mı? Veya başka savaşları, yakın tarihli savaşları da
olur, mesela Sarıkamış’ta 90 bin askerin tek kurşun sıkmadan nasıl donarak
öldükleri. Yiyecek bulamadıkları için atların dışkısında ki arpa taneleriyle
beslendiklerini. Bütün bunlar çocuklara okullarda anlaşılmaz bir dille
anlatılıyor. Bir kaç kahramanlık hikayesi hepsi
o kadar. Dikkatinizi çekti mi? Çanakkale şehitliklerini anma programları
(ki 250 bin şehit can yatıyor orada) Anzakların kendi şehitlerini anma programlarından
daha sönük geçiyor. (Anzaklar yaklaşık 18 bin kayıp) Adamlar sabah şafakla birlikte orda ayinlerle kendi askerlerini anıyorlar. Bizimkiler ne yapıyor protokol
kavgasında, öne çıkma kaygısında başka bir şey yok! Herkesin şehidi onlar için
değerli fakat sanki değer verme konusunda yeteri derecelendirme yapılmıyor
Türkiye’de herşeyde olduğu gibi!
Senin oğlunu saçına kıyamadığı için
bundan sonra daha az seveceğin düşüncesini bir daha gözden
geçir isterseniz. Oğlun senin karşına çıkıp ‘’baba sen şimdiye kadar ne anlattın?’’
diyebilirdi. Bugün insanlar flim seti için bile saçına kıyamadığını savaş
yıllarında insanlar canlarını ortaya koyuyordular! Her sahne flim sahnesi gibi
değildir! Roller değişiyor!
Bu
zamanın gençleri artık kendi geleceklerini, kendi dünyalarını yaratma
çabasındalar. Bu onların geçmişine kayıtsız kalsın anlamında değildir. Elbet
Ebeveynlerin görevi hepsini onlara sunmak. Onlara doğruyu anlatmak geçmişle boğmamak
şartıyla, dozunda!
Fazla uzatmaya gerek yok bilgegüneş
ve B.A.Y ve diğer arkadaşlar yeterince anlatmışlar. Teşekkürler.
İyi Bayramlar...
Efendim bence yazar arkadaşı asmak gereklidir :) Kesinlikle asılmalı !!! Şu alttaki ağır eleştirileri okuyan sanacak ki; bir baba çocuğuna "hırsızlık yapmayı, çalıp çırpmayı, bilumum ahlaksız ne varsa onu" dikte ediyor :) Bu kadar tepki göstermenizin ne manası var? Aktarılan diyaloğun egzajere edilerek aktarıldığını düşünüyorum ben, sonuçta bu bir yazıdır. Siz inanıyor musunuz bir babanın saçlarını kesmedi diye oğlunu daha az seveceğine? Zaten içinde bulunduğumuz konjonktür gereği, belki lüzumundan fazla geliştirdiği vatan sevgisi hassasiyetidir bu satırları bu biçim yazdıran bence yazara. Biçim yanlış olsa da sonuçta verilmek istenen vatan sevgisidir. Bazılarının kutsalı olmayabilir, bazılarının hiçbir şey kutsalı olmayabilir, bu durumda "tın"lamadığınız değerler hakkında ne kadar fikir sahibi olabilir ve yorum yapabilirsiniz acaba? Hem ne babalar var, hani oğullarına neler neler öğütlüyor, onlar da "peki babacığım" diyor, gidin onları eleştirin birader :)
Gelelim bilgegunes hanıma :) Neyi nereden yazmam gerektiğiyle ilgili önerin için çok teşekkür ederim. Benim sıkıntım olmaz, burada ne yazıyorsam özelde de yazabilirim veya da tersi... Sınırlar ile ilgili sorunum var evet, sen sınırları benim için çizer misin Bilge? :) Aşk yazılır; gelir altına "emekçi kadınlar" dersin, vatan sevgisi vs yazılır; gelir altına "set emekçileri" dersin. Arkadaş şu kendine gösterilmesini istediğin "konuya sadık kalma hassasiyetini" başkalarına da göstersene. Senin için bayrak/vatan kutsal değilse değil, benim için kutsal. Başkalarının bu sevgiden maddi çıkar sağlayıp sağlamaması benim tavrımı belirlemez. Bu düşünceyle hiçbir yanlış düzeltilemez biliyor musun?
Konu dışı agresyon tanımlamalarında da sıralama hatası yapmışsın. Savunma agresifliği, saldırganlık agresifliği :) Ben sana ünlem dahi kullanmadım o yazıda, o kadar gereksiz şeyler yazdığın halde hem de... Fırsatları kaçırmayayım diye düşünseydim; sırf sen değil son zamanlarda öyle ortalar yapılıyor ki bana, rövaşata dahil her türlü gol atarım :) -Şimdi derdin gol atmak mı diye gelebilirsiniz tabii-:) Gerçekten önemli mevzular olmayınca, bir de ortayı yapandan ümidi kesmişsem oralı olmuyorum :) Bir insana "sana bu yakışmıyor" demek o insanı yüceltmektir esasen, alt metninde bu yatar. Bu mudur agresiflik payesini hak ettiğim şey? Ve aslında konuşmamızdan da anlamıştım ki senin derdin son yazındaki yorumum, gerçekten insanların niyetlerini anlama konusunda sıkıntın var. İşte özel mesaj dediğin şey tam da o sıra gerekliydi sana Bilge. Kafanda kurup o yorumu istediğin biçimde değerlendirmeden bana sormalıydın. Daha çok şey var yazacak ama yazmıyorum, ben de sıkıldım :) Elinde çuvaldızla gezip azıcık iğnenin ucu sana dokununca feryat edilmez bana kalırsa.
Belli ki filmlerde rol alma umudu olan bir genç ve belli ki milli duyguları güçlü ve bunu evlatlarına aşılamaya çalışan bir baba var ortada.
Eğer o genç bu yorumları okumuşsa neler hissetmiştir? Acaba yüreklendirilse daha mı iyi olurdu? Bir babayı hassas noktasından yaralamak neden?
Söz konusu film gurur duyduğumuz bir zaferi ne denli yeterli anlatacak bilemem ama sevgili oğlunuza başarılar ve sektörde gurur duyulacak nice roller diliyorum.
Son olarak da neredeyse her blogda bir tartışma çıkarılmasından bıkıp usandığımı ifade etmek istiyorum. Saygılarımla...
Kimin neye ne kadar değer vereceği kimsenin haddine değil. Bizim 'amaaaan bir film değil mi?' dediğimiz şeylere, yazar biraz fazlasıyla değer yüklüyor olabilir. bunu sorgulamak elbette ki bize düşmez. Oğluyla geçen konuşmaları da ben şahsen 'sevgi ölçümü' gibi gördüm. Ha! denebilir ki; böyle sevgi mi ölçülür. Ölçülür..Önemli olan sonuç bence. Aynı şekilde benim babam bana bu şekilde gelseydi, ben de hiç düşünmeden kestirirdim. Bunu; o filme verdiğim değerden değil, babama verdiğim değerden yapardım. Her ne kadar babamın istekleri anlamsız gelsede, onun istediği bir şeyi yapmak beni mutlu ederdi. Keşke babam hayatta olsaydı da, değil saçlarımı kestirmek, kökünden kazıtırdım bile. Hem sonra ben bu hadisenin çocuğun gelişimi üzerinde olumsuz etki yapacağına da inanmıyorum. İlerisi için iyi bir hatıra bile denebilir:)
selam ile...
Konuyu nerelere bağladın, demek yorum yüzünden ve özel ir konuşmadan bu kanıya vardın ve burada dillendirdin :)
Defalarca söyledim benim takıldığım 3 şey vardı "yazı başlığı"
"atladılar" ve
"hormoncu"...bunları kim yazarsa yazsın tepkim aynı olurdu..... Tıpkı
saçlarını bir film için kesmiyor diye nerdeyse vatan haini muamelesi
gören o çocuğun durumuna gösterdiğim tepki gibi...
ve sen bunları
yazdıktan sonra ben sana ne demişim? "sensin hormoncu" mu, "sensin hiç"
mi demişim? çuvaldız nerede?ya da bir özür dileseydin en azından. keşke
ünlem kullansaydın da bunları yazmasaydın.bu konuyu burada kapatıyorum
kendi adıma...Seninle tartışmak imkansız, dönüp yazdıklarına
bakmıyorsun.
Ayrıca konuya sadık kalma hassasiyetinden bahseden
kim? yazan kişinin
şahsiyetinin konuya dahil edilmesinden bahsediyorum. Misal ben
begonyaları mı yazdım istersen sen git süpernovalardan bahset. Ya da
"ben yazılarıma alakasız yorum istemiyorum" dersin, ben de yazmam, hiç
sorun değil, hatta madem rahatsız oldun gereksiz/alakasız yorumum için
de kusura bakma diyorum, emin ol bir daha görmeyeceksin.
Blog yazarından, yorumculardan ve okuyanlardan bu gereksiz, bitemeyen tartışma için özür diliyorum noktayı koyuyorum.
Asıl sen konuyu nerdeen nereye bağlamıştın konuşmamızda. Bunu dile getirdiğinde yani yazınla ilgili yorumuma olan tepkini ağzım bi karış açık kaldı benim :) Mesele burada ortalık yerde birimizin haklılığını ortaya çıkarmak değil. Benim için netleşmiştir, ötesi hikaye...
Ömüryüzlüm"ün, seni yazmadıkların üzerinden eleştirdiği tartışılır, bence gayet yazdığın şeyler üzerinden eleştiri getirmiş. Sen de ona demişsin ki; "yazdıklarım üzerinden konuşulsun". Ve hatta bu uyarıyı epeyce agresif bir dille ünlemler eşliğinde dile getirmişsin;
"Nickim ve şahsım adına yorum yaparken iki kez düşünün bundan sonra, hatta mümkünse yazdıklarım dışında bir şeye yorum yapılmasın!"
Bu cümle bilgegüness yorumu değil mi?.
Yani senin kısaca derdin nedir? "Yazdığım şeyler üzerinden eleştiri getirin" E güzel, ben de bunu rica etmiştim ama zatınız tarafından agresif diye nitelendirildim, ki üslubum seninkinden çok başkaydı. Ve evet yine bi hatırlatma o yazıda "aşık kadınların hiç olduğuna" dair cümlelerin var, Daha fazla o yazım üzerine konuşup kritik yapmak istemiyorum, zira bir şeyi 40 defa anlatmak gibi bir kondüsyona sahip değilim sahiden :)
Mesele şu ki; sen, yazdıkların üzerinden eleştiri/yorum yapılsın istiyorsun, bunun olmadığını düşününce Allah ne verdiyse girişiyorsun ama agresif olmuyorsun, ben ise aynı şeyi talep edince agresif oluyorum :) Süpermiş :)
Asıl şikayet edilen kavga gürültü neden çıkıyor biliyor musunuz? Bir yazının altında yazıyla alakası olmayan şeyler yazıldığında... Biraz bu takibi yapıp eleştirmek gerek eleştiri getirilecekse. Bence hedef göstermekte, nick zikretmekte beis yok. Sorun varsa, sorunu kim çıkarıyorsa ona işaret etmeli eleştiri. Alakasız yorumlarla yazıyı raydan çıkarmak en büyük sabotajdır hem yazıya, hem yazara... Bunu "ben ne yazarsam yazarım yeaa" gibi bir sözüm ona özgürlük adına yapmak hem yazara, hem yazıya saygısızlıktır. Önem vermezseniz önem de göremezsiniz.
Blogu ve yorumları okudum. Unuttuğumuz bir şey var sanırım. Hepimiz farklı dünyaların insanlarıyız. Eğitimlerimiz, dünyaya ve olaylara bakış açılarımız, yetiştiğimiz veya yetiştirildiğimiz ortamlar, okuduğumuz kitaplar ve gazeteler, sahip olduğumuz ideolojiler hepsi farklı. İnançlarımız, kültürlerimiz de haliyle farklı. Bu sebeple de tabiki tarihi olaylara bağlılığımız, bakış açılarımız, inanmışlıklarımız da farklı olacak. Bir çok insan milletini, toprağını, geçmişine ait tarihi sever ama bakış açısı farklıdır. Belliki yazar içerisinde bu duyguları daha sık hisseden birisi. Bu sebeple "oğlundan saçını kesmesini" istemesi neden bu kadar büyütülmüş anlayamadım. Sonuçta paylaşımı bu tezimi çürütse de " oğul kendisinin" , kendi hayat felsefesine göre yetiştirmek de bazılarına anlamsız gelse dahi hakkı. Haaa! Oğluna bunu söyleyiş tarzı veya ifadesi tartışılacaksa her yiğidin yoğurt yiyişi de farklıdır. Bana da yanlış geldi ama o kendi öz tercihidir.
:)) Yorumlari okuyunca inanin tebessum ettim, sssiittt bornova ne oldu birdaha cikmadimi o saclar ne cok uzulmussun:D
Bence cok hos bir paylasim olmus ellerinize yureginize saglik.
Afferim benden olsun ogullarinizin ikisinede:) umarim basarili dogru anlatimla cekilir film, bende sabirsizlikla bekliyorum.
Bence oglunuzu daha cok sevin cunki o sizi sevdiginden denemis buda birsey, ama sunuda soylemek isterim o ufakliginiza, simdi deli caglari kiyamiyorya o saclara, yarin oburgun sevdigi kiz kisa sac yakisiyor deyince nasil solugu kuaforde alicak izleyin:D. oda anlamis olucakki koku onda nasilsa:)).
YORUMLAR
Küçük oğlunuzun ilk tercihini gayet mantıklı buldum. Çok merak ediyorum oğlunuzun bu film için alacağı ücret nedir? O çok özenle uzattığı saçlarını kestirmesinin bedeli nedir? Vatan sevgisi,tarih bilinci ve bazı değerlerimiz için falan diyeceksiniz de... O filmin yönetmenleri oyuncuları da aynı hassasiyetle oynuyorlar mı acaba? Yapımcıları ne kadar kazanacak acaba? Neden sadece oğlunuz fedakarlık etmek zorunda? Buradaki sorun vatan millet sevgisi değil sinema sektöründeki adaletsizliklerdir. Saatlerce emek veren set görevlileri evde çocuklarına vatan sevgisi yedirmeyecek herhalde...
Ama derlerse ki sinema biletleri sudan ucuz olacak, maksat tarih bilinci gelişsin, o da tamam...Ama işler böyle yürümüyor
Oğlunuzun yerinde olsam "baba ben tarihi kitaplardan öğrenmeyi tercih ediyorum herkes de öyle yapsın " derdim. Bunu da başım dik olarak söylerdim :)
"bilgegüneş" adına yakışır bilgelikte değerlendirmiş durumu... Konunun ticari tarafını düşünen tek kişi olarak kalacaksınız sanırım. 1zifiriSes gayet net bir şekilde olayın duygusal boyutunu ifade etmiş zaten.
O duyguyu yaşayabilecekse,
Birşeylerin sonraki kuşaklara aktarılmasında yararı olacaksa,
Ve okusun dediğiniz artık kimsenin neredeyse kapağını bile açmadığı kitap yerine olayın içinde anlatırken duracaksa..
O bu çok kazanacak, setçisi emekçisi az kazanıyor eee bizim çocuklar ne olur para almasalar, kel mi kalacaklar?
Paylaşım için teşekkürler, okumak için çabam olmayacak ama izleyip hissedebilmek için bekleyeceğiz. Saygılar
Ayrıca bu blogda kapağı açılmayan kitaplar için üzülen tek kişi omak da şahsım adına onurdur...
Nikim ve şahsıma adına yorum yaparken iki kez düşünün bundan sonra! Hatta mümkünse yazdıklarım dışında bir şeye yorum yapılmasın!
Küçük oğlunuzla aranızda geçen diyalog tamamen bu minvalde mi acaba, bu kısmı merak ediyorum. Zira sizin tepkinizi son derece abartılı buldum. Daha senaryoyu görmemişsiniz, cast hakkında malumatınız yok ama sırf büyük oğlunuz “baba Çanakkale Zaferi filme alınıyor ben de ekipte yer alıyorum” demesinden dolayı küçük oğlunuza da telkinde bulunmuşsunuz. Peki siz bu isteğinizi söylediğinizde küçük oğlunuz Çanakkale Savaşı'na dair burun kıvırma pozisyonu mu aldı ki “seni dünkü gibi sevemem” sözünü ettiniz? Çanakkale Savaşı'na dair yüzlerce belgesel, onlarca film hatta çizgi filmler bile varken, bu döneme dair yapılacak hemen her çalışma [elbette istisnalar olacaktır] mutlaka gişe kaygısı taşıyacakken, bu yeni çekilecek filmi neredeyse kutsayacak hale gelmenizin arkasında yatan psikolojiyi anlayamam. Bu tip yaklaşımların uzantısını, ebeveynlerin, çocukların üniversite sınavları sonrasında yapacağı tercihlerde de görüyoruz. Neredeyse her 10 gencin 9'u meslek hayatlarına sırf ailelerinn yönlendirmesiyle devam ediyor. Aile istediği için üniversitelerde okunuyor o bölümler...
Bir yorum da oğlunuz için yapayım: ayranının kabardığı yaşlarda olan bir delikanlının, sırf babasına olan sevgi ve saygısından dolayı, istemediği halde bir filmde görev almak için girişimde bulunması “aile sadakati” bağlamında çok güzel. Eminim babanın alter-egosunu da okşamıştır bu davranış. Ve fakat mantıklı bir zemine oturtulamamış ebevyn isteklerine, sırf “ailem istiyor” diye kabullenmesi, onun ileriki yaşantısında “birey” olma anlamında sıkıntılar yaşayacağının da göstergesi olabilir [Umarım yanılırım]...
