gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Yüzünü aynalarda unutanlar...

10 Nisan 2015, 00.28
A- A+
           İnsan olma onuruna eren ezilirmiş, varsın ezilsin! peki o  yüce adalet ?  ya onu nasıl engelleyecek? Turfanda tebessüm atıp ,naylon bakışla mı?  Mazlumların cılız ''ah!''ları  zalimlerin gurur balonuna dokunan incecik iğne ucudur. Şişirilmiş  benlikler yeni filizlenen gerçeğin karşısında erimeye hazırdır. Kartopu uykular bir kıvılcım dokunuşuna bakar. Su gibi sakin ve uysal görünür masumiyet. Kendi yatağında sessizce akar. Ancak bir gün katılaşır da, zulmün kalın demirlerini bir çırpıda parçalar. Gafillerin kendilerini seyre daldıkları  aynalar cılız bir soruyla parçalara ayrılır. Yüzünü aynada unutanların yüzleri her an parçalanmaya hazırdır. Gerçeğin üstünü bakışının karaltısıyla örtenleri bir sancılı uyanış  bekler. İnsan'dan murat almak isteyenlerin kuyu dibine ittikleri vicdanları gün gelir ağlar. Kabuğunu kırar uykunun , filizlenir, dallanır budak salar.Buz üstünde yürüdüğünü unutursan, seni de bir soğuk duş bekler. Yastıkta unuttun kendini . Senin uykun incecik bir zar içinde . Ha yırtıldı ha yırtılacak . infilakı yaklaşmış nüveler gezdiriyorsun içininin içinde ... Küllendirdiğini sandığın ateşler alev alacak, lav olup kavrulacak uyuyan yamaçların .. İçinin dağları patladı patlayacak. Hala uyanmamaya mı direneceksin ? Yüzünü aynalarda unutup güzelliğin zarafet sarhoşluğundan uyanmayıp ...Yeni uykulara mı dalacaksın? Ey zifiri karanlık ey sessizlik ey derin rüyalardan uyanmayan zifiri ses, sessizliğini bozan ses karşında İşte ihtiyar yaşlı baban aynan duruyor karşında.... Yusuf rüyasına daldın uyandırmakta baban senin  karşında.Biliriz çoğumuz Hz .Yusuf'un hikayesini beni ilgilendiren şey bu kıssanın en kısa yanı ..Hz. Yusuf'un Mısıra sultan olduğunda Annesi ile Babasını Tahtı'na oturtmasıydı. Babamı tahtım yok oturtmaya belki ... Fakat yaşlı aciz bedenini okşayan ellerim, yüreğini okşayan güzel dilim var.   Ya bizleri ne bekliyor ömür denilen değirmen taşına düşmekte olan buğdaylar misali o sırada , bizleri neler bekliyor? Görüyorum çoğu zaman anne va babaları arabaların arkasında , ya evladını ya eşini ön koltukta taşıyanlar ....üzülüyorum Yusuf 'a talip olamamışız diye..

                                                                                                        1zifirises.

YORUMLAR

10 Nisan 2015, 13.31

Yusuf soylu anne ve babalara Yusuf soylu evlatların yüzü yakışıyor aynalarda. Emek verip büyüttükleri evlatlarının aslında onların en büyük imtihanları olduklarını da fark ediyorlar zamanla. Alim'den zalim, zalim'den alim olacağı bir zamanda yaşıyoruz artık.

Evlatlarını ahlaken sağlıklı ve onurlu bireyler olarak yetiştirenlerin - işte ağacımın meyvesi ne tatlıdır.. dedirtmek - ne şerefli bir hazinedir.. Yusuf'un Mısır'ında tahtlarımız, mülkümüz yok ama ebeveynlerimizi gönül tahtlarımızda - en baş köşede - oturtmak yakışır bizlere inşallah.

Değil midir zaten en kıymetli taht - gönül tahtı?

İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: "Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et." (isra, 24) 

12 Nisan 2015, 02.32

Her yüzün bir hikayesi vardır
İçinden yalnızlıklar, kırılmalar acılar geçen.
Hep hatırlanacak olan gizli bir tarih gibidir insan yüzleri
Uykusuz bir gecenin sıkıntılı sabahını eleverir kimi zaman
Kimi zaman yoksulluğun ağır sesini duyurur çökmüş
avurtlarda.
Kimi zaman durgun nehir gibidir, mütevekkil ve onurlu.
Yüzler geçmişin ta kendisidir.
Buğday başağının, çıplak güneşin, yangın yerinin
cümle kederin işaretlerini eleverir.

Gözler yüzün kapısıdır.
Kadere ve geleceğe o kapıdan girilir.
Her yüzün hikayesi, her hikayenin her şeyi görmüş
gözleri vardır.
Her çizgi bir gönül yıkılmasının hesabını tutar.
Hesabı kabarık, gönlü yıkık olanların kırış kırış çizgiler
dolanır durur yüzlerinde.
Bir çizgi, belki yele verilmiş bir oğulun hatırasıdır.
Bir çizgi, belki bir baskının bir gurbet fırtınasının kalanıdır.
Seferberliğin aynaya vuran suretidir.
Ya da bir çizgi, mapusane mektubundan arta kalan yekundur.
En derin çizgiler karşılıksız ya da yarım kalmış sevdaların onurunadır.

İnsan sevincini yüzüyle gösterir. Korkusunu da.
Yüzüyle döner sırtını hesaplara, yüzüyle dik durur, onurunu yüzünde taşır.
Her insan kendine mahsus yüzüyle doğar.
Sonra her bir yenilgide, her bir kaybedişde, her bir hatada
yeni bir yüz arar kendine.
Çok yüzlü olanlar, ilk yüzünü unutanlardır.
Yüzlerini unutanların geçmişleri yoktur.
Hergün yeniden denerler kazanmayı, hep kaybederek.

Rakamların, hesapların, çizelgelerin, istatistiklerin,
değerlendirmelerin, toplamların, kesirlerin, yüzdelerin,
grafiklerin, şemaların yüzü yoktur.
Yüzü olanın gönlü vardır.
Rakamlar ve çizelgeler saklanabilir.
Acılar, yalnızlıklar ve sevdalar yüzünde durur insanın.

İnsan yüzüyle savaşır.
Yan yana omuz omuza ve yüz yüze yaşar kazanmak için.
Bazen kaybederken de yüzler açıktır.
Tertemiz bir alındır şerefiyle kaybedenin kazandığı.
Beyaz kefen içinde, beyaz bir yüzle girer kara toprağın böğrüne.
İnsan kapıları ve sınavları yüzüyle geçebilir.

Her ayrılığın, her gurbetin, her hüznün ardından geriye kırık
bir insan fotoğrafı kalır.
Bilinmez yokuşlar, anlaşılmaz depremler, yakası açılmadık
tutkular oynar o zaman o fotoğrafın kendine mahsus
yüzünde.
Sanki bir şeyler olacak, sanki fotoğraflar ortalarından
yırtılacak, sanki herkesin yüzü birbirine karışacaktır.
Sanki yağmur yağacak, sanki toprak doyacak, sanki insan
kurtulacaktır.
Ama birleştirilir fotoğraflar,
Herkesin yüzü aslına döner ve herkes yeniden kendine ait olur.
Her insanın macerası kendi yüzünde yazılı ve asılı kalır.
İnsan yaşlanır ve yüzler eskir.
Geriye kalan bir hesaptır.
Sonra yüzler silinir her şey birbirinin aynı olur, geri dönüş
yoktur, bu sondur.
Artık orada sadece korku yoktur.(İbrahim Sadri) Tşkl.

12 Nisan 2015, 07.02
emeğinize ve yüreğinize sağlık
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın