gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Cılk...

19 Ekim 2016, 14.38
A- A+


Artık altına benzer bir şey bulabilmek imkansıza yakındı. Bu dünyada kimse mucize yaratabilen bir simyacı da değildi zaten. Dünyanın bütün karaları, denizleri cılk pislikle dolmuştu. "Dünyanın rengi nedir" sorusunun cevabı; elbette ki "beyaz" olabilirdi. O göz alıcı beyaz, her kılığa girebilen ve bizi, o iç bulandırıcı balçık çukuruna itip kendine dahil eden kör edici beyaz... İnsandık, illa ki bu kılıkların birine kanacaktık. Kimsenin cennetin kapısını açabilecek bir anahtarı yoktu. Bebekken ölmeyi dileyemezdik ki; kirsiz, günahsız bu dünyadan göçüp gidebilelim. Aldatıcı beyaz, kendinden başka hiçbir parlaklık kalmayıncaya dek; insanı, yine  bizzat insan eliyle, miadı dolmuş bir teneke rengine çevirmeye devam edecekti.


Ve geride kalan, biraz parıldayanlar... Onlar, bir an önce yok edilmesi gereken şeyler olacaktı haliyle. Değeri, değersizleştirene kadar örselemek gerekirdi çünkü. Birazcık parıldayanı, pis bir kahverengiye ulaştırana kadar zımparaya tabi tutmalıydık. Her şeyi ve herkesi kendimize benzetmek zorundaydık. Belki o zaman, benzerlerinin içinde ayırt edilemeyecek paslı birer teneke parçası olduğumuz gerçeğini görünmez kılabilirdik. Belki o zaman, o cennet vaadinin, vaad edileni olmayı, aradan bir şekilde sıvışmayı deneyebilirdik. İşte bu bilinçle, parlaklığını alana kadar törpülemeye, yontmaya başladık her değeri ve parlaklığını muhafaza etmeye çalışan her şeyi.


Kimse; bahçesinde, yanında yöresinde parıldayan bir şeyin sonunu iyiye yormamalıydı. Çok yakın bir zamanda ölecek olan bir insanın veya ölü bir balığın fersiz gözleriydi şimdilik parıldıyor gibi görünen. Bütün kokuşmuşlar, ellerinde eğeleri bekliyorlardı öldürme ve yok etme sıralarını. Kimse "sevgi şarkısını hep birlikte söyleyip bu dünyayı güzelleştirebileceğimiz" gibi bir vehme kapılmamalıydı. Artık her şey ve herkes; paslı, orası burası metal yorgunluğuyla dökülmüş, eciş-bücüş, şekilsiz, mat ve donuk birer teneke parçası, birer nesne kalıntısıydı.

                                                 -----------------------------------------------

Dünya ve insan; Tool'un "46 ve 2"sindeki; kabuklarının tutulup tek tek soyulduğunda, bir çorap gibi ters-yüz edildiğinde, iğrenç bir yaratığın, bir yok edicinin, bakmaya bile tahammül edilemeyen çirkinlikteki bir ucubenin görüntüsünden ibarettir. 44 +2 ideal olan değil, sadece tanımlanmış sayılardır. Güzel rüyalar, yalnızca  görülüp unutulmak içindir.

https://www.youtube.com/watch?v=sTxMO8Ei_4Y


Fortysix & Two

Üstümdeki deriyi çıkarıyorum / Yara kabuklarımı kaldırıyorum tekrar
Aşağıdayım / O yaşlanmış kaslarımın İçini kazıyorum / Bir ipucu arıyorum
Karnımın içine doğru kıvrılıyorum / Olduğum şeyden arınıyorum
Kendi karmaşamın ve güvensiz saplantılarımın içinde debeleniyorum
Benimle kesişen bir yama için / Ya da bana rehberlik edecek bir tek kelime için..
Değişimin geldiğini hissetmek istiyorum / Neyin içinde saklandığımı bilmek istiyorum...
Gölgem / Değişim gölgemin içine doğru geliyor
Gölgem derimi soyuyor -bir elbiseyi çıkarır gibi-
Yara kabuklarımı yine kaldırıyorum
Değişimin beni yuttuğunu-özümsediğini- hissetmek istiyorum
Dışarısının içime kıvrıldığını hissetmek / Metamorfozu hissetmek istiyorum
Katlandığım şeyden arınmak istiyorum.
Gölgem / Değişim geliyor / Şimdi tam zamanı / Kas hafızamı dinle
Üstüme yapışanları -bu giysiyi- düşünüyorum kaç zamandır
Ve işte 46 ve 2 tam karşımda duruyor..
Yaşamayı seçtim / Büyümeyi, alıp vermeyi / İlerlemeyi, öğrenip sevmeyi,
Ağlamayı, öldürmeyi ve ölmeyi / Paranoyak olmayı ve
Yalan söylemeyi, nefreti ve korkuyu / İlerlememi sağlayacak ne varsa yaptım..
Yaşamayı seçtim / Yalanı, öldürmeyi ve vermeyi
Ölmeyi, öğrenmeyi ve sevmeyi / Bir adım atmamı sağlayacak ne varsa yaptım...

                                            ------------------------------------------------

YORUMLAR

20 Ekim 2016, 23.24
Hala insanız. Ön yargılarımızdan sıyrılıp, dünyaya ideolojik bir çerçeveden bakmadığımız sürece. Devekuşu gibi başımızı kuma gömüp gerçeklerle yüzleşmeye korkmadığımız sürece.

O parıldayanlardan umudumu kesmedim, kesmek de istemiyorum.
Yine yazına onlarca anlam yükledim. Benlik bir yazıydı. :)
Aklına sağlık, yine kalbur üstü bir yazı olmuş…

20 Ekim 2016, 23.43
Cezbecim.. en az 5 kez okumama rağmen, hala ne anlatmak istediğini  çözemediğim yazılarından 
biri olmuş.. hayır ben senin bloguna yapılan yorumlara karşı; yazdığın cevapları okumayı daha çok 
seviyorum.. çünkü blogundan bişey anlamıyorum ama yorumlarında en azından bir kavga heyacan 
oluyor.. o yüzden bence sen direk yorum yap :)) tatlişkom benim.. 
23 Ekim 2016, 01.43
sevda_cicegi82 kafana takma. Aslında Cezbecin de birseyleri anlayamadığı için böyle anlaşılmaz yazılar yazıyor :) Burada cezbe nin anlatmak istediği fortysix and 2 sensin. Sadece olayın farkında değilsin ;) Sen boşver bunları yok evrimmis devrim mis ne gerek var bunlara. Yok esasında o da kendini biraz doğaya verse ayaklarını toprağa bassa Aşık Veysel e kulak verse bu progressive dünyanın vermiş olduğu negatif enerjiden kendini kurtarsa o da olacak kırkaltı. Ama işte sen de biliyorsun bunlar kolay şeyler degil.
24 Ekim 2016, 18.18
Bu blogunuzda hoş olmuş tebrikler
26 Ekim 2016, 01.10
Bu yorumum onaylanır mı bilmiyorum ama bir deneyeyim istedim...
Hani güngörmüş kişiler mekanların evrim geçirmesine dair "Eskiden burası dutluktu/sazlıktı" diye bir kalıp kullanırlar ya, Gamyun Blog Portal'ın da durumu bundan farklı değildi. Yıllara göre birer örnekle nereden nereye gelindiğini göstermek istiyorum:
2006
http://www.gamyun.net/bloglarsmile Resmi847/slm-millet.html

Tarih: 15 Kasım 2006
Blog:
slm millet gamyun sitesi'nin üyesi olmak ayrıcalık derlerdi inanmazdım sagladığı imkanlarla eşi bulunmaz bir site burdan kurucularına teşekkür ediyorum bu güne kadar üye olmayan bütün arkadaşlarıma tavsiye ediyorum gamyun sayesınde sayısız arkadaslıklar edindim bence çok yararlı bir site aksini savunan varsa tartısa biliriz

http://www.gamyun.net/bloglarsmile Resmi72/nisan-1-sakasi.html

Tarih: 1 Nisan 2006
Blog:
Gamyun Net Üyelerinin tümünün operatörlüğü hayırlı olsun. Güzel bir Nisan 1 şakası yemezler :)) [Şaşırmayın blog sadece bu kadar]
2007
http://www.gamyun.net/bloglarsmile Resmi546/gamyun.html

Tarih: 6 Ocak 2007
Blog: 
Arkadaşlar bence gamyunun bu blog uygulamasını yapması çok iyi olmuş. Çünkü birçok şeyi kısıtlayarak insanları yorum yapmaya yönlendirmiş tebrik ediyorum ve saygılarımı sunuyorum.
2008
http://www.gamyun.net/bloglarsmile Resmi166/mrb.html

Tarih: 11 Ocak 2008
Blog:
Arkadaşlar ben gamyun.net ten memnunum ufak sorunlar her yerde olur olacaktırda. Yeni kurallarada alışırız.Önemli olan kendi kendimize sorunlar çıkarmıyalım bu sitede önemli olan neydi hatırlıyalım arkadaşlar DOSTLUK ,MUHABBET VE OYUN değilmiydi ee hadi öyleyse sorunlar hallolur biz yeni oyuna bakalım dostlar.saygılar sevgiler.
2009
http://www.gamyun.net/bloglarsmile Resmi579/tsk-ediyorum-ganyuma.html

