Savaş ve Çocuk, hiç bir zaman bir
araya getiremediğim daha doğrusu birbirine yakıştıramadığım iki sözcük. Cidden dengemi bozuyor! Şiddet ve masumiyet nasıl bir araya gelsin ki. Ama birileri öylesine bir
araya getiriyor ki hem de yok edercesine, savaş ile çocuğu yok etme sanatı!
BAYın örnek verdiği Ali olayı da tam buna uygun, savaşta güçlü olan; bir kısmınızı öldüreceğim, bir kısmınızı sakat bırakacağım ama seni yaşatacağım, gerektiğinde
bir daha öldürmek için!
Aslına bakarsanız toplumlarda çok fazla
kanıksamıyor artık. İki sözcüğü bir araya getirmeye kıyamıyoruz ama anne ve baba
çocuklarının birinin adını Savaş diğerinin adını Barış koyabiliyorlar. Başta
doğar doğmaz onları bu illete hazırlıyorlar!
Yıllardır Filistin’de dayatılan kirli
savaşta öncelikle çocukları yok etme stratejisi üzerinde duruluyor, böylelikle
karşı tarafın hassasiyetlerini kırıp teslim olma ve savaşma direncini kırmış
oluyor. Bunu yapanlar tarihte soykırıma uğramış bir toplumun yapması daha çok
acı verici. İsrailli bir kadın! vekil; ‘’tüm Filistinli anneler ölmeli ve evleri yakılmalı ki bir
daha terörist yetiştiremesinler!’’
Yıllar önce bir iki aile kavgasına
şahit olmuştum. (iki komşu) Taşlı sopalı kavga ölümüne birbirlerine
saldırıyorlar. Şuursuzca attıkları taşlar yerde çaresizce ağlayan çocukları
değiyor, bir çoğu yara bere içinde. Kavga eden taraflardan bir kadın yerde çaresizce ağlayan bir çocuğu
kucağına aldı havaya kaldırdı karşı tarafa aynen şöyle seslendi. ‘’Çocuğumu
yere vurur öldürür üstünüze atarım’’ demişti.
Herkes donmuş gibi kalakaldı sonra herkes kendi yaralılarını toplayıp
dağıldılar.
O kadın neden böyle bir şeye başvurdu, kavgayı sonlandırmak için mi çocuğunu feda etmek istedi? (ki bu daha korkunç) yoksa gerçekten çocuğu öldürüp onların üstüne atmak mı istedi? Pek anlam veremedim doğrusu. Düşünün
artık savaş denen canavarı. İki komşuyu bile acımasız hale getiriyorsa varın
ülkeler arası anlamsız savaşları düşünün!
***
MASKEM: Demek birileri pislikle
besleniyorlar!
TuRK_38 : Sebepler çok, birileri ari ırk için insan öldürür, diğeri sözüm ona
terörist yetişmesin diye anne-çocuk öldürür!
ortadunya: Dini kullanıp o kadar çok acılar yaşanmış ki hangi birisini örnek
verim ki. Tarih bu iğrençliklerle dolu.
CeZbE : Son cümle hassasiyet(in) üzerine çıkardım. Zaten benimde içime
sinmemişti.
Sat_Agraha: Acı insanı olgunlaştırır derler ama bir tarafta da insanın içini
hep yakar. Çocukların ölmesini görmek kadar acı verici bir olay olabilir mi?
anka1453: Allah bu acımasızları ne zaman görür bilmem ama benim
pekte umudum yok doğrusu?!
ve
BirAdamYaratamamak: Verdiğin değerli bilgiler ve Kazım Koyuncu'nun şarkısı için teşekkür ve yeniden
hatırlattığın için.
Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne,
günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız
denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle
dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü
çocuklara, Donkişotlar ‘a, ateş hırsızlarına, Ernesto “Çe” Guevara’ya,
yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz
olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve
tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü
şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi
dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan
köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler,
babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz
de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler
dünya.” - Kazım Koyuncu -
Vee..bizde Kazım Koyuncu gibi bir şahsiyet tanıdığımız, gördüğümüz için teşekkür, Ruhu ŞAD olsun diyorum..
YORUMLAR
Böyle bakınca, artık kimsenin ne şimdi ne de gelecekte utanacağı yok gibi geliyor bana..
senin yazılarına nokta koyamıyorum ben. Çok zor. Etkili yazman bunda büyük etken tabii ki.
Öyle net hissettim ki yazarkenki acını...
