Dokuz Yumurtalı Nine
21 Kasım 2018, 18.52 A- A+
Dokuz Yumurtalı Nine
Adı neydi bilmiyorum. Kimsenin de bildiğini pek sanmıyorum. Nine evimize sıkça geldiği için Yakından tanımıştım. Öz yaşam öykümün içinde kısaca söz edecektim. Sonra; benim için yaptıklarını; diğer yardımlarını düşününce Dokuz Yumurtalı Nine' nin özel bir yazıyı hak ettiğine karar verdim.
Ebeydi. Köyün bütün çocuklarını, hatta yakın köylerin çocuklarını da o doğurtmuştu. Ebeliğinin yanında, baytarlık, alternatif tıp, kırıkçılık, çıkıkçılık ... daha pek çok uzmanlık alanı vardı. Yardıma ihtiyacı olan; çocuğu, hayvanı rahatsızlanan ona koşardı. Birçok kez beni de iyileştirmişti.
Tuhaf bir çocuktum. Çok az konuşurdum, yüzüm hiç gülmezdi. Dengem bozuktu; hep bir şeylere takılır, pat pat düşerdim. Büyük halamızın kocası bir Mehmet Eniştemiz vardı. Asık suratlı sert bir adamdı. Bana "kakavan Ali" derdi.Hakkımdaki genel kanı "bundan bir cacık olmaz"dı. -Eh pek de yanıldıkları söylenemez.- Çok sık düştüğüm için sürekli kolum çıkardı; hem de omuzdan... Hep aynı kol, aynı omuz...
Omuz çıkınca kol yan tarafta, vücuduma ait bir organ değil de yabancı bir nesneymiş gibi sallanır kalırdı...
O zaman imdada Dokuz Yumurtalı Nine yetişir; bir merhemle biraz ovuşturur; son, ani ve sert bir hareketle omuzu yerine oturturdu. Bir de; şalvarının bir yerinden bir portakal çıkarır uzanabileceğim yükseklikte tutarak " hadi al bunu" derdi. Ben portakalı almak üzere uzanınca "maşallah, maşallah geçmiş olsun" der; portakalı gene yerine koyar;" Hadi Allah'a ısmarladık" diyerek. Yel gibi çıkar giderdi.
O zaman; ninem bir sepete, tereyağı, bir miktar un; lor... vb yiyecekler koyar benden üç yaş büyük ablamla Dokuz Yumurtalı ninenin evine gönderir almak istemezse bırak gel derdi.
Her zaman nine kırlara çıkar, ot, kök, yaprak çiçek... şifalı bitkileri toplar gelir. Hangi bitkinin, hangi rahatsızlığa iyi geldiğini bilir; bazılarını kaynatarak şişelere doldurur saklardı.Bazılarını da havanda döver merhemler yapar, gerektiğinde kullanırdı.
Henüz okula gitmiyorum dört beş yaşlarındayım. Kış mevsimi. Rahmetli ninem -Allah rahmet eylesin- beni yıkayacak. Üşümeyeyim diye sobayı iyice yakmış. Tekneyi de sobanın yanına çekmiş.( Burada sobayı ve tekneyi anlatmalıyım: Soba,üzerinde bir büyük, üç tanede küçük yuvarlak deliği bulunan; ocak kısmının yan tarafında altlı üstlü iki tepsi sığacak büyüklükte bir fırın bölümü olan dikdörtgen şeklinde bir araç. Üstündeki delikler dökme demirden halkalarla kapalı. Üzerlerine tencereler konuyor. Tekne: Dikine ikiye bölünmüş iri bir ağaç gövdesinin oyulmasıyla; banyo küveti şekline getirilmiş bir eşya. O tarihlerde bu gereçlerden her köy evinde iki adet bulunurdu: Biri içinde hamur yoğurmak; diğeri çamaşırları ve çocukları yıkamak için.) Ninem beni yıkadı; başımdan aşağı su döküp durulayıp çıkaracak; tekne kaygan ve meyilli, ayağa kalkınca ayağım kaydı ve kolum kızgın sobanın üzerine yapıştı. Ninem feryat figan" kızanı yaktım komşular yetişin" diye çırpınıyor. Evde ikimizden başka kimse yok.Komşulardan bir delikanlı koşup Dokuz Yumurtalı Nine'ye haber vermiş. Nine hemen geldi;merhemler sürdü, kolumu da bir bezle boynuma astı. Kolum uzunca bir zaman sonra iyileşti. Dokuz Yumurtalı ninenin merhemleri sayesinde hiç iz kalmadı.
Kediler, köpekler, yaralandığında; küçükbaş, büyükbaş tüm hayvanlar rahatsızlandığında yardıma Dokuz Yumurtalı Nine koşar, "Ben bunları Allah rızası için yapıyorum; o bana yeter derdi. Allah rahmet eylesin; mekanı cennet olsun.
AliÇ.Dramaturg
YORUMLAR