Üç sene evveldi Baygar

-- Hadi Mersin’e gidelim. Dedi.

            Ahmet abi, Baygar, Himmet ve ben atladık Baygar’ın arabasına çıktık yola Mersin – Erdemli derken Kızkalesi gecenin 3’ü Cuma akşamı hepimiz çalışıyoruz Pazar akşamı geri döneceğiz 2 gün de olsa tatil tatildir dedik.

            Himmet :

            -- Bu saat de otele para vermeyelim şu kayalıklarda 2 – 3 saat uyusak kendimize geliriz.

            Tamam. Dedik demez olaydık. Ahmet abiyle ben arabada yatarken, Himmet’le Baygar arabada iki küçük battaniye vardı onları alıp kayalıklara yattı. Ama uyumak ne mümkün sivrisinekler dağlıyor adamı iştahla emiyor kanımızı. Arabanın camları kapalı ama edepsizler giriyor nasıl giriyorsa içeri, yatamadık velhasılı. Beni daha çok seviyorlar kandan mıdır nedir. Birde alkollü adama sivrisinek etki etmez derler. Tek sokmasalar da bir şişe daha içsek. Kafamızı uzatıp dışarı baktık, Baygar’da aynı bizim gibi o da dönüyor battaniyeyi üstüne çekiyor o da rahat değil Sivriler üzerine oğul veriyor. Himmet’e baktım vay gebermiyesin arkadaş üstünden tişörtünü de çıkarmış mışıl – mışıl uyuyor. Bu Himmeti sivrisinek hiç sokmazmış. Arabada sıcaktan da duramadık  çıktık Ahmet abiyle tur attık sahilde uykusuzluk boğuyor bizi. Bu nasıl Himmet’miş uykuyu aldı. Gözlerimiz kan çanağı sabah 8’i bulduk kahvaltı edelim dedik. Kız Kalesine döndük.

            Ahmet abi sabah kahvaltısında bira içiyor. Çorba içtiğimiz lokantacı şaşkın, ordan çıkıyoruz sahile denizin serin suları beni biraz kendime getiriyor. Denizi özlemişim iyice derinlere temiz yerlere gidiyorum, onlardan iyi yüzücüyüm. Saat 11.30’u geçiyor sahildeki şemsiyenin gölgesinde biraz uyuyayım istiyorum, işte bu hayatımın en büyük salaklığı. Üçü beni orda unutup, karşıdaki bara bira içmeye gidiyorlar sıcaktan serinlemek için. Saat geçince şemsiyenin gölgesi terk ediyor beni.Uyanıyorum saat 14.00 oh uykuyu almışım ama o da ne, bilmem kaç derece yanık .. Anam, dizlerim; dizlerim gitmiş kavruluyorum, omuz başlarım da kıp kırmızı. Demediğimi koymuyorum onlara sivri sinek olmayınca uykunun tadını aldık ama güneş de benim tadımı almış (!)

            Kız Kalesinde sahile yakın Turgut’un Yeri diye bir yer var oradan bir  oda tutuyoruz. Denize bakan balkonunda büyücek bir masa Himmet’le Ahmet Abi hemen kurmuşlar çilingir sofrasını rakılar da alınıyor. Masada güzel Silifke yoğurdu, yedirir miyim o yoğurdu onlara yanık yerlerime sürüyorum biraz rahatlatıyor.

            Ahmet abi o vakur haliyle oturmuş baş köşeye çekiyor da çekiyor. Biz dolaşmaya çıkıyoruz. O tek başına hemen ahbaplar ediniyor yan balkonda bir amcayla – teyze; teyze becerikli etli çiğ köfte yapmış eşine, nasıl şirinler Ahmet abiye gönderiyor bir tabak çiğ köfteden 70’lik amcanın canı çekmiş bir duble de Ahmet abiden ona ikram. Geldik hastasıyım çiğ köftenin nazlanıyor zor gücün alıyorum bir iki taneyi, iki duble rakımla nasıl güzel olmuş diyoruz teyzeye teşekkürün bini bir para. Hele o yaşlı amcanın ikram ettiğimiz bir duble rakıyı keyifli – keyifli  içişini unutmayacağım asla.

            O geceyi rahat uyuyarak geçiriyoruz, ama klima çalışmıyor rakı Ahmet abiyi sıkıyor. Bir Baygar’ın koynunda, bir Himmet’in, tuvalete gidip geliyor yatağı şaşırıyor uykum hafif her seferinde uyanıyorum arkadaşların koynuna giriyor 5 dakika sonra nevresim  yerde, Ahmet abi yerde. Tabi biz de gülmekten yerde.. Düştüğü yerden kafayı kaldırıyor bu gün mırıldanıp durduğu türkü   dilinde:  “Ben de ne olayım seni sevmezsem, adam olma el sözüne uyarsan” kimin türküsüyse halen merak ederim.  

            Döndük yandığım iyi mi oldu ne 20 gün yanıktan rapor.  Evde inziva ama rakıya devam!..

            Ahmet abi anlatmakla bitecek gibi değil onu yaşamak gerekir diye düşünüyorum. Bir hatıra olsun diye karaladım bu satırları bir nüsha da ona vereceğim. Bu aralar dizleri ağrıyor yaşlandı iyice ama mide sağlam içkiye devam, Allah başımızdan eksik etmesin onu uzun ömürler versin ve ben yine yazayım hatıraları…

14 -  10.00

Not: Bahsi geçen türkü Ali ERCAN’ınmış.