Tarih: 27 Mayıs 2009
Blog:
çok sitede oyunlar oynadım ama bu site kadar seviyeli güzel salon görmedim.çünki bazı oyuncular art niyetli olduğundan oyunu yarım bırakmak istiyolar site buna izin vermiyor.doluluktan siteye giremesemde başka sitede oynamıyor ganyumu bekliyorum:tekrar site yöneticilerine teşekkür ediyorum böyle seviyeli bi site kurdukları için.
2010
http://www.gamyun.net/bloglarsmile Resmi029/akil.html
Tarih: 5 Ocak 2010
Blog:
Temel bir gün Dursun'a balık kılçığı yemenin insanın kafasını çalıştırdığını söylemiş.Bu habere sevinen Dursun yanına Temel'i de alarak hemen bir balık lokantasına gitmiş.Az sonra gelen balıkların etini Temel,kılçıklarını Dursun yemiş.Böylece 3 porsiyon balık tükettikten sonra Dursun hesabı ödemiş ve dışarı çıkmışlar.Yolda bir ara Dursun:Baa bak Temel.Sen galiba beni kazullayisun?demiş.Temel gülerek cevap vermiş:Bak cördün mi?Kafan çalışmaya başladı bile.
İşte Gamyun Blog'un ilk yazmaya başladığım dönemlerdeki hali böyleydi. Arada yöneticiler Gamyun'un özelliklerine dair bir şeyler paylaşırdı. Birkaç da gündeme, hayata dair düşüncelerini paylaşan insanlar vardı. Sonrasında burada zıt görüşlere sahip olsalar da belli bir kalitede yazılar yazılmaya başlandı. Blog Portal'ın çıtası öyle yükseldi ki, bırakın yukarda örneklediğim yazıları, onlara nispetle çok daha kaliteli şeyler bile yayınlanmadı. Ataya, Mirza, Duk, DIGOR, Bala, Yesugey, Trapper, Sat Agraha, Tevazu, Lilaa, Estide_geldimki, Muhalif, Siyahorkide, Özdür, Veda, Maskem, Bilgegüneş, Agresif, Emeklipadişah ve tabii Cezbe ve şu an aklıma gelmeyen birkaç isim daha buraya büyük katkı sağladılar. Blog'un çehresi gün geçtikçe daha da değişmeye başladı. Her biri farklı dünya görüşlerine sahip olsa da en azından "yazı"dan anlıyorlardı. Tabii dönem dönem sert tartışmalar da yaşandı ki bunun olmaması da mümkün değildi. Burada gerek yönetimin hatası gerekse üyelerin hataları derken blog eski günlerine doğru evrilmeye başladı. Yukarda saydığım hiçbir isim yazmaz oldu. [Ben gene de hemen hepsinin uzaktan uzağa bloga baktığına inanıyorum] Ben yönetimin hiçbir zaman kendi özeleştirisini yaptığına inanmadım. Tıpkı üyelerin yapmadığı gibi. Yönetim her zaman işin kolayına kaçtı. Buna hak verebiliyorum, çünkü bu sitenin öncülü blog değil, "oyun"du ve burada blog sayfasının olması bile ekstra bir külfetti. Ama her şeyi üyelerden beklemek ne kadar doğruydu? Mesela blogun şöyle bir kuralı oluştu: Hiçbir yerde paylaşılmayan şeyleri burada paylaşacaksınız. Yani Temel-Dursun fıkralarının paylaştığı alanda artık kısa olmayan, hiçbir yerde paylaşılmamış yazılar onaylanmaya başladı. %1 kalite ile işe başlayıp biraz palazlanınca %70 seviyesine gelen bir şeyi beğenmemeye başlamak. İşte yönetimin tam hatası buradaydı da, bunu bir türlü göremediler. Çünkü şurada yazı, yorum onaylamaktan maada bir katkıları olmadı [Hakkını yemeyeyim Gmsnn'nin bu blog ortamının varlığından dolayı mutlu olduğuna ve bir şeyler yapmaya çalıştığına inanıyorum. Ama diğer yöneticiler her kim ise, onu da bezdirdiklerini düşünüyorum. Çünkü Gmsnn yazmayı, yorum yapmayı da seven biriydi ama sonuçta kendisi de "taraf"tı. Yönetici arkadaşları hata yapsa da onları kollamak zorunda kaldı ve bu durumdan bezip ilgilenmedi. En azından benim düşüncem bu yönde]
Burada yazmaya başladığım zaman zarfında sadece iki yazım onaylanmadı. Bir tanesini Gmsnn ile konuştuk ve bir tarafını düzelttik, tartışmaya sebebiyet verebilir diye. O blog sonradan yayınlandı. 2. yazım da herhangi bir sorun teşkil etmediği halde yönetici arkadaşın muhtemelen ters anlamasından dolayı reddedildi. Kendimi bir yere konuşlandırmak adına söylemiyorum ama yorumlarımda ve paylaşımlarımda kimseyi kırmamaya, hakaret etmemeye, ucunda sorun çıkabilecek şeyler paylaşmamaya dikkat ettim. Ama baktım ki benim yazım bile onay almıyorsa burada artık yazmanın anlamı yok. Çünkü şu an için nitelikli bir okuma yapıp da süzgeçten geçirilmiyor hiçbir şey. Bu sıkıntı zaten uzun zamandır vardı ve yukarda ismini saydığım çoğu insan da o yüzden yazmaz oldu.
Tüm bunları şunun için yazdım: burada iyi ya da kötü eskiler diyebileceğimiz gruptan sadece Cezbe kalmış ve tek başına bir şeyler karalıyor. Yazıları iyidir, kötüdür bu kısmına hiç girmeyeceğim. Ve fakat son yazılarına yapılan özellikle sevda_çiçeği rumuzlu kişinin yorumlarını ne demeye onaylıyorsunuz? Yani şu yazıya katkısı nedir? Ve bundan önceki yazıları için de aynı durum söz konusu. Ne düşünüp de onaylıyorsunuz bu yorumları? Sadece sevda_çiçeği üzerinden blogun evrimini düşünün sayın yönetim, belki bir şeylere ulaşırsınız...
Cezbe, ilk defa yazına yorum yapmadan farklı şeylere değindim, kusura bakma... 
26 Ekim 2016, 01.51
1Yalnızlık; çıkardığın bir yığın anlama ilaveten, "neden 44 + 2 ve neden 46 + 2" üzerine araştırma yapmak istersen, ilginç bilimsel teorilere de rastlayabilirsin. İlgini çekerse tabii... :) Teşekkür ederim beğenin için.


 0_eskimeyen_0; tek kelimelik ifadeniz benim için gurur verici. Teşekkür ederim.


