Hırsız (1)
24 Kasım 2015, 20.38 A- A+
Yine işimin başımdan aşkın olduğu sıradan bir gün. Size göre pek sevilmeyen bir işle uğraşıyorum ama buna mecburum. Sonuçta kimse sonsuza dek yaşayamaz. Sürekli dünyayı gezip durdum, şimdiki durağım da Ankara'da bir hastanenin yeni doğan ünitesi. Belki yoğun bakımdan da bizimle gelecek olan insanlar olabilir. Yeni doğan ünitesi dedim diye suratınızı ekşitmeyin öyle, aslında siz üzülüyor olsanız da dünyanın pisliğine bulaşmamış çocukların rengarenk bahçelerde koşuşturmasını izlemek bana büyük zevk veriyor.
İnsanlardan uzak durmayı kendime prensip edindim, işimi bitirip gitmek daha cazip geliyor. Ama arada istisnalar olabiliyor tabi... Yeni doğan ünitesinden zamanından çok önce doğan bir bebeği almaya geldim. Bir sürü bebek vardı içerde. Dikkatimi yalnızca birisi çekti, gözleri tek açık olan oydu. Bulutların arkasında kalmış güneşin renginde, gri mi sarı mı kestiremediğim muazzam gözleri var.Saçları gür ve çöl kumu renginde, dudakları sanki söylemek istediği çok şey var gibi sürekli kıpırdıyor. Kalbinin tatlı atışını duyabiliyorum, büyüdüğünde bu kalbin içindeki sevginin gözlerine yansımasıyla kalp hırsızı olacağına bahse girerim. Adı henüz konmamış ama öğrenmek için tekrar geleceğim. İnanır mısınız çok nadiren bu kadar etkilenirim. Şimdi kim bilir nereye gitmem gerekecek. Bu aralar Ortadoğu'dayım ve çoğunlukla çocukların ruhlarını taşımak zorunda kalıyorum, bu bana bile çok ağır geliyor.
İnsanlık tarihi boyunca tüm savaşlara katıldım. İşimin büyük kısmını kötüler için yapıyorum zaten. Hiçbirinizin görmeye tahammül edemeyeceği şeylere tanık oldum. Senin işin bu dediğinizi duyar gibiyim, evet işim bu bunu inkar etmiyorum ama benim bile zorlandığım anlar vardı emin olabilirsiniz. Çoğu insan çaresizlikten beni gördüğünde gülümser, bu anlara her zaman hayran kalmışımdır. Kurtulmuşluğun ruhlarına verdiği hafiflikte benim işimi kolaylaştırır. Yine çok konuştum sanırım. Bugünkü işlerimi tamamlamam gerek sonra güzel gözlüyü ziyaret etmeye vakit bulmalıyım. Benim kadar merak ettiğinizi hissedebiliyorum. Zamanınız geldiğinde tekrar görüşmek dileğiyle...
İnsanlardan uzak durmayı kendime prensip edindim, işimi bitirip gitmek daha cazip geliyor. Ama arada istisnalar olabiliyor tabi... Yeni doğan ünitesinden zamanından çok önce doğan bir bebeği almaya geldim. Bir sürü bebek vardı içerde. Dikkatimi yalnızca birisi çekti, gözleri tek açık olan oydu. Bulutların arkasında kalmış güneşin renginde, gri mi sarı mı kestiremediğim muazzam gözleri var.Saçları gür ve çöl kumu renginde, dudakları sanki söylemek istediği çok şey var gibi sürekli kıpırdıyor. Kalbinin tatlı atışını duyabiliyorum, büyüdüğünde bu kalbin içindeki sevginin gözlerine yansımasıyla kalp hırsızı olacağına bahse girerim. Adı henüz konmamış ama öğrenmek için tekrar geleceğim. İnanır mısınız çok nadiren bu kadar etkilenirim. Şimdi kim bilir nereye gitmem gerekecek. Bu aralar Ortadoğu'dayım ve çoğunlukla çocukların ruhlarını taşımak zorunda kalıyorum, bu bana bile çok ağır geliyor.
İnsanlık tarihi boyunca tüm savaşlara katıldım. İşimin büyük kısmını kötüler için yapıyorum zaten. Hiçbirinizin görmeye tahammül edemeyeceği şeylere tanık oldum. Senin işin bu dediğinizi duyar gibiyim, evet işim bu bunu inkar etmiyorum ama benim bile zorlandığım anlar vardı emin olabilirsiniz. Çoğu insan çaresizlikten beni gördüğünde gülümser, bu anlara her zaman hayran kalmışımdır. Kurtulmuşluğun ruhlarına verdiği hafiflikte benim işimi kolaylaştırır. Yine çok konuştum sanırım. Bugünkü işlerimi tamamlamam gerek sonra güzel gözlüyü ziyaret etmeye vakit bulmalıyım. Benim kadar merak ettiğinizi hissedebiliyorum. Zamanınız geldiğinde tekrar görüşmek dileğiyle...
YORUMLAR
kalkyerineyat : ufak çaplı hayal kırıklığına uğratmak istemem ama öyküyü Azrail'in dilinden yazmaya çalıştım :) Sizin yeni doğan maceranız çok güzelmiş, paylaştığınız için ayrıca teşekkür ederim. :)
Saygılar.