gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Gülümseme

03 Ağustos 2015, 02.21
A- A+
Yırtığın moda , yamanın ayıp olmadığı , esnafın fakir fukara değilde orta direk kabul edildiği , evlerin içlerindeki eşyaların pahalı değil değerli olduğu , herkesin yüksünmeden ve beklentisizlikle birbirine yardım ettiği zamanlara denk düşen bir hikaye bu ....

- Yahu hayırdır , şemsiye yok muydu birader sırıl sıklam , lan olum zatüriye olacaksın ,
- Zatüriye mi Allah belanı versin Ramazan zatürre lan o 
- Heee düzelt beni düzelt gerzek aksırıp tıksırırken çorba diye geberdiğinde  konuşcam senle...
- Ya bırak şimdi bana bir sinema müdürü lazım , senin şu Grandhause da yakup vardı 
- Yer gösterici 
- He o işte 
- Eeee sana müdür lazımdı hani 
- Uzat Ramazan , sündür a.................
- Lan küfür etme , anladık napıcan sen şindi müdürü
- Evlenme teklifi için lazım 
- Müdür , evlenmek için mi lazım olum sen ne diyon la
- Müdür değil sinema evlilik teklifi için lazım , sana laf anlatmak , deve eğitmekle eş değer . Sen müdürün telini bul bana ver ve lütfen düşünme , zira sana hiç yakışmıyor 
- Lan gir içeri üstünü başını değiş , gebercen soğukta evlenecekmiş o kız bu halini görse kendini Allah'a adayıp erkeğe tövbe eder .bi de beni beğenmiyor hayvan eti yemiş ....

Sen bu serüvenin başlangıcını bilseydin bilseydin ki Ramazan a bile katlandım gülümsemen için 
Herhalde başka olurdu herşey.....

- Sinema müdürü : Buyrun yakup bişeyler söyledi ama sanırım sinemayı kullanmak istiyormuşsunuz
- Evet , Halil bey Bir fragman hazırlanacak size vereceğim resim ve yazılı bir metinden ve bunun bizim seçtiğimiz film seansından hemen önceki reklam fragmanı şeklinde perdeye yansımasını istiyorum .
- İçeriği ne olacak 
- Evlilik teklifi hazırlığı 
- ( gülümseyerek ) Ya güzel fikirmiş 
- Ama başka taleplerim de olacak zaten zor kısmı o
- Ne tür talepler
- Yedinci sıranın dokuz ve on numaralı koltukları  rezerve edilecek , dokuz numaralı koltuğun üzerine özel bir spot yerleştirilecek ve sinemanın aydınlatma sisteminden bağımsız çalışmalı sadece onu aydınlatmalı 
- Nereye varacak merak ediyorum 
- Şöyle olacak : Fragman girecek , perdede kendisini görecek önce , sade bir portre fotosu olarak daha sonra birlikte çekildiğimiz fotolar olacak ekranda , son olarak da photoshopla gelinlik giydirilmiş halini resmedeceğiz perde de ama bu en son olacak zira kabul etmeme olasılığı var :)
- Yok canııımm o kadar insanın içinde nezaketen de olsa kabul eder her halde :)
- Göreceğiz . 
- Yazılı metin nedir ?
- Şöyle yazacak :

''  Hani tomurcuk , çiçeğe dönerken , yani tam o patlama anında , hiç ses çıkarmaz ya
İşte çıkarsaydı , senin gülerken çıkardığın sesi çıkarırdı...
Vaktiyle gördüğüm düşün ,
Tam karşılığısın düşün....
İçerisine düştüğüm , düşün gerçek olmasını istiyorum.
Ben gülmeyi yeniden seninle yeniden öğrenmek istiyorum .
Yolumuz yönümüz hanemiz bir olsun istiyorum .
BENİMLE EVLENİR MİSİN ?
- Peki güzel de neden yedinci sıranın dokuzuncu ve onuncu koltuğu ?
- Doğum günü Yedi temmuz .
- :) Bütceniz ne kadar ? Çünkü bu pahalı bir iş
- İşte yardımcı olacağınız ana konu da bu :)
- 1000 TL 
- Ne ? Benim maaşım 419 lira 
- Yani ?
- Yani 300 Lira verebilirim 
- 600 TL yaparım iki taksit yok yaa üç taksitte ödersin . Anlaştık mı  ?
- Tamam anlaştık . :) İki haftamız var fotoğraflar çarşamba elinizde olacak ,
- Hangi film tarih ne ? 
- The bachelor Saat 19:00 seansı.
- Peki oldu bil . Hadi hayırlı olsun :)
-He Halil bey daha senin bildiğini sevgilim bile bilmiyor , kıymetini bil :)

