GELİN – KAYNANA.
21 Mart 2015, 21.49 A- A+
Eskiden kız gelin edilirken kız tarafı büyükleri şunu derlerdi “ Bu evden gelinlikle çıktın ancak kefen ile girersin” bunun ne kadar doğru olduğu tartışılır. Ancak bu şu demekti, “ kızım artık orası senin yeni evin orayla iyi geçinmeye bak. Kaynanana –kayınbabana saygı göster eşinin sözünden çıkma” demekti ve yapılan istatistiklere göre görücü usulü ile yapılan evlilikler, severek yapılan evliliklerden daha uzun ve daha mutlu şekilde yürütüldüğü anlaşılmıştır.
Eskiden kız gelin eden analar kızın arkasından ağlarlardı, şimdi ise tersine oldu. Erkek tarafı neredeyse oğlunu evlendirdi diye ağlayacak duruma geliyor. Her evde bir gelin görmek mümkündür, oğlunun değilse bile kardeşinin eşidir. Kızlar nişanlılık döneminde kaynananın gözüne girebilmek için yapmadıkları kalmıyor kendisini şirin göstermeye gayret ediyorlar. Ancak evlilik sonrası ne oluyorsa doksan derece değişime uğruyorlar. Kendi annelerinin o evden hiç çıkmamasını, kaynanasını ise eve gelmemesini istiyorlar. Kaynana ne dese onlar batıyor hale geliyor, oysaki annesi belki daha ağır konuşuyor kendisine ama o annesi diye ona su sesi kadar güzel geliyor nedense. Ama bu anneler hem kız anası, hemde erkek anası olduğunu unutuyorlar nedense.
İllerde bulunan Aile Mahkemelerinin sayısı gittikçe artar hale geldi, bu da şu demektir, boşanma davalarını hayli çok olduğudur. Gelin hele birde çalışan biriyse yani ekonomi bakımdan güçlüyse neredeyse erkek tarafı ile ilişkilerini kopartır hale geliyor. Kız anneleri ise kızlarını evlenmesini, ancak burnunun dibinden uzağa gitmelerini istiyor. Gelinini yaptığını çok görüyor, ama kendi kızının karşı tarafa yaptığını hoş ve haklı görmeye çalışıyor. Nedense dünya kuruldu kurulalı gelin – kaynana kavgası bitmedi bitmeyecek gibi. Hâlbuki o gelin yirmi küsür sene sonra kendisinin de kaynana olacağını aklına bile getirmiyor. Soracak olursan hep şunu derler “ Ben gelinlerin kötü olduğu zamanda gelin, kaynanalarım kötü olduğu zamanda kaynana oldum” derler.
Yani sorunun çözümü yine annelere düşüyor, onlar ne ekerlerse onu görürler eminim. Bu konuyu anlatan bir Çinli gelin hikâyesi var. Çinli gelin kaynanasını hiç sevmezmiş. Aktrın birine giderek kendisine bir zehir hazırlamasını istemiş, konuya da aktara anlatınca aktar da “ kızım bunu kaynananın yemeğine her gün azar azar koy, ona güler yüz göster tatlı söz söyle ki senden şüphelenmesin” der. Gelin elindeki şişeyle eve gelir kaynanasına “ anneciğim izin verirsen akşam yemeğini ben yapayım “ der. Bu güzel sesleniş annenin hoşuna gittiğinden tamam kızım der gelin yemeği hazırlar ve birkaç damla zehirden yemeğine damlatır kaynanaya verir. Kızın tatlı ve hoş sözler kaynananın hoşuna gittiğinden kaynanada gelinde tatlı sözler ile karşılık vermeye başlayınca gelin yaptığından pişman olarak aktara koşarak gidiyor ve “ Ben yaptığımdan çok pişmanın bana bunu panzehrini verir misin “ deyince aktar; sana verdiğim zaten zehir değil vitamindi, panzehir sizin dilinizde ne söylersen onu duyarsın. Güzel konuşunca güzel kelimeler duydun, demiş. Umarım herkes kendine pay çıkaracaktır. 21.03.2015
YORUMLAR
Yazıyı yanlış algıladığımı varsaymak istiyorum, zira benim anladığım şu ki; hataların temelinde gelinlerin davranışları var. Kayın valideler ( "kaynana" lafını oldum olası sevmemişimdir) sütten çıkmış ak kaşık mı oluyor bu durumda. Bir zamanlar kendilerinin de birilerinin gelini olduğunu unutmuşcasına ver yansın edenler - istisnaları tenzih ederim- , çalışan hele ki anne olmuş gelinlerden temizlik, hizmet yani fiziksel destek istenmesi bunu veren gelinden alası olmayınca, yapılmadığında ise" içtiği çayın bardağını bile kaldırmıyor" diyerek biri bin yapanlar, 1 hafta aranmadığında onu 1 ay gibi lanse eden değerli büyüklerimiz çok mu hatasız şu durumda. Genelleme yapmıyorum sizin gibi ve tek taraflı bakışı normal karşılamıyorum.
Çok yakın arkadaşımın evliliği kayın validesi sebebi ile son buldu, neden mi " çünkü maaşını kayın validesine vermek istemeyişi ve 3 aylık hamileyken merdivernler itilip bebeğini kaybetmesi idi. Peki buna ne dersiniz. Geçmişten gelen bir iç savaş gibi bir konu gelin- kayın valide konusu. Çevremde şahit olduğum eli sopalı büyükler var ve gelin namzetini evlatlarına hayat arkadaşı bir eş değil de evlerine gündelikçi, yemekçi, bulaşıkçı, önlerinde dönen hizmetli, torun yapsın -1, 2 sene çocuk olmayınca adını " kısır gelin " koyanlar - ona baksın büyütsün aman dizimizin dibinde dursun yaparsa en ala yapmadı mı eyvah eyvah diyen zihniyetteler. Acaba kaç gelin kayın valide dolduruşu ile eşinden şiddet görüyor. Çok uzağa değil güzel ülkemin güzel anadolusuna bakın, halen bu tarz şeyler oralarda güncel yaşamın bir parçası. Bu konuda batı bir tık daha ileride. Gelinler- kayın valideler daha geniş pencereden bakıyorlar en azından kendilerini dizginlemeyi öğrenmişler. Peki bu ekrandan bakıldığında size nasıl geliyor. Konu sadece gelinin yaptığı- yapmadığı- ilk adımın gelinin atıp - atmadığı- mı??? Hikaye hakkaten çok hoş ve okunası. Peki gelin neden aktara gitme ihtiyacı duydu? Bu kısmı neden sorgulanmıyor. Neden ilk adım gelinden geliyor? Neden büyük yapmıyor. Büyüklere saygı önceliklerimin de önünde. 21 senelik bir gelin olarak çok uzak değil kayın valide olacak olmam. Anne oğlunu, kadın eşini paylaşmak istemiyor aslında, işin özeti bu. Büyük hata, büyük yanılgı. Bence iş tamamiyle erkekte bitiyor, ne kayın valide de ne de eş te. Keşke bu tür şeyler yaşanmasa, ama ne yazık ki bu konu hayatın bir parçası halinde....
Sevgili kayın validemi "Gönül annemi" anmadan yorumumu sonlandırmak istemem. Teşekkürler ANNEM, bana el kızı demediğin için, kendimi yanında her zaman mutlu hissettim, kötü günlerimiz elbette oldu ama ilk eli uzatan sen olduğun için, bağrına bastığın ve tek oğluna beni eş olarak kabul ettiğin için, bana büyüklük yaptığın ve beni de büyüttüğün için Teşekkürler. Rabbim eksikliğini göstermesin.