harman yeri
18 Kasım 2014, 20.21 A- A+
Sıkça
eleştirdiğimiz, insanları Dünya’dan kopartıyor diye serzenişte bulunduğumuz
sosyal medya, bazen öyle “iyi ki ben varım” diye karşımıza çıkıyor ki, itiraz
edemiyoruz onun bu narsist “iyi ki ben varım” deyişine
Bazen zülfü yare dokunan bir şiir
Kimi zaman, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşına orada rastlıyor olmanız
Kimi zaman da sizi yıllar öncesine götürüveren görüntüler..
Duvarımda paylaşılan Harman videousunu izlerken zamanın ve mekanın durduğunu uzun süre sonra anlayabilmiştim…
Hani bir şarkı duyarsınız, belki bir sevda şarkısıdır, çok iyi bildiğiniz ama zaman içinde unuttuğunuz bir şarkıdır ya…
Duyduğunuzda sizi alıp yıllar öncesine götürüverir ya.. Öyle bir video idi
Harman yeri…
Bir yıl çalışmanın sonucunda boy veren başakların serildiği harman yeri… O yıllarda köyde yaşayanların bir gerçeği ve türkülere konu olan harman yeri
harman yeri yaş yeri
yavaş yürü hoş yürü
Bir başkaydı harman zamanı… Çoluk çocuk, gece gündüz demeden verilen bir yıllık emeğin karşılığıdır harman yerine serilen başaklar… Oradan çıkan hasat bir yaklaşmakta olan kış aylarında ailenin tek geçim kaynağı olacaktır. Hasadın bir kısmı satılıp çoluk çocuğun üstüne başına bir şeyler alınacak, biriken borçlar ödenecek, okula gidenlerere kitap defter alınacak bir kısmı da değirmende öğütülerek ambarlara konacaktır yaklaşmakta olan kış için…. Bunun dışında ne bir maaş, ne bir ikramiye….
Harman yerine serilen başaklar bir çift öküz yada atın arkasına bağlanılan düvenle saatlerce hatta günlerce üzerinde dönülerek başaklardaki buğdaylar ayrılırdı. Birkaç tahtanın yan yana çakılmasından oluşurdu düven.. altına başakları kesmesi için keskin çakmak taşları çakılırdı…
Farklıydı harman yerleri
Umut doluydu
Yorgundu belki ama mutluydu, huzurluydu insanlar…
Harman komşuluğu vardı mesela..Evleri bir birine uzak olsa da harman yerinde yan yana olan insanlara harman komşusu denilirdi.
Yorgun akşamların bir yerinde tavşan kanı çaylar demletilip çağrılırdı harman komşuları… En güzel sohbetler çaylar yudumlanırken yapılırdı gaz yağı ile yanan bir fenerin altında…
Bazen masum sevdalar dolardı harman yerinin alaca karanlığında, kaçamak bir bakışla yerinden fırlayacakmış gibi çarpan yürekler bir birinden habersiz aynı hayalleri kurardı belki de….
Hasat zamanıydı harman zamanının diğer adı…
Meşe çalısından yapılan çadır şeklindeki gölgelikte nefeslenilirdi bir sigara içimi. Birlikte kaşıklanırdı ortadaki tencerden herkesin tarhana dediği ama asıl adı “dar hane” yani fakir ev çorbası..
Düvenle iyice ezilip saman haline getirilen başaklar bir yere toplanırdı. Tınaz denirdi buna. Sonra poyrazın çıkması beklenirdi. Samanı buğdaydan ayırmak en keyifli işti. Yabayla rüzgara karşı savrulduğunda buğdaylar yere düşer saman daha uzak bir yere uçuşurdu. Tınaz savurmak derdik buna..
https://www.youtube.com/watch?v=DRL-USrEDq8
harman yerinde yatılırdı..
Yıldızların altında uyumak bir ayrıcalıktı.
Yolda giden bir kadının sırtındaki çuvaldan dökülen samanın saman yolunu oluşturduğuna inanırdık nedense… sabaha karşı üşüdüğünüzü hissedip yorganın altına sokuluvermek ne kadar güzel bir duyguydu öyl…
Elde edilen hasat ne olursa olsun Allah bereket versin denilirdi. Çıkan hasat daha ambara taşınmadan hesaplar yapılır, tohumluk için ne kadar ayrılacağına karar verilir, değirmene gidecek ve satılacak olan miktar belirlenir, çoğu zaman ucu ucuna bile gelmezdi yapılan hesaplar… Beklentinin üstünde ise çıkan hasat, kurbanlar kesilir dağıtılırdı harman komşularına..
Çıkan hasadın ambarlara taşınması nerdeyse bağ bozumu mevsimlerine denk gelirdi. Önce çuvallarla ambara taşınan hasat özenle yerleştirilir, sonra değirmene gidecek kısmı çeşme ahırlarında yıkanır, çavdardan karamıktan ve diğer otlardan arındırılırdı.
Sonra samanlar samanlıklara taşınmaya başlanırdı. Ahırdaki hayvanın kışlık yiyeceği olan samanda çok önemliydi.
Harman zamanlarının en keyifli anlarından birisi harman komşunuzun size yaptığı hoş bir sürprizdi.
Samanı taşırken birden bir şey çıkardı samanın içinden. Ne olduğunu anlamak için elinizle yokladığınızda bunun buğday dolu bir çuval olduğunu anlardınız. Daha ne olduğunu çözemeden ikinci üçüncü hatta dördüncü çuval çıkardı samanın içinden. Hepsi ağzına kadar dolu ve özenle çuvalların ağızları bağlanmış…
Belli ki harman komşunuz sizi izlemiş, bir fırsatını bulup size fark ettirmeden sizin hasadınızdan üç dört çuval buğdayı çuvallara doldurup sizin samanınızın içine saklayıvermiş…
İşte bu bir ikramiye gibi gelirdi. Zira hesaplar yapılmış, satılacak öğütülecek miktar belirlenmiş olduğu için bu üç dört çuval buğday tam anlamı ile ikramiye olurdu sizin için. Bir mutluluk dalgası daha yayılırdı harman yerine..
Vedalaşılırdı harman komşuları ile bir daha ki harmanda buluşmak üzere…
Meğer ne güzelmiş harman günleri...
Bazen zülfü yare dokunan bir şiir
Kimi zaman, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşına orada rastlıyor olmanız
Kimi zaman da sizi yıllar öncesine götürüveren görüntüler..
Duvarımda paylaşılan Harman videousunu izlerken zamanın ve mekanın durduğunu uzun süre sonra anlayabilmiştim…
Hani bir şarkı duyarsınız, belki bir sevda şarkısıdır, çok iyi bildiğiniz ama zaman içinde unuttuğunuz bir şarkıdır ya…
Duyduğunuzda sizi alıp yıllar öncesine götürüverir ya.. Öyle bir video idi
Harman yeri…
Bir yıl çalışmanın sonucunda boy veren başakların serildiği harman yeri… O yıllarda köyde yaşayanların bir gerçeği ve türkülere konu olan harman yeri
harman yeri yaş yeri
yavaş yürü hoş yürü
Bir başkaydı harman zamanı… Çoluk çocuk, gece gündüz demeden verilen bir yıllık emeğin karşılığıdır harman yerine serilen başaklar… Oradan çıkan hasat bir yaklaşmakta olan kış aylarında ailenin tek geçim kaynağı olacaktır. Hasadın bir kısmı satılıp çoluk çocuğun üstüne başına bir şeyler alınacak, biriken borçlar ödenecek, okula gidenlerere kitap defter alınacak bir kısmı da değirmende öğütülerek ambarlara konacaktır yaklaşmakta olan kış için…. Bunun dışında ne bir maaş, ne bir ikramiye….
Harman yerine serilen başaklar bir çift öküz yada atın arkasına bağlanılan düvenle saatlerce hatta günlerce üzerinde dönülerek başaklardaki buğdaylar ayrılırdı. Birkaç tahtanın yan yana çakılmasından oluşurdu düven.. altına başakları kesmesi için keskin çakmak taşları çakılırdı…
Farklıydı harman yerleri
Umut doluydu
Yorgundu belki ama mutluydu, huzurluydu insanlar…
Harman komşuluğu vardı mesela..Evleri bir birine uzak olsa da harman yerinde yan yana olan insanlara harman komşusu denilirdi.
Yorgun akşamların bir yerinde tavşan kanı çaylar demletilip çağrılırdı harman komşuları… En güzel sohbetler çaylar yudumlanırken yapılırdı gaz yağı ile yanan bir fenerin altında…
Bazen masum sevdalar dolardı harman yerinin alaca karanlığında, kaçamak bir bakışla yerinden fırlayacakmış gibi çarpan yürekler bir birinden habersiz aynı hayalleri kurardı belki de….
Hasat zamanıydı harman zamanının diğer adı…
Meşe çalısından yapılan çadır şeklindeki gölgelikte nefeslenilirdi bir sigara içimi. Birlikte kaşıklanırdı ortadaki tencerden herkesin tarhana dediği ama asıl adı “dar hane” yani fakir ev çorbası..
Düvenle iyice ezilip saman haline getirilen başaklar bir yere toplanırdı. Tınaz denirdi buna. Sonra poyrazın çıkması beklenirdi. Samanı buğdaydan ayırmak en keyifli işti. Yabayla rüzgara karşı savrulduğunda buğdaylar yere düşer saman daha uzak bir yere uçuşurdu. Tınaz savurmak derdik buna..
https://www.youtube.com/watch?v=DRL-USrEDq8
harman yerinde yatılırdı..
Yıldızların altında uyumak bir ayrıcalıktı.
Yolda giden bir kadının sırtındaki çuvaldan dökülen samanın saman yolunu oluşturduğuna inanırdık nedense… sabaha karşı üşüdüğünüzü hissedip yorganın altına sokuluvermek ne kadar güzel bir duyguydu öyl…
Elde edilen hasat ne olursa olsun Allah bereket versin denilirdi. Çıkan hasat daha ambara taşınmadan hesaplar yapılır, tohumluk için ne kadar ayrılacağına karar verilir, değirmene gidecek ve satılacak olan miktar belirlenir, çoğu zaman ucu ucuna bile gelmezdi yapılan hesaplar… Beklentinin üstünde ise çıkan hasat, kurbanlar kesilir dağıtılırdı harman komşularına..
Çıkan hasadın ambarlara taşınması nerdeyse bağ bozumu mevsimlerine denk gelirdi. Önce çuvallarla ambara taşınan hasat özenle yerleştirilir, sonra değirmene gidecek kısmı çeşme ahırlarında yıkanır, çavdardan karamıktan ve diğer otlardan arındırılırdı.
Sonra samanlar samanlıklara taşınmaya başlanırdı. Ahırdaki hayvanın kışlık yiyeceği olan samanda çok önemliydi.
Harman zamanlarının en keyifli anlarından birisi harman komşunuzun size yaptığı hoş bir sürprizdi.
Samanı taşırken birden bir şey çıkardı samanın içinden. Ne olduğunu anlamak için elinizle yokladığınızda bunun buğday dolu bir çuval olduğunu anlardınız. Daha ne olduğunu çözemeden ikinci üçüncü hatta dördüncü çuval çıkardı samanın içinden. Hepsi ağzına kadar dolu ve özenle çuvalların ağızları bağlanmış…
Belli ki harman komşunuz sizi izlemiş, bir fırsatını bulup size fark ettirmeden sizin hasadınızdan üç dört çuval buğdayı çuvallara doldurup sizin samanınızın içine saklayıvermiş…
İşte bu bir ikramiye gibi gelirdi. Zira hesaplar yapılmış, satılacak öğütülecek miktar belirlenmiş olduğu için bu üç dört çuval buğday tam anlamı ile ikramiye olurdu sizin için. Bir mutluluk dalgası daha yayılırdı harman yerine..
Vedalaşılırdı harman komşuları ile bir daha ki harmanda buluşmak üzere…
Meğer ne güzelmiş harman günleri...
YORUMLAR