Sorgula(n)mak
11 Aralık 2014, 15.23 A- A+
Belki de ilk önce kendimizden başlamamız gerekmektedir.
__Ben ne kadar varım, ne kadar düşünebiliyorum, ne kadar gelişiyorum ve kendi düşüncelerimi üretebiliyor muyum? Dün yaşayan ben'le bugünkü ben'in arasında , varlığıma olumlu katkı sağlayıcı önemli bir fark yaratabildim mi ?
Bir düşünün bakalım , ne kadar kayıp zaman biriktirdi(m)niz.
Düşünmeyi ve fikir üretebilmeyi zaruret kabul edip , doğru bilgiye aç , kendisine zaman ayırabilen ve takviyelerle destekleyen, mücadeleci, fikirlerinin boyut ve esnekliğini arttırabilen bireylerin varlığının artması gerekmektedir. ( bu boyutta çözüm yollarının üretilmesi gündeme gelmektedir)
Farklı düşüncelere tahammülü olmayıp, onları kilit altında tutmak isteyen , baskıcı zihniyetlerin sorgulana maması ne kadar doğruysa, kendilerinin diklare ettikleri ( doğru veya yanlış ) fikirleri başkalarına baskı yada şantajla , kabul ettirmeye çalışan bir gücün varlığını sorgulamamak ta aynı ölçüde yanlış değil mi ?
Yaşanmış geçmiş tarihi bilmek, geleceğin getirilerinin olasılıkları hakkında fikirler verirken globalleşen, kendi sınırlarını aşmak isteyen ve bu amaçla yayılmacı politika güden , güçlü ve sinsi devlet ve terör örgütlerinin amaçları hakkında kalıcı tedbirler almak imkanı sağlamaz mı ?
Kişiler , zaman ortam ve şartlar değişse de, husule gelen olayların tekerrürden ibaret olduğu zaten aşikardır.
Akıl her zaman temkinli olmayı öğütlüyorken.
Haksız çıkarların ve alınmış yetersiz tedbirler sonucu yaşanan acı olayların kader(imiz)miş gibi lanse edilip , beyinlere bu düşünceyi zerk etmeye çalışan zihniyetlerin söz ve davranışlarını sorgulayamıyor ve suçluları adalete teslim edemiyor isek ..
Gösterilen tepkilerde bütüncül birleşmeyi sağlayamıyor, yolsuzlukları ,yaşanan acı ve vahim olayları , açıklanan beyanatlar doğrultusunda kanıksı(latı)lıyor sak bir yerlerde büyük yanlışlar var demek değil midir?
Birilerinin ( ben zannından kurtulamayıp) değersiz kılmaya çalıştığı hayatların canlı varlığı kadar , diğer yanda verilen değeri hak etmeyenlerin olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor.
Gündemi değiştirmek, ortamı başka yöne odaklamak amacıyla, toplumda ikilem yaratacak , tutum ve davranışları(n) , söz ve hurafelerin, Alicengiz oyunlarıyla ortama sunulmasında beis görmeyenlerin amaçlarına ulaşamamaları için , toplumun her zamankinden daha fazla sağduyulu olmaya ihtiyacı var.
Gözlerimize at gözlüklerimizi takıp, söylenen söz , eyleme geçirilen tutum ve davranışları önem arz ettiklerini bile bile göz ardı ederek , sorgulamadan kabul edip tasdikliyor isek , orada durup kendimizi didiklememiz gerekmez mi ? Zihinlerimizin güdülme(sinden) kendimizi kurtarmak zorundayız.
__Benim yerime düşünüyor, benim yerime O daha doğru kararlar alıyor ve benim yerime cesurca eyleme geçiriyor ... diye düşünmek kendimizi
DÜŞÜNMEME SUÇLUSU yapmaz mı.
Düşünme ve karar verme yetimizi pasif kılan taahhütlere imza atarak , kendimizi pasifleştirmek ten ve güdülmeye hazır bir toplum olma görüntüsü oluşturmaktan kurtulmak zorundayız.
Dijital dünyanın zihinleri, en fazla da geleceğimizin potansiyel gücü olan , çocuk ve gençlerimizi uyuşturup, düşünme yetilerini bloke etmesinde beis görmeyen yetişkinler olmaktan kendimizi kurtarmak zorundayız. Geleceğimizin can damarı olan genç beyinlere, doğru bilgiyi, okuma ve edinme alışkanlıklarını kazandırıp , düşüncelerini kiralık olmaktan çıkarmamız gerekmektedir.