Herşey harika oldu biliyor musunuz....... İlk resmi perde de gördüğünde yüz ifadesini görmeliydiniz.  
Asıl bombam başkaydı ama yüzüğü annesi getirmişti spot yandı ayağa kalkmıştı spot yandığında gülüyor ağlıyor çığlık atıyordu , - babam ki babamı ikna etmek Ramazanı ikna etmekten daha zordu :) - salona girdi tüm ışıklar yandı . Elinde yüzük kutusu yüzüklerimizi orada babam taktı 14 ayar sade şeylerdi ama dedim ya başta , pahalı değil , değerlilerdi işte .
yüz on tane tanımadığımız dostumuz vardı bizi alkışlayan ıslık çalan , sevgilisine bende istiyorum diyen kızlar vardı , film arasında tanıştık çoğuyla komikti çok güzeldi ....

Zaman herşeyin ilacı diyen kim bilmiyorum ama katılmıyorum 
Zaman bence hastalığın ta kendisi. Üstelik ne panzehiri var ne de bilindik çaresi.....

YORUMLAR

03 Ağustos 2015, 16.04
harika fazla söze gerek yok
03 Ağustos 2015, 19.13
Eğer ki bu   özgün bir  düşünceyse, ve  de yapılmışsa  harika    bir şey  bu  derim.. Yazının   başındaki   konuşmayı  okurken  hafiften  burun kıvırır  gibi oldum   ama,   devamı çok  güzeldi..  Onun  için  hepsi  güzel..  Valla..
03 Ağustos 2015, 23.17
Gerçi burada tarih hatası yapmışım doğum günü dokuz temmuz aklım frilm gösterim tarihine gitmiş ama kusur neticede kabahat değil :) 
Çok teşekkür ederim :)

