Yitiriş - 29 Ekim Üzerine...
29 Ekim 2014, 08.28 A- A+ "Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükle yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki; yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin, tarihi bir vasfı da "güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir". Bunun içindir ki; milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yakışan bu ülkü; onu, bütün beşeriyette hakiki huzurun temini yolunda kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır"
Mustafa Kemal ATATÜRK
10. Yıl Nutku 29 Ekim 1933
10. Yıl Nutkundan alıntıladığım bu paragrafta Atatürk'ün üzerinde durduğu konularla alakalı, günümüze dair bir şeyler yazmak istedim bir 29 Ekim yazısı olarak. O tarihte Atamızın tariflediği millet sahiden Türk milleti midir, eğer öyle ise bugün çizdiğimiz millet profilini nasıl tarifleriz düşünmemek elde değil. İlerlemek için başımızın üzerinde tuttuğumuz meşale müspet ilimden ziyade, başkaca bir şeydir sanıyorum uzunca bir zamandır.
Turizm-otelcilik meslek liselerinde "içki servisi" dersinin seçmeli olması gibi güncel bir konu var hatırlarsanız. Dış-getiri manasında ilk kalem olan turizm sektörüne nasıl bir sekte vurabileceği düşünülmeden, böyle yoz, akıldışı önerilere tanık oluyoruz. Önerinin kabul görüp görmemesini bırakın bir tarafa; içinde bulunduğumuz yüzyılda bunu dillendirebilen, akıl(!) eden insan modelleriyle karşı karşıya kalabiliyoruz. Epeyce İslam ülkesinin konuyla ilgili tutumlarını ilk elden tanık olan biri olarak bu haberi duyduğumda gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ülkemle alakalı zaten var olan kaygılarım katmerlendikçe katmerlendi. Biz, bırakın gelişme yolunda müspet bilimi kullanmayı, ülke menfaatini düşünüp aklın yolunu bile kullanamıyoruz maalesef. Benzer ve hayata geçmiş uygulamalardan örnekler verip platformun blog kurallarını ihlal etmek istemiyorum, konunun detaylarına da girmeyeceğim ama Atamızın söz ettiği "Türk milleti zekası" bu mudur diye verdiğim örnek üzerinden bir düşünmek gerek.
Atatürk'ün üzerinde durduğu "milli birlik" de yine kendi ellerimizle yerle bir edilmiş durumda. Bırakın kendi bayrağınıza türlü şekillerde hakaret etmeyi, ulusal önderin heykelini yakmayı filan; bir başka ülkenin değerlerine bile bu biçimde saldırmanın ne denli aşağılık bir davranış olduğunu göremiyoruz. Elbette yapılan fiilin ait olduğu şahsadır eleştirim. Ve fakat her birimiz akıllı ve uyanık olmak zorundayız. Bu feraseti kimse bize bir paket halinde sunacak değil, aklımızı kullanmalı ve olan biteni öncesiyle-sonrasıyla-bu günüyle öğrenmeli ve takip etmeliyiz. Gerçek tehdidin, aynı milletten olandan gelmediğini; bizi, birbirimize karşı tehdit durumuna getirip ayrıştıranların asıl tehdit olduğunu kavramak mecburiyetindeyiz. Değerlerimize saldıranların çirkin fiillerinin başına, mazeret anlamında hiçbir "AMA" ekleyemeyiz. Kimse ama hiç kimse değişik gerekçelerin ardına sığınıp Cumhuriyeti tehdit edemez, çünkü her bir Türk vatandaşı varlığını Cumhuriyete borçludur.
Çelenk kavgalarına artık alıştık. Bu kavgalara sebep olan uygulama akıldışıdır elbette ve altında pek de temiz olmayan nedenler yatıyor bana kalırsa. Fakat tertemiz olan tek şey kalmadı ki zaten. Son günlerde Antalya'da yaşanan olay ne kadar dejenere olduğumuzun ıspatı gibi. Düsturu "Atatürkçülük, Cumhuriyet, vatan/millet söylemi" olan siyasi ve toplumsal oluşumlara dahil insanlar, bu alışageldiğimiz çelenk kavga-dövüşünde İstiklal Marşını bile 'tın'lamıyor, tam-gaz kavgaya devam edebiliyorlar fonda sanki bir türkü çalınıyormuş gibi. Geçen zamanla amaçlarının ulviyetine yabancılaşan, niye ve ne uğruna savaş verdiklerini unutan şuursuz askerler gibiler. Elbette yukarıda yapmış olduğum eleştiri gibi, bu konudaki eleştirim de bu saygısızlığa dahil olmuş olan şahıslara yöneliktir. Fakat bu oluşumların nüvesi de bireydir neticede ve bir şekilde dahiliyetin/aidiyetin ruhunun sorumluluğunu taşımak zorundadırlar. Atamızın söz ettiği "yüksek Türk karakteri" böyle bir saygısızlığı bünyesinde barındıran bir karakter olmamalı sanırım.
Millet olarak güzel sanatlara veremediğimiz değer hepimizin malumudur. Her sanat eseri, eseri oluşturanın düşüncesine dayanır. Sanatçının düşüncesi ana rahmidir, o rahimde geliştirip özenle büyütür doğacak bebeğini. Siz tutup düşünceyi vurursanız, sanat da doğamadan ölür haliyle. Koşul-şarttır özgürlük sanat için, çünkü sadece özgür olduğunuzda üretebilirsiniz ve tüketebilirsiniz, üretiminiz veya tüketimiz her ne konuyla alakalı olursa olsun... Atatürk'ün üzerinde durduğu bu başlık üzerine çok şey yazılabilir, çok yerinde örnekler verilebilir aslında ama pek özgür değilim yazamıyorum :)
Sözün özü; bizler Atamızın tariflediği ölçülerde bir millet olmaktan çıkmışız. Elbette dünyaya hakim olan sistemin dönüştürdüğü insan modelleriyiz artık her birimiz, zaten öyle bir deformasyonumuz var ama millet olarak da dönüşmüş, değişmiş ve amorf olmuşuz. Kendi çıkarlarımız doğrultusunda ve işimize nasıl geliyorsa ona göre bir "doğru" tanımımız var birçoğumuzun artık. Çok çok övündüğümüz manevi-ulusal değerlere bağlılığımıza rağmen, onları bile alet edebiliyoruz bu uğurda. Önceliklerimiz tamamen 'ben'e dair, bu bencilliğimizle ayrışıp kutuplaşıyor, "biz" olabilmek için mutlak ve her koşulda tam bir benzerlik talep ediyoruz. Hoyratız, saygısız ve hoşgörüsüz bir toplumuz. İçeride de, dışarıda da bizimle 'aynı'lık noktasında benzemeyene, aykırı olana, sanata, farklı düşünceye, hatta düşüncenin kendisine, gerçek anlamda gelişmeye ve dahi pek çok şeye düşmanız, velhasıl berbatız.
Ama bir noktada kayıtsız şartsız hemfikir olmamız gerekiyor: Bize hiç canımız yanmadan, bir tarafımız kanamadan hediye edilmiş bu Cumhuriyetin ve ülkemizin kıymetini bilmek zorundayız. Çünkü Allah korusun elimizden bir kayıp gidiverirse; ortada, bize özgürlüğümüzü, ülkemizi ve Cumhuriyetimizi geri verebilecek ne Atatürk gibi üstün vasıfları olan, vatanını her türlü şeyin önünde tutabilen, kuvvetli bir lider, ne de ülke ve özgürlükleri için canlarını hiç düşünmeden ortaya koyabilecek bir insan topluluğu bulamayacağız.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir