Dalgıç Elbisesi ve Kelebek
20 Şubat 2016, 17.40 A- A+
Geçen hafta kütüphanemdeki kitaplarımı alfabetik sıraya nasıl koyduğumu ve yeni bir hayata nasıl başlandığı konulu bir blog yazmıştım. Tam o düzenlemeyi bitirdiğim hafta, gözüm bir kitaba ilişti. “Dalgıç Elbisesi ve Kelebek”.. İnsan ruhunun gücünden şüpheye düştüğünüz zaman mutlaka okumanız gereken bir kitap.
Yazarı 43 yaşında tanınmış Fransız bir gazeteci. Jean-Dominique Bauby. Paris’in saygın simalarından. Hayat hikayesi bir trajedi unsuru. Ne yazıkki bir hafta sonu dünyası kararıyor ve çok ender görülen bir felç geçiriyor. Tamamen felç olan beden, hiçbir işlev göremez; ne yemek, ne yutkunmak, ne yardımsız nefes almak, ne de konuşmak. Hareket edebilen tek şey, sol göz kapağıdır.
O göz kapağını kullanarak 119 sayfalık bir kitap yazıyor. Yayınlanır yayınlanmaz büyük yankı yapar. Maalesef yazar daha sonra sessizce hayata veda eder.
Kitabı bir solukta en az 4-5 kez okumuşumdur sanırım. Gözüme ilişince bir kez daha okuyup bitirdim. Tabi bu kitabın konusu sinema sektörüne de geçti, filmi de yapıldı. Onu da izledim.
Burada dalgıç elbisesi, hareketsiz bedendeki tutsaklığı, kelebek ise her şeye rağmen özgür kalabilen ruhu simgelemekte.
Bauby, Fransız alfabesindeki harflerin, dildeki kullanış sıklığına göre sıralandığı özel bir şifreleme tekniğiyle, istediği harfleri gözünü kırparak seçmiş ve hayata mizahlı, hicivci bakışlar atan bir kitap yazmış.
Kitabın yazarının çevresinde ailesi ve doktorlar ordusu vardı şüphesiz. Böyle bir durumda yaşamaya devam etmenin ne kadar anlamlı olacağı da epey tartışılmış. Bu tartışmada Bauby gözlerini epey hareketle kırpıyordu sanırım. Anladığıma göre, kullandığı şifre gereğince cümleye nokta koymak için gözünü kırpmak yerine; büsbütün kapatıyormuş.
Bedeni o dalgıç elbisesinde, sürgün yemiş bir süngerci gibi yedi kat denizin dibinde yosunlanırken, ruhu kelebek misali nerelerde geziniyordu kim bilir?
Bu kitabı okumadan önce insan ruhunun zaferini düşündüm. Engelli insanlara bakışım değişti. Bitkilerle konuşma konusuna farklı yaklaşmaya başladım.
İnsan için sadece fizik açıdan hayatta kalmak diye bir şey olmayacağını, insan özgürlüğünü ise insanın kendisi dışında hiçbir şeyin yok edemeyeceğini bir kez daha anladım.
Sonra da çevremizde insan kılıklı ne kadar çok bitki dolaştığını hatırladım. Biz ne konuşan sebzeler gördük. Aklımıza ne turplar sıkıldı bizim. Ne laf salataları dinledik, başımıza ne turşular ekşidi.
Kış türlüsünden hafif bahar türlüsüne geçtiğimiz bugünlerde, alışverişinizi dikkatli yapın sayın arkadaşlar. Çürük çarık domates almayın. Seçimlerinizi iyi yapın.
Özgürlüğünüzü havalandırın.
Eğer içinizde bir kitap varsa, onu mutlaka göze alın. Dalgıç elbiselerinizi çıkarın, kış uykusundan uyanın, yaklaşan baharın ilk kelebekleriyle siz de kanatlanın.
Bu bir umut öyküsü…
Yazarı 43 yaşında tanınmış Fransız bir gazeteci. Jean-Dominique Bauby. Paris’in saygın simalarından. Hayat hikayesi bir trajedi unsuru. Ne yazıkki bir hafta sonu dünyası kararıyor ve çok ender görülen bir felç geçiriyor. Tamamen felç olan beden, hiçbir işlev göremez; ne yemek, ne yutkunmak, ne yardımsız nefes almak, ne de konuşmak. Hareket edebilen tek şey, sol göz kapağıdır.
O göz kapağını kullanarak 119 sayfalık bir kitap yazıyor. Yayınlanır yayınlanmaz büyük yankı yapar. Maalesef yazar daha sonra sessizce hayata veda eder.
Kitabı bir solukta en az 4-5 kez okumuşumdur sanırım. Gözüme ilişince bir kez daha okuyup bitirdim. Tabi bu kitabın konusu sinema sektörüne de geçti, filmi de yapıldı. Onu da izledim.
Burada dalgıç elbisesi, hareketsiz bedendeki tutsaklığı, kelebek ise her şeye rağmen özgür kalabilen ruhu simgelemekte.
Bauby, Fransız alfabesindeki harflerin, dildeki kullanış sıklığına göre sıralandığı özel bir şifreleme tekniğiyle, istediği harfleri gözünü kırparak seçmiş ve hayata mizahlı, hicivci bakışlar atan bir kitap yazmış.
Kitabın yazarının çevresinde ailesi ve doktorlar ordusu vardı şüphesiz. Böyle bir durumda yaşamaya devam etmenin ne kadar anlamlı olacağı da epey tartışılmış. Bu tartışmada Bauby gözlerini epey hareketle kırpıyordu sanırım. Anladığıma göre, kullandığı şifre gereğince cümleye nokta koymak için gözünü kırpmak yerine; büsbütün kapatıyormuş.
Bedeni o dalgıç elbisesinde, sürgün yemiş bir süngerci gibi yedi kat denizin dibinde yosunlanırken, ruhu kelebek misali nerelerde geziniyordu kim bilir?
Bu kitabı okumadan önce insan ruhunun zaferini düşündüm. Engelli insanlara bakışım değişti. Bitkilerle konuşma konusuna farklı yaklaşmaya başladım.
İnsan için sadece fizik açıdan hayatta kalmak diye bir şey olmayacağını, insan özgürlüğünü ise insanın kendisi dışında hiçbir şeyin yok edemeyeceğini bir kez daha anladım.
Sonra da çevremizde insan kılıklı ne kadar çok bitki dolaştığını hatırladım. Biz ne konuşan sebzeler gördük. Aklımıza ne turplar sıkıldı bizim. Ne laf salataları dinledik, başımıza ne turşular ekşidi.
Kış türlüsünden hafif bahar türlüsüne geçtiğimiz bugünlerde, alışverişinizi dikkatli yapın sayın arkadaşlar. Çürük çarık domates almayın. Seçimlerinizi iyi yapın.
Özgürlüğünüzü havalandırın.
Eğer içinizde bir kitap varsa, onu mutlaka göze alın. Dalgıç elbiselerinizi çıkarın, kış uykusundan uyanın, yaklaşan baharın ilk kelebekleriyle siz de kanatlanın.
Bu bir umut öyküsü…
YORUMLAR
Ne güzel dilemişsiniz ,kelebek olun ,özgürlüğünüzü havalandırın diye..Ahhh keşke ,keşke..Ama ,hem artık zaman yok, bana çok geç ,hemde sağlık izin vermiyor...
O dediğiniz kitabı bulmaya çalışacağım,sanırım içinde bana çok lazım olan ümit,yaşama tutunma örnekleri de var...
Yazınız ve öğütleriniz için çok teşekkür ederiz.Ellerinize yüreğinize sağlık..Sevgiler ...
hayatta yaşamaktan istifade etmelisiniz
bu nedenle hep umut vardır..