gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Aşk'ın Hisleri..

13 Şubat 2016, 20.41
A- A+

Bugün sevgililer günü.. ama bugün aşkı, aşıkları yazmak istemiyorum. Daha da enteresan bir şey var. Neden "seni seviyorumlar" bir müddet sonra nefrete dönüşüyor. Bunun altında yatan bir neden olmalı..

Bugün aşk hisleri… inanılmaz derecede bireyler üzerinde yalnız. Belki de binlerce kişi hissediyor aşkı. Kim bilir. Ama hiç kimse desteklemiyor, çevremiz tümden bırakmış onu. Ya hissetmiyor, ya önemsemiyor. Aşk olgusunu; birey, cinsiyet gibi sınıflararası süregelmiş aşamaların kötü insanların ellerinden koparıp kurtarabilmek için, aşk hislerinin desteklenmesi gerekiyor bence.
Seni seviyorum”
“Ama bana bir sebeb söyle?”
“Seni seviyorum”.
Neden sevdiğimi bilmiyorum. Yüreğimden kopan bir haykırışla seviyorum seni, içimde yanan bir yangınla
. Buna benzer diyaloglar, aşkın hangi problemin ellerinde olduğunu gösteriyor aslında.

Hayat da böyledir.  Genellikle sevgi oluşunca.
Sevginin hiçbir amacı yoktur. Sevgi, hayatın akışına bıraktığımız, biri erkekten diğeri kadından gerçekleşen iki tatlı duygu çağlayanıdır. Burada önemli olan sadece sevgiye duyduğumuz özlemin yani onun hayatımıza yön verdiği akışıdır. Bunu yaşamalı ve yaşatmalıyız, sevmeli ve sevindirmeliyiz.

Hepimiz içimizdeki yeniliği, hep dış dünyamızda arama gayretine düştüğümüz için, Aşkın hızına ayak uyduramayan ya da aşk hislerini bir hızlılık içinde ifadeye dönüştüremeyen bireyler konumunu almışız.

Aslında bu durum görmeye alıştığımızdan daha yakın.

Aşk hislerinin güçsüzleşmesinin nedeni, aşk yaşantılarımızın silik bir hale gelmesi olduğu kadar, duyguların da ifade edilemediği gerçeği yatıyor.

Hep ötekini anlamak üzere dünyalar kuruyoruz. Bu sebeble daha duyguları açıklarken ağızdan çıkan sevgi sözleri yuvarlanıp ezilmeye başlıyor. Altında yatan yücelme ve yüceltme duygularını göremiyoruz. Aşkın insan duygularını ve ilişkilerini örgütleyen yanını görmezlikten geliyoruz. Böylece, aşk hislerinin parçaları, yaşamsal bir bütünlük göstermeden bizden oldukça uzaklaşıyor.

Peki ne yapmalı?

Aşkımızı istiyoruz diye haykırmalı mıyız? Romantizmin küllerinden yeniden doğup “eros” umu diriltmeliyiz. Ya da aynada yüzümüzü görmeye cesaret etmemiz yeterli mi?

İnsanın yalnız kalmasının ve gerçek dünyadan elini eteğini çekmesinin nedeninin yarısı aşktansa; diğer yarısı da aşksız bir yaşamdan sanırım.

Aşkını itiraf etmek, aşktan korkmayan, yani kendinden korkmayan kişilerin kurabileceği bir olgu..

Bugün sevgililer günü :)
Aşkın doğal çevresinden yüreğinize akan bir sel gibi yaşamınız dileğiyle…

YORUMLAR

14 Şubat 2016, 22.26
Sevgi sadece erkek ile kadın arasında yaşanılan tatlı duygu çağlayanı değildir, o dediğiniz aşktır..Sevgi herşeye herkese hissedebilinir..Bana göre Aşk ile başlayıp sonrasında yerini sevgiye teslim eden duygu 2 türden oluşur
1 . Bencil sevgi..2 . Sencil sevgi..
1 ci türden sevenler kabullenemez tekedilişi,red edilişi ve sevgi yerini nefrete teslim eder..2 ci türden sevenlerin sevgisi asla nefrete dönüşmez,bir gün ayrılınsa yada terk edilse bile sevgisi tükenmez o kişiye karşı. Adı bile  her zaman bir tebessümdür sevenin yüzünde.
Yüreğinize kaleminize sağlık.
15 Şubat 2016, 07.29
tebrikler güzel bir yazı... ama nedensiz değil, sevgilerde bir neden olması gereğini düşünüyorum... kaleminize sağlık.. başarılarınız devamını dilerim.
15 Şubat 2016, 17.36
Yazının başında aşkı ve aşıkları yazmak istemiyorum deyip kendince aşkı anlatmışsın arkadaş, sanırım duygularınla düşüncelerin çelişki içerisinde. Ha yok ben aşkı anlatmadım diyorsan yazdığın yazıyı bir daha okumanı tavsiye ederim.
Saygılar ..
15 Şubat 2016, 21.04
selam yazınızı okudum ve temennileriniz için teşekkür ederim çok güzel bir yaklaşım umarım herkes ruh ikizini bulur vede mutlu olur. anlattıklarınızdan yola çıkarak tamda yaşadıklarımız Mikelanj Fenomeni anlatıyor bakın nasıl Mikelanj Fenomeni denilen bu bulguya göre mutlu, anlaşan çiftler yıllar içinde birbirlerine benziyorlarmış. Benzer yüz kırışıklıkları, mimikler ve yüz çizgileri taşıyorlardı. Aralarındaki ahenk sanki yüzlerinde iz bırakıyordu. Birbirlerini sessiz sedasız zorlama ve biçimlendirme, beyin bağlantılarında ‘yontulma’ ile ilgiliydi. Eğer düşmanca tartışmalar çoksa; hor görme, ilgisizlik ve karşı tarafı değersizleştirme varsa, sevgi bağı ve bağlılık oluşmamışsa yüz çizgilerinde ortak hatlar çok az benzerlik gösteriyordu. bunu bir hocamızın anektodunda seminerinde dinlemiştim hemen aklıma o geldi yazdıklarınızı okuduğumda TOPLUM PSİKOLOJİSİYDİ seminer.hayata daima pozitif bakmanızı diliyorum.
18 Şubat 2016, 01.30
teşekkür ederim güzel yorumlarınız için..
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın