T a r t ı ş m a y ı S e v i y o r u m !..
07 Ağustos 2014, 10.46 A- A+Bu günlerde huyum değişti eni konu hemen her şeyle tartışmayı çok sever oldum nedense bir şeylere mızıkçılık yapmak en büyük zevkim oldu!?
Sabah kalkışlarımda mesela oğlumla veya kızımla tartışmak için can atıyorum sürekli. Oğlan bana mı çekmiş ne, tuzaklarıma pek fazla düşmüyor ama kızıma edeceğimi ediyorum, evden çıkışlarım sırasında mırıldandığını duyuyorum öyle ki “yaşlandıkça aksileşiyor şu Babam” serzenişlerini! Ama ben tartışmayı seviyorum!
Bu gün işe gitmiyorum, tartışmayı seviyorum marketten bir şeyler alıyorum mesela o sabah (şu tezgahtar kız oğlumun arkadaşı olan) yine oğlanı soracak biliyorum soyka güzelde: “Kamil geldi mi Maraş’tan okuldan döndü mü Hocam? “ Tanımamazlığa geliyorum “Geldi burada.. Aynı liseye mi gitmiştiniz onla!!” “Evet “diyor Babasının Adını soruyorum daha önceki rastlaşmamışta da sormuştum oysa! Sıkıldığı her halinden belli ama olsun takılmalıyım bu kıza, “Dershane ye gidiyormusun?” gittiğini biliyorum hem de şehrin saygın bir dershanesine, inat olsun diye soruyorum unutkanlık edalarında!
Et reyonundaki başka bir kızın eti çıplak elle tartması bana yeni bir atak başlatıyor, hele önceden çekilmiş kıymalar beni iyice atak yapıyor sabahın erken saatleri yer miyim bu numaraları müthiş tartışmalar hepsini kazanıyorum şefleri geliyor ta yanımıza özrün bini bir para, savaş kazanmış komutan tavırları çevrenin beni desteklemesi, tartışmayı seviyorum.
Sebze – meyve tarafında bir adamcağızla karpuz tartışması bu kez “Karpuzu şöyle sallayacaksın elinde, hafifçe tokatlayacaksın o iyi olduğunu sana söyler abim bak şöyle” Karpuza vururken çıkan tık tık sesleri adama o karpuzu seçiyorum inatla, adamın seçme şekli değişik yılmam mümkün değil haklıyım ben, tezgahtar çocuk kararlılığımdan muzdarip “Doğru söylüyor bu Amca anlar karpuzdan” söylemleri benim seçtiğim karpuz tartılıp konuluyor mağaza arabasına itinayla! Tartışmayı seviyorum!.
Bu gün evdeyim güveç yapacağım bir güzel 15 civarı koysam 17’ye ancak pişer düşük ateşle yok öyle alta yağ falan seremem en son üstünden gezdiririm sıvı yağı benimkiler yemiyor kuyruk yağını, o nedenle kuzu eti girmez bizim eve yemezler. İnada öyle yapmadım sanmayın; Yaptım ama çöpe gittiler. İnatla onlara yediririm de ancak kese zarar eder.. Ben inat etmeyi sevmiyorum ki tartışmayı seviyorum!..
En alta soğanı kıydım ince – ince üstüne eti döşedim yarım kilo gülaş, sırt da iyi olur ama yapıyorum bu etle, patlıcanları picamalı doğrayacaksın şöyle Gafur picaması gibi özellikle picama yazıyorum “j” harfini sevmiyorum gerek duymuyorum kullanmaya, tartışa bilirim herkesle! Tartışmayı seviyorum!.
Tezgahın öte yanında kalmış bıçak kim gidecek ta oraya bir “of” sesi derin – derin, beni seyredermiş kapıdan, “Baba Allah’tan kork üçüncü çıkardığın bıçak” “Hadi be ! Ama bunun ucu keskin bak kurban bayramında almıştım domatesin derisi iyi soyuluyor bunla..” Altta kalır mıyım tırsıttım onu; “Baba Allah iyiliğini versin hem odada rakı var hem burada!” Üşendim içeri gidip getirmeye bardakları, ne yapayım bir kadehte mutfağa açtım, hiç söyler miyim atar mıyım geri adım, “Belki de ağbin içiyordur! Ne biliyorsun!..” Tartışıyorum.. Ağbisini koruyor aslanlar gibi “Nefret eder Ağbim rakıdan!” “Olsun yeni başladı belki, sigarada içiyordur belki de!” Kızın ağzını arıyorum sigara içmeyeceklerine kaç kez söz aldım yemin ettirdim bu iki gençten (!) “Allah – Allah benden iyi bilirsin sigara içmeyeceğini !” olsun soruyorum, tartışmayı seviyorum!
