gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

TÜKENME...

19 Şubat 2015, 05.27
A- A+

       Geçim sıkıntısından dem vurup sakızlara mani yazarken aklı hep Bakkal,Kasap,Manav'a giden ve patronu tarafından ''Martıları yaz Çiçekleri-Böcekleri yaz'' ayarı verilen Kemal Sunal gibi hissediyorum kendimi, ''Çiçek varda ben mi görmüyorum'' diyesim geliyor çoğu zaman,bir haber kanalına denk geldiğimde Annem'in ''Oğlum değiştir kanalı daraldım artık'' deyişine muhalefet edip en kısık sesimle kendim bile duyamaz oluyorum sözde muhalefetimi ve ''Kadın haklı'' noktasına geliyorum.Fırtınalı bir günde İstiklal Caddesin'de Kadın Hakları konulu eylemde eylemcilerden birinin kafasına uçan tahtanın manidarlığını düşünüp bıyık altından tebessüm ediyorum,''Kadın'a şiddete hayır'' diye bağırdığınız anda ''Evettttttt'' dercesine kafanıza düşen tahta,trajikomik işte...

       ''Akıl sağlığımı sorguluyorum çoğu zaman'' deyip bunu sizinle paylaşmak isterken vazgeçiyorum ''Deli'' muamelesi yaparsınız diye,sonrada ''Bu devirde deli olmak vardı'' deyip hayıflanıyorum,Katarina Witt'i, Jayne Torvill-Christopher Dean'i özleyip geçmişi hatırlıyorum Akıl sağlığımı şarj etmek için,''Onlar kim'' diyenleri duyar gibiyim:).Gerçeklerden kaçarak yaşamak isterken Cem Yılmaz'ın hicivlediği ''Radyasyon'dan koşarak kaçan adam'' hikayesini aklıma getirip ''Hangisi daha zor'' diye soruyorum kendime,cevapsız sorularıma yeni bir tane daha ekliyorum ve her cevapsız sorunun yük olup beni daha çok ezdiğini test edip onaylıyorum.Yalnız olmadığımı bilmek rahatlatmıyor bu sefer bilakis tedirginliğimi daha da arttırıyor...

       Milli Piyango bileti alıp sonuçlar açıklandığında önce Amorti'ye bakan minimum hedefteki insanlar gibi hissediyorum kendimi,sonra sokağa çıkıyorum her Kadın'ı aynı görüyorum,hepsinin yüzü Özgecan olmuş,gözlük takmışlar ve gözlüğü hafifçe indirip manalı manalı bana bakıyorlar,gözlerimi kaçırmak fayda etmiyor,utanıyorum,yerin dibine giresim geliyor,göz teması ağır geliyor,tehlikeli oyunlardan kaçırıyorum kendimi,mesela Kartopu oynamıyorum,Kardan Adam yapmıyorum,sonra ''dünyanın tasası sana mı kalmış'' deyip bir şarkı açıyorum...''Kadınlarla Erkekleri Birbirinden Ayıran Özellik Bu Aslında,Onlar Can Vermekte Usta Biz Can Almakta'' diyor klibin bir yerinde Adam ve sözün bittiği yer oluyor benim için...

       Ve sözün bittiği yer içime sinmiyor,sakızı aldığında,açtığında,maniyi okuduğunda umutlu birşeyler olsun istiyorum ''Kalbine Güneşi Asmaya Geldim TÜKENME'' Alıntısını yapıyorum ve Akıl Sağlığımı şar(z)j cihazından alıyorum...Sevgi ve Saygılar...

       https://www.youtube.com/watch?v=heyPysGhzHU

     

      

  

YORUMLAR

19 Şubat 2015, 09.42
   Bugün bembeyaz bir sabaha merhaba dedim. Onca pisliği örtmek zor da olsa beyaz görünüyordu işte. Her yer buz tutmuş. Duygularımda aşırı buzlanma nedeniyle kapalı, tıpkı yolar gibi. Gönülden dile sitemim bile gelemiyor şu an. 
   Evet sözün bittiği yerdeyiz. Ne zaman bu kadar şiddet barındıran bir toplum olduk biz. Neleri yakıp yıktık hoyratça. Ne güzel bir söz... Can vermekte ve can almakta usta...
19 Şubat 2015, 22.52
Hoşgeldin başlamışsın yine  bloglara emeğine  sağlık   çok  güzel  anlatmışsın başarıların devamını diliyorum sağlıkla kal
20 Şubat 2015, 13.33
''Kalbine Güneşi Asmaya Geldim TÜKENME''Ne güzel.Artık, güzeli görme şansımız gittikçe azalıyor...Yaşadığım(ız) karman çorman ruh halini resmetmişsin.İsyan, öfke, derin üzüntü, yoğun kaygı, içe kapanma, konuşmak istememe, tıkanma, boğulma, uyuyamama, yiyememe, gülememe vs vs daha yığınla duygu aklımıza, bedenlerimize saldırıyor, doğru düşünemiyor, halsizlik, dermansızlık yapışıyor ve giderek artıyor yediğimiz ardı arkası kesilmez darbelerle.Okuyorum, görüyorum, dinliyorum, duyuyorum ama fark ediyorum ki, giderek yorumlama, anladığımı derli toplu ifade etme yeteneğim hastalanıyor. Bu son derece rahatsız edici dediğin gibi ve ne kadar zorlasam aklımı, tam yerine oturan örneğindeki - C Yılmaz icadı olan-
"Radyasyon'dan koşarak kaçan adam''la yan yana koşuyorum adeta.Daha sık düşünür oldum; "Zır deli olmak, çok daha konforlu sanki.."yi.
Ahh benim canım, akıllarımızı da istediğimiz zaman tatile yollayabilsek ara ara iyi gelir miydi ruhlarımıza acaba?Halime tercüman olan haline sevgiler en kocamanından.
20 Şubat 2015, 15.46

Eylem: izliyorum

Duygu: kızıyorum!

Duygu: çok kızıyorum

Kendime soru: Niçin çok kızıyorum

Cevap: Senin de kızın var. “Yok olmaz yaşayamam.” O anneyi  düşünüyorsun, o da yaşamıyor şu an!

Soru: neden? Sorumlusu kim?

Cevap: katilin annesi, babası????????

Eylem: izlemeye devam ederken sorumlu anneye rastlıyorum.

Eylem: o ne diyor, dinliyorum

Soru: bu hale nasıl getirdin oğlunu, hiç mi göremedin içindeki mutsuz hırçın çocuğu?

Anneden cevap: benim oğlum katil doğmadı!!!!! Babası dövdü kötü davrandı, çok çekti benim oğlum!!!! Oğlum bunları yaşarken devlet nerdeydi!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Eylem: ağlıyorum……….

Soru: bu ortamda yetiştirmek zorunda mıydın?

Eylem: yatağa uzanıp gözlerimi kapıyorum ve (bana göre) sorumlu anne ziyaretime geliyor. Diyor ki biz de biliyoruz çözümü

1.Boşanma davası açtım ben, tehdit edildim tartaklandım.

2.Bunun üzerine adalete başvurdum onlar da emniyete, onlar da bir polis arkadaşı görevlendirdiler koruma diye.

 3.  O korumanın yüzünü ben bile görmedim!!!!!!

4.Direttim boşandım, bıçaklandım

5.Öldüm!!!!!!!!

6.Boşanmadım çekerim dedim çocuklarıma bir acı daha yaşatmayayım. Ben ölmemeliyim

7.Ölmedikçe ezildim, küçüldüm

8.Küçük insan büyük travmalarla baş edemez

9.Çocuklarına dahi yardım edemez, çocuklarının kendi taklidi olmasını izler çaresizce

10.Şıklar çoğaltılır. Daha konuşayım mı?

Cevap: ………………………………………………………………………….

Duygu:    UTANÇ

Çözüm önerisi:      sil baştan başlamak gerek. Önce kendimizden, önceliklerimizden. Egolarımız, tutkularımız, hırslarımızdan başlamak gerek. Neyi ne için ne kadar nasıl yaptığımızı ve en önemlisi de kim olduğumuzu SORMAK gerek. Bir yerden fakat en başından. İlla ki suçlamadan başkalarını kendinden başlamak gerek. Örneğin; oyuncak silahları protesto etmekle başlasak. Kimse silah almasa çocuğuna? Veya kız çocuklarımıza sadece dış görünüşün önemli olduğunu, gösterişin, abartılı teşhirin öncelik olduğunu vurgulayan bebeklerin sakıncalarını anlatsak? Ne çok çözüm önerisi var aslında. Sorun bir ise çözüm önerileri binlerce.

Kızımın 1 ay önceki sorunu: anne Ahmet bana vuruyor.

Cevap: bunun yanlış olduğu konusunda onu uyarmalısın.

Kızımın cevabı: peki anne.

Kızımın 1 hafta önceki sorunu: anne yine vuruyor , ben de ona vuracağım!

Cevap: hayır kızım senin de ona vurman yanlış öğretmenine söyle.

Kızımın dün ki sorunu: anne öğretmen de uyardı yeterrrrrrrr ben dayak yemek istemiyorum. Bunlar devam ediyor bana vurmaya, güya şakaymış.

Cevap : tamam; bu kez ben ilgileneceğim. Haftaya okuldayım.

Kızımın sorusu: anne bunlara şiddetin kötü bir şey olduğunu anlatana kadar ben dayak mı yiyeceğim?

CEVAP: EVET KIZIM!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Okulda arkadaşımıza, evde eşimize, sokakta dostlarımıza, kardeşimize, katillere, polise, yargıca, bakkala, mühendise, doktora, doktor olduğumuzda hastalarımıza, herkese anlatana kadar acı çekecek ama sabırla anlatmaya devam edeceğiz. Önce biz fedakarlık yapacağız.

Kızımın sorusu: ya hiç anlamazlarsa?

Cevap: HER İNSAN GÜLÜMSEMEYLE TANIŞ DOĞAR HAYATA. En büyük silahımız GÜLÜMSEMEK…

Şiddete, şiddet ve karamsar duygularla cevap vermek çözüm değildir sevgili yavrum!

                            Sevginin seni ve tüm insanlığı kuşatması dileklerimle ellerine sağlık TRAPPER.  

26 Şubat 2015, 23.15
Sizi tekrar blogda görmek güzel olmasına güzelde, keşke yazmanız için daha güzel sebeplerimiz olsaydı. Hepimizin duygularına tercüman olmuşsunuz. Şarkı "Tükenme" diyor ama sanırım artık tükendik toplum olarak : ((
02 Mart 2015, 04.33
Bakın kim dönmüş bloga :) Özlemiştim yazılarında hislerime tercüman olmanı en favori blog yazarım :)
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın