BAŞIMIN BELASI...
29 Kasım 2015, 12.28 A- A+Cümlelerim var söylemek istediğim,içimde coşanları dizginleyemediğim,O cümleleri seninle bezeyen,her birinde ''sen'' olan paragraflarım,''sen'' kokan başlıklarım var.Anlatmak istediğim ama anlatamadığım hikayelerim var sana dair,senli saatlerim var akrep ve yelkovana bir dargın-bir barışık.Kızgınlıklarım var içimin en derinliklerinde,konuşamadığım,sustuklarım.İçimde seninle beraber büyüttüğüm sevimli bir çocuk var bütün kızgınlıklarıma rağmen sen konu olduğunda tebessümü borç bilen.Yüreğim var,böyle sevmesini seninle öğrenen,bilmediği bir şehirde yolunu kaybetmiş gibi sağa-sola savrulan,seninle atan bir yürek.Bir acım var yine içinde ''sen'' olan,sen gittiğin için yara-bere içinde kanayan ve her seferinde yarası kabuk olan bir dizim var,O kanı içine hapsetmiş,kangren olmuş çaresizliğim var seni her düşündüğünde.Düşünürken Düş Bahçesi mükemelliğinde bütün kusurlarını örten bir koruma dürtüm var ve bazen isyanı dibine kadar yaşayan,canavarlaşan,şuurunu kaybeden tanıyamadığım başka bir ''ben'' var bütün ''sen'' lere inat.
Kabulleniş-direnmekten aciz bir Beden ve o Beden'e ölene dek mahkum ''illede sen'' diyen bir Ruh var yaşamak zorunda olduğum.Şarkılarım var her defasında seni hatırlatan,koşa koşa kapatmak istediğim,duymaya dayanamadığım ve sokağa her çıktığımda senin yüzüne benzer,benimle alay eden silüetler var.Bunca ''sen'' li anlara rağmen sadece bana yasak bir ''sen'' var Dünya denen dipsiz kuyunun içinde.Bir tek lazım olanın ''sen'' olduğunu bilmeme rağmen bir tek olmayanın ''sen'' olduğunu görünce kahrolan sağlam bir paradoksum var.''Git'' denmesine karşın arsızlığın son noktasında ''kalmak istiyorum'' çığlıkları atan yeni bir ''ben'' var senin bile farkına varmadan yarattığın.Bir şehir var sadece ikimizin bildiği,ikimizin inşa ettiği ve o şehirden gitmek zorunda olduğunu bilen en acılısından bir Adam var,şehri sana bırakırken dik duruş naraları atmayan,tüm zaaflarını önüne seren.Ağlaya ağlaya giden yaralı bir Gönül var tanımakta ve taşımakta zorlandığım,sana ''el salla artık'' ''bir daha bakma n'olur'' diye yalvaran,unutmasada seni unutmuş numarası yapmaya hazır yalancı ve ''Baş Belası'' bir Gönül...
Haydi artık gidelim bu kapıdan,Işık söndü ayaz bastı Gönlü'm,Tanıyanlar ''Nerden'' diye sormadan,Terkedelim sokağını Gönlü'm....Başımın Belası....
YORUMLAR
Okurken keyf aldığım , Bloğa ayrı renk katan yazılarınla Seni tekrar görmek çok güzel ......
Emeğine Gönlüne sağlık ..... Sağlıcakla Kal ....Dost
..........
Okudum, şarkıyı da dinledim, üzerine bir de "Kaybedenler Kulübü" denk geldi mi sana, bilmem kaçıncı kez izlediğim...
"Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?" diyordu adam.
Ve film, "Hepinize iyi geceler diliyoruz... Tabii böyle bir şey mümkünse..." diye bitti yine. Sanırım mümkün değil bu gece de...
En iyisi susmaktır bazen paya düşen.
Sevgiler güzel gönüllü can.
AYRILIK SEVDAYA DAHİL
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygınEn görkemli saatinde yıldız alacasınınGizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kaderUzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın...
TEŞEKÜRLER ARKADAŞIM
BLOGLARA TEKRAR HOŞGELDİN İYEBİLİRMİYİZ :)
Yalnızlık Ömür Boyu, evet şahane bir şarkı canım ve filme çok yakışmış.
Kaybedenler Kulübü, dediğim gibi sayısını hatırlamadığım kadar izlediğim -eminim daha çok kez daha izleyeceğim- her defasında ilk kez izliyormuşum hissini veren bir film. Bu ara sık denk geliyorum.:) Dün gece yine vardı kanalın birinde ve ben yine ilk kez ilgisiyle izledim.
Yalnızlık Ömür boyu, bence de en güzeliydi ama filmin diğer şarkıları da çok iyi oturmuş. Dilek Taşı, hele hele de -The Moody Blues yorumuyla- Melancholy Man nefis.
Hazır şarkılardan söz etmişken, beni ağır etkileyen satırlarına karşı Şebnem Ferah'a bir selam çakalım istedim: Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen. Tabii gerekli nefes kaldıysa...