Böyle pırlanta gibi çocuklar yetiştirmişsiniz, Allah uzun ömürler versin. Dilerim sırf kendinize göre atfettiğiniz "değer"lerden dolayı onların yaşamına bu denli müdahalede bulunmazsınız bir daha...
Kaldı ki film setinde bir figüran ne öğrenebilir ki tarihi hakkında? İçi doldurulmamış maneviyat boştur çoğunlukla benim açımdan. Filmin tarihe uygunluğunu, kalitesini tartışmayı yeğlerdim açıkcası...
" "bilgegüneş" adına yakışır bilgelikte değerlendirmiş durumu... Konunun ticari tarafını düşünen tek kişi olarak kalacaksınız sanırım"
Bu cümleden herşey çıkarılabilir... beni tanımıyorsunuz ben de sizi tanımıyorum, yazınızın ilk kısmı (arkasından gelen ticari endişe kısmı kötü algılamaya neden oldu) ilk anlamıyla da yazılmış olabilir, ironi yapılmış da olabilir ben bunu bilemem, çoğu zaman tanıdığım insanların niyetlerinden dahi emin olamıyorum. Bu nedenle yazdıklarımı yanlış bulabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, dalga geçebilirsiniz, ironi yapabilirsiniz fakat nikname ve şahsıma yapılmış bu tarz bir şeyi kabul etmiyorum bu blogda... Kurallar dahilinde uyarıma rağmen bu inatla yapılabilir de... o vakit ben de yapanı yok saymaktan başka bir şey yapamam...
İyi Bayramlar...Hoşçakalın.
Hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun cezbe.O tartışma orada bitti ve sen de ben de almamız gerekenleri aldık sanıyordum. Madem özel not, ofline denen birşey var...Olmadı gelirsin özelden yazarsın. Gerçi bunların da işe yaramadığını onca konuşmadan sonra bu yorumunla anlamış olduk. Neyse... "Sınırlar neresidir, neresi değildir" bence bununla ilgili bir sorunun var sanıyorum. "Hormoncu" demeyle "hop benim nikime neyin yakışıp yakışmadığı sizi alakadar etmez" demek ayrı şeyler. Bak bakalım benimki savunma mı? saldırganlık mı? Senin agresifliğini saldırganlık açısından mı kınamışım, savunma açısından mı?
Bu tepkisel geri dönüş yorumumun senin ya da başka agresif blogcuların, etiketli yorumlarınızla alakası var mı? Bunları bir düşün cidden... Ben sıkıldım bu tartışmadan umarım bu son olur.
Gelelim yorumunun dikkate değer kısmına(2. paragraf). Böyle düşünmen/iz değerleriniz çerçevesinde gayet normal. Benim böyle düşünmem de kendi değerlerim açısından ve çocuk yetiştirmedeki genel uzman görüşü açısından normal...vatan, bayrak ya da herhangi benzeri bir simgeyi kutsal bulmadığım gibi üzerinden yapılan sömürüye de karşı olmam normaldir. Sakatlık sadece film piyasaya çıkmadan bunu dile getirmemdedir. Genellikle çekilen filmler sonrasında da aynı şeyleri düşündüğüm için olabilir bu önyargı.
Bir babanın; büyük oğlunun filmde oyama sevinci mi, küçük oğlunun geçmişine kayıtsız kalışımı yada geçmişine çok bağlı fakat oğullarına hiç bir şey anlatamayışı mı? (Günahına girmeyeyim belki de anlatmışsın.) Bana sorarsan hepsidir!
Sana bir soru baba arkadaş? Sen şimdiye kadar çocuklarına; Çanakkale savaşını anlattın mı? Veya başka savaşları, yakın tarihli savaşları da olur, mesela Sarıkamış’ta 90 bin askerin tek kurşun sıkmadan nasıl donarak öldükleri. Yiyecek bulamadıkları için atların dışkısında ki arpa taneleriyle beslendiklerini. Bütün bunlar çocuklara okullarda anlaşılmaz bir dille anlatılıyor. Bir kaç kahramanlık hikayesi hepsi o kadar. Dikkatinizi çekti mi? Çanakkale şehitliklerini anma programları (ki 250 bin şehit can yatıyor orada) Anzakların kendi şehitlerini anma programlarından daha sönük geçiyor. (Anzaklar yaklaşık 18 bin kayıp) Adamlar sabah şafakla birlikte orda ayinlerle kendi askerlerini anıyorlar. Bizimkiler ne yapıyor protokol kavgasında, öne çıkma kaygısında başka bir şey yok! Herkesin şehidi onlar için değerli fakat sanki değer verme konusunda yeteri derecelendirme yapılmıyor Türkiye’de herşeyde olduğu gibi!
Senin oğlunu saçına kıyamadığı için bundan sonra daha az seveceğin düşüncesini bir daha gözden geçir isterseniz. Oğlun senin karşına çıkıp ‘’baba sen şimdiye kadar ne anlattın?’’ diyebilirdi. Bugün insanlar flim seti için bile saçına kıyamadığını savaş yıllarında insanlar canlarını ortaya koyuyordular! Her sahne flim sahnesi gibi değildir! Roller değişiyor!
Bu zamanın gençleri artık kendi geleceklerini, kendi dünyalarını yaratma çabasındalar. Bu onların geçmişine kayıtsız kalsın anlamında değildir. Elbet Ebeveynlerin görevi hepsini onlara sunmak. Onlara doğruyu anlatmak geçmişle boğmamak şartıyla, dozunda!
Fazla uzatmaya gerek yok bilgegüneş ve B.A.Y ve diğer arkadaşlar yeterince anlatmışlar. Teşekkürler.
İyi Bayramlar...
Belli ki filmlerde rol alma umudu olan bir genç ve belli ki milli duyguları güçlü ve bunu evlatlarına aşılamaya çalışan bir baba var ortada.
Eğer o genç bu yorumları okumuşsa neler hissetmiştir? Acaba yüreklendirilse daha mı iyi olurdu? Bir babayı hassas noktasından yaralamak neden?
Söz konusu film gurur duyduğumuz bir zaferi ne denli yeterli anlatacak bilemem ama sevgili oğlunuza başarılar ve sektörde gurur duyulacak nice roller diliyorum.
Son olarak da neredeyse her blogda bir tartışma çıkarılmasından bıkıp usandığımı ifade etmek istiyorum. Saygılarımla...
selam ile...
Defalarca söyledim benim takıldığım 3 şey vardı "yazı başlığı" "atladılar" ve "hormoncu"...bunları kim yazarsa yazsın tepkim aynı olurdu..... Tıpkı saçlarını bir film için kesmiyor diye nerdeyse vatan haini muamelesi gören o çocuğun durumuna gösterdiğim tepki gibi...
ve sen bunları yazdıktan sonra ben sana ne demişim? "sensin hormoncu" mu, "sensin hiç" mi demişim? çuvaldız nerede?ya da bir özür dileseydin en azından. keşke ünlem kullansaydın da bunları yazmasaydın.bu konuyu burada kapatıyorum kendi adıma...Seninle tartışmak imkansız, dönüp yazdıklarına bakmıyorsun.
Ayrıca konuya sadık kalma hassasiyetinden bahseden kim? yazan kişinin şahsiyetinin konuya dahil edilmesinden bahsediyorum. Misal ben begonyaları mı yazdım istersen sen git süpernovalardan bahset. Ya da "ben yazılarıma alakasız yorum istemiyorum" dersin, ben de yazmam, hiç sorun değil, hatta madem rahatsız oldun gereksiz/alakasız yorumum için de kusura bakma diyorum, emin ol bir daha görmeyeceksin.
Blog yazarından, yorumculardan ve okuyanlardan bu gereksiz, bitemeyen tartışma için özür diliyorum noktayı koyuyorum.
:)) Yorumlari okuyunca inanin tebessum ettim, sssiittt bornova ne oldu birdaha cikmadimi o saclar ne cok uzulmussun:D
Bence cok hos bir paylasim olmus ellerinize yureginize saglik.
Afferim benden olsun ogullarinizin ikisinede:) umarim basarili dogru anlatimla cekilir film, bende sabirsizlikla bekliyorum.
Bence oglunuzu daha cok sevin cunki o sizi sevdiginden denemis buda birsey, ama sunuda soylemek isterim o ufakliginiza, simdi deli caglari kiyamiyorya o saclara, yarin oburgun sevdigi kiz kisa sac yakisiyor deyince nasil solugu kuaforde alicak izleyin:D. oda anlamis olucakki koku onda nasilsa:)).