Çıkıyorum mutfaktan Oğlumla ufak bir tartışma “Bu saatte ne çorabı” bazı geceler bile çorapla yatıyor bu çocuk, “Yanmıyor mu ayakların sıcakta?!” “Uğraşıp durma şu Bilgisayarla düzen tutmuyor işte okulu bitir yeni bir tane alırız” İnada onun almak istediği markayı değil başka bir markayı savunuyorum, uyanık kendi istediğinin alınacağından emin, kız gibi düşmüyor tuzağa yine de didişiyor benimle, tam zevkini almaya başlamıştım ki mesaj geliyor telefonuna kızından galiba!!! Tartışmayı seviyorum..
Mutfağa dönüyorum sıcak pideler kendine gelmiş masanın üstünde güzelce dilimleyip ekmek sepetine diziyorum, Mısra söylene - söylene tezgahı temizliyor. Bardakları getirmiş içerden, küçük tepsiyi de bir erikle bir yudum daha alıyorum rakıdan, diğer rakıya bakıyorum kadehlerin üzerinde ki yazılara takılıyorum.. yazım şeklini tartışıyorum kafamla şöyle olsaydı diyorum. Tartışmayı seviyorum..
Yemek faslı bitiyor çıkıyorum evden arkadaşlar kapıda alacaklar beni bir yığın bulaşık Hanımefendi’nin dizileri varmış sonra yıkarmış? Dondurma getirecekmişim geceye o erken yatmazmış tatilmiş ya nasıl olsa!! Sert diye yiyemediği o kesme dondurmadan getireceğimi söylüyorum, büyüyor mu tartışma.. Olsun ikisinden de getiririm ama tartışmayı seviyorum..
Arkadaşlar alıyor beni, arabada giderken yolda (steyşin bir araba) benim klavye alta konmuş (sonradan fark ediyorum bagaj göründüğü için), elektro sazlar, vurmalılar dolmuş üstüne “sizinkilerin hepsini satsanız bunun yarısı etmez” fırçası, yerleştiriyorlar durup güzelce ama çen – çen susmuyorum halen konuşuyorum!
Akortlar hazırlanmalar, anfi kabloları her şey tamam emanet veriyoruz klavyeyi odun mu iyi koruyun tınlamaları bu arada apartman girişine hazırlanmış çilingir masası baş köşe benim oturuyorum, yaprak sarması, bamya, barbunya, kavun, karpuz derken dört kişilik grupla bir selviyi götürüyorum kuru bağlama tartışmaları, aşık atışmaları cabası inceden – inceden yine muzipliğim üstünde her şeyde bir tartışma “si” giriş yapın, “re” çıkış; “Oyun havalarına yüklenin” akıl vermeleri adamlara işlerini öğretiyorum, bol bahşiş müzisyenlere, bazen el mecbur klavyeyi ben dillendiriyorum! Olsun tartışmayı seviyorum.
Dönüyorum eve dondurmalar, kolalar dolu – dolu poşetler, çöküyorum pc’nin başına şu yazdığım son yazılara gelen yorumlara bakıyorum, yorumların altında bir yorum manidar Sevgili Cebren’den “Bazı yorumları silmek zorunda kaldık zira konuda amaç da saptırılmaya başlandı her zamanki gibi…” Bu Bayan’la da tartışmalıyım, kendimi-kuruyorum - endeksliyorum ! Tartışmayı seviyorum !..
Ofline mesajlarıma bakıyorum, yayımlanmadığı için yorumları buraya yazanlar bayağı destekleyen dost oluna bilecek insan ver hepsine cevap veriyorum, hakaret eden birkaç kişi var, olsun onlarla da hakaret menşeli tartışıyorum ! *K e r ç a n e ediyorum * Küfür ve hakaret içermeyen her yorumu yayımlamasını Yönetim’den diliyorum ! Emek verip yazdığım bloklarımı aslanlar gibi savunmayı istiyorum,Düzey düşecek portal zedelenecektir biliyorum, gelirsiniz üstesinden diyorum ! Ben tartışmayı seviyorum !.
Şu Gamyun yazısı var ya baş sayfadaki bu arada ona takıldım, o baştaki “G” harfi niye “O”dan bozma yapılmış, “O” yere düşüp tekrar kalkmış yere değen kısım içe kaymış “G haline dönüşmüş sanki?! Niçin Gamyun kelimesini şişko – şişko yazmışlar, sebep edebiyat ya da dil bilgisi kurallarına karşı gelmek mi bir nevi! Neden sarı yazılmış yazı, neden pembe değil ya da siyah!! Tartışacak birilerini bulmalıyım. Tartışmayı seviyorum!.
Sabah kalkıyorum sıcak ekmek almaya fırına, sıra – senindi benimdi; Adam bilmiyor tartışmayı (!) Oysa ben tartışmayı seviyorum !
“Alo izin yaptırın bu gün bana” “Evet – evet tam gün” “gelemeyeceğim hastayım”, “Ya Müdür’e de hastaymış de bir şey demez, Ne Müdür ben miyim ?! Yok vallaha akşamdan kalmalık değil, tartışma benimle gelmeyeceğim bu gün idare edin “Tartışma benimle herkese söyle!..” “Ne tartışmayı sever miydim ben (!) “ “Ya dostum darılma, anlatacağım; Kapıya gözümü çarpmışım mosmor bu halle nasıl geleyim işe, soranlara söylersin!” “Kim mi vurdu?! Nasıl mı morardı gözüm” “Yok ufak bir tartışmaydı arkadaş uzatacak ne var!” Sen idare et .. Of gözüm bu ağrıdan ölüyorum.! Tartışmayı seviyorum (!)
10.45 - Kayseri
YORUMLAR
Sat, ben burada ne yorumları ne de yazıyı eleştirdim. Sadece Türkçenin özellikle edebiyat alanında yetersizliğinden dem vurmak adına, kendi bilgilerim doğrultusunda bir şeyler paylaştım. Kimsenin eğlencesine çomak soktuğum falan yok. Tüm yorumlara bakıyorum, herhangi bir kişinin yorumuna cevaben yazmış olduğumu söyleyebileceğin tek bir cümle bulacağını sanmıyorum. Yazdığım yorumda bir cümle göster, bir yoruma yazılmış cevap niteliği taşısın, hemen özür dileyeyim. Herkes yorum yaparken yazının bir yerinden tutar değil mi, en azından ben böyle yapıyorum. Kaldı ki her yazıya yorum da yapmam. Bilgim varsa paylaşırım, yoksa insanların genelde duygu-durumlarına atfen paylaştığı yazılara dair yorum yapmaktan kaçınırım. Bu tavırla yaklaşmamın neresi karşımdakini aşağılamak ki? Evet Türkçe pek çok edebi ve bilimsel kavramlar konu olduğunda yetersiz geliyor. Aksini iddia edebilen varsa elbette konuşuruz. Burada Arapçadan yardımla bizim dilimizde “tartışma” diye tanımlanan dört farklı durumu anlattım. Kimseden “ben münazaa seviyorum, hayır ben mübahaseyi daha çok severim” demesini beklemiyorum ki. Münakaşa ve münazara bizim dilimizde de fazlaca kullanılır da, münazaa ve mübahaseyi zannedersem çok fazla kişi bilmez. Bunları anlatmam sende nasıl bir eksiklik hissettiriyor da, kendini ya da başkalarını aşağıladığımı düşünüyorsun, cidden anlayamadım.
Tekrar söylüyorum, kimsenin ne yazdığıyla ilgilenmiyorum. İsteyen istediğini yazar elbette. Sadece şöyle bir soru sorayım sana Sat: biliyorum ki bazan günlerce gamyun'a gelmediğin oldu/oluyordur. Sıkı bir blog takipçisi olarak geriye dönüp birikmiş blogları okuduğun kaç yazıya yorum yazmışsındır? Mutlaka yazmışsındır da, o blog ilk yayınlandığında sitede aktif olsan yorum yazmaya temayül edeceğin ama üzerinden günler geçtiği için yorum yazmadığın en az bir yazı var mıdır? Eleştiri olarak değil, samimiyetine güvenerek soruyorum. Eğer cevabın “geri dönüp okuduğum ve yoruma değer bulduğum her yazıya yorum yazdım” şeklinde olacaksa bu blogların görünülebilirliği konusunda yanlış düşündüğümü kabul edeceğim. Yorumda da belirttiğim gibi çoğu kişi blogunun yorumlarla beslenmesini önemser. Burada hiçbirimiz profesyonel yazarlar değiliz. Öyle “okunma kaygım, yorumlanma kaygım yok” [beğenilme-beğenilmemeden farklı bu] diyene istisnalar dışında pek rağbet etmemeli. Egoyu foseptik çukuruna atmak kolay değil.