Seratonin; esprili bir diliniz var :) Fakat çok da yüklenmemek icap eder. Bu ortamda yayınlanacak ve yayınlamak istediğim bir yazı türü de değil bu esasında. Arada elimden kaçıveriyor işte. Belli bir okuma düzeyine sahip olabilmek gerekiyor anlamak için demek ki .p Belki de, metal ve paslı teneke şeklinde betimlediğimi, tekstilden girip paçavraya götürerek yapabilirdim. O vakit, konu yakın geleceğinden, kavrama da sağlanabilirdi eminim. Teşekkür ederim yorumunuz için.


Kalsaydın; teşekkür ederim. Ama lütfen; feyz almak filan söz konusu değil, estağfirullah. Aklımın kestiğini, Allah'ın bahşettiğiyle anlatmaya çalışıyorum, hepsi o.


Stilte; teşekkürler beğeniniz için. Sizin de o ilk foto çok güzelmiş, film afişi veya kitap kapağı gibi cidden çok güzel :)


Nicklerini zikrettiğim yorumcu arkadaşlar ve yorumları, benim için ayrı bir yerde olacaklar. Daha önce yazılarıma yorum yapmış veya yapmamış olsunlar, en değerli yorumlar bunlardır gözümde. Elbette, bir yazarın kalitesini yazdıkları belirler, yorumcuların kalitesini de hangi yazı altında, nasıl yorumları olduğu... Fakat sadece bu yazının niteliğiyle alakalı olarak değil, daha farklı nedenlerle de özel kıldılar gözümde kendilerini. Tekrar teşekkürler.


26 Ekim 2016, 11.50
Ha birinin, yani blog yazarlarından birinin elini taşın altına koyması güzel. Teşekkür ederim BirAdam. Bir önceki yazıda bu konunun açılmışı vardı, onu tercih etseydin bu yorum için daha yakışıklı olurdu gerçi ama önemli değil, vardır bir bildiğin. "Uzaktan okuyorlardır" diyorsun ya, yazı okumayla olmuyor bu işler yalnız. Tabii tercihlerinden ötürü eleştiremem de yazmayanları. Bir yazar, hele hele de iyi bir yazar, neden kendini bu muameleye maruz bıraksın ki, anlayabiliyorum. Gönlünün genişliği, yapmış olduğun listeye yansımış :) Üstelik yorumcu olarak eleştirdiğin isim de, kuvvetle muhtemel listenin içersinde.


Ben iyi yazılar okumaktan zevk alıyorum, renk iyidir tabii de, alacalı bulacalı, kirli sarılardan hazzetmiyorum. Kendi SAMİMİ fikrimdir tabii, her yerde ve herkese aynı şekilde beyan ettiğim fikrim... Ama elbette; kimse, ne benim "bir şeyler karaladığım" misal bu felsefe şeysi gibi veya da senin "bir şeyler karaladığın", örneğin etimoloji şeysileri gibi yazılardan zevk almak zorunda değil. Hepimiz, yeri gelince gülmekten, hafif şeylerden, ne bileyim güncele dair bir anekdotu okumak, güzel bir anıyı dinlemekten de zevk alırız. Ve üzerinde iki laf etmek isteyebiliriz. Eskiden blog ve yazıyı aynı şeyler sanıyordum ben. (Hala da ne kastettiğimi tam olarak ifade edemiyorum galiba bu blog-yazı karşılaştırmasında:)-)  Bu yüzden daha bir mükemmeliyetçiydim, şimdi öyle bakmıyorum tabii, her yazı edebi olmak zorunda değil. Yine de, gelinen nokta ne kadar berbat olursa olsun, eğer konu yazıysa, ehven-i şer olana tamah edemeyeceğim mümkünse. Blogsa da iyi blog-iyi blogger, yazıysa da iyi yazı-iyi yazar...


Önemli eksik isimler var, unuttuğundandır yazmamam. Onları da ilave etmiş olayım. Türk, İssientus, !Ayn, Osman-i, Turquoise, GHakanZ örneğin...  Mutlak benim de şu an aklıma gelmeyenler vardır. Hele  GhakanZ gibi çok önemli bir yazar vardır ki; tam da olanın bitenin canlı örneği. Bu kadar sağlam bir yazar, bu kadar okunası şeyler yazan değerli bir kalem gelmiş Gamyun'da yazıyor değil mi! E burası için şans bu. Yok arkadaş bırakmadılar! Adamı geldiğine, yazdığına bin pişman ettiler. Nasıl bir dört koldan saldırdılarsa adama, arkasına bakmadan gitti. Şimdi bu durumda kim hatalı acaba?


Kendinden emin olan yazar, gelen saçmasapan yorumlardan etkilenmez tabii. Fakat bunu şöyle görmek icap eder: Bir blog ortamındaki yazarların kalitesi, moderasyonun kalitesini de  gösterir. Doğru ve yerinde kararlar, mevcutta olanın daha iyiye gitmesine neden olur. Bu ortama çok da tanışık olmayan (ve hatta tanışık olsa bile) iyi bir yazar, bu tip yorumların onay aldığını gözlemlerse, elbette burda yazmak istemeyecektir haliyle. Yorum kendini yıprattığı için değil, buna onay veren bir yönetim bulunduğu için...


Benim bu konudaki ısrarım da, daha önce de yazmış olduğum gibi; ilk burada yazmaya başlamış olmamdan kaynaklı, vefa, sevgi vs'den ötürü. Cidden buna "tek başına çırpınmak" denebilir. Pek yazmaktan hazzetmediğim şeyler bile olsa, yazıp ekledim ki çok insan kopmasın, kazara gözü değen okunur bir şey bulsun diye burada. Ama tabii her şeyin bi haddi hududu var. Sevgiyle olan bağlılığım, insan olsun, mekan olsun, ne olursa olsun, verdiğim değeri hak etmediğini görene; tepeme sürekli yağmur yağıyorken, bir türlü damı aktarmayan mekan sahiplerinin duyarsızlığından asla vazgeçmeyeceklerini anlayana  kadardır.


Hiçbir doğru düzgün yazar; "mal sahibi ısrarla bu tarlaya patates ekeceğini söylüyorsa", kendisini, vitaminli domates olarak ikram edip, gerek manasızca redlenen yazılarlarla, gerek saçmasapan yorumlarla ezdirip, defalarca  salça fabrikasına yollanıyor olmayı; şimdi olmasa bile, bir gün gelip tercih etmeyecektir. Bunu görebilmek için de alim olmaya gerek yok, şöyle bir dikkatlice etrafa bakmak yeterli.


Son söz olarak da yinelemek istiyorum ısrarla: Blog yönetimiyle, blog yazarları aynı taraftadırlar; yoksa birbirlerinin düşmanı değil... Prüzler de halledilebilir. Kimse kötü niyetle burayı yönetmez, kimse de kötü niyetle burada yazı yazmaz. Birbirimizi incitmeden de tartışabiliriz.


Stilte :) şimdi yanlış anlamalara meydan vermeyelim. Şimarın tabii de, hani yüzünüzün görünmediği profil fotonuzdan söz ediyorum. Siz görünmüyorsunuz ama ambiyans çok iyi. Sanki profesyonel bir fotoğrafçının elinden çıkmış bir film afişi veya kitap kapağı. Onu demek istiyorum :) Vallahi yorumculara ve dahi kimseye sarkma adetim yok böyle :) Hay Allah hiç güleceğim yoktu .ddddddddddddd
26 Ekim 2016, 20.05
Biir Adam   yorumu blog olarak  yazaydı  daha  iyiydi...  Doğrusu  sevda çiçeği rumuzlu  oyuncunun kim olduğundan çok,  onun yazdığı yorum(!)ları  onaylayan yönetici  veya yöneticilerin kimler olduğunu  merak  ediyorum...Blog portalıyla  ne  derecede ilgililer  acaba?
28 Ekim 2016, 02.30
 Geride kalan ve birazcık parıldayan şeylerden söz etmiştim ya Stilte... Hah işte, o yüzden kendinize dikkat etmelisiniz parlaklığı koruyabilmek için. Onca aymazlık, hoyratlık, kabalık vs. içersinde sizin gibi nazik ve ince düşünceli insanlar da olabiliyor. Buradan yazmamda da hiç sıkıntı yok. Bilakis burada yazılmalı yanlış anlamış olmam. Gereksiz ve sonu gelmeyen, kronik defektlere kayınca konu, benim de kafam yanmış yorum yazacağım diye :) Büyük ihtimal ondan oldu. Bir de geçen bir blog yazarı arkadaşa sarktı birisi :) "Ayy ama sen çook tatlısın" şeklinde bir YAZI YORUMU yaparak. Aynı şu "tatlişkom"  gevrekliğindeydi üslup :) Çocukcağızın yanaklarını da sıkmış mıydı bilmiyorum :) Bir an aklıma o geldi size fotoyla ilgili söylediklerimi düşününce, yanlış çağrışıma sebep oldu.  Öyle işte :) Kusura bakmayın tekrar. Her konuda dilediğiniz gibi şimarın lütfen :)


Yahu Badluck bilince ne oluyor ki :) Bir uyuyan insanlara, bir de olduğu, oturduğu yerle bütünleşmiş, küntleşmiş şeylere ellemeyeceksin. Her ikisinin de kulakları olmaz, her ikisi de ihtiyaç duyduğun manada işe yaramaz. Deneyle sabit bu. Kulağına küpe olsun :)

29 Ekim 2016, 18.40
Ben bloğa değilde yorumlara değineceğim.

Bir Adam çok doğru diyor. Kesin bir şey var ki oda portalın eskisi gibi olmadığıdır.

Samimiyetimle söylüyorum benim birçok yorumum yayınlanmıştır. Öz eleştiri yapmak gerekirse bu yorum nasıl yayınlanır dediklerim ve değiştirmek istediklerimde oldu. Buranın güzelliği de oydu, "ne yazarsan o kalır"

Ben burada baya bir hakaret ettim; kimisi saman altından, kimisi direk. Pişman olduklarım olduğu gibi iyiki etmişim dediklerimde mevcut.

Yüzlerce insanlar atıştığım gibi binlerce yorumum vardır.

Ben burada yönetime asla bir şey diyemem. Ciddi anlamda bize bir ayrıcalık verdiler, bizleri plus üye saydılar. Adımıza salon açıldı, hediye bile gönderdiler.

Tabi ki burun kalkıklığı oldu. Yeni gelene "sen yenisin galiba" denip, ret alan bloglarda siz kimsiniz olayına döndü iş.

Kendi içimizde didişmelerimiz ve portalı oyuncağımız gibi görmemizde cabası. Sıkıldık ve bıraktık.

Öte yandan yönetimi eleştirebileceğim tek konu değişken teknoloji kültürüne ayak uyduramamaları. İnsanların sanal tercihleri değişirken buna ayak uyduramadılar.

