Gündüz Uyanınca Pişman Olmalık Bir Yazı (?)
12 Ocak 2016, 05.26 A- A+Bambaşka bir fikir ve bambaşka bir niyetle çıkıyorum yazı yolculuğuna, sonra çok alakasız bir durakta buluyorum kendimi. Öyle bir seçmeli ki insan kelimeleri o an içinde yanan ateşi, su olup söndürmeli.. Bende bu işler hiç de istediğim gibi ilerlemiyor niyeyse. Saat 03.15’te yazmaya başladığım yazımda yalnızlığı konu aldım ve aslında görüldüğü gibi korkunç olmadığını, çok güzel ve huzurlu taraflarının da olabileceğini aktarıyordum ki kafamı bir kaldırdım saat 04.22..
Ve ben yazının gelişme kısmına yalnızlıkla ilgili: ‘’Acaba şımarıklık mı ediyorum, aslında arkamda sevdiklerimin olduğunu bildiğim için mi seviyorum yalnızlığı ? Veya sevdiğimi mi zannediyorum ? Sanırım ben gerçekçi değilim’’ diye alakasız bir paragraf eklemiş olduğumu fark ettim. Noktayı da gözyaşları içinde ‘’Yalnızlığın, karanlıkların, kanatırcasına saplandığı ruhumu iyileştirmeye çalışıyorum’’ diye koymuşum. Şu trajikomik durumumu falan filmdeki akıl sağlığı yerinde olmayan falankes karakterin, sevgilisine fasulye-pilav yapmayı planlayarak girdiği mutfaktan iki tencere bulgurla çıkması durumuna fena halde dumur olup kalarak benzettim.
Şu 1 yıldır yaşadığım zihinsel ve ruhsal yorgunluk beni iyice gömdü geçti. Utanmasam dışarı çıkınca kaybolmayayım diye elime/koluma dövmeyle ev adresimi bastıracağım.
Yani yazı yazmayı seviyoruz dedik, ağladık kaleme deftere sarıldık, müziği açtık ne ambiyanslar yarattık, yağmur yağdı gaza geldik, rüzgar esti transa geçtik, sonunda da hızımızı alamadık edebiyat okuyalım dedik. Yanlış mı ettik ? Bence yanlış ettik. Çünkü edebiyatı öğrenmek için çalıştıkça edebiyattan geçtik. Ünsüz benzeşmesi, ünlü uyumu, ünlü daralması efendim ünlü tribi derken yazı yazmayı unuttuk. Ruhsal dengemiz zaten kendini gezegenin tepesinden boşluğa bırakmış olacak ki yazılarımıza Demet Akalın’ın Çalkala’sıyla başlayıp, Emrah’ın Nasıl Unuturum Seni’siyle nokta koyduk (?) Sanırım biz şizofren olduk çıktık.
Zaten daha en başında belliydi bu işte hayır olmadığı. Üniversiteye de Cemal Süreya’nın hayatını okumak için gitmek istiyoruz dediğimizde, bize ‘’O zaman gel evladım bize trigonometri formüllerini say, sayıkla, çöz, inşAllah çözeme’’ demediler mi ? Yani biz şimdi Ahmet Hamdi Tanpınar Beyefendiler’in hayatını, kitabını mı okuyoruz ? Yoksa dökülen saçlarının 1901’den 1962’ye kadarki eşit dağılımını mı hesaplıyoruz ? Veya Tanpınar kardeşlerin yaşları toplamını kesirli ifadeye çevirmek suretiyle kendimizi problemleri bitmek bilmeyen havuzlara mı atıyoruz ?
Şu eğitim sistemini hiçbir zaman anlayamayacağım ve en kötüsü mezun olunca alanım hakkında tam olarak gereken bilgilere sahip olamayacağım. Daha da kötüsü şu an değişik bir kafayla yazdığım şu yazıda, hala 03.15’teki yazımın etkilerini hissediyor oluşum. Burnumu çekip duruyorum ve kirpiklerimdeki saçma sapan ıslaklık canımı sıkıyor. Yine bir yazıya başladım, ‘yazıya başlayamıyorum’ diye, yine geldiğim nokta alakaya maydanoz gel bize bazı bazı oldu (?) Nasıl toparlanırım, eski konsantrasyonuma nasıl kavuşabilirim bilmiyorum. Ama bu tutarsız ruh hallerimi bir insan çeker, iki insan çeker, üçüncüsü de Allah aşkına beni bir dövsün de kendime geleyim ya =_=
YORUMLAR
Kesinlikle dövmeye gelmedim bloğunuza.:) O "biri çeker ikisi çeker" dediklerinizden de değilim.:) Bence, aksine sizi bırakalım dağınık kalın. O hali, o halde dökülen cümleleri çok sevdim ben. Çok severek okudum. Ellerinize, dağınık ruhunuza sağlık.
Teşekkürler güzel paylaşımınız için.
Bir terapiste falan görün istersen...Ama yazın ,çok içten ,çok samimi ,çok sevdim ,Sevgiler
Farkındalık eyleminde ki insan kadar masrafı yoktur aslında duyguların aradığı içten bir bakış, derinden bir nefes...
Ya işte herkesi titreten bir şey vardır.. Kimini aşk, kimini şehvet kiminide dost! Var git yoluna derler ya .. O veddete girene kadar kaç saz kırılır bilirmi ki aşık.. Maşuğun sorgusu ondan ağırdır .. Kömürün yük'ü değil, kor'u yakar be güzelim..
En güvendiğine çığlık atarsın, en güvendiğin skut olur çığlıklarına.. Pazarları kilise gezerken.. Cuma'larına fatihayla gelirler..
Çok zor işte ama'ya yazmak.. Lal'a konuşmak.. Git gidebildiğin kadar bir damla göz yaşı ömrün.. ;)