Bir sabah muhakemesi !..
30 Eylül 2014, 20.13 A- A+Saat 7.30 bilmem kaçıncı lanet okuyuşum emekli olmama sebep olan o dürtüye, kaçıncı hüzünlere, meşakkate uyanışım ! Devlet Dairesi’nin o güzelim çayı, kahveyi bile masana getiren güzelliği nerede benim şu göz çapağı uyanışlarım nerede, serviste almayacak kapıdan, otomobil oğlana tapulandı maalesef, servisi de var bu çocuğun neden gider ki otomobille işe !? Yine çakar almaz sukutura mecburum, Mısra (kızım) tavada tost yapıyor, o da market açacak birazdan m e c b u r! Tavada nasıl yapılır bu tost anlam veremiyorum, peynire yazık diyorum içimden, (yüzüne söyle herifsen(!)) Allah-Allah bir de çorba kasesiyle basıyor tostun üzerine sürekli yassıltıyor sanırsam şekil verme hevesi! Eh fena da olmamış kaşarı bolca olunca içinde, bir kahkaha atıyor ben giyerken beyaz spor ayakkabılarımı “Fukaranın düşkünü beyaz giyer kış günü!” diyor. “Ya Baba dışarıya bir baksana her taraf yağmur çamur hava buz gibi ceketsiz gidilir mi?!” Balkona çıkıp bakıyorum çatı katı kumru yuvası evimden, inadım inat vazgeçmiyorum hevesimden ! Beyaz ayakkabı beyaz tişört, memur olmamanın tek keyfi serbest giyim ! Bir anorak geçiriyorum yine de sırtıma !
Çocuklar oynamış düşürmüş motosikleti sağ ayna sizlere ömür, yine de vefakar bana mısın demiyor devrilince akan benzinine rağmen tek basma da çalışıyor Beyaz Güvercinim su birikintileriyle köşe kapmaca oynayarak varıyorum mağazaya açıyorum kapıyı yoğurda, peynire bilumum süt mamülüne çekiyorum günaydın, selamsızlar gülücük bile vermiyor bana ! Zor gelir müşteri lakin açılmalı sabah erkenden iş yeri! Gamyun’a dalıyorum hemen balıklama ilk kez hodullamasız destekleyen yorumlar var, fi tarihinde ki anılarda kalmış paylaşılası zerhoşluk hallerime!
Şu “hayatın mesaiden ibaret” olmadığından dem vurup Mevlana’nın bir sözüyle aşkı çözümlemeye çalışan Bayan’la uğraşmalıyım biraz “Aşk, nefsine hakim olabilen yiğitlerin işidir.” Diyen Mevlana’yı “Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan aşık olup, inanınca.” Diyerek nasıl desteklemiş Şems-i Tebrizi olursuzluğu-olumsuzluğu da vardır aşkın tüm güzelliğine inat, Allah Mecnun gibi pes ederek çöllere kaçanlardan değil, Ferhat gibi dağ delenlerden eylesin tüm gerçek sevenleri !
“Aşk, sadece “sözü” olabilmek midir? Sözüyle bir, sözüne bir…Nefesi nefesine bağlı, sözüne hasret, sözünden sakınacak kadar özel…Pes ederken bile sözüne dikkat edip, sözünde durmak için kendinden vazgeçmek midir?” SMSYH Ben olmadan sen; sen olmadan ben, sen-ben olmadan nasıl biz, biz olmadan nasıl BİR olunur ki !? Bir olurken BİR’liğe en çok yakışana ayıp etmemeli asıl, olmazlara sürüklemek daha acı gelir bizi, bizin varlığı elbet de zedelemez BİR’i, Ancak bizde de BİR’den bir şeyler gizlidir “Her yolun bir adabı vardır. Allahı sevmenin de bir adabı vardır. Derviş sadece gönlü geniş ve ruhu gezgin bir sufi demek değildir ki.” ŞT yani Mecnun Derviş değildir. Meczup olmak dervişlik de adım olabilir ama pes etmek yakışmaz sevene/dervişe, hüzünlenmelidir aşık; maşuğuna duyduklarını gizlemek, maşuğunu beklemek yerine ! “Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yarimden de” ŞT
Yalnız olmazlar vardır aşk da, yakışmazlar, engellerden bile haşindir bu fermanlar, yaz boz tahtası misali ne çok yazmışımdır aşkı yaza-sile, yaza-sile arabesk bir dönüşüm kısır döngüye düşmüşümdür. Ona yazmış, beni silmiş, beni yazmış onu hissetmişimdir, onun işitemeyeceklerini, klavyemle bölüşmüş, hep susmuşumdur ! “Eğer susarsan konuşman daha aydınlık olur. Çünkü sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.”ŞT
Hep acıyor son günlerde anju nöbetlerinde yüreğim, olsun yine de gecikmiş sabah namazının iki rekat farzı dinginliğindeyim bu sabah Amentü’ye inanmışlığım yansıyor ayna gibi eksiklerimi öğrenme hevesi içerimde, bilmediğim sureleri de öğrenip Anam’a hava atacağım arefe günü (kahretsin bayramlarda mı hatırlar oldum artık onu!), Yasin’i kitaptan okumayacağım bu kez yine bir Bayram yaklaşıyor, rakılı hatıralarımı abes bulanlara kızdığım gibi “kurban kesme parasını bağışla” diyenlere de kızıyorum, face dolmuş yine bu çok bilmişlerle gücü yetiyorsa onu da yapsın onu da elbette! Ama ket vurmaya inancı eleştirmeye lüzum ne (!)
Hani Ahmet Haşim şiir yazarken odasına girmiş ya hizmetkarı kadın ! Dikkati dağılmış ilhamları kaçışı vermiş ya sağa sola Üstadın, son beyiti yazmış ya şiirin altına “Geldi Safiye, gitti kafiye!” diye! Müşteriler gelmeye başladı tek / tük çocuğun biri bir kova yoğurt istiyor hiç yerimden kalkasım yok eski iş yerinde ki gibi çalışan kızlarım da yok ! “Kendin al Yavrum dolaptan diyorum” “Oh Amca keyifler yerinde, İnternet bir tarafta, Müge Anlı diğer tarafta diyor “ sesi çok açılmış tv ye bakıp, geçen gün sohbet etmiştik bu yaramazla internetimi de, vınımı da Müge Anlı nın gönüllü hafiyesi olduğumu da biliyor !!
Öyle ya istese de şişe de balık olamamış Orhan Veli Kanık, ona hayran ona hevesli bir sabaha böyle erişti bu lüzumsuz Osman Hikmet Anık !...
290914 – 10.15 – Kayseri
YORUMLAR
Sevgili GulVeDiken_61 ; İnşallah o günleri görürsünüz ve her şey isteğiniz doğrultusunda gelişir ve güzel bir emeklilik yaşarsınız 4 sene sonra, o denli rahattı ki Devlet Dairesi, dönüşümü yok ama halen gönlüm oradaki dostlukta arkadaşlıkta ve maddiyatta kaldı inanın ! Kendinizi ölçmeden – biçmeden yapacağınıza karar vermeden emekli olmayın ! Dilerim her şey istediğiniz gibi olur..
Sevgili 1OYUN_CU ; Ta Kayseri’ye uzak yerlerden gelip de kendinizin alması yakışık alır mı?! Ben süzmesinden ya da camız yoğurdundan ikram ederim hele bir gelin siz Kayseri’ye ! Gülümsemeniz ise yayık ayranı tadında benim için gönlünüze teşekkürler, sevgi kalın.