Ben şuan 31 yaşındayım. Bloğa yazarken öğrenciydim, öğrenciliğim bitti hala bloğa yazıyordum. Blog portala askere gidiyorum yazıp askere gittim(Sağolsun birkaç isimde iyi dilekte bulunmuştu).

Askerden geldim ve hala bloğa yazıyordum. İş buldum, istifa ettim, kız arkadaşımdan ayrıldım ama bunları yaparken hala bloğu ihmal etmiyordum. Mevsimler değişti, Fenerbahçe Türkiye Kupasını aldı hala bloğa yazıyordum.

Şimdi yazmıyorum kapitalizm, popüler kültür ya da daha farklı isimlerde takılabilir beni farklı yöne itti. İnternet aleminde bile çabucak tüketir oldum. Oyunumlarım telefona iner, yazılarım forumlara dökülür.

Laf aramızda bazen eski yazılarıma bakıyorum, eski kurduğum cümleler ve anlamları bana o kadar güzel geliyor ki anlatamam. Anladım ki değişen kültürle birlikte iqümde düşmüş.

Toplumca bir alt tabakaya inmişiz. Zaman tecrübe kazandırma değil unutkanlık yapmış. Hiçbirimiz eskisi gibi değiliz. Daha az düşünüp daha az yazıyoruz. Okuduğumuz kitaplar bile fotoğraf çekilme şeklinden öte ya da kitaplıkta çok güzel duracak şeklinden öte değil.

Yok o şunu yaptı ondan vs değil, bloğuda tükettik. Artı özeleştiri yapmam gerekirse bloğu bile okumadım ve yorum yapanların adam akıllı okuduklarına inanmıyorum.

Bloğu Cezbe yazdığı için girdim, bir adam değindiği için bu konuya değindim. Belki onlarda başka bir sebep için yazmış ve yorumlamış... Neyse matrix felsefesi yapıp ortalığı hayal gücüne bulamayacağım.

Neyse, bu vesiliyle kalbi Türklük ve Türkiye için atan her kişinin Cumhuriyet Bayramını kutlarım.
30 Ekim 2016, 05.23
Duk; kıymıkların batıyor :) "Cezbe yazdığı için bloglara baktın ama yazıyı okumadın" öyle mi :) Bir yazımın altı da Çarşamba Pazarı'na dönmese yahu, bana da günah :) Senin sevdiğin türden yazıları onaylamıyorlar birader, ne yapalım! Yalnız özeleştiri güzel, yazıyı okumama sebebin özeliştirinin içinde mevcut. Tabii kendin için konuşman gerek :) Okuyan okumuştur...


Teknoloji vs. eksik kalmış demişsin ya burası için. Hiç öyle düşünmüyorum ben. Bilakis, harika bir platform burası yazmak ve okumak için. Altyapısında tut, oyun sitesi olması dolayısıyla çok geniş bir popülasyona hitap etmesine kadar her şey çok iyi. Burada olagelen sıkıntının tamamı insan kaynaklı. Onun da nedeni yine dönüp dolaşıp "buranın bir oyun sitesi" olmasına dayanıyor. Önem verseler harika bir yer olur. Alt tarafı sadece blog portalla ilgilenecek 2-3 sağlam editöre bakar yani... Bak o zaman dönüyor mu iyi yazarlar dönmüyor mu...


 Ben sadece yönetimi de eleştirmiyorum. Buradan bir şekilde bezip gidenleri de eleştiriyorum. Sadece 1-2 yazısı redlendi diye, 1-2 kötü yorum geldi diye yazmaktan vazgeçenleri de kınamıyorum ama eleştiriyorum. Benim 1-2 yazı değil 1 sayfa yazım vardır redlenen, en az 7 yazıya tekabül eder, sildiklerimi saymıyorum bile... Kötü yorum desen, o konuda da maşallahım var malum. Eh birader, bu bütün vazgeçenlerden bir tarafım eksik değil benim de yani... Gidip bir edebiyat, felsefe sitesinde alkışlar eşliğinde yazabilirim değil mi? Kimsenin düzeltmeye uğraşmadığı, mücadele vermediği, sadece gitmekle yetindiği kibirli bir kaçış bu esasında. Kibri haklı da olsa maalesef durum bu...


Tam da buranın eksiği diye ifade ettiğin teknolojidir insanların kültürel manada dibe vurmalarının sebebi,  farkında mısın acaba? Lafı insanın ağzına tıkan, karakter sınırlı Twitter'mı üstün teknoloji, ya da insanların fikrini, iki kelam etme gereğini, onların yerine yapan BEĞENDİM/BEĞENMEDİM butonlu Face filan mı ideal olan. Kelam etmeyi bırak, aklını başkalarının akıl ettikleriyle ifade eden bir güruh olduk. Bak burada düşünülmüşü var bas butona BEĞEN gitsin. Küfür mü edeceksin, bak burada edilmişi var BEĞEN gitsin. Cümle kurma özürlü, kendi özgün fikrini üretebilme, söyleyebilme özürlü insan yığınlarıyız. Bu tür insanların hepsini bir yere toplayıp hemen altlarına da bir YOKSAY butonu eklemek istiyorum ben de. Teknolojik reddediş :)


Kutlu olsun hepimizin Cumhuriyet Bayramı. Veya da bu Cumhuriyeti hak edenlerin bayramları kutlu olsun.


02 Kasım 2016, 00.12
Gökyüzüne gmsnn logosu yansıtılmış, o yüzden geldim :)

Biradam'In eleştiri ve görüşlerinden başlayayım yazmaya.

"Yönetim her zaman işin kolayına kaçtı ve kendi özeleştirisini yapmadı". Aslında bu çok genelgeçer bir eleştiri olmuş. Yani arkadaş meclisinde, ülkenin içinde bulunduğu durumdan çıkış yolunun eğitim olduğunun sonucunun çıkması gibi ya da son günlerde belli bir güruhun devamlı "büyük resmi" görüp, ülke meseleleriyle ilgili fikir belirtmesi gibi olmuş. 

Biz neden ve niçin işin kolayına kaçtık açıkcası anlamadım. Özeleştiri dersen, buna samimi biçimde cevap verebilirim, oldukça fazla yaptık. Bunu sizlerin önünde yapmamış olmamız, yapmadığımızı göstermez. Hata yapmadık mı, yaptık ve yapmışızdır da. Ancak şundan emin olun, burada blogların eski popülaritesinin olmama sebebi yönetim olarak biz değilz, siz blog yazarları, birbirinizi yiye yiye bitirdiniz. Bunu sorumluluğu üzerimizden atmak için söylemiyorum.

Bize her zaman eleştiri yaptınız ama kendi aranızdaki eleştirileri hiç bir zaman kaldıramadınız. Biri yazınıza muhalif olduğunda hatta bilinçli biçimde yazılarınıza düşmanca davrandığında, suçu bize buldunuz. Halbuki yazarlar olarak, küsmeden, darılmadan yazması gereken sizlerdiniz.

Biz yazılar ve yorumlarda hakaretleri engellemeye çalıştık, bunun dışında, yazılarda da mümkün mertebe kaliteyi korumaya çalıştık. Ancak biz bir edebiyat sitesi değiliz ya da yazıları tamamen kendi beğenimize göre değerlendirip onay mekanizmasını çalıştırmak istemedik. Okunduğunda hiç bir bilgi kırıntısı ya da hiç bir farklı fikir barındırmayan bir sürü blog yayınladık. Bunu yaparken de, onay tuşuna basarken, memnuniyet duymadık. Ancak bu yazıları yayınladık diye suç bizim değildi, bu tarz yazıları okumayarak ya da okuduktan sonra beğenmediğinizi dile getirerek, bu platformda böyle yazılar olmamasıyla ilgili mücadeleyi okuyucular ve diğer yazarlar vermeliydi. Çünkü iş sadece yönetim olarak bizim beğenimize kalırsa, o zaman da kimseyi memnun etme ihtimalimiz yoktu.

Yorumunda eleştirirken beni ayrı tutmuşsun ama mesela Eylül'ü harcamışsın. Bence oldukça haksız bir durum olmuş. Eskiden beri bloglarla direk ilgilenen ben değildim. Benim ki sadece yazılara olan ilgimden ve yazmayı sevmemden ileri geken bir blog severlikti. Dolayısıyla zaman zaman ilgimi buraya yöneltmeme sebep oldu bu durum. Eylül konusuna gelince. Eskiden blogları da yorumları da 4-5 kişi inceleyip işlem yapıyordu. Ama bu da şöyle bir sorun doğuruyordu. Örneğin bir kişinin yazısını x kişi okuyup onay veriyordu ama altındaki yorumları o an müsait olan y-z-x kişileri onaylıyordu. Yazıya hakim olan X ama yorumları değerlendiren diğerleri olduğu için aradan atılan lafları, üstü kapalı hakaretleri fark edemeyebiliyordu, çünkü fikren takip yapılamıyordu. Diyeceksin ki e o zaman tek kişi yapsaydı, bu sefer de, o kişi her zaman online olamadığı için bloglar ve yorumlar bekliyordu. Ama bu durum artık son zamanlarda, hemen hemen tüm sorumluluk Eylül opa verildi ve bir çok blogu ve yorumları tek kişi olarak takip etmeye başladı. Bu sebeple de, kim kime laf atıyor, hakaret mi ediliyor, laf mı sokuluyor, kendisi tarafından daha iyi takip ediliyor oldu.

Diğer konu, yazılar onaylanmayınca yazarların küsmesi. Mesela senin nezdinde söyliyim "Ama baktım ki benim yazım bile onay almıyorsa burada artık yazmanın anlamı yok". Bu kendini ayrı yere konumlandırma, benim yazım nasıl onay almaz kardeşim tavrı da bana garip geliyor. Yani yazının onaylanmamak için birden fazla sebebi olabilir. Onaylanmayan o yazın hangisi hatırlamıyorum ama bu sebepten küsüp yazmamak bize zarar vermez. En sonunda hiç kimse blog yazmaz, eski rağbet kalmazsa blog bölümünü kapatırız, olur biter.