Osman_i, şiir için teşekkürler. Bu konuda ciddi anlamda yeteneklisiniz. Yaptığınız hiç de kolay bir şey değil, bu yüzden takdir ediyorum. Bir takdir de, size sunulan eleştirilere kendi meşrebinizce yani “insanca” yanıt vermenize... Elbette yazın, hatta sık da yazın, ben sadece dışardan bir bakışı paylaştım. Yanılıyor olmam da mümkün... Saygılar...
:))))))) -Kendime gülüyorum yanlış anlamayın-
Ben ki şiirle pek arası olmayan biriyim. Şimdi gmsnn'a daha çok hak verdim.
mesele şiirse, kimi bülbül gibi şakır, kimi de alttaki gibi karga gaklaması çıkartır.:)
İnsan bu heves ediyor işte, sizin suçunuz, ben karışmam.:)))
Sevgili Os_Man_i
İhalede hep küfrettirdim ortimi
Bile bile yapılan değildir yenilgi
İnat bazen işe yarar bir giysi
Sadece dinle kendini kendini
Hiç durma yaz içinden geçeni
İsteyen mutlak bulur beğendiğini
Al işte Osmani beğendin mi Sat'a ettiğini
Bu berbat şiir burada bitmeli
17.13 İzmir
:))))
Hahaha süper yazdım be :p
okuduğum zaman hissettiğim huzursuzluğu dile getirmeye çalıştım. Elbette kimseyi eleştirmememişsin, elbette bilgi aktarma amacındasın.
Şöyle izah edeyim neden öyle hissttiğimi:
Şu başlangıç olduğunu belirtmiştim ya beni itenin,
"Ne kadar kısır ve zayıf bir dile [Türkçe] sahip olduğumuzun kanıtı olan bir konu..."
Şimdi eğer, sen bu mesajı aynı şekilde başlayarak bağımsız bir blog olarak koysaydın portala, her zamanki gibi keyif ve ilgiyle severek okurdum emin ol.
Ama bu blog altında yorum olarak yazılınca, biz de "geyiğin dibine vurmuş" haldeyken, birden, "Kısır ve zayıf bir dile sahip"in muhatabı olmuş gibi hissetmek itti beni sanırım.
Senin kadar bilemeyiz dil konusunu, kaldı ki o ibiş Araplar bile kendi dilleri olduğu halde bu kadarını kavramamıştır eminim, yoksa tartışma adabının kralı olurlardı, halleri ortada, her neyse mesele o değil.:)
Yer, zaman ve üslup. Üslubun bana sık sık pek havalı geliyor açığı. Ha bu kadar bilgiye ben sahip olsaydım nasıl olurdum emin değilim. Dediğim gibi, hissettiğim bunlar.
Yoksa, her zaman takdirle, keyifle, hatta senin vasıtan ile öğrendiğim tek sözcük yüzünden bile minnetle okuduğum yazıların sahibisin. Benim için ayrıcalıklı ve önemlisin. Karşılaştığım için şanslı hissettiğimsin. Bu portalda bendeki yerin "öğrenme" adına çok değerli ve ayrıcalıklı.
Şimdi gelelim soruna.
O konuda fikrim aynı. Günlerce demeyelim de arada 1-2 gün gelemediğim oluyor. Geçmiş yazıları mutlaka okuyorum. Dediğin gibi, geçmiş yazılara çok sevsem de, şimdiye kadar yorum yaptığım 1 ya da 2yi geçmemiştir. Ama bu hiç önemlideğil ki.
Ana sayfada 3 yazı başlığı mı ne duruyor. Ama portala girdiğinde sanırım 15-20 yazı görünüyor ilk bakışta. Buraya meraklı okuyucu zaten portala dalıp tarıyor.
Bana gelince, -vardır ben gibiler- zaman zaman canım sadece okumak istiyor, nokta koyasım gelmiyor yazılanları çok beğensem de.
Doğrudur, yorum almak önemli olabilir. Ben, 10 yıl kadar yazdım, söz etmiştim. İnan bana, hiç farkettirmezdi yazacaklarım konusunda. Belki de bu yüzdendir yorum sayısını falan önemli bulmamam. Beğenilmek herkesin hoşuna giden şeydir, ona bir şey diyemem de, ben yazı konusunda, yazanın at gözlüğü takmasından yanayım. Hiç bir şey etkilememli, kendi sevmesi yeterli.
Becerebildim mi bilmiyorum meramımı anlatmayı. Zİra başım çok şiddetli ağrıyor. İçi net şeyler derken ifade flulaşmış, çorbalamış olabilir.
Ama sen akıllı adamsın anlarsın.:)
Sevgiler
Tartışma denince akla gelir, hakaret küfür !
Böyle tartışmaya dökülür gül
sen uzatırsın zeytin dalını
başkası uzatır meşe sapını!
Sakın dokunma o dala
Olursun gamyunda abrakadabra!
Lakin, zeytin dalıda, meşe sapıda;
Verilir adama!
Yine rakıyı içtin şişeden
Yedin bitirdin mezeden
Sen içtin oldu bazıları serhoş!
Yazılarınla ettin bizi berdoş!
Güzel olur senin masan
Alırsın vitamini anasondan
Bizde isteriz kavundan karpuzdan!
Hakim verir kararı
Olsada bazen yargısız vicdanı!
Kırılmasın kalemin olsun bize yararı
Altta kalsada okunur; manalı yazıları
Bir hikayende, bir anında
Düşündük, güldük yanı başında
Olsanda bizlerden uzaklarda
Bir tık kadar oldun yanımızda
O__ben-ede yazdırdın şiir
Şaiirler geri alır yazdıklarını bir bir!
Bunun vebali senindir bilinir
Gamyundan atılmadan tıpış tıpış gidiyim….
Sevgili Sat_Agraha ;
Karga fazla yaşar bilirsin herhal,
Yanlışlık olmaz ki dost sohbetinde;
Sövdüysen ortine özürlen derhal (!)
İnat olmaz senin film setinde !
Siz’den- Sen’e geçtim mazur görünüz,
Şiirde kafiye asansörünüz,
Sevgiyi katlayıp, kalpte dürünüz;
İnsanız değil mi ; Nihayetinde ?!
Şiir güzel olmuş size münhasır,
Güzel söz yitmez ki 3 – 5 bin asır!
Yeter ki tutmasın yürekler nasır!
Sevgiler büyüsün İzmir Kent’tinde !
Osmani’ye olmaz durum-u mekan,
Az daha okusa olurdu dekan (!)
Falan katılmazsa; filan-feşmekan!
Bulunmalı senin muhabbetinde !
9.20
Sevgili Duk45 ;
Kavakdan öteye yollar da gider,
Kavaktan uzundur boylar ya hani!
Sormamışsın niye Osmani ne der !?
Yine güme gitti oylar ya hani (!)
9.25
Sevgili CeZbE ;
Diğer laflarına karışmam amma!
Şiyirden nefret de nedir Kardeşim!?
Herkes konuşmalı, niçin sussunlar;
Hendek atlanınca, Bedir Kardeşim !
Yazmayı sevenler elbet gocunmaz,
Kim ne derse desin,işitmez-duymaz,
Paylaşma da ket de – sınır da olmaz!
Gönlümdür onlara sedir Kardeşim.
Sen(siz) bakma bana vahim durumum,
Dostlukla var olan hayır kurumum !
Osmani’yim veciz olur yorumum;
Her yol sevgidedir, de mi Kardeşim !?
9 .35
Sevgili O__ben ,
Tartışmak ilimdir kendin bilene,
Dikensiz gül olmaz bilirsin O_ben!
Meşe de güzeldir meyvesiz ama;
Sohbete ne güzel gelirsin O_ben!
Şişeler bilyalı nasıl içeyim!
Güzel mezelerden vaz mı geçeyim ?!
Zerhoştan-berduştan dost mu seçeyim!?
Onların haline eririsin O_ben!
Ağır olur içen, sayılır adam,
Fark etmez masa da, matmazel-madam!
Muhabbette varsa azıcık faydam!
Bırak da kem gözler delinsin O_ben!
Paylaşım güzelse, elbet okunur,
Başkası fikriyat bize dokunur,
Güzellik yüreğe tabi ki konur!
Anlamayan bırak delirsin O_ben!
Böyle vebal bana koşarak gelsin,
Sevgiler yürekte coşarak gelsin,
Niye atılasın, sen sanki elsin !
Sen düzeyi iyi bilirsin O_ben!
9.50
Dostlarım teşekkür uslub-u çare;
Bana zor yetişir, maus-u fare!
Zaman hızlı geçer, dünya meşakkat;
Yaşamak gerekli düşmeden hare!
Benle paylaştınız fikir tartışma,
Olamaz yürekte zikir tartışma,
Zengin olan dostluk, fakir tartışma,
Düşmedi muhabbet ne güzel yere !
Döner bakarsanız sevgi görünüz,
Kemliğin başına çorap örünüz,
Dilerim mut ile ömür sürünüz,
Benim ezgin kalbim hep yara-bere!
Osmani kalmalı dostluk geriye,
Nasıl hüküm eyler yara deriye !
Kalbi sevgi dolan gelsin beriye,
Amaç için çağlar akarsu-dere !
9.00
D