Bu yazı bir kişiye cevap niteliğinde olduğundan ve açıkçası ilgimi de pek çekmediğinden yorum yapmama hakkımı kullanmıştım.
Yazan kişi derdini ilk üç paragrafta anlatmış zaten. Son paragraf ise yazanın ekstrası. Ben sevmiyorum böyle ahkam kesen ekstraları ama zaten sevmek zorunda da değilim, yazanın takdiridir. Yazının özüyle ilgili söyleyeceğim bir şey de olmadığından bu noktada susmam gerekir. (boş konuşmamak adına)
Ancak yazının altındaki yorumların yazının özünden çok son paragrafa, yazının "entel" dille yazıldığı düşüncesine hatta elitliğe ve bunlardan yola çıkarak karakter tahliline girdiğini gördüm.
Eğer siz bir yazının altına yorum yapacaksanız yazı ile ilgili bir fikriniz olmalı. Bu fikri de ifade edebilmeniz gerekir. Eğer siz yazının özü ile ilgili değil de ekstrası ile ilgili konuşmak istiyorsanız, burada yer işgal etmemek adına en fazla; "CeZbe, son paragrafınıza katılıyorum/katılmıyorum. Sizinle bunu tartışmak isterim" diyebilirsiniz. Aksi takdirde yazana yorum yapmış değil saldırmış olursunuz.
Ki benim bunu Bukowski, Proust tartışabilen okurlara anlatmam sanırım ileride pişman olacağım bir şey. Kızdığım, anlamsız bulduğum bir şeyin kimseye yapılmasını istemem. O sorumluluk duygusuyla ifade etmeye çalıştım. Artık siz nasıl yorumlarsanız.
CeZbe, bu yazının altında yer işgal etmek istemiyordum. Yazıyla tamamen alakasız bu işgal için kusura bakma.
Her lafında en çok ben ben ben ''aaa okumak mı dedi birisi'' o da ben ben diyerek bunu çaktırmadan
kelimelere işleyip insanlara sürekli laf sokup sonrada şirine gibi davranınca şirinlik
yaptığını sanan ama ne yaptığı kabak gibi ortada olan insanlarımız :)) Tolere ettikce çostukca coşuyor bu tarzlar
İşe yaramaz ,huysuz hatta vizyonsuz ergen ne demektir ya kendi aklına şükreden ama
farklı kapasitelerle karşılaşmadıgı için bunu nimet sayan 1 2 konuda hadi bilemedin 3 4 konuda olsun
bilgili oldugunu düşünüp insanları üstü kapalı aşagılamak ne demek ?? İnsan dön bir kendine bak
taşını cebinde taşımalı biraz ne yalan söyleyelim bu hale gelmek büyük başarı bence.. Tebrikler
Jungun zihnin çöplügü diye tarif ettigi yeri oklarla göstermişsin .. Önüme M.Proust düştü bakıp pof
diyip geçtim işte 'zevk meselesi ' .
sevgili cezbe, ben kendimi ve seni net ifade ettiğimi düşünüyorum..yazındaki aşağılama ve koordinat belirleme hakıını kullandım...anlamadıysan acırım..anlayıp ta anlamazlığa gelmen ise güldürüyor...SOSYOPATLARA ayıracak vaktim doldu..yararlı DEVİNİMLER
Bukowskiyi epey okudum, adam sonuna kadar doğru söylüyor. Düşüncelerini beğeniyorum, bana katmak istediklerini benimsiyorum. Kafiye, romantizim ya da hayal mahsulü hikayeler beni tatmin etmiyor. Bu yaşıma geldim asla hülyalanmak için okumadım, sadece öğrenmek için okudum.
O sebeple hayal veyahut duygu aşılayandan ziyade, gerçeği ya da olması gerekeni her zaman yeğeliyorum.
İlk yorumumda dediklerimi yorumlara binayen dedim... Elit, üstün görünme çabası vs vs... Aslında yorum sebebimde oydu. Malum senin yazılarında pek içerik konuşmuyoruz. En azından adet yerini buldu
E ama Any, siz benim çok vaktimi aldınız, bir sörvayvır bile izleyemedim sizin yüzünüzden, gündüz de sergiye gidecektim gidemedim üstelik :) "Aşağıda olana ve saldırgan olana, bunu söylemenin aşağılamak olmadığını" yazdığım bölüme katıldığınıza sevindim. Yüksek bir akıl sergilemişsiniz uygulamada da, fakat hani gerekçeleriniz? Ben gerekçesiz tasarrufta bulunmamaya çalışırım, yoksa boş-beleş laf ola beri gele yazmış olursunuz.