Sizin istediğiniz aslında daha katı bir sansür uygulaması, ben de bu isteği açıkcası anlamıyorum. Bırakın, yorumlarda saçmalamak isteyen saçmalasın, incir çekirdeğini doldurmayacak, en ufak fikir barındırmayan yorum yayınlansın. Bunu yönetimin engellemesini beklemeyin, ciddiye almayarak siz kendinizce engelleyin. Mesela ekşi sözlükte, sırf trollük olsun diye açılan başlıklara, son zamanlarda, o başlığın altına, yemek tarifi yazmak ya da bambaşka bir konuda bilgilendirici bir yazı copy+paste ederek protesyo etmek bir gelenek oldu. Siz de bunun gibi çeşitli yöntemler bulabilirsiniz. örneğin "sevda_çiçeği" trollük yaptığını düşünüyorsanız veya benim yazımın altında trollük yapsaydı, benim ilk yapacağım Fikret Kızılok'un "sevda çiçeği" şarkısının sözlerini kopyalayıp, eğer bulabilirsem, o şarkının hikayesini yazmak olurdu. Bu bir örnek tabi, bunun gibi kendinizce geliştireceğiniz şeyler yapabilirsiniz :)

Epey yazdım, daha önce okumuş olmama rağmen cezbenin uzun yorumunu şimdi okuyamıyorum, çünkü zor geliyor :)) Ama bi yorumunda cezbe şöyle bir şey yazmıştı, şimdi bulamadım yorumlar içinde; "ekiden blogcuların toplandığı, blogları onaylayn yöneticilerin de olduğu bir sohbet salonu varmış. Herkes orada derdini dile getirir, problemler çözülürmüş". Cümleler birebir böyle olmasa da, bu minvalde bir yorumu vardı cezbe'nin, belki başka bir blog altında da olabilir. Bunu okuyunca, bilgisayar karşısında bir kahkaha attım. Vay be dedim, şehir efsaneleri demek böyle oluşuyormuş :)

O işin doğrusunu söyliyim, bir kere o olay çok eski bir şey değil, 2 bilemedin 3 sene önceki bir olay. Bi blogun altında yapılan yorumdan yola çıakrak sohbet salonu 2'nin adını değiştirip "blogseverler sohbet salonu" yaptık. Amaç da blog sevenler orada toplansın sohbet etsinler. Peki sence ettiler mi? Tabi ki hayır, blog altında yapılan kavgalar orada da devam etti. Orada yönetici olma sebebi de, o kişinin bloglardan sorumlu olması değil, bir süre sonra devamlı kavga ve ağız dalaşı olduğu için müdahale etmek için olabilir. Zaten genelde de ben giriyordum arada blogseverlerle sohbet etmek için. Bir kaç kez, benimle bu konularda konuşulduğu görülmüş olabilir ve sana anlatılan gibi "her şey orada konuşuluyor, yöneticilerle karşılıklı fikir alışverişinde bulınuluyordu" sonucu çıkmış olabilir. Ama emin ol ki, durum hiç de sana aktarıldığı gibi çok ideal ve güzel bir durum değildi

Her fikrinize tek tek cevap veremedim ama hızlıca okuyup aklımda kalanlarla ilgili cevap verdim. Blogun eski günlerdeki popüler haliyle ben de yer almasını isterim ama bunun içni yazarların da istekli olması gerekir.
02 Kasım 2016, 02.00
Biri gelir "yazıyı okumadım"der, diğeri gelir "yorumu okumadım" der :) Kütükgiller ailesi yav. Gerçi Gmsnn daha önce okumuş, sağolsun. Bir defa demiştim ki; güzellikten, estetikten ve zekadan ilham aldığım kadar, hödüklükten de ilham alıyorum. Esasında, trollerin faydası var böyle bakarsak. Acaba bu defa nasıl yerin dibine sokayım derken, beyin jimnastiği yapıyorum, edebiyatın dibine vuruyorum :) Ne edebiyatı olduğu söylemenin gereği yok :) Yine de trol zengini olan bana, fikirlerinle yardımcı olmalısın Gmsnn, sirkülasyon fazla olduğundan bazen tıkandığım oluyor .p


Vallahi bunaldım ben de ya anlat anlat, dön dolaş, yine aynı yere gel. Ne hali varsa görsün herkes :) Yuvarlanıp gidiyoruz işte...
02 Kasım 2016, 02.14
O sohbet salonunu, nerede yazmıştım hatırlamıyorum da Gmsnn, bana söylediklerinde, iyi bi şey sanmıştım dediğin gibi. Hani blog yazarlarının, operatörlerle konuşup sorunları giderdiği filan bir ortam diye düşünmüştüm. Ahahah meğer dövüş ringiymiş. Şimdi ben de güldüm kendime bi'çok. "Talep olmazsa kapatırız gider" demen üzücü tabii, söyleyecek çok şey var, söyleyecek hiçbir şey yok.
02 Kasım 2016, 10.15
Sabah dinç kafayla tekrar okudum da o "talep olmazsa kapatırız gider" lafı, biraz sakil kalmış. Aslındasize bi sopa göstermek amaçlı değil. Orada tam olarak niye gaza gelip öyle yazdım bilmiyorum, o kısmı yok hükmünde sayabilirsiniz :)
03 Kasım 2016, 06.43
Açıkçası; Biradam'ın da, Gmsnn senin yazdıklarının da "kötü yorumlarla" alakalı kısımlarından gayrı yerleri beni üzdü. Vefaspor'lu olmamdan kaynaklanıyor olabilir. Karşılıklı kadir kıymet bilmezliğinizi gayet net görüyorum. O, kendisine gösterilen maksimum toleransı görmüyor; sen de Biradam gibi bir yazarı ve hatta tüm blog yazarlarını "yazmamanız bizim için bir şey değiştirmez" diyerek hiç yerine koyuyorsun. Her ikinize ait olan bu nankörlük dilini ben bilmiyorum. Bu yüzden daha fazla kritik yapmak istemiyorum. İkinizi de severim, sevdiğim gibi kalın inşallah.

04 Kasım 2016, 17.06
Abi adam android program 2015 nisanda hazır diyordu hala burada fink atıyor.

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın