Ben genelde tek yorumla meramımı, düşüncelerimi ifade etmeye gayret ettiğim için ikinci yoruma çok fazla ihtiyaç duymam. Fakat hem cafo'ya bir merhaba diyeyim hem de Ziyech'in biraz bana dair itham biraz da genel anlamda yazdıklarına cevap vereyim istedim.
Merhaba cafo; nasılsın, iyisindir umarım [bu kadar yeter, işim var :)]
Ziyech, öyle iki yorum yazmış ki şunları okuyan birisi senin halis Müslüman, bizim de kafir, münafık falan olduğumuzu zanneder. Hayata sadece "din" penceresinden bakan bütün insanların da sorunu bu zaten, bir tek kendilerinin inançlı olduğunu düşünmesi. Bu bakışla yaşandığında da her eylem, her söylenen söz din orijininde değerlendiriliyor, hem de hiç alakası yokken. Adam İstanbul Esenyurt'ta belediye başkanlığı seçimine giriyor ve şunları söylüyor: "Esenyurt'u kaybedersek Kudüs'ü, Mekke'yi ve İslam'ı kaybederiz". Mesela "Bu kadar şatafatlı, varak-yoğun evler, debdebeli yaşantılar, saraylar v.s israftır, kul hakkıdır" diyorsun, "Müslümanların bir şeylere sahip olması zorunuza gidiyor değil mi, zaten sizin derdiniz islamla" gibi anlamsız bir cevap geliyor. "İsrail-Filistin arasındaki yaşananlar beni birinci dereceden ilgilendirmez" diyorum, nedenlerini de belirtiyorum, adam yazdıklarımı subliminal mesaj olarak değerlendiriyor. Yazdıklarımla nasıl bir gizli mesaj veriyorum: "İslam berbat, İsrail'i destekleyin" mi?
Bak Ziyech Efendi, belli ki tarih hele ki islam tarihi konusunda zayıfsın. Tabii bu birincil olarak devletin suçu: okullarda düşünsel, eleştirisel tarih öğretmedikleri için. İkincisi de kendi suçun, özellikle bir tarihi metni okurken "neden", "nasıl", "acaba" diye sorular sormadığın için. Öncelikle şu yanlışları düzeltelim: Haccac ile Şah İsmail aynı dönemde yaşadı demişsin, aralarında neredeyse 800 sene fark var. Şah İsmail için Türklerin Müslümanlığa geçişini geciktirdi demişsin ama adam zaten özbeöz Türk. Tabii bizim bir tarafımız Osmanlı ve Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki mücadelede Yavuz'un tarafında olduğumuz için Şah İsmail kötücül odak olarak öğretiliyor. Bizim padişahımız Yavuz, divanını yani şiirlerini Farsça yazıp söylerken Şah İsmail Türkçe yazardı. Hatta başında olduğu Safevilerin resmi dili Acem Türkçesiydi. Bugün başta Yavuz olmak üzere çoğu padişahın şiirlerinin bir mısrası bile halkın zihninde yer almazken Şah İsmail'in "Hatayi" mahlasıyla yazdığı mesela "Muhabbet bağında bir gül açıldı/Bir derdim var bin dermana değişmem" ya da genelde Erkan Oğur'un icrasından aşina olunan "eksiklik kendi özümde" eserleri çoğu kişi tarafından bilinir. Tabii güzel şiirler yazıyor olması ve bunları Türkçe söylemesi onu doğru-düzgün bir adam yapmaz. Nihayetinde Şah İsmail bir Şii'ydi ve dönemdaşları çoğu komutan, lider, padişah, devlet adamı gibi "öteki"ne karşı çok da toleranslı yaklaşmadı. Ama Türklerin İslamiyete geçişi ile Şah İsmail'in hiçbir rabıtası bulunmuyor.
Dünyada hiçbir zaman "din savaşları" olmadı. Bütün savaşların ana nedeni "toprak/ekonomi" yani "güç"tür. Peygamberin katıldığı gazveler dahil 116 sene süren ve mezhep savaşı olduğu iddia edilen Yüzyıl Savaşları, Osmanlının bütün savaşları, İsrail-Filistin savaşı... Bu savaşları "din savaşı" olarak nitelendirmenin nedeni, savaşa katılanların motivasyona ihtiyacı olduğu içindir. Öyle "ila-yi kelimetullah davası" falan işin fiyakasıdır. Bunun bilincinde olanlar da vardı, mesela Yeniçeriler. Çünkü savaşların sonunda yağma hakkı kazanıyorlardı ve ganimet elde ediyorlardı. O yüzden sefere çıkılmadığı dönemlerde kazan kaldırırlardı. Ganimet olayı çok eski bir savaş geleneği. Mesela halife Osman dönemindeki "Yahudilerin çıkardığı fitneler" demişsin [ne hikmetse kötü ya da olumsuz bir durum olunca mutlaka adı fitne oluyor] ben de "ganimet" üzerinden fitne örneği vereyim. Şimdi Enfal Suresi'nde bir sabitlik var, aşağı yukarı şu emrediliyor: "Savaşlardaki ganimetin 1
'i Peygamberin tasarrufundadır" Bu ayetin Bedir savaşı'ndan sonra indiği kabul edilir. Demek ki bölüşümde bir sorun, anlaşmazlık ya da bilinemezlik oluştu ki ayetle düzeltilmeye çalışıldı. Her neyse Huneyn Savaşı sonrası büyük bir ganimet elde ediliyor. Peygamber de bu ganimetin büyük bir bölümüü "kalpleri İslamiyete ısınsın" diye yeni Müslüman olan [genelde kendi akrabalarından oluşan] Mekkelilere verince "sahabe" olan Medineliler arasında "Peygamber akrabalarını kayırıyor" diye söylentiler çıkıyor. Peygamberin kulağına da geliyor bu şikayetler ve onlara cevabını düzgün bir dille veriyor [hikaye kısmı biraz uzun]. Şimdi bu "fitne"yi ;Yahudiler mi çıkartıyor, yoksa bu "sahabe"ler sanıldığı gibi nefslerini sönümlendirmiş insanlar değil miydi? Alenen Peygamberi "adam kayırmacılık"la suçlayan güruhu nasıl değerlendireceğiz? Bir başka örnek: nasıl oluyorsa Peygamberin amcasının oğlu, elinde büyüttüğü aynı zamanda da damadı olan Ali ile ilk erkek Müslüman, Peygamberin en yakın arkadaşı Ebubekir'in kızı ve aynı zamanda Peygamberin de eşi olan Ayşe savaşa (Cemel Savaşı) tutuşuyor. [Allah Allah, oysa fitneyi sadece Yahudiler çıkarırdı] Binlerce müslüman hatta "Aşere-i mübeşşere" yani yaşarken cennetle müjdelenen on kişiden ikisi Talha ve Zübeyir de bu savaşta ölüyor. Savaşı Ali'nin tarafı kazanınca Ali'nin yanındakiler "ganimet isteriz" diye tutturuyor. Ali de: "Ayşe hanginizin payına düşecek" diye sorup seslerini kesiyor. Ben yakaladığım her kendisine "hoca" diyen, millete hikmet yumurtladığını zanneden insana bu savaşı soruyorum. "Ali mi haklı, Ayşe mi" diye. Daha bir tