İrfan Abi -3-
10 Ekim 2014, 08.12 A- A+Bu blog alkol içermektedir.
III.
Bir balık yeyişi vardı sormayın, sanki yıllardır İstanbul’da yaşamış (hoş gerçi çok gitmişliği vardı İstanbul’a iyi bilirdi oraları) “balığın kafasıyla bir ufak içer” derler ya hani aynen onlardan, öyle itinayla ayıklardı kılçıkları kibar - kibar zerresini arıya vermeden öyle güzel yerdi ki rakının yanında hep imrenmişimdir. Yalnız kötü bir huyu vardı evde balığı fazla - fazla pişirtir kalanı poşete sarar iş yerine de getirirdi, çekmecesine koyar öğlenleri (zaten pek yemek yemezdi) biraz atıştırır. Bir gün getirdiği balığı unutup gitmiş çekmecede önümüz cumartesi – pazar, pazartesi geldik ki iş yerine birkaç fare cirit atıyor. Ortak olmuşlar mı balıklarına İrfan abinin çekmecede.. “Beton binanın üçüncü katına da fare çıkardın” der takılırdık hep!..Bu arada:(Farenin birini yakaladık fındık kabuklarından kadeh yaptık, güzel - güzel rakı içirdik fare kafayı bulunca bir kabadayılaştı, bir efeleşti inanmazsınız ama dile geldi, bir de baktık başladı bağırmaya “Getirin lan kediyi!” ne yapacaksa kediye, siz anladınız onu….! inanmazsınız demiştim inanmadınız!)
O yıllar yengeyle arası yok (nasıl olsun her gün içkili gidiyor eve) küsmüşler bana dert yanıyor. O zamanlar en özellikli çamaşır makinesi “lavamat” bütün kadınların dilinde, herkes öyle bir makinesi olsun istiyor. İrfan abi yengeyle barışacak ya alıp götürüyor gıcır – gıcır; borçlanmış, harçlanmış ne gam.. Ertesi gün “barıştık yengenle..” dedi. “Nasıl aldın gönlünü” dedim.. “Alırsan eve lavamat, elbet barışır avrat (!)” dedi koptuk gülmekten tabi.. (Kafiyenin son kısmı başka türlü müydü ne..Aman neyse anlayan anladı(!))
Emekli olduktan sonra geldi geçenlerde bir kez, şudur – budur derken hadi buyurun iş yerinin kafeteryasına sadece bira var o zaman, sağolası Hükümet rakıyı yasakladı, gerçi şimdi bira da yok şükürler olsun (!) herkes uçmaya mecbur ya kanat takıp (!)
Kafeteryaya oturduk söyledik biraları, herkes İrfan abiyi eskiden beri tanıyor ya, illa her selam verene bir bira ısmarlıyor “yandın oğlum Osman diyorum içimden bunların hepsi senden.” Nitekim düşündüğüm gibi oluyor canı sağ olsun diyoruz hava soğuk şimdi ki evi uzak merkeze 15 kilometreyi geçkin bir yol, bir de nasıl sıkıyorlar polisler yollarda otobüsün son durağına götürüyorum 8’er, 9’ar bira içmişiz bir poşet dolusu da arabada.. İnmez tövbe inmez arabadan taksi varken ne diye otobüse katlansın, halbuki son durağa getirdim ki (riziko alıp) oturarak gitsin zahmet çekmesin, zorla indirirse diye poşetteki biraları da çekti kucağına, ne yaptı etti döktü mü elindeki birayı üstüne; “ Osmancığım böyle nasıl gideyim, eve bırak bari.” Taksinin kaloriferiyle kurutmaya çalıştım pantolonunu olmuyor. Sürdük artık evine doğru çek cezanı bakalım.(Poşetteki biraları da aldı “bir tane ver de giderken içeyim” dedim bir tekini bile vermedi bana) İki seneyi geçkindir gelmiyor İrfan abi bir ara İstanbul’a yerleşti dediler. Allah yolunu açık etsin ne yapalım..Onunla yaşamak güzeldi bu maceraları.
29 – 14.00
YORUMLAR
Sevgili tebar; Eleştiriniz için teşekkür ederim, bir müddet önce alkolsüz bir blog da yazmıştım gözünüzden kaçmış! Alkol ile haşır neşirken yaşadığım olaylardır yazdıklarım içinden alkolü çıkarıp da yazabilirim aslında sırf esprileri için okunur inanın ! Ama sahte olur ben olmaz, beni yorumlamaya değer bulduğunuz için teşekkür ederim, en azından bir eğlence sitesine girip de blog yazarına siyasetten, katillerin hali durumundan bahsetmiyorsunuz ! Ben o “içermektedir” ibaresini hep koyacağım alkol bulaşan yazılarıma, sizinle alkolsüz yazılarda da buluşuruz inşallah¸çünkü öylesi yazılar da yazabildiğimi sizinle paylaşmaktan zevk alacağım ! İşiniz rast gitsin dilerim ki..