NOSTALJİ
06 Ekim 2014, 13.50 A- A+
Kurban Bayramı’nın ikinci günü , annemlerdeyiz. Melun uyku sevmedi yine beni sabahın altısında terk etti aldım kahvemi balkona çıktım. Ne yapsam diye düşünüyorum .Yaklaşık bir aydır elimde sürünmekten benden sıkılmış kitabımda arabada kalmış kim gidip alacak şimdi… Üşeniyorum. Sandalyeye oturup uzun uzun bakıyorum çocukluğumun geçtiği bu bahçeye , mahalleye…
Evi yaptırdığımızda mahellemiz şehrin en ücra köşelerinden birinde belediye hizmetlerinin az geldiği yerlerden biriydi. Yağmur yağdığında mahallemizden resmen nehir geçerdi. Şimdi ise etrafımızda villalar bahçeli evler ve geniş sokaklarıyla şehir gürültüsü ve apartman boğuculuğundan uzak harika bir muhit oldu. Ne akıllı adammış diyorum babam öngörüsü yüksekmiş , o imkansızlıklar içinde belki de mecburiyetten yapmış ama iyi ki yapmış.
O günlere dönüyorum, kardeşimle sokaklarda oyun oynadığımız , sokağımızın ortasından geçen nehirden cimcim balıkları tuttuğumuz ( cimcim balığı kurbağa yavrularına verdiğimiz isim henüz ayakları çıkmamış kafadan ve kuyruktan oluşan halleri) o günlere. Dizlerimize kadar çamur içinde oynar koşarak eve gider bir güzel ‘ Ben size çamura girmeden oynayın demedim mi’ dayağımızı yer, acıktık diye ağlaşıp eteğine sarıldığımız annemizden ne yemek yapılmışsa suyuna batırılmış somunlarımızı alır yine sokağa atardık kendimizi…
İlk okula gidiyorum daha, mahallemizden komşu oğlu Adnan’la gidip geliyoruz okula. Şimdi hatırlamadığım bir konudan ötürü kızdırdı beni Adnan, beslenme çantamı fırlattım yüzüne, üç parçaya ayrıldı çantam. Başladım ağlamaya hem ağlıyor hem ‘sen benim çantamı nasıl kırarsın ‘ diye tekmeliyorum Adnan’ı . Annem koşarak geliyor ayırıyor bizi, annemin kollarında çırpınıp söyleniyorum hala , ‘görecek o gününü intikamımı alıcam her gün çantasını kırıcam’…
Arabamız yok o vakitler. Babamın bir motosikleti var hani şu en cılız olanlarından. İşe onunla gidip geliyor bizi de onunla gezmeye götürüyor. Motosikletten toplu taşıma aracına dönüşen aletle bir gece gezmekten dönüyoruz, babam motosikleti kullanıyor, annem arkasında oturuyor, kardeşim direksiyonla babam arasındaki gövdede ayakta duruyor, ben en arkadaki paket sıkıştırılan selede oturuyorum. Bir ara gözlerim kapanıvermiş ellerim gevşemiş olacak ki, ilk zıplamayla kendimi asfalta serilmiş buluyorum. Bakıyorum arkalarından gidiyorlar fark etmediler yokluğumu ağlayamıyorum bile şok oldum. Ne kadar yattım asfaltta bilmiyorum ne kadar sonra bilinmez döndüler geldiler annem bana sarıldı. Babam ‘işe bak çocuğu çuval gibi düşürdük ya’ dedi kahkaha attı annem güldü ben güldüm güldük…
Orta okula gidiyorum bir yada ikinci sınıfım kızlarla evcilik, misafircilik oynamayı bırakmış artık üst seviyeye erkeklerle çim saha futbol oynamaya başlıyorum. Seviyorum futbolu 5-6 kişilik takımlarla tek kale maç yapıyoruz evin yanındaki boş arazide. Okuldan gelir gelmez giyiyorum spor ayakkabılarımı koşuyorum top oynamaya. O günde öyle bir hevesle gittim sahaya kimse bana bakmıyor dedim ‘bende oynayacağım’ hala kimse bakmıyor. Sezai var arka mahallede oturuyor kolundan tutuyorum bende oynayacağım’ diyorum. Sezai yakama yapışmış ‘ kızım senin memelerin var oynatmıcaz seni’ diyor. Aha! dünyanın en büyük hakaretini işitmişim, kapıyorum yerden bir taş yarıveriyorum sezai’nin kafasını kanlar akıyor, annem geliyor serpil teyze (sezai’nin annesi)geliyor. ‘Ne oldu neden kavga ettiniz.’Ellerim belimde haklı savunma avukatı edasıyla ‘bana memelerin var dedi’…
Şimdi düşününce daha çokları geliyor aklıma özlüyorum o günleri seviyorum bu mahalleyi. Bayram atmosferi mi geçmişe özlemi bilmiyorum geçiverdi kafamdan çocukluğum.
Annem uyanıyor ‘ ne yapıyorsun burada’ diyor . ‘çocukluğumu düşünüyorum’ diyorum. Benim hatırlamadığım, onun unutamadığı birkaç anıyı da o anlatıyor. Gülüyoruz...
YORUMLAR
Sevgili KIZILMAVII; herşeyden önce biliniz ki paylaşımlarınız ya da bütün paylaşımlar tarafımdan istisnasız okunuyor, bazılarına istesem de (bu ara) zamansızlık nedeniyle yorum düşemiyor ya da bir müddet sonra yorum yazabiliyorum nasılsa bloger bir şekilde dönecekdir diyorum ben paylaşmayı seviyorum.Sanki şimdi apartmanların arasında beton binalara kafa tutan müstakil evimizde hissettim kendimi sizin bahçeye çıkıp oturarak hüzünlenmeniz gibi kaç çeşit hüzünler yaşadım o bahçede bazı özel günlerde giderek (!) Sizden fazla olarak mubarek günler hariç rakılayarak yad ettim o günleri mütamadiyen, daha bir içlendim, daha bir doldu gözlerim, unutulası şeyler değil ki yaşadıklarımız !
Motordan düşme olayınız benzeşmiş benim arkadaşımı motordan düşürmemle, Babanızın benzetmesi de kinayeli olmuş ama olsun cuk oturmuş olaya ne yapalım ! Çuval da olmak varmış deyin bari kaderde !
Biraz iyi oynadığımdan mı nedir futbolu, defansı kız arkadaşlarımdan kurup erkeklerden kurulu rakip takımı yenip yemek halka tatlıları ya da içmek gazozları en büyük zevkiydi çocukluğumun, o nedenledir ki belki de bayanlarla hep iyi geçindim ömrümün çeşitli evrelerinde. Ha ben karışmam meme olaylarına biz de olmazdı yahu o yıllarda bile ayıp kaçardı (!)
Çok güzel paylaşımdı blogunuz yine/yeniden sızladı burnum, derin bir iç geçirdim, canım bir yudum istedi ki hiç sormayın, yine o iğde ağacının altına o bahçeye gitmeyi yazdım ölmeden yapılacaklar listesinin en başına ! Artık alkol alamasam da ! Orada o burukluğu yaşayacağım beni buruklaştıran sizi de anacağım emin olun!
Siz sevgisiniz “çuval”lara sığmayan, bahçelerde unutulmayan !...