Okuduğum bir kitaptan bir cümle aktarayım:
"Çocuğun ellerinden kaçan uçan balon, fotoğrafı çekilebilecek en hüzünlü an."
Balon nerdeee, şu yazdıkların nerde?.. Kabullenmek çok zor.
Sevgiler
Bilim adamları, sosyologlar, psikologlar, stratejistler, hangi bilimin hangi uzmanı olursa olsun hiçbiri çocukları öldürmek için en ufak bir sebep gösteremiyor. Yeryüzünde çıkmış tüm kara savaşlarında önce “masumiyet” gidiyor, yani çocuklar... Bezlenmiş bir bebeğin kafasına plastik çekiçle bile vurmak caniliktir ki bu bombalar, silahlar kaç milyar çarpı plastik çekiç şiddetindedir. Ne zaman “savaş/işgal” ile “çocuk” lafları yan yana gelse Amerika'nın Irak'ı işgal ettiğinde annesi babası öldürülen ve kendisinin de iki kolu kopan küçük Ali'yi anımsarım...
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news8040.asp
Ali'nin her gün haberini yapıp güya vicdan temizlemeye çalıştılar. Protez kol takılarak normal yaşansıtına devam edebileceğini gösterdiler. Yüzbinleri öldürmüşsün ama tek bir örnek üzerinden “vicdan temizliği” [bunu bir çocuk üzerinden yapmak kendilerini aklamak(!) için önemli] yapıyorsun. Ali'ye protez kol taktıklarında da içten-içe şu mesajı veriyorlar: “bakın kolları yok ama eskisi gibi kollarını kullandırabileceğimiz bir teknolojimiz var”... Bu ne boktan bir bilim, teknolojidir ki önce kolu kopartıp sonra takıyorsun?
Sincar'da, Filistin'de, Bosna'da, Vietnam'da, Irak'ta, Pakistan'da, Afganistan'daki çocukları [Allahım, ne kadar rezil bir dünyada yaşıyoruz, savaş alanına dönmemiş tek bir coğrafya yok] hadi bırakın hepsini bizim Gezi Parkı'ndaki Elvanları, Ali İsmailleri öldürmeyi meşru kılabilecek yegane bir sebep yok. Ekranlara çıksın tüm stratejistler; ellerine aldıkları dildovari çubuklarla anlatsınlar tüm kirli hesapları: para, petrol, yer-altı kaynaklarını, tarihi hesaplaşmaları, jeopolitik önemi, bombaların gücünü, kimin yanında olunmalıyı, piyasaların tepkisini v.s ne kadar kalem varsa hepsini ballandıra ballandıra anlatsınlar. Yok etme planını uyguladıkları kişi kim, bebekler Nihat Genç'in yıllar evvel yazmış olduğu bir metinden ufak bir pasaj ekleyeyim, kimi yok etmek istiyorlar:
“Bu bebekler genellikle küçük çaplı olur. Karargahlarına beşik denir. Genellikle alçaktan atılıp tutularak sevilirler. Bariz açık hedefleri anneleridir. Biraz büyüyünce iki kanadını açıp hedefine öyle sarılır. Saldırıları ağlayarak düzenler. Stratejik, taktik olarak çok sık sıçarlar. Bölgede birden fazla olurlarsa dayanılmaz olurlar. Zıbınları olur ama çeşitli kamuflajlarla da sarılırlar. Patikleri önceden örülür, yünden örülür, artık çelikten örülenlerini Amerika piyasaya çkartabilir. Yakalarına mavi boncuk takılır. Havadan, karadan, denizden milyonlarca sperm bombası atışıyla hedefe kilitlenilir. Bir tanesi başarılı olur. Yüzbinlercesinin babası yoktur. Hiç görmemişlerdir, hepsi askerdir. Bunlara yapılacak muameleye genellikle anneler, teyzeler, halalar, komşular da burnunu sokar. Alt yapıya çok zarar verirler. Bezleri masraflıdır. Şu anda milyonlarcasının yolda olduğu söyleniyor. Emirlere, komutalara asla uymazlar. Biyolojik tehlikeleri inanılmazdır, şiddetli patlamalarla gaz çıkartırlar, havada uçarken vııııv, uvvv gibi garip sesler çıkartırlar. Bazen uyumaları imkansızdır. Konu komşuyu misket bombası kadar etkili çığlıklarla gece yarısı ayağa kaldırır, sığınaklara sokar. Uyumaları için derhal sallanmaları lazım. Annesinin yorgunluktan canı çıkmış, korkudan, uykusuzluktan sinirleri yine tepesinde toplanmış. Hedefteki adam: Ey bebek!”
http://www.youtube.com/watch?v=7E79CtJZEik
"Sokaklarda mızıka çalma çocuk" diyor Attila İlhan, "vurulursun"...
Savaş ve Çocuk, hiç bir zaman bir araya getiremediğim daha doğrusu birbirine yakıştıramadığım iki sözcük. Cidden dengemi bozuyor! Şiddet ve masumiyet nasıl bir araya gelsin ki. Ama birileri öylesine bir araya getiriyor ki hem de yok edercesine, savaş ile çocuğu yok etme sanatı! BAYın örnek verdiği Ali olayı da tam buna uygun, savaşta güçlü olan; bir kısmınızı öldüreceğim, bir kısmınızı sakat bırakacağım ama seni yaşatacağım, gerektiğinde bir daha öldürmek için!
Aslına bakarsanız toplumlarda çok fazla kanıksamıyor artık. İki sözcüğü bir araya getirmeye kıyamıyoruz ama anne ve baba çocuklarının birinin adını Savaş diğerinin adını Barış koyabiliyorlar. Başta doğar doğmaz onları bu illete hazırlıyorlar!
Yıllardır Filistin’de dayatılan kirli savaşta öncelikle çocukları yok etme stratejisi üzerinde duruluyor, böylelikle karşı tarafın hassasiyetlerini kırıp teslim olma ve savaşma direncini kırmış oluyor. Bunu yapanlar tarihte soykırıma uğramış bir toplumun yapması daha çok acı verici. İsrailli bir kadın! vekil; ‘’tüm Filistinli anneler ölmeli ve evleri yakılmalı ki bir daha terörist yetiştiremesinler!’’
Yıllar önce bir iki aile kavgasına şahit olmuştum. (iki komşu) Taşlı sopalı kavga ölümüne birbirlerine saldırıyorlar. Şuursuzca attıkları taşlar yerde çaresizce ağlayan çocukları değiyor, bir çoğu yara bere içinde. Kavga eden taraflardan bir kadın yerde çaresizce ağlayan bir çocuğu kucağına aldı havaya kaldırdı karşı tarafa aynen şöyle seslendi. ‘’Çocuğumu yere vurur öldürür üstünüze atarım’’ demişti. Herkes donmuş gibi kalakaldı sonra herkes kendi yaralılarını toplayıp dağıldılar.
O kadın neden böyle bir şeye başvurdu, kavgayı sonlandırmak için mi çocuğunu feda etmek istedi? (ki bu daha korkunç) yoksa gerçekten çocuğu öldürüp onların üstüne atmak mı istedi? Pek anlam veremedim doğrusu. Düşünün artık savaş denen canavarı. İki komşuyu bile acımasız hale getiriyorsa varın ülkeler arası anlamsız savaşları düşünün!
***
MASKEM: Demek birileri pislikle besleniyorlar!
TuRK_38 : Sebepler çok, birileri ari ırk için insan öldürür, diğeri sözüm ona terörist yetişmesin diye anne-çocuk öldürür!
ortadunya: Dini kullanıp o kadar çok acılar yaşanmış ki hangi birisini örnek verim ki. Tarih bu iğrençliklerle dolu.
CeZbE : Son cümle hassasiyet(in) üzerine çıkardım. Zaten benimde içime sinmemişti.
Sat_Agraha: Acı insanı olgunlaştırır derler ama bir tarafta da insanın içini hep yakar. Çocukların ölmesini görmek kadar acı verici bir olay olabilir mi?
anka1453: Allah bu acımasızları ne zaman görür bilmem ama benim pekte umudum yok doğrusu?!
ve
BirAdamYaratamamak: Verdiğin değerli bilgiler ve Kazım Koyuncu'nun şarkısı için teşekkür ve yeniden hatırlattığın için.
Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar ‘a, ateş hırsızlarına, Ernesto “Çe” Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.” - Kazım Koyuncu -
Vee..bizde Kazım Koyuncu gibi bir şahsiyet tanıdığımız, gördüğümüz için teşekkür, Ruhu ŞAD olsun diyorum..
MASKEM; Böyle bir algıya düşmemeliydiniz, elbette ki, savaşlarda kimse ölmesin. Paylaşımın konusu ‘’ÇOCUK’’ olduğu için devamlı onlar üzerinden konuştuk. Ama savaş çıkaran büyüklere, esaslı bir dayak atılmasından yanayım. :)
1YALNIZLIK: Sizi ilk yorumda unutmuşum, yorumunuz için teşekkürler.