SEVDA EKTİM YÜREĞİNE.
16 Şubat 2015, 14.22 A- A+
Ne zor olmuştu onu tanımak, kendisini tanımaya pek imkân vermiyordu. Kapalı bir kutu idi benim için. İçinden ne çıkacağını bilemiyordum elbette. İyi bir insandı, yüreği güzeldi, bunu her geçen gün iyice anlıyordum, onu tanıdıkça her gün biraz daha fazla seviyordum. Onu kaybetmemek için bu sevgimin ne olduğunu ona söylemiyordum, ya da bu sevginin adını hala koyamadığımı söylüyordum. Onu bir sevgili olarak söylersem onu kaybedeceğimi bildiğimden söylemedim, söyleyemedim.
Her şeyi zamana bıraktım, sabırla sevda ektim yüreğine, güven ile suladım, dürüstlük ile çapaladım, sıcaklığımla güneşledim, duygularımla gübreledim ve olacak meyvesini günlerce bekledim. Güvenmişti bana, bazen yazılarımla, bazen şiirlerimle katılaşmış yüreğini yumuşatmayı, kabuğunu çatlatmayı başarmıştım. Sevgiydi bu sevginin açamayacağı kapı ya da kilit yoktur diye düşünüyorum. Onun zamanla olmaz dediklerine artık sessiz kaldığını gördükçe, yüreğinin bu sevgiye kayıtsız kalmayacağını anlıyordum. Her geçen gün biraz daha yıkıyordu tabularını, bir iz bırakmıştım sonunda yüreğinde, her ne kadar sevgisini inkâr etse de ya da, adını koyamadıysa da ben anlıyordum artık bana kıymet verdiğini, hatta sevdiğini.
Hiç acele etmedim, hiçbir şeye illa da demedim, sabırla sevdim, sabırla sevmesini bekledim. Emindim artık, güneş doğacaktı elbet, ancak gününü tam olarak kestiremiyordum. O benle olmaktan, bende onunla olmaktan hayli mutluyduk. Bir birimizi göremediğimiz günlerde çok kıymetli bir şeyimizi unutmuş gibi eksiklikler hisseder olmuştuk. Bir birimize nazımız da olmadı değil, her sevgide naz da, zamanla kıskançlıkta oluyordu. Kıskançlık başladığı zaman artık onunda beni sevdiğini anlıyordum, hem çok mutlu oluyordum hem de, bunu onu demesini bekliyordum.
Ben sevda ekmiştim yüreğine, filizlendiğini aşikâr görebiliyordum, ancak oluşacak meyvesini görmeyi çok istiyordum. Sıkmadım hiç, illa da sende seveceksin de demedim, yüreğinin sesini dinle o sana yön verecektir derdim, sen sevmesen de ben seni hep seveceğim demiştim. Yani onu koşulsuz ve çıkarsız sevebileceğimi hissettirmiştim.
Bekliyordum bana açılmasını, sevdiğini ya da sevemeyeceğini söylemesini bekliyordum. Bir gün beklemediğim bir şey olmuştu, kıskanmıştı beni, bu kıskanma sonuncu çözülüvermişti her şey, sevda ektiğim yürekte çok güzel bir meyve olan, kırmızı bir kalp yeşermişti, sıcacık bir kalpti bu, içi sevgi ve sabır dolu idi, seviyordu, sevdiğini de karşısındakine fazlasıyla hissettiriyordu, ona (Fuzuli’nin şu dizesi ile sesleniyordum, “Cân'ımı isterse Cânan, minnet Cân'ıma.. Bir Cân nedir ki? Feda etmeyeyim Cânan'ıma...”) diyordum. Belli ki, onu çok seviyordum. Bir kadın daha nasıl sevilirdi ki. 16.02.2015
YORUMLAR
Fuzuli'nin dizeleri yüreğimin cesur,mert sözleridir.Böylesi büyük sevebilen yürekler ne yazıkki uğruna can vermeye değer kul bulamazlar.
Ya lazkızı gibi yaralanır veya yürek yerine yakılası birer odun parçası taşıyanlar kanatır o canı.Sevginin her şekline inancını öyle yitirirlerki; tüm insanlardan yüz çevirirler bir daha kanamamak,yanmamak için.
Umarım sizde kullardan yüz çevirenlerden olmaz,değerli canınızı vermeye değer bir sevgi bulursunuz.
Bir kez daha kutluyorum sizi ve ellerinize,yüreğinize,kaleminize sağlık diyorum.