03 Ağustos 2015, 23.22

       :) Güzelmiş... Ramazan'la diyalog süper. "Düşünme, zira sana yakışmıyor" :) Eğlenceli yazı, evlilik teklifi de yaratıcı vallahi hakkınızı yememek lazım. Sonu biraz hüzünle bitmiş yazının ama hayat da pek eğlenceli bir şey değil zaten. Güzel anıları ve onları yaşatanları hep iyi anmak gerek diye düşünüyorum ben.
05 Ağustos 2015, 01.33
Anlatılan hikayenin özlenen anlara (80 ler 90 lar) denk düştüğüne eminsiniz? lakin seküler
zihniyetin,durmaksızın pompalanan popüler kültürün tahakküm ettiği anlara denk gelmiş...
su altında evlilik,stadyumda döviz açarak ilanı aşk,tv showlarında mikrofonu kapınca dünya
alem duysun tadında bizniz şovları...sizin sözünü ettiğiniz anlarda mahallenin ufaklığını bu işler
için küçük notlarla aracılık ederdi belki, bu ise 2023 hedeflerini şimdiden tutturmuş bir hikaye...
durmak yok yola devam..
06 Ağustos 2015, 07.32
Böyle teklif türleri ilişkinin ileri safhalarında karşı tarafı daha uçuk beklentilere muhtaç bırakır. İlginç kalmaya bağımlı hale getirir. Belki sen ileride böyle ilginç fikirler üretmekten bıkacaksın. O zaman ne olacak? Daha heyecanlı bir hayatın yüzeyinden yavaş yavaş dibe batan partner bir can simidi arayacak. Etrafta kim daha abartılı ilk buluşma veya ilk apartman merdiveninden çıkma gününü kutluyorsa o ona daha cazip gelecek. Bunları senin için söylemiyorum. Türkiye'nin şimdilerdeki ileriye dönük olarak hızla dönüşen genel geçer hali için diyorum. Abartılı yaşamak kısa vadede kahvemsi bir afyondur. Her zaman ölçülü ilgi göstermek, ilişkideki merak beklentisinin, istikrarın normal karşılanmasına tahammül etme gereğini sonuçlar. Sıra dışı olmaya çalışmak ile hali hazırda zaten sıra dışı olan arasında çok büyük fark vardır. Ve bu farklar olmaya çalışanın gözünde zamanla büyür çekilmez hal alır. İnsanlar şimdilerde böyle sıra dışı planlamalar ile birbirlerini borçlandırıyorlar. ''Ben onu çok ilginç bir şekilde sevindiriyorken, o bana elinde bir tane gravat ile gelip kuru kuruya doğum günümü kutluyor, ama bu da çok bencilce'' deme noktasına gelinebiliyor. Her an diken üstünde olma durumu. Acaba uçakta mı, yoksa uzay aracında mı, yoksa deniz altında mı ilk yaş pasta yeme günümüzü kutlasak gibi işkenceye dönüşen ilgi faizi diye adlandırdığım bu geri ödemeler insanları zamanla bıktırıyor. Bir bardak çayı uşak kostümü ile servis etmen senden beklenirse buna karşı çıkarsın. Karşında kim varsa o da buna karşı çıkar. Ama bir gün geliyor bir de bakıyorsun ki kendini karşılıklı hizmet vermeye dönüşen bir beraberliğin içerisinde buluyorsun. Kendini yok ediyorsun. Kendine ayırman gereken bir zamana hakkın olmadığı fikrine kapılıyorsun ki, bunun adına sıra dışılık yolundaki kölelik diyorum. Kendisini yeni fikirler bulmak zorunda hisseden, her an nöbette tedirgin yaşayan insanlar artık her yerdeler. 

Burada aslolan o sinemadaki insanları kıskandırmak mıdır? Veya o sinemadaki insanların senin yüzünden birbirlerinden bu tip davranışların beklentisine girmek istemelerine rağmen bunu başaramayacak benlikte olmaları yüzünden kavga etmelerini mi sağlamaktır. Nedir bu? Mesela ben orada olsaydım o tekliften beni haberdar etmeyen, dolayısıyla beni size mecburi seyirci kılan o sinema müdürüne şunu derdim: ''Neyim ben, sabah programlarına otobüsle dağıtımı yapılan maaşlı seyirciyi miyim? Ben bu sinemanın zamanınında ve mekanındaki içeriğinin değişiklikten haberdar edilmemesi gereken bir figüran mıyım? Haber verilmesi halinde bu şamatanın tacizinde olmama hakkımı kullanmamı neden gözardı ettin?'' diye sorular sorardım. Olay şu mu? Herkes mutluysa sende mutlu olacaksın mı? Benim orada zamanımı işgal ettiğini bir an için bile düşünemez misin? Senin partnerinle arandaki Amerikan cinsi medeni cesaretine bana ne deme hakkımı görmezden gelmene sebep nedir? 

Demek istediğim her sinckers yiyen, insanların ne düşündüğünü umursamazsa bunun sonu nereye varacak? Herkes her an birilerinin ondan izin almaksızın dayattığı ruhsal işgale amade mi olacak? Zoraki tanıklık yaptırmak bence demokrat bir davranış değil. Bu yorumun tümünü kesinlikle senin için yazmadım. Herkesin heveslenerek balıklama atladığı ve ileride insanların ilgisizlik bunalımına sürüklendiklerini iyi bildiğim bir konuydu rast geldi. 
08 Ağustos 2015, 23.24
Oh oh oh  Arkadaşım ne paralamışsın kendini , breh breh psikolojik açılımdan sözüm ona genel ilişkiler betimlemesine ve yetinmeyerek ne olacak halimize kadar sürüklemişsin .....
Eh madem hak benim o vakit post ta benim :
 Burada amaç farklı birşeyler yapmak falan değildi. Hakettiğimi düşündüğüm bir evlilik teklifiydi , zira bu karşımdakini onore etmekten çok ömrümde bir defa olacağını düşündüğüm bir anı şahitlendirmek , unutulmaz kılmak ve keyifli hale getirmekti. 
Bu denli tepkiyi hakedecek bir davranış değildi zira kimseyi içinde bulunduğundan daha da sıkıntılı hale getiren bir durum da oluşmadı yani Bir reklam fragmanı izleyeceklerdi bizi izlediler .
Düşündüğün gibi farklı olma çabasıydı falandı ve hatta filandı değil yani . Bu arada sosyal analiz yapmamanı öneririm zira pek başarılı olduğun söylenemez en azından üslubun buna yeterli değil.
Daha da açayım , İlişkinin her gününü farklı yaşama beklentisi içerisinde olan birini ben tanımadım , yer yüzüne senin yukarıdaki tanımına uyan biri var mı inan bilmiyorum ama bildiğim birşey var : Özel anlar ihtimam gerektirir. Bu benim için bir kıstas elbette yoksa ortalama bir adam olmayı inan senden daha çok isterdim zira basit güvenlidir ama bu öğrenilebilen ve tercih edilebilen birşey değil , o cevher ya vardır , ya yoktur. 
Yani o kadar kendini paralama sevgili dostum ben senin düz adam düz kadın hayalini inan çok iyi anlıyorum ama o kadınlarla ve o adamlarla hiç geçinemedim ömrümce ve ülkem insanı profilinden çok şey beklemeyerek yaşıyor ama kendi potansiyelimi de çürütmüyorum .
Tavsiye :
''Günün en karanlık zamanında uyumak yerine dostlarla kol kola olunmalı , inan bana hiçbir şey olmasa bile sabah oluyor ''
Ruhuna iyi gelecektir , eminim.


11 Ağustos 2015, 03.11
Senin arkadaşın değilim, bu 1.
Dostun değilim, bu 2.
Sevgili dostun değilim, bu 3.
Samimiyetsiz samimiyet sömüründe hızlı münasebet tuzağına düşecek bir melankolik değilim, bu 4.
Pazartesi gelemeyen İyi niyetinin habercisi pazardan gelen kötü niyetinden belli, bu 5.
Ben yorumumda senin üzerinden kültürü eleştirdiğimi açık seçik söylememe rağmen, ısrarla üzerine alarak kendini merkeze oturtmanı demokratik hakkıma saldırarak kamufle etmen gerçekçi değil, bu 6.
Üslup demişsin ki bu tespit senin için gerçekten talihsizlik olmuş. Zira yorumundaki cümlene başlarken yazdığın tommiks ağzından kahkaha nidalarına kıyasla üslubumun daha üstün olduğunu savunursam eğer, bu hem sana, hemde Yavuz Bülent Bakiler gibi üstatlara büyük saygısızlık olacaktır. Üslubumun kime göre yetersiz olduğu konusunda şu anda çaresizim!!, bu 7. 
Evet kendimi paralarım. Bir mekanda istemediğim bir sürprize ortak olmam benden istenirse kendimi paralarım. Özel anlara duracell pilli eküri atı olmam istenirse bunun adına da snickers barbarlığı derim, bu 8.
Özel anlarına gösterdiğin ihtimama, sevgilini onurlandırma isteğine alkış veya ıslık amigoluğu yapmak istemeyeşimi ucube varlık olarak sınıflandırmışsın ki, bu senin içinde olan bilinç dışı kabalığının en iyi niyetli eylemle dışa vurumudur. Bunda senin hiçbir suçun yok. Fakat suçun, bencilliğe alıştırılmış olmandır, bu 9.
Bir an için senin var sayımına uyarak dünyadan bende bir tane olduğunu düşünelim. Ve o bir tane insan sinemada sana tepki versin. Peki o zaman ne yapacaksın? Çoğunluk azınlığa tahakküm eder mantığını devreye sokup, beni orada tıpkı burada yaptığın gibi öteki mi yapmaya çalışacaksın; yoksa orada sosyal haklarımı savunduğum için en azından bir özür dilemeyi başarabilecek misin?, bu 10. 
Oradaki o şamatadan kaç kişinin nefret edebilme ihtimalini, ve buna senin yorumundaki ''ille de şamatama katılacaksın, alkışlamasan bile suratını asla asamazsın, itiraz kabul etmiyorum'' mantığın ile kitle toplum baskısı yüzünden cesaret edememe ihtimalini hiç düşündün mü? Bunu düşün bence. Her insanın sana karşı cömert olmak istememe hakkı da olabileceğini bir düşün bence, bu 11.
Ben kafa yorarım, hemde dibine kadar kafa yorarım. Aklım erdiğince topluma zerk edilen, köklerimizle hiç alakası olmayan kültürler için her zaman kendimi paralamaktan gocunmam. Azalmam, bilakis kendimce artarım. Sen benim gayretimin benden ne azalttığına kafa yorma bence. Sen normalmiş gibi görünen bu olaydan neler çıkarttığıma kafa yor. Kazanamazsan bile, kaybetmezsin, bu 12. 
Tavsiyene gelince; hangi günümün, hangi yılımın karanlık olacağına, kimleri dost edineceğime özgür irademle sadece ben karar veririm. Ama bunu bir stadyumun ortasına atlayıp final maçını bölerek yapmam. Dostlarımı üçüncü şahısları taciz ederek özel kılmam. Herkesin her an başkalaşım gösterme potansiyeli olan ruh haline saygı göstermek zorundayım. Ebru sanatını denemelisin. Yeteneğin var ki tavsiye ediyorum. Bu da 9 katrilyon'uncu gibi bir madde olsun. 
11 Ağustos 2015, 11.16

         İnsanların sevinçlerini paylaşamayanlar, acılarını hiç paylaşamazlar. Piyasa işi evlilik tekliflerini vs. eleştirmek ayrı konu, 2 dakika bile olsa iki insanın mutluluğuna şahit olmaya tahammül edememek apayrı bir konu. Ki çık git yani, zorla salonda tutan mı var?? Bu tür şeyler kahramanlarını mutlu eder, şahit olanların yüzünde de tebessüm oluşturur. Yani öyle olmalı... İnsanın sevdiğini mutlu etmek istemesinden doğal ne olabilir??? Böyle saçmasapanlık görmedim. Nesiniz birader, tahta filan mı?
11 Ağustos 2015, 14.39
Ya artık bu kadar inatla anlamak istememeye hiçbir şey demeyeceğim bu blogta. Soru şu: Türkiye NATO'dan çıkmalı mı çıkmamalı mı?
12 Ağustos 2015, 01.59
Hakikaten haklısın sen ne sevgili ne dost ne arkadaş olabilecek birisin , sosyal hakkımı savunuyorum diyip benim bencilliğime dayandırarak bu savunmayı yapmak seni bencil mi hümanist mi yapıyor bunu merak ediyorum , sana tahammül edilemiyor olmasının temel sebebi ne biliyor musun ? eleştrilerinin hiç birinde ki katrilyon maddelemişsin , zerre sevgi yok .
Yalnız olmana şaşmıyorum , yalnız olduğumu nerden çıkardın diyecek bir milyon maddede ona sayacaksın şimdi ama net ifade edeyim : Birinin yalnız olmaması sevebilme yetisiyle ve hoşgörüyle doğru orantılıdır. Ben senin kültür seviyeni merak etmiyorum ama belli ki eğitimlisin maalesef ! , burada ki asıl soru şu : Nato'ya neden gerek var ? Cevabı da net senin gibiler yüzünden !
12 Ağustos 2015, 13.35


Ve bir kere daha yazılan şeyler değerini yitirir ve itina ile susulur...

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın