Limansızlık Diye Bir Şey Var Mıdır?
24 Mart 2016, 18.57 A- A+
Köpek kavɾamı havlamaz. Baruch Spinoza. Benedictus de Spinoza ve/veya Bento d'Espiñoza olarak da biliniyormuş. Ben ona kısaca (her ne kadar kısa olmasa bile el mecbur) liman düşmanı Spino diyorum.
Yaratıcıya ithafen sonuçladığı töz, (öz Türkçede cevher, öz anlamına gelir. [değişmelere temel olan, kendisinde değişmelerin gerçekleştiği dayanak, kalıcı gerçeklik. Değişen yüklemlere desteklik/kaynaklık {kaynaklığı uygun görüp ben ekledim:)} eden değişmez gerçeklik, bağımsızca kendi içinde var olan] Aslında fazla kullanılmaya muhtaç bir kavram mıdır bilemedim) yalnızlaşmasına sebep olan kuramlarının başında geliyor.
Ama ben asıl ''Köpek kavɾamı havlamaz.'' çıkarımı üzerinde konuşmak istiyorum. Havlayan köpek ısırmaz nev'inden düz ayak bir tespit olmadığı aşikâr. Ama bu nedir ki ya. Belki de, şu anda buraya yazmakta çekinmekle beraber; aklımda edindiğim o tipten kolay bir anlamı vardır bilemiyorum. Vasatın biraz çok üzerine çıkabilmiş bu zeki insanın bu çıkarımını tuvalet mesaisinde elde edile gelen ultra süper fikirlerimle kompanse etme hakkımı tam da Spinoza için kullanmamak istiyorum.
Senin zaviyenden aslında çokta makûl olabilecek, ama bence çok zor muhafaza edilebilecek ve çok kolay çürüyebilecek olan aklımdaki o anlamı şimdi buraya yazarak Spino'nun kemiklerinin erken bir diriliş yaşamasını ve gece rüyama gelip beni mezarına çekmesini istemiyorum, beni lütfen anla sayın okur. Cevabı bulacak olan insan evladına senoktokatragintilyon sayısının dallarında hamakta uyuma özgürlüğünü tanıyacak olan soruyu (cevabının belki de sıfırla çarpımının olabileceği riskini veya taş yatakta uyutulma cezasını iliklerime kadar hissederek) soruyorum. Sayın okur köpek kavramı neden havlamaz ki.
Bu blog portalının yorumdan yazmaktan uzak kalan, ama yorum yazmamayı bir çeşit platonik sevgiye endeksleyen okurları olduğunu bildiğim için, onlardan da iç monolog yetilerini kullanmalarını rica etmek zorundayım. Çıkaracakları sonuçları internette bir yerlerde yazsalar da olur. Ben veya birileri görür faydalanır. Ama şurası kesin ki, merak beslediğim nadir bir cevap oldu. Bilemiyorum hani, belki de zırvalamıştır Spinoza. Saçmalamış olsa da, saçmalamış olabileceğini de bilememek nasıl kötü bir şeymiş ya.
Blog başlığını bir programın tanıtım konuşmalarına ''yaşlanmak diye bir şey var mı?'' paradoksu ile katkı yapan birisinden esinlenerek bloğuma uyarladım. Fırsatını bulmuşken her hafta sürekli aynı soruyu sormasına bir son vereyim. Sanki büyük okyanusun resiflerinden çıkardığını zannettiği bu soruyu her hafta tekrarlamasından bıktım yav. Cevap: Yaşlanmak diye bir şey yoktur. Gençlerin, kendilerinden büyükleri tarafından kendilerine alan açılması taleplerine karşılık bulamadıkları için, yaşça büyük olanları yaşlı diye öteleme mecburiyetleri vardır. Bu ötelenme sonucunda yaşı büyük olanlar kendilerine uygulanan toplumsal parapsikolojiye yenik düşerler, hiç gereksiz yere yaşlı sıfatını giyerler. Böylelikle kendilerine isimleriyle hitap edilmesi yerine şu yaşlı bey, şu yaşlı kadın diye işaret edilirler.
İkinci sonuç: Gençler bazen bazı yaşlılardan daha az zeki olduklarını kabul etmezler. ''O ölene kadar benden daha zeki ve bilge olarak yaşayacak, buna katlanamam, iyisi mi ben onun hakkında topluma yalan söyleyeyim ismini değiştireyim der. Yaşı büyük olanlara, f, h, s gibi uzak plan şıklar ile topluma aslında hayata hiç geçirilmesi düşünülmeyen alternatif kurtarıcı roller verilmesinin bir nedeni de, o yaşı büyüklerin gençliklerinde de böyle davranmış olmalarından kaynaklıdır. Kısır mı, bu; kısırın önde giden döngüsünün ta kendisidir :) :)
https://www.youtube.com/watch?v=2SiUrUkkeDc
YORUMLAR
Bir Filozof ruhuyla yaklastiginiz konu ve kaleme alisinizda mükemmel Kimbilir belki ileride bir zaman..
Kaleminize saglik, sevgiler..