Gürbüz Çocuk -3-
31 Ağustos 2014, 01.06 A- A+Hani o oğluna eskimo alan adam her zaman oğlunun başına Gürbüz’ü kalkardı, adam olacak çocuk ta o zamandan belliydi (bu çocuk ilkokula kaydını kendisi yaptırdı )derdi.
Ortaokula kayıt yaptırmak için gittiklerinde merdiven başında bekleyen, kim olduğunu bilmediği bir okul yönetiminden bir kişi, (bu mu ortaokula kayıt olacak daha çok ufak bu) diyerek şaşkınlığını göstermişti. Atatürk Ortaokuluydu bu, bedeni o yıllarda küçük olsa da, kafası çalışan biriydi Gürbüz. Matematik dersinden sıra numarasıyla sözlü imtihan (sınav) yapılıyordu. Kadriye isminde bir bayan öğretmendi. Sınava kalkanlar dayak yemeden oturmuyordu ve de 10 üzerinden 3-4 almak bile zor işti. Metin isminde bir öğrenci dayak yiye yiye 7 almış herkes ona imrenerek bakmıştı. Yedi almak için herkes o dayak yemeye dünden razıydı. Sıra Gürbüz’e gelmişti numarası okununca ayağa kalktı şöyle düşündü “ sınava kalkmasam direk sıfır alacağım hiç değilse kalkayım da ne alırsam kar diye” karar vererek tahtaya gitmişti. Öğretmen ne sorduysa yapmış ve 10 almıştı. Bunun üzerine öğretmen çok şaşırmış Gürbüz’den cesaret alan diğer öğrencilerde güzel notlar almışlardı.
Ortaokul ikiden sonra babası evi alarak Adana Ceyhan ilçesine getirmişti. Ortaokul 3. Sınıfı burada okumuş ve mezun olmuştu. Lise yılları yeni başlamıştı, Gürbüz hem evinin karşısında bulunan damacana su işinde çalışıyor bir yandan da okula gidiyordu resim yapmaya ayrı bir yeteneği vardı güzel resimler çiziyor lise yılları boyunca resimden hep 10 alıyordu. Kader yine ona bir azizlik yapmış, lise ikideyken bu kez babası rahmetli olmuştu. Evde erkek olarak kendisinden büyük olan abisi var idi o da kondura tamirciliğini bırakmış, başka işlerle meşgul olmaya başlamıştı ancak dilediği kadar para kazanamıyordu. Gürbüz’ün evdeki büyük ablası pamuk fabrikasında işe başlamış ev giderlerine ancak böyle katkıda bulunuyordu. Ne kadardı ki kazancı ancak yemelerine yetiyordu, çalışandan çok okuyan vardı evde, evlerinin altı bakkaldı gerektiği zaman oradan veresiye alıyor ablası maaşını aldığı zaman ödüyorlardı. Demek ki borçlar bu kez biraz fazla arttığından, öğle yemeği için okuldan gelen Gürbüz evde ekmek olmadığını görünce ablasına nedenini sormuş, ablası da borçlarının biraz birikmiş olması nedeniyle bakkalın ekmek vermediğini söylemişti. Kafasında bin bir düşüncelerle kalktı tekrar okula gitti, giderken yolda şöyle düşünüyordu, (çok daha fazla çalışmam gerek, benden küçük iki kardeşim daha var okuyan, onların aç kalmaması lazım) diyordu kendi kendisine.
Lise son sınıf bitmek üzereydi, Gürbüz artık tamamen gençlik yıllarına adım atmıştı, ağabeyinin pantolonları artık ona çok kısa gelmeye başlamışlardı, birden bire hem boy atmış hem de vücut olarak gelişmişti. Evinin karşısındaki o damacana satılan su evindeki damacanalar o yıllarda 31 ağırlığında paslanmaz krom tenekeden yapılmış damacanalardı, birde kahvehane ve lokantalarda satılan her kasa içerisinde 30 adet cam şişe suyu bulunan kasalar artık ona ağır gelmemeye başlamış, hemen her gün bir kamyon dolusu su kasası dolduruyor boşaltıyordu, 3 günde bir de kamyonla o zamanlar Adana’nın ilçesi olan Bahçe ilçesine giderek Baş Ayran Memba suyunu damacanalara (bidonlara) doldurarak getiriyor sabah olmadan depoya dolduruyordu. Bir kamyon yaklaşık 530 adet damacana alıyordu aynı işi yapan iki iş yeri ortaklaşa kamyon tutar her iş yerinden bir işi giderek bunları doldurur getirirdi. Bunlar iş zamanından arta kalan zamanlarda yapıldığından Gürbüz her kamyon boşaltmasına 10 lira para alıyordu. Aylığı 2.250 TL. idi. Ağır işlerde çalıştığından vücudu tamamen kas yapmış esmer siyah saçlı yakışıklı bir genç oluvermişti. Bir gün bankadan su istemişlerdi Gürbüz her zamanki gibi üç tekerlekli bisiklet olan ve önü tabla şeklindeki aracına su koyarak bankaya girerek suyu götürmüştü ki, bunu gören kendinden 6-7 yaş daha büyük bir bayan yerinden kalkarak Gürbüz’ün yanına gelmiş ve şöyle demişti ona.
--Bu iş sana yakışmıyor bu işi yapma sen. Gürbüz ise,
--Ben okumak istiyorum bunun için çalışmam gerek diyebilmişti sadece.
Nedendi kimdi bu bayan ne için öyle demişti o zamanlar bir mana verememişti buna ancak sonradan anlayabilmişti. Oysaki o bayan bilmiyordu ki Gürbüz çalışmak zorundaydı evde ekmek bekleyen kardeşleri ve ablaları vardı.
Lise çağında okumak o zamanlar çok zordu, sağ sol olayları iyice baş göstermişti, ancak Gürbüz’ün çalışmaktan ne sağa ne sala bakacak zamanı olmadığından herkes tarafından seviliyordu her taraftan da arkadaşları vardı zaten siyaseti oldum olası sevmiyordu, en çok sevdiği olay spor olaylarıydı iyi bir Fenerbahçe taraftarıydı, kimler gelmiş kimler geçmiş nerede oynamış bunları çok iyi biliyordu. Liseyi bitirmiş Hava Astsubayı olmak için İzmir’e sınavlara katılmak üzere gitmişti. Spor ve mülakatı bir çırpıda geçmişti ancak yazılıda yeterince puan alamamıştı. Artık tekrar evine dönmüş ve askere gidene kadar iyi para kazanacak bir iş bulması gerektiğini biliyordu para biriktirmesi lazımdı yoksa askerde kendisine para gönderecek fazla kimse yoktu, rahmetli babasından ayda bir emekli parası alıyorlardı ancak mevsimlik işçi olması nedeniyle tatmin edecek bir miktar değildi bu.
Gürbüz’ün küçük ağabeyi bir fırında işe başlamış, pişirici lige kadar gelmişti, o fırına bi işçi arıyorlardı günlük kazancı da fena sayılmazdı, ağabeyinin çalıştığı fırına giderek pasacılık ( içi yuvarlak hamur dolu kasa) yapmaya başlamıştı, Gürbüz’ün eli işe yatkındı bazen hamur açmaya yardım eder bazense hamurlara tırnak vururdu. Bir gün tırnakçı işi bıraktığını artık gelmeyeceğini bildirmişti ancak bu işi yapacak biri lazımdı, Gürbüz den önce burada çalışan kişiler vardı ancak iş yeri patronu direk Gürbüze dönerek (sen bu işi başarırsın hadi başla tırnak atmaya) oysaki daha bir ay olmamıştı bu işe başlayalı ama işi öğrenmişti. Zaman gelmiş askerlik kâğıdı gelmiş, Gürbüz Balıkesir Ordu Donatım Alayı Çavuş Talimgâh Taburu İkmal Çavuş Talimgah Bölüğüne giderek askerliğine başlamıştı. 61 tertipti acemi birliği 4 ay sürmüştü, dağıtım iznine gelmeden, Çanakkale 965 Mühimmat Bölüğüne dağıtımı yapılmıştı. 16 ay daha askerliği vardı bu 16 ay içerisinde Gürbüz orada da kendisini göstermiş yapılan denetlemede bir Albay şunu demişti Gürbüz’e. (Benim gezmediğim Alay, Tabur ve Bölük kalmadı bu soruların çoğunu bilen olmadı, ne yazık ki senin gibi bir bilgili çavuşun böylesin3 geri hizmet sınıfına düşmesine üzüldüm, seni bölük komutanına söyleyeceğim) demişti.
Gürbüz’ün önünde kendilerinden kıdemli iki tertip olmasına rağmen bölük çavuşluğu ona verilmişti. Sehte 7 ye 15 isimli eğitim kitabını tam anlamıyla okuyup yutmuştu. Bölük komutanı kendisini çağırmış, kendisini Astsubay okuluna göndermek istediklerini söylemişti. Ancak Gürbüz askerliği çok sevmesine rağmen bir Astsubay Kıdemli Üst Çavuş aklına geldikçe askerlik yapmaktan vaz geçiyordu bu yüzden bu teklifi kabul etmemişti. Aylar ayları kovalamış tehris zamanı geldiğinden tehris olmuş, yarıda bıraktığı sivil hayatına dönerek bıraktığı yerden hayatına devam etmişti. 30.08.2014
YORUMLAR
sonunu okuyucularla paylaşırsan daha şık olur. Tebrikler...