Farklı olan kendimiz olmalıyız, suret ve etiketlerimizle değil..konumlarımızı çıkarlarımız doğrultusunda kullanmadan , eşitliği terazinin her iki kefesine de adilce koymalıyız.
Geriye dönüp baktığımızda, düşüncelerimizi masaya yatırıp, bütün algılarımızı eyleme geçirip, artı ve eksilerimizi sorgulayabiliyor sak , ve artılarımızın dara sına daha fazla edinimler katarak , geleceğimize yön katkısı yapabiliyorsak gelişiyoruz demektir.
Yüce yaradan herkesin aynı olmasını isteseydi kuşkusuz öyle yaratırdı.. hepimiz tamamlanmamış birer sanat eseri olduğumuza göre , kendimizde yakışanın en güzelini oluşturmak zorundayız. Farklılıklara saygı duymak önce kendimize sonra diğer bireylere aynı saygıyı duymayı gerektirir.
Belki de en acısı , hayatlarını başkalarının ipoteği altında yaşamaya mecbur kalanların , bu imtiyazı onlara kendi elleriyle sunmuş oldukları gerçeğini ve akabinde de alınacak her kararda sadece rollerini oynayacak olduklarını biliyor olmalarıdır.
İpoteksiz , beklentilerin(m)ize cevap verebilecek ve mücadele gücünüzün bitmeyeceği, eserini tamamlamış , sorgulayabilen bir hayat geçirmeniz dileklerimle..
Veda.
YORUMLAR
Öyle güzel ifade etmişsin ki insanın evladının zavallılığını, üzerine ne söylesem bilemedim. Hiç kendini sorgulamaz çoğu… nasıl bir ego stoku varsa beyinlerinde; eleştiriye, karşı görüşe hiç tahammül edemezler. Empati onlar için sadece sözlük anlamıyla kalır. Kusur bulmak için baktığımız sürece mutlaka kusur buluruz, marifet farklı bakabilmekte. Sahi hoşgörüyü ne zaman kaybettik biz?
Doğru dedin vedam, biz her şeyin çabalamadan hazırına ulaşmaya alıştırıldık. Birileri bizim için düşünüyor artık. Beyinler işlevini iyice yitirdi eee kullanılmıyor ki! Beyinler sadece düşünmez aslında kendi farkındalığını da yaratırlar ki buda bilinçtir. Bu dediğimde sadece sözde kaldı galiba ya neyse :) Geleceğin endişesini iliklerime kadar hissederken yine de her şeye rağmen umutsuz olmamaya çabalıyorum. Sevdiğim bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum sanırım yeridir…
Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki;
"Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?"
Öğrencilerden biri; "Uzaktaki sürüye bakarım," demiş, "koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir."
Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam" demiş, "İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır."
Bilge kişi, uzun süre susmuş. Ögrenciler meraklanmışlar ve "Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar.
Bilge kişi şöyle demiş; "Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona "bacım" diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, kardeşim sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır..."
Güzel ülkemin aydınlık için çabalayan insanlarına selam olsun
Karşıma kadın/erkek çıkarsa ilk işim tipine bakmaktır; sonra da tırnaklarına, düzgün kesilmişse tamamdır :)
"Benim yerime düşünüyor, benim yerime O daha doğru kararlar alıyor ve benim yerime cesurca eyleme geçiriyor ... diye düşünmek kendimizi
DÜŞÜNMEME SUÇLUSU yapmaz mı."
Veda, aslında şöyle bir şey var: Çoğu canlı doğası gereği ,daha az enerjiyle nasıl uyarlanırım dünyaya derdindedir.insan da hem fizyolojik hem ruhsal olarak kolaya meyillidir. psikolojik örneğe önyargılar verilebilir. Mesela insanların bu kadar çok televizyon izlemesi bu yüzdendir. Düşünmeye gerek yoktur tv izlerken.bunu aşabilmek için öteye geçmek gerekir nefes olmanın ötesine...
İnsanın en büyük yaradılış özelliği düşünebilmesidir.Diğer canlılar fiziki üstünlük üzerine hayatlarını sürdürürler.Bir insanın üzerinde baskı yaparak düşüncelerine pranga vurmak elbette hiç tasvip edilemez.Atatürk öğretmelere FİKRİ HÜR VİCDANI HÜR NESİLLER YETİŞTİRİN derken sanırım anlatmak istediği buydu.Herkesin düşüncesini ortaya koyabileceği ve çekinmeden açıklayabilecği kişilerin yetiştirilmesi.
Günümüze baktığımızda ise teknolojinin nimetlerinden de faydalanılarak bizler ve çocuklarımız üzerinde beyinlerimizin uyuşturulup belirili bir çerçevede kalması ve siz öyle değil böyle düşünmeli ve yapmalısınız baskısı uygulanmaktadır.Ne yazık ki çok sesliliğe farklı düşünceye tolerans tanınmamaktadır.Biz sizin için doğruyu düşünüyoruz ve yapıyoruz mantığı.En tuhafı ise bazılarının çıkar içinde olsa buna göz yumabilmeleridir.
insanlar arasında dil,din,ırk ,düşünce ve maddiyat olarak farklılıklar olabilir ama bunu üstünlük kurma amacıyla kullanmak bence en büyük hezeyanlardan biridir.Bana göre en büyük kusur ise birinin benim şuyum var benim buyum var diye kibirlenip bir başka kişiyi rencide edebilmesi karşısındakinin şaka olarak algılaması bile o kişinin doğru yaptığını götermez.İnsan elindeki paylaşmayı bilmeli ve bunu elbetteki çocuklarına da öğretmelidir.
Ben oğlumu çok iyi yetiştirdiğim kanatindeyim.Çünki görev yaptığı yerdeki müdürleri onun milletin hiç bir ferdini ayırmadan görev yaptığı ve yüksek ahlaki değerlere sahip olduğu gerekçesiyle bize vatan,millet için hayırlı bir evlat yetiştirdiğiniz için tşk ederiz belgesi değil belgeleri göndermeleri onu nasıl biri olduğu hakkında sanırım sizleri bilgi sahibi eder.ben dünyaya çok güzel bir miras bırakacağım kanaatindeyim.Bu arada kendimi de methetmiş olucam ama boşuna da armut dibine düşermiş denmez sanırım.
Şenayın şarkısında dediği gibi tüm insanlar elele tutuşsa birlik olsa her gün bayram olsa ama insan ne kadar senin düşüncelerinin doğru olduğunu bilsede..İyi olmasa kötüyü kötü olmazsa da iyinin değerini anlayamayız.onun için farklılıklar her zaman olacaktır.
Yine de pranga vurulmamış düşüncelerin olduğu bir dünya dileğiyleee..
emeğine ve kalemine sağlık olsunn ....TŞKRLRRRR
...ve benim anlayamadigim tek sey ise.. ben cahil ve okumamis, yontulmamis, bilinclenmemis su zavalli minicik beynimle bile gercekleri görüp, etrafimda neler oluyor, kim kime ne yapmaya calisiyor görebiliyor ve hissedebiliyorsam.. Kendini akilli diye adlandiran, hatta okumus murekkep yalamis yutmus orasina burasina sürmüs insanlar hala daha neyin kendilerini uyandimasini beklerler..Neden insanlar kendilerine bu zulmu uygun görürler? Neden bu en büyük hakaret tarzina karsi bir tepki vermeden arasinda kac koyun kac keci oldugu önemli olmayan sürüleri olusturuyorlar ?
Genclerimiz !! Ahh benim icimi acitan genclerim !!
Yazabilecegim binlerce cümle var kurgularimda, düsünmeden hemde ! Düsünmeye bile gerek duymadan hemde ! Ama burasi uygun platform degil ... Sus Berrak sus.. Düsünme, sorgulama, nefes alma, yasama ... Geber. Nasilsa cesedini devlet alir yikar ve gömer, sonra senin ölünden bile vergiyi alir :)
(V)eda'm.. bu yazini cok begendim ben.. Alisik oldugumuz duygusal kelebegin dokunuslari yok.. Ama o naif kisiligin ve kibar kelimelerin yumusatmis icindeki öfkeyi bile .. Harikaydi heleki su paragrafin beni kitledi 15-20 saniye..
....Belki de en acısı , hayatlarını başkalarının ipoteği altında yaşamaya mecbur kalanların , bu imtiyazı onlara kendi elleriyle sunmuş oldukları gerçeğini ve akabinde de alınacak her kararda sadece rollerini oynayacak olduklarını biliyor olmalarıdır.....
Ya Estim ? Ya Estim !!
Bu nasil bir balyozdur ? Ne diyecegimi bilemedim! AYDINLIK bizimde hakkimiz !