Esasında, sizin 2.yorumuzu okur okumaz, yazıdaki ikinci kısımda tariflediğim kibir kılıfına bürünmem gerekirdi. Çünkü Proust tartışmadık biz. Siz gelip kısaca "ben felsefeyi sevmem, sevenleri de sevmem" dediniz bomboş bir alt yapı sergileyerek, ben de ısrarla Proust'u neden kullandığımı ve neden bu kadar aşağılamayı hak etmediğini altı dolu olarak izah etmeye çalıştım. Bu yaptığınız seri yorumların, şiddetini artıran bir kişilik saldırısına dönüşmüş olması benim için şaşırtıcı değil. Sosyopatlık noktalamanız harika olmuş :)
Yancılar, paktçılar filan beni enterese etmez. Kalabalık nitelikli olmadıktan sonra, bu oluşumlar kendi kendine tıngırdarlar ancak. Ben de iyi niyetle izah etmeye çalışırım önce, kalibresini ve rengini gösterdikten sonra da oralı olmam. Örneğin bir kez daha yorum yaparsanız; size kereviz ve faydalarından söz edeceğim :) Bu arada lütfen şu takıyı düzgün kullanın. Proust hakkında saçmasapan olsa da konuşmaya çalışan biri, de-da takısını nasıl kullanması gerektiğini de bilmeli ve asla te-ta şeklinde yazmamalı. Bunu aşağılamak için söylemiyorum, gerçekten çok çirkin duruyor. Biraz kötü bir dilek gibi görünecek ama; neyseniz öyle kalın...
kürk mantolu madonnada mutabıkız:)
Morlock; şu konuda yanılıyorsun, öncelikle onu belirteyim. Bu yazdığım yazı 3 ayrı konuda yargı içeriyor. İlkiyle alakalı, yazdıklarıma karşılık gelen insanlar vardır. Onlardan biri çıkıp da ayıklandığı konusunda serzenişte bulunursa bu yazının altında, gayet rahat kabul ederim bunu. Kibir konusunda yazdıklarımda ise "tevazu kılıfında bir kibirli" tarifi var. Buna karşılık gelebilecek birini ben şu anda göremiyorum ortalarda. Tabii ki yazılıp çizilenler insanı etkiler ve ilişkin konular başka bir yazının içersinde bulunabilir. Bu yüzden aklında ne var bilmiyorum ama doğru bir tespit değil bu yaptığın.
Diğer konulara gelince; benim yazılarımın altı saçmalık doludur. Sen pek şahit olmadın bunlara. Bir şekilde garezi, sıkıntısı olan, blogla alakalı alakasız, örneğin Gri,x,y,z daha bir yığın nicke, kişiliğe bürünen tipler gelip sallarlar olur olmaz. Yani bir yerde, bir şekilde canları yanmıştır mutlaka. Canlarının yanmasının nedeni de, kendilerine tuttuğum ayna olabilir, başka sebepler de olabilir, bilemem... Hepsiyle de tek tek uğraşamam.
Ama sana teşekkür ederim. Aramızda tartışma olmuş olabilir, benim için çok önemli bir tartışma da değildi zaten. Tanımak, zaman içersinde olabilen bir şey. Senin gelip benim önceki yazılarımdan birine yorum yapmanı, kendini olumlayan bir sembolizasyon diye düşündüğümü yazmıştım galiba. O cümlemi şu an geri alıyorum. Ve çok haklısın ki; Proust'u gerçek manada tartışabilen birine, zaten senin ve benim getirdiğim eleştiri türünden bir eleştiri getirilemez. Tartışmayla alakalı da yazdım yukarıda muhatabına tane tane zaten, okumak istersen okursun. Teşekkür ederim yorumun için.
Duk; biliyorum elit muhabbetini neye istinaden söylediğini yahu. Ben 10 tane yazı yazarım, birini sen beğenirsin, birini öteki beğenir, diğerini kimse beğenmez vs. Ben senin ne tür şeyleri sevdiğini biliyorum. Burada tanıdığım yorumcuların da tahmin edebiliyorum hangi yazıyı sevip sevmeyeceklerini. Anlıyorum yazdıklarını yani, kimseyi zevkinden dolayı asamazsın ya :) Ben de Bukowsky severim diyorum zaten ama hani bundan 10 yıl önce çok da severek okuyup bir kenara koymuşum. Şimdi okusam aynı hazzı almam. Çok geniş pencereden benim yazıda söylediğimi şöyle değerlendirebilirsin; insan gelişmelidir. Esasında hepsi bundan ibaret söylediğimin. İçerik hiçbir şeydir Duk :) aslolan yazı üzerinden yazara giydirmektir. Cezbe için de çok tındır yani
Blog yerine yorumlara yorum yapmak pek adetim değil aslında ama insanların özellikle Edebiyat, Tarih, Din, Sosyoloji gibi çok önemli alanlara dair cüretkarca konuşmaları karşısında dayanamıyorum.
Burası "yazı" ile alakalı olan insanların bulunduğu bir mecra, o yüzden önce bulunduğu yerin farkında olmalı insan. "Aforizma" gibi "yazı dünyası"nda sıklıkla kullanılan bir kelimeyi, "farklı görünmek adına bu kelimeyi kullanıyorsun" şeklinde müstehzi ["Alaycı" yerine "müstehzi" dediğim için ben de entel-dantel görünür müyüm acaba diyeceğim de müstehzi Arapça kökenli olduğu için avantajlıyım sanırım] bakışla yazı sahibini eleştirmek takdire şayan. Hele ki ilkokulda "bilmediğimiz kelimeleri cümle içinde kullanarak öğrenelim" tandanslı öğretmen sözlerinden hareketle, marketten yapılan alışveriş sırasında yeni bir kelimeyi deneyimleme çabası gerçekten müthiş. Şu durumda sizin bu davranışınız için iki ihtimal var:
1. Sizin kelime ve fikir hazneniz son derece kısıtlı ve özellikle Batı orijinli bir kelime gördüğünüzde hemen rahatsız oluyor, karşınızdakini bilgiçlikle suçluyorsunuz. İstiyorsunuz ki bu ortamda ve hatta her yerde "kelime deflasyonu" olsun ve insanlar meramlarını benzer kelimelerle ifade etsin. 200 kelime kafi, 201. kelimeyi kullanan kişi entellik hastalığına düçar olmuştur...
2. Aslında "aforizma", "Proust", "Bukowski" falan hikaye, yazara gıcığım ve ne yazsa kulp takacağım. Bulduğum en güzel şey de "genel yapı"dan biraz daha sapma gösteren şeyler. Hem "ben de sizler gibiyim" popülizmi bu ülkede her zaman iş yapar.
2. madde elbette beni alakadar etmez. Ama ilk maddenin yansımalarıyla o kadar muhatap oldum ki buna çözüm bulamıyoruz. Bu yüzdendir "şey" diye bir kelimeye onlarca mana vermemiz. "Şeyini şey ettiğimin şeyi" [Aynı isimde tiyatro eseri olan Nejat Uygur'u rahmetle, bir dönem bu söz ile gündemi meşgul eden Bülent Arınç'ı hasretle (!) yad edeyim] deyince bile bir anlam çıkartabiliyoruz... Neyse bu kısmı çok uzattım. Bu arada bir bilgi vereyim, "aforizma" ile "sınır" kelimesi aynı kökten gelir. İkisi de Yunancadan türemiştir. Bu yüzden Duk'un ya da pek çok kişinin "özdeyiş" ile "aforizma"yı tamamen aynı sanması hatadır. Aforizmada "sınır"dan çıkma vardır. Yani klişeden. Aforizmalar genelde Edebiyat ve Felsefe ile ilgilenenler tarafından kullanıldığı için [her iki alanla ilgilenenler de aslında "sınır"dan çıkma hassasına sahip oldukları için bu kısmına odaklanılmıyor] güzel bir söze aforizma adı veriliyor. Oysa büyük hata...
Beni asıl rahatsız eden !Any'nin Proust hakkında yazdıkları. Öncelikle "yazarı anlamak" ile "yazıyı anlamak" arasında büyük fark vardır. Siz Proust'u mu, yazdıklarını mı yoksa her ikisini de mi anlamak istiyorsunuz? Eğer Proust'u anlamak istiyorsanız öncelikle 1870-1871 yılları arasında yapılan Fransa - Prusya Savaşı'nı, o savaşın sonucunda Fransa'da yaşanan kıtlığı, insanların sokak hayvanlarını pişirip yeme raddesine geldiklerini, haliyle ülkede yaşayan insanlar için büyük bir beslenme sorunu olduğunu, tam da bu savaşın bittiği yıl doğan Proust'un zayıf bir bünyeyle hayata gözlerini açtığını, ufak yaşında başlayıp tüm hayatını etkileyen astım krizlerinin doğum döneminden yadigar kaldığını bilmelisiniz. Sırf bu krizlerin yoğunluğundan dolayı kaç defa intiharın eşiğine gelmiş bir insan için tutup da kendini bulamamış, duygu karmaşaları cinsel tercihine de yansımış gibi "dedikodu tarihçiliği ve edebiyatçılığı"na merakınız nereden acaba? Proust'un yazdıklarına dair yaptığınız yorumlardan anlaşıldığı üzere siz Proust'un hiçbir yazısını, hiçbir eserini okumamışsınız. Proust'a büyük anlam yüklemiyorum ama geçtiğimiz ve yaşadığımız yüzyılda değerli fikir adamlarının hakkında binlerce makale, hatta kitaplar yazdığı bir adam için söyleyebileceğiniz sadece "sıkıcı" ve "duygu karmaşaları cinsel tercihine yansımış" olabiliyorsa [bu fikirleri de google üzerinden araştırma yaparak bulduğunuza da eminim.] Proust'a dair en ufak bir bilginiz yok demektir... Kaldı ki bilmek, okumak zorunda da değilsiniz ama insanda görülebilecek en kötü özelliklerden biri olan "biliyor(muş) gibi davranmak", malumatfuruş hasletini üzerinize giymek size sadece sizinle benzer yapıda olan insanlar arasında değer katar. İnanmayın arkadaşım google'da, sağda-solda yazan şeylere... İnsanlar bu cüreti nereden buluyor da bu kadar fütursuzca yorumlar yapabiliyor, gerçekten şaşıyorum. Türkçenin en basit kuralları olan -ki'yi, -de/-da'yı ayırmayı bilme, hatta ancak ilkokul çocuklarının yapabileceği -de/-da eklerini "ta" şeklinde ayırma gafletinde bulun, sonra gel edebiyata dair yorum yapabilme yetisini kendinde bul. Ona da yorum denirse tabii... "Betimlemeleri çok sıkıcı"... Hangisi mesela? Paylaşın sıkıcı bir pasajını da üzerine konuşalım. Bakalım ne kadar tanıyormuşsunuz Proust'u...
Yazıda katılmadığım nokta "aşağı" - "yukarı" düalitesi... Şimdilerde sadece erkek ismi olarak kullanılan çok güzel bir kelime var: "izzet"... Bu kelimenin künhüne vakıf olmak her zaman fayda sağlar..
bir adam yaratamamak,
arkadaşlardan gelen yoğun istek üzerine istemeyerek de olsa size cvp vermek zorunda hissettim.. bilmediğim konuda ahmak kesmek asla benim tarzım değildir..aşağı yukarı 20 yıl önce okumuş olduğum kitaptan aklımda paragraf kalması -sıkıldığım bir kitap üstelik- düşünülemez,bunu istemek haksızlık olur..ben edebiyatçı değilim.dikkat çekme kaygım yok.yazım hatalarımın olması normal çünkü hızlı yazarım ve herhangi bir kaynak araştırmak için 2 saat uğraşmam.bununla birlikte yazının sahininin hatalarınıda görmediğim sanılmasın:)) kendimi olduğumdan farklı gösterme gayretim hiç olmadı ve yapanları da sevmem..ben yazının sahibine gerekli cvpları verdim ve mutatabım değildir artık..size de arkadaşınızın piyonu ve paralı askeri olmaktan vazgeçmenizi önerebilirim ancak...sevgiyle kalın.
Vallahi yazı altında öyle bir şey olmuş ki, yazdığım ilk bölüme tam bir örnek. Yeniden okuyunca eğlendirdi beni bi'çok :) Benim elime bile sürmeme gerek kalmamış, konuyla ilgili cehaletlerini kendi elleriyle ortaya koymuş ve hakaret yoluna gitmiş lapingiller. Aforizma nedir bilmem, aforizmanın zaten bir nevi ahkam kesmek olduğunu bilmem. Proust'un adını dahi duymadım ama arama motoru üzerinden bir şeyler saçmalar, yancılık müessesinin kanatları altında, asıl maksadım olan Cezbe'ye bulaşma ve hakaret etme eylemini gerçekleştirebilirim. Bir de kendinin ayıklanmış balık olduğunun farkında olmadan, yazılan yazı üzerinden "koordinat belirledim" derim köylü kurnazlığıyla. İyi de; nerede aklın, nerede fikrin, nerede bilgin? diye sorarlarsa, hakaret edip kaçarım :)
Kendi kendini ayıklayan balıklar var yazının altında, vallahi bu defa ben hiç efor sarfetmemişim, kendi kendilerini ayıklamışlar. Üzerlerine limon sıkmaktan başka bir şey kalmamış bana da...:)
Özür: Sevgili balıkgiller; benzetme yoluyla adınızı geçirdiğim için özür dilerim, biliyorum ki sizde bazılarının ihtiyacı olduğu üzere fosfor var. Sırf bu yüzden bile, emin olun bazı insanlardan çok ama çok daha değerlisiniz.
