Dış-kanama
20 Şubat 2015, 05.10 A- A+ Kabusun adı "erkek". Şapkalarınızı önünüze koyup itiraf ediniz. Bir yığın sonu "fili" ile biten örneklemeler verilmiş ya hani "nekrofili, zoofili, pedofili.." Aa hatta Türk malı "damacanafili" var bir de bizim icat. E evet; mağdurlar değişiyor, fiilin şekli değişiyor ama failin cinsiyeti % 99,9 değişmiyor. Erkeklerin birçoğunun bu gerçeği görmek istememesini anlıyorum. Siz kendinizi geliştirmiş, erkek kimliğinizden ziyade insan kimliğinizle varolan bireyler olabilirsiniz veya kendinizi öyle zannedenlerden de olabilirsiniz. Utanıyorsunuz gelişen iğrenç olaylardan haliyle, anlıyorum sizleri. Ama defektinizi kabul etmelisiniz öncelikle, etmelisiniz ki; o defekti rehabilite yoluna gidebilesiniz. Hasta olduğunu kabul etmeden iyileşmek mümkün değil ki... Şimdi ".....fili"lere geri dönelim kısaca: Kimler mağdur; kadınlar, çocuklar, ölüler, hayvanlar, bazen diyelim içeri tecavüzden girmiş erkekler filan... Failleri hatrı sayılır oranda erkek olan "bilmem ne fili"ler almış başını gidiyor sonsuza doğru.
Geçenlerde arkadaşımla oturuyoruz. Ben ev toplama vs. şeylerle uğraşıyorum bi yandan, artık bana olmayan giysileri ayırıyorum. Dedi ki bana; 25 olan kotları filan ayır benim kıza. 8 yaşında, yaşına göre biraz gelişkin fıstık bir şey kızı. Son geldiğinde ayırdıklarımdan seçiyor, bir tane beyaz skinny pantolon var içlerinde, baktım onu bıraktı. "Ya kızım o çok güzel, al onu" dedim. "Çamaşırı belli olur ondan, bizimkinin totosu malum, kalsın o" demez mi! Gözlerimi kocaman açıp "ya o daha çocuk!" diye çemkirdim ona. Söylemedi bir şey, ben de söylemedim. Sonra işte bu cinayet haberlerini duyduğumda, o gün Sarı'nın bana söylediği aklıma düştü. "Ya dedim ben ne kadar aptalım, neyin kafasındayım? Halbuki ben değil miydim 7 yaşındayken bakkal amcanın tezgahın arkasına aldığı, hani bana yeni gelen sakızları gösterdiği, hani daha ellerim tezgahın üzerine bile yetişemiyorken? Ben değil miydim; yine o yaşlarda babamın arkadaşının kırtasiyesinde, babamın arkadaşı tarafından yine tezgah arkasına alınıp kokulu silgi gösterilen? Hani babama rahatsızlık hissedip anlattığımda "olmaz öyle şey kızım" denilen ama bir daha asla o kırtasiyeye gönderilmeyen? "O daha çocuk" demiştim bizim Sarı'ya, traji-komik... Hani şimdi gündeme geldi ya herkes anlatıyor başına gelenleri. Yok o niyette değilim, bire bin katmadan, binde birine değiniverdim anekdot olarak.
Efendim! Eğitim-öğretim şart! Ha evet, elbette şart. E peki biraderlerim bizim aile dostu, beyin cerrahisi anabilim dalı başkanı, kitap kurdu, dinibütün, 60'ına merdiven dayamış profesörün, kızı-torunu yaşındaki kadınlara-kızlara kim bilir hangi hülyalarla dalıp giden bakışlarına ne diyeceksiniz? Benim o maruz kaldığım, bende kusma hissi uyandıran bu iğrençlik eğitimsiz-öğretim yoksunu bir bireyden mi yönelmiş bana? Sayın ulemalar ve her şeyi çok bilenler, hatta canları istiyorsa ateistler açıklasın bana bunu bi bakalım. Tekamül dediğim elbette eğitim-öğretimi içeren ama asla ibaret olmayan bir şeydir. Daha ulvi, cinsiyetten, dünyevilikten uzaklaşmış bir mertebedir. Elbette insan olan üst-insana, insanımsılar da insan vasfına yaklaşmak için buna çabalamalı. Kendinin farkında olmayan şuursuzlara da toplum olarak farkındalık yaratmalı, ister seve seve ne olduklarının farkında olsunlar, isterse başka türlü...
Sonracımaaa bir de andropoz var. Yok kurtuluş yani, eğitildiler, öğretildiler ama şimdi de andropoz handikap. Eh iyi ki de var yani, hiç olmazsa bi nevi hasta kabul edebiliriz di mi? Kılıflı sapkınlık da diyebiliriz. Siz hiç Tayland'a gittiniz mi a dostlar? Oradaki minik kadınların yarısından fazlası seks işçiliği yapıyor, kadınların hep kendileri, hem yaşları mini mini. Diskolarda, barlarda, o minik bedenlerinin altına büüsbüyük topuklu ayakkabılar giyiyor, orası burası sarkmış, pörsümüş andropozlu turist beylerle dansediyor, sonra da yatıyorlar. Bu andropoz mağduru geçkin beylerin ilk tercihi Tayland. Bu bir tesadüf değil, bunun çok net bir nedeni var tabii ama yazamıyorum şimdi sizlere bildiğim ve şahit olduğum şeyleri, yazmak da istemiyorum zaten. Bir yandan ayna tutmak adına yazmalı, bir yandan bulantının artmaması adına yazmamalı.
Yakın zamanların en iyi tekmesini hatırlayalım. Hani millete tekme-tokat girişenleri. Şiddetten söz ediyorum siyasetten değil. Hani o tekmeyi atan şahsın yüzündeki öldüresiye öfkeyi; o hışımla kalkan, yerde yatan adama inmek üzere olan takribi 43 numara ayak sahibini? Geldi mi gözünüzün önüne resim? O tekme bir çiçeği koparır, diyelim bir kediyi, bir bebeği öldürür, bir kadını öldürebilir ve hatta bir erkeği bile öldürebilir defalarca vurulursa. İç kanamadan gider insanlar. Darbenin şiddeti, darbeyi alanın dayanıklılık durumuna ve darbenin sayısına göre değişkenlik gösterebilir. Tekme-tokat halledilemeyenler de silahla, bıçakla öldürülebilir tabii. Artık gönlünüzden nasıl geçerse!
"Kadına Şiddet" başlığını sığ buluyorum, yetersizlikten öte kör bir bakış olarak değerlendiriyorum. Elbette ki anlıyorum; kadın, çocuk cinayetleri deyince hepimizin kanı daha bir donuyor, daha çok içimiz yanıyor ama ölünün de kadını, erkeği, çocuğu yok ki, ölen ceset, öldüren katil oluyor, keza tacizler, tecavüzler de öyle... Hiç olmazsa biraz adil olunabilse mi desek ne desek? Hani kurban katilin kalibresinde olsa, 75 kiloda olan, yine 75 kiloda güreşse... onun gibi... Diyelim küfür eden bir erkek, yine kendisine aynı tonda cevap verebilecek erkekleri veya kadınları seçse kendine. Evet, ben küfür karşısında paralize olan bi tipim misal. Ben de isterim ki şöyle küfür edene şöyle güzelce, ağız dolusu bi kalay geçeyim ama olamıyor, yapamıyorum. Bu da en masumundan bir erkek tacizi. Bir tavsiye: Eğer karşınızdaki de sizin klasmanınızda erkek veya dişi veya dişi görünümlü bir mahluksa iç rahatlığıyla küfür ediniz. Karşılığını alabileceğiniz, size mukavemet gösterebilecek canlılara içinizdeki şiddeti yansıtınız. İnanınız belki daha bile zevk alabilirsiniz. Son cümle "kurban seçiminize lütfen dikkat ediniz" deyip sinirlenip küfür etmeye vardırabileceğim bu paragraftan hızlıca ayrılayım.
Ben şimdi almışım sazı elime size giydiriyorum ama lütfen yanlış anlaşılmasın. Asla erkek düşmanı bir tip filan değilim, feministlerden de; erkek-sevmez, kadın mı erkek mi belli olmayan, hayatı erkeksiz geçirilebileceğini, hani geçirirsin de, bunu olması gereken hayat biçimi olarak benimseyen, ne tat almayı, ne tat vermeyi bilmeyen kadın tiplerinden de nefret ederim. Kadın cinsinden ziyade, erkek cinsiyle daha iyi anlaştığımı da belirteyim. Bunları erkekleri yermek için yazmıyorum. Kadın-erkek insan olan herkes afalladı bu peş-peşe işlenen cinayetlerden. Bu vahşiliklerin erkek boyutunu bir kadının gözünden, laf dolandırmadan, gereksiz, kıytırık mevzulara dalmadan, içimden, kalbimden ne geçiyorsa apaçık görün diye yazıyorum, bu yazıyı gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum, sahiden bir faydası olur diye yazıyorum gözümden uyku akarak.
Hepimizin içinde hem iyi, hem de kötü var hani ya, işte bunun gibi bir şey. Erkeğin defekti de şiddete ve kadına olan zaaf ve yatkınlığı. Bu ayıp değil, sonradan içinize koyduğunuz size ait olmayan bir şey değil, bu sizin varoluşunuzda var. Ben böyle düşünüyorum, kiminiz onu uyuttunuz, kiminiz haberdar bile değilsiniz, kiminiz farkındasınız ve asla çıkmayacak bir yerlere gömdünüz derinlerinizde. Hepinizin bu son yazdığım seçeneği yapabilmenizi umuyorum. Ve aslında düşünüyorum ki; erkeğin içindeki bu olumsuz duyguları da yine bir kadının; bir annenin şefkati, bir sevgilinin aşkı, bir kız çocuğunun gülen yüzüdür bastıracak olan. Kadınla erkek birbirini mutlu etsin, birbirini tamamlasın diye yaratılmamış mı?
Şimdi ne konuşmak istiyorsunuz; robotik bir edayla "kadına şiddetin tarihçesini mi konuşacaksınız, bilgi alış-verişinde mi bulunacaksınız, benim kanım öyle soğuk akamıyor, şimdi bu istediklerinizi konuşabilecek durumda değilim, konuşabilenler konuşsun. Allah-din söylemleriyle girip "aaa kadına yazık" diyenler sözüm ona İslam adına kadına reva görülen işkenceyi-şiddeti görmezden gelsinler, onlar da öyle konuşsun. Başka birileri "medyanın ahlaki çöküşe çanak tuttuğu" gibi basit bir gerekçelendirmeye sığınsınlar, onlar da mevzuya ordan girsin. Kadının üzerindeki kıyafeti bırak bir yana, neredeyse "kadın güzeldi birader, hak etti!" diyecek noktaya gelen abuklar da konuşsun. Ağlaklar ağlasın, beddua edenler etsin. Gencecik güzelim kız ölmüş gitmiş, kartopu atıp camını kırmış diye bir adam bir adamı öldürmüş, şizofren bir koca karısını parça parça kesip çöpe atmış filan... Siz kadına şiddeti konuşun, o çapta konuşun, bilgi kumkumalığı yapın filan. Konuşun yani siz, benim anlatacaklarım ve konuşmak istediklerim bu kadar, sadece yediğim tekme sonucu oluşmuş bir dış-kanama.
* Yoruma kapalıdır, mecalim yok, kafam kaldırmaz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir