YOKLUK YILLARI -3-
23 Ocak 2015, 19.51 A- A+-3-
O gün hava çok sıcaktı ve bunaltacak derecedeydi, Adana’nın sıcağı kötü idi yakıyordu resmen, tankerlerle gelen içme suyumuz bile öğle saatlerinde ılık su oluyordu. Bayanlar kafalarına tülbent ya da yazmalar ile sıcaktan koruma işlemi yapıyordu bizleri ise hanımeli otunu alır kafamıza şapka olarak yerleştirirdik. O gün sıcaktan birkaç kişi bayılmış sucu Gülten abla su koşturmaktan hayli yorulmuştu. Aklıma hemen bir muzırlık gelmişti samimi arkadaşım olan Hakkı’ya sen bayılma numarası yap ben Gülten ablayı çağırayım gelsin hiç değilse su içmiş oluruz dedim. Hakkı tamam dedikten sonra kendini yere bırakır bırakmaz ben yaygarayı kopardım bağırarak “ Gülten ablaaaaa koşşşş burada da bayılan var acele su getirrrrr” demiştim. Gülten abla ter içinde gelmişti, yerde yüzü yere dönük olarak yatan Hakkı’nın yüzünü çevirince şakayla karışık okkalı bir tokat attı Hakkı’ya, ardından da “ bayılan kişi sakız çiğner mi “ demişti rol yapan arkadaşım sakız çiğnememesi gerektiğini unutmuştu. Kahkahalar ile getirilen sıcak sudan biraz içmiş o günkü stresi az da olsa yenmiştik.
Çok sürmedi tarlada o yıl çalışmam, damacana işine tekrar çağrılmıştım. Haftada 2 kere o zaman Adana’nın ilçesi olan Bahçe’ye su getirmeye gidiyorduk, bu gidiş gelişlerimizde su fabrikasında çalışan bir bayanla arkadaşlık kurmuştuk, pek görüşme şansımız yoktu ancak her gidişimizde önceden yazmış olduğumuz mektupları belirli bir yer hemen koyar oradan alırdık. İkimizde sevmiştik, bu iki yıl kadar böyle mektuplaşmayla gitti, Okul zamanlarımda bu imkânımız olmuyordu. Liseyi bitirmiştim artık. Su işinde de çalışmıyordum daha fazla kazancı olan ağabeyimin çalıştığı fırında bende işe başlamıştım. Bu nedenle Bahçe ilçesine gidemez olmuştum. Oradan tanıdığım bir arkadaş iki kez bana oradan mektup getirip götürdü ancak sonrasında mektup yazısının değiştiğini fark edince bu mektubu getiren arkadaşın yazdığını düşünerek artık ona mektup vermemiştim. Görüşme olanağımız tamamen ortadan kalkmıştı. Bu durumu ağabeyimde biliyordu. O yıllar zor yıllardı benzin, yağ, tüp, sigar v.s. gibi şeyler pek bulunmuyor üstüne üstlük sağ sol meselesi de her geçen gün büyüyordu. Benim sağ – sol meselesi ile ilgilenecek ne zamanım ne de lüksüm vardı ben ekmeğimin peşinde idim. Ağabeyim istersen gidip kızı sana isteyelim demişti. Çok isterdim olmasını ama benim askerlik yaşım gelmiş çatmıştı. Ağabeyime gidin isteyin verirlerse yüzük takar askerlik dönüşü düğünü yaparız dersiniz diye söylemelerini de tembihlemiştim. Bir arabaya binerek 72 km uzakta olan Bahçe ilçesine gidilmiş kız istenmişti, kızın anası hemen vermişti, ancak baba evde olmadığından babanın kararı beklenecekti. Kızın babası 2 evli 14 çocuğu vardı, benim istediğim kızdan büyük iki övey ablası daha vardı, kızın babası beni tanıyor ve çok seviyordu. Buna rağmen kızın övey ablaları, sıranın kendilerinde olduğundan bu istemeye karşı çıkarak babalarının olumsuz karar vermesini sağlamışlardı.
Fırında pasacı olarak işe başlamış kısa zamanda tırnakçılığa geçmiştim. Tırnakçı pasacıdan daha fazla kazanıyordu, Mart ayında askere gideceğimden para biriktirmeyi istiyordum. Babamın rahmetli olması neticesinde benden küçük iki kardeşime az da olsa maaş bağlanmıştı. Yokluk yılları biraz da olsa geride kalmıştı. Mart ayı çıka gelmişti memleketim Elazığ’a muayene için gittim ve hemen ardından Balıkesir Ordu Donatım Sınıfı olarak yerim belirlenmişti. Mart ayının 2. Günü askerlik sülüsümü 3 günlük yol izni ve 135 Tl yol ücreti ile birlikte almıştım. Otobüs bileti alarak tekrar Adana otobüsüne binmiştim. Adana otobüsü Bahçe ilçesinin yol boyu dedikleri yerde mola verdiğinde lokantada garson olarak çalışan kişi, bana mektup getirip götüren arkadaşımdı. Hemen oturup hoşbeşten sonra konuyu kıza getirdim ne yapıyor diye sorduğumda, ( kızı sana vermedikten sonra o kızın evden intihar amaçlı olarak yar başına gittiğini, atlamak üzereyken babasının yakaladığını, Gaziantep ilinde bir şahıs ile evlendirdiğini söylediğinde başımdan kaynar sular inmiş gibi olmuş kendimi otobüse zor atmıştım.
Mart ayının beşiydi Balıkesir Çayırhisar’a gelmiş acemi birliğime teslim olmuştum. Çavuş talimgâh bölüğüydü. Dört ay süren acemi birliği sonunda Çanakkale ili 956 Mühimmat Bölüğüne dağıtımım yapılmış 16 ayımı da orada geçirmiştim. Ben askerde iken, evi ipotekten kurtarmış ve kiraya vermişlerdi. Çalışan ablam evlenmiş evden ayrılmıştı. Fırında çalışan ağabeyim Elazığ’daki evimize taşınmış orada fırında işe başlamıştı. Teskere alıp Ceyhan’a geldiğim burada bulunan büyük ağabeyimi görmüş, ağabeyimin çalışmış olduğu iplik fabrikasında dilersem beni işe girdirebileceğini söylediğinden, Elazığ’a giderek orada bulunan ağabeyim ve ablalarımı görüp geldikten sonra fabrikaya girebileceğimi söylemiştim. Elazığ iline geldiğimde ağabeyimin maddi durumunun iyi olmadığını benden küçük iki kardeşimin de orada olması nedeniyle geçim sıkıntısı yaşadıklarını hissettiğimden fırında ağabeyimin yanında işe girerek ara vermiş olduğum sivillik hayatına tekrar dönüş yapmıştım.
SON.
YORUMLAR
amma uzun yazmışsın klavye sesine iyi yenge uyanmıyor yersin oklavayı :))))))