----------------------------------------------------
Hoşgelmişsiniz, ne iyi etmişsiniz Sayın Bayım :) Senin yorumu okumadan yukarıdaki yorumu yazmıştım. Vakitsizliğinde ayırdığın vakte bakılırsa bir çileden çıkma söz konusu :) Ama pek memnun oldum, ben ayıklamakla yetiniyorum en fazla, yani ayıklayıcıyım :) Bir de mezarcı modelini görmelerinde fayda vardı. Bakalım o gömüldükleri yerden sesleri çıkacak mı...
Yazıyla alakalı katılmadığın nokta için de şunları söyleyeyim: Düalite yok esasında. Herkes bir düzeydeyken yani eşitken, birinin çıkıp "ben aşağıdayım" diye bağırmasından söz ediyorum. Yani örneğin bu yazının altında olanlar. Ben kendi aklımca, fikrimce bir yazı yazmışım. Sonra birileri gelmiş, kendi seviyelerini, akıllarını, kültür birikimlerini; seviyesizlik, akılsızlık ve kültürsüzlük şeklinde ortaya koymuşlar. Yani "yukarıda olan" veya "yukarı" diye bir şey yok, kendini ifade ederek aşağıda olduğunu haykıran birileri var. Ama sen o şekilde anlamışsan kesin eksiktir ifadem, yazı aşağı insin bakıp düzeltirim o bölümü.
Hep uyardığın gibi, hep uymadığım gibi işte, ne diyeyim... Dayanamıyorum birader ben bu insanlara. Bu denli çapsızken, benim çapımı sorgulamak kibirin en büyüğü değil de ne? Hakaretten başka bir içeriği olmayan yorum müsveddelerine ne cevap vereyim, Proust'un adını dahi duymamış, nickini ilk defa gördüğüm birinin, hakaretler eşliğinde arama motoru fışkırtılı cehaletini sergilemesine ne diyeyim? Bunlar sabredilebilir şeyler mi? İster izzet, ister tevazuya saklı bir kibir; bir şekilde dönüşmem gerektiğini biliyorum, haklısın da işte Cezbe faktörü hn3mlğgehnm
Ayırdığın vakte ve yorumuna teşekkür ederim Biradamcım. Akıl görmeye ihtiyacım olduğu bir zamanda, akıl ve bilgi dolu yorumunu okumak, yanımda olduğunu hissetmek çok çok iyi geldi. Sağolasın, sağlıklı olasın...
Eleştiri dozunun gereğinden fazla ekşitildiği, insanları inciterek yapılan bu tarz yorumları onaylıyor olmaktan kendi adıma üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Bunun sonrasında bu tür hakaret içerikli yorumları, sizler kendinize yakıştırabiliyorsanız, buyrun devam edebilirsiniz.
Einstein derki Problemi Onu yaratanla çözemezsin
de-da ayrı yazılır :) birisi şu blok adresini verebilirmi acep, reca etsem.
Kendimi kaosten beslenen birisi gibi hissettim.
Açıkçası blogu okumadım, içeriğini bilmiyorum ama felsefi bir paylaşım gibi hissettiğimde okumak gelmedi içimden. Hissiyat işte....
Kelime hazinem oldukça zengin olmasına rağmen sevmem yazılar da kullanılmasını. Düz yazıcıyım ben, okuduğum yazıların 15 yaşında ki ergenin de anlayacağı dilden olmasını isterim. Zevk, tercih meselesi.
Fakattttttt yorumları okumak iyi vakit geçirtti, zira eğlendim ve bir sonraki cevapları beklerim. Hımmm "hadi amaaaaa bu olmadı", "vavvv bu güzeldi işte", "şunu da yazsaydın iyiydi" "bak sen şu kinayelere laf sokmalara" diyerek kendi kendime sesli-sessiz- katılımda bulundum.
Bu lazım aaa gamyuncanlar... Devam bence, her tel her söz misali akıp gidiyoruz zaman için de...... kimisi felsefe sever, kimisi bu ne ayol der kimisiyse benim gibi kişisel düşüncelerin kelimeye dökülüşleri elinde çekirdekle izler..
Yorumculardan da rica ediyorum daha düz yazılsın, zira yoruluyorum okurken.. Yormayın beni.....
Any'nin Arkadaşları: "Any, BirAdamYaratamamak diye biri Cezbe'nin yazısının altında sana cevap vermiş gördün mü?"
Any: "Evet gördüm, cevap vermeye değmez"
Any'nin Arkadaşları: "Olmaz ya cevap vermelisin. Hem de öyle bir cevap ver ki blogun ortasına göm onu."
Any: "Yok ya ne cevap vereceğim. Hiç gerek yok"
Any'nin Arkadaşları: "Hadi ama Any, çekirdek aldık elimize onu sağlı-sollu darbelerle indirdiğini izlerken çitleyeceğiz"
Any: "Tamam madem çok istiyorsunuz, istemeye istemeye cevap yazayım şuna"
"BirAdamYaratamamak bla bla bla... Cezbe'nin piyonu ve paralı askeri olmaktan vazgeç"
Any'nin Arkadaşları: "Haha ne yaptın öyle Any, adamı mahvetmişsin."
Any: "Ne yapayım siz ısrarcı oldunuz. Yoksa ben yazmayacaktım"
Any'nin Arkadaşları: "Nasıl laf sokmuşsun öyle kırk yıl düşünsek aklımıza gelmezdi piyon ve paralı asker lafı. Nereden buluyorsun Allah aşkına bu benzetmeleri"
Any: O da haddini bilsin. "Aslında kaç para aldığını gösteren senetler ve banka kayıtları da var elimde de acıdım adama eklemedim."
Any'nin Arkadaşları: "Senden korkulur. piyon ve paralı asker he. Hahahaha"
Any: "Ayrıca hızlı yazıyorum ben"
Any'nin Arkadaşları: "Nasıl yani?"
Any: "Hızlı yazıyorum işte.."
Any'nin Arkadaşları: "Ee?"
Any: "Ne ee'si hızlı yazıyorum diyorum nesini anlamadınız"
Any'nin Arkadaşları: "Hahaha, demek piyon ve paralı asker he. Sen çok yaşa. Daha da yorum falan yazamaz hatta bloga uğramaz adam"
Any: "Yazarsa kendi bilir. Elimdeki senetleri gösteririm. Ayrıca 'hızlı yazıyorum' demiş miydim?"
any son yorumu daha okumamış heralde:)
ben senden yanayım any :)
Cezbe ,bir blog yazmış?Yanlış veya doğru,güzel veya çirkin her ne ise,beğenmediysen okur geçersin,hatta yarısını okur yarısını bırakırsın.Niye illa kötü ,kırıcı Yorumlar yazılır ki,anlamıyorum.Diyelim teNkit eden kişi doğruları söylüyor,haklı, peki
bundan size ne bize ne?Canı istemiş yazmış,site kurallarına uymuş,argo hakaret yok,o halde kime ne,kıskanç eltilEr gibi niye dalaşıyorsunuz.Yazdığınız dünya ünlüsü yazarları okumuş insanlara yakışıyor mu hiç? Rus,şark Türk klasiklerinİn tamamına yakın ( eşimin kardeşi yayınevisahibi)okuduğum halde fırsat bulupta Proust,BukolOvski okuyamamıştım.Eh iyiki okumamışım diyeyim bari:)
proust ben de okumamıştım bukovski belki okumuş olabilirm emin değilim) son cümlenize katılıyorum yapılan yorumlardan sonra hiç te okuyasım yok artık:) önemli olan biraz sade olmak ,alçak gönüllü olmak insanları aşağılamak normaldir gibi şeyler yazıp insanları kışkırtmamak. öyle olunca hiç yazmayacak insanlar bile dayanamayıp cevap yazıyor..
YORUMLAR
O sebeple hayal veyahut duygu aşılayandan ziyade, gerçeği ya da olması gerekeni her zaman yeğeliyorum.
İlk yorumumda dediklerimi yorumlara binayen dedim... Elit, üstün görünme çabası vs vs... Aslında yorum sebebimde oydu. Malum senin yazılarında pek içerik konuşmuyoruz. En azından adet yerini buldu
Esasında, sizin 2.yorumuzu okur okumaz, yazıdaki ikinci kısımda tariflediğim kibir kılıfına bürünmem gerekirdi. Çünkü Proust tartışmadık biz. Siz gelip kısaca "ben felsefeyi sevmem, sevenleri de sevmem" dediniz bomboş bir alt yapı sergileyerek, ben de ısrarla Proust'u neden kullandığımı ve neden bu kadar aşağılamayı hak etmediğini altı dolu olarak izah etmeye çalıştım. Bu yaptığınız seri yorumların, şiddetini artıran bir kişilik saldırısına dönüşmüş olması benim için şaşırtıcı değil. Sosyopatlık noktalamanız harika olmuş :)
Yancılar, paktçılar filan beni enterese etmez. Kalabalık nitelikli olmadıktan sonra, bu oluşumlar kendi kendine tıngırdarlar ancak. Ben de iyi niyetle izah etmeye çalışırım önce, kalibresini ve rengini gösterdikten sonra da oralı olmam. Örneğin bir kez daha yorum yaparsanız; size kereviz ve faydalarından söz edeceğim :) Bu arada lütfen şu takıyı düzgün kullanın. Proust hakkında saçmasapan olsa da konuşmaya çalışan biri, de-da takısını nasıl kullanması gerektiğini de bilmeli ve asla te-ta şeklinde yazmamalı. Bunu aşağılamak için söylemiyorum, gerçekten çok çirkin duruyor. Biraz kötü bir dilek gibi görünecek ama; neyseniz öyle kalın...
Diğer konulara gelince; benim yazılarımın altı saçmalık doludur. Sen pek şahit olmadın bunlara. Bir şekilde garezi, sıkıntısı olan, blogla alakalı alakasız, örneğin Gri,x,y,z daha bir yığın nicke, kişiliğe bürünen tipler gelip sallarlar olur olmaz. Yani bir yerde, bir şekilde canları yanmıştır mutlaka. Canlarının yanmasının nedeni de, kendilerine tuttuğum ayna olabilir, başka sebepler de olabilir, bilemem... Hepsiyle de tek tek uğraşamam.
Ama sana teşekkür ederim. Aramızda tartışma olmuş olabilir, benim için çok önemli bir tartışma da değildi zaten. Tanımak, zaman içersinde olabilen bir şey. Senin gelip benim önceki yazılarımdan birine yorum yapmanı, kendini olumlayan bir sembolizasyon diye düşündüğümü yazmıştım galiba. O cümlemi şu an geri alıyorum. Ve çok haklısın ki; Proust'u gerçek manada tartışabilen birine, zaten senin ve benim getirdiğim eleştiri türünden bir eleştiri getirilemez. Tartışmayla alakalı da yazdım yukarıda muhatabına tane tane zaten, okumak istersen okursun. Teşekkür ederim yorumun için.
Duk; biliyorum elit muhabbetini neye istinaden söylediğini yahu. Ben 10 tane yazı yazarım, birini sen beğenirsin, birini öteki beğenir, diğerini kimse beğenmez vs. Ben senin ne tür şeyleri sevdiğini biliyorum. Burada tanıdığım yorumcuların da tahmin edebiliyorum hangi yazıyı sevip sevmeyeceklerini. Anlıyorum yazdıklarını yani, kimseyi zevkinden dolayı asamazsın ya :) Ben de Bukowsky severim diyorum zaten ama hani bundan 10 yıl önce çok da severek okuyup bir kenara koymuşum. Şimdi okusam aynı hazzı almam. Çok geniş pencereden benim yazıda söylediğimi şöyle değerlendirebilirsin; insan gelişmelidir. Esasında hepsi bundan ibaret söylediğimin. İçerik hiçbir şeydir Duk :) aslolan yazı üzerinden yazara giydirmektir. Cezbe için de çok tındır yani
arkadaşlardan gelen yoğun istek üzerine istemeyerek de olsa size cvp vermek zorunda hissettim.. bilmediğim konuda ahmak kesmek asla benim tarzım değildir..aşağı yukarı 20 yıl önce okumuş olduğum kitaptan aklımda paragraf kalması -sıkıldığım bir kitap üstelik- düşünülemez,bunu istemek haksızlık olur..ben edebiyatçı değilim.dikkat çekme kaygım yok.yazım hatalarımın olması normal çünkü hızlı yazarım ve herhangi bir kaynak araştırmak için 2 saat uğraşmam.bununla birlikte yazının sahininin hatalarınıda görmediğim sanılmasın:)) kendimi olduğumdan farklı gösterme gayretim hiç olmadı ve yapanları da sevmem..ben yazının sahibine gerekli cvpları verdim ve mutatabım değildir artık..size de arkadaşınızın piyonu ve paralı askeri olmaktan vazgeçmenizi önerebilirim ancak...sevgiyle kalın.
Vallahi yazı altında öyle bir şey olmuş ki, yazdığım ilk bölüme tam bir örnek. Yeniden okuyunca eğlendirdi beni bi'çok :) Benim elime bile sürmeme gerek kalmamış, konuyla ilgili cehaletlerini kendi elleriyle ortaya koymuş ve hakaret yoluna gitmiş lapingiller. Aforizma nedir bilmem, aforizmanın zaten bir nevi ahkam kesmek olduğunu bilmem. Proust'un adını dahi duymadım ama arama motoru üzerinden bir şeyler saçmalar, yancılık müessesinin kanatları altında, asıl maksadım olan Cezbe'ye bulaşma ve hakaret etme eylemini gerçekleştirebilirim. Bir de kendinin ayıklanmış balık olduğunun farkında olmadan, yazılan yazı üzerinden "koordinat belirledim" derim köylü kurnazlığıyla. İyi de; nerede aklın, nerede fikrin, nerede bilgin? diye sorarlarsa, hakaret edip kaçarım :)
Kendi kendini ayıklayan balıklar var yazının altında, vallahi bu defa ben hiç efor sarfetmemişim, kendi kendilerini ayıklamışlar. Üzerlerine limon sıkmaktan başka bir şey kalmamış bana da...:)
Özür: Sevgili balıkgiller; benzetme yoluyla adınızı geçirdiğim için özür dilerim, biliyorum ki sizde bazılarının ihtiyacı olduğu üzere fosfor var. Sırf bu yüzden bile, emin olun bazı insanlardan çok ama çok daha değerlisiniz.
----------------------------------------------------
Hoşgelmişsiniz, ne iyi etmişsiniz Sayın Bayım :) Senin yorumu okumadan yukarıdaki yorumu yazmıştım. Vakitsizliğinde ayırdığın vakte bakılırsa bir çileden çıkma söz konusu :) Ama pek memnun oldum, ben ayıklamakla yetiniyorum en fazla, yani ayıklayıcıyım :) Bir de mezarcı modelini görmelerinde fayda vardı. Bakalım o gömüldükleri yerden sesleri çıkacak mı...
Yazıyla alakalı katılmadığın nokta için de şunları söyleyeyim: Düalite yok esasında. Herkes bir düzeydeyken yani eşitken, birinin çıkıp "ben aşağıdayım" diye bağırmasından söz ediyorum. Yani örneğin bu yazının altında olanlar. Ben kendi aklımca, fikrimce bir yazı yazmışım. Sonra birileri gelmiş, kendi seviyelerini, akıllarını, kültür birikimlerini; seviyesizlik, akılsızlık ve kültürsüzlük şeklinde ortaya koymuşlar. Yani "yukarıda olan" veya "yukarı" diye bir şey yok, kendini ifade ederek aşağıda olduğunu haykıran birileri var. Ama sen o şekilde anlamışsan kesin eksiktir ifadem, yazı aşağı insin bakıp düzeltirim o bölümü.
Hep uyardığın gibi, hep uymadığım gibi işte, ne diyeyim... Dayanamıyorum birader ben bu insanlara. Bu denli çapsızken, benim çapımı sorgulamak kibirin en büyüğü değil de ne? Hakaretten başka bir içeriği olmayan yorum müsveddelerine ne cevap vereyim, Proust'un adını dahi duymamış, nickini ilk defa gördüğüm birinin, hakaretler eşliğinde arama motoru fışkırtılı cehaletini sergilemesine ne diyeyim? Bunlar sabredilebilir şeyler mi? İster izzet, ister tevazuya saklı bir kibir; bir şekilde dönüşmem gerektiğini biliyorum, haklısın da işte Cezbe faktörü hn3mlğgehnm
Ayırdığın vakte ve yorumuna teşekkür ederim Biradamcım. Akıl görmeye ihtiyacım olduğu bir zamanda, akıl ve bilgi dolu yorumunu okumak, yanımda olduğunu hissetmek çok çok iyi geldi. Sağolasın, sağlıklı olasın...
Açıkçası blogu okumadım, içeriğini bilmiyorum ama felsefi bir paylaşım gibi hissettiğimde okumak gelmedi içimden. Hissiyat işte....
Kelime hazinem oldukça zengin olmasına rağmen sevmem yazılar da kullanılmasını. Düz yazıcıyım ben, okuduğum yazıların 15 yaşında ki ergenin de anlayacağı dilden olmasını isterim. Zevk, tercih meselesi.
Fakattttttt yorumları okumak iyi vakit geçirtti, zira eğlendim ve bir sonraki cevapları beklerim. Hımmm "hadi amaaaaa bu olmadı", "vavvv bu güzeldi işte", "şunu da yazsaydın iyiydi" "bak sen şu kinayelere laf sokmalara" diyerek kendi kendime sesli-sessiz- katılımda bulundum.
Bu lazım aaa gamyuncanlar... Devam bence, her tel her söz misali akıp gidiyoruz zaman için de...... kimisi felsefe sever, kimisi bu ne ayol der kimisiyse benim gibi kişisel düşüncelerin kelimeye dökülüşleri elinde çekirdekle izler..
Yorumculardan da rica ediyorum daha düz yazılsın, zira yoruluyorum okurken.. Yormayın beni.....
ben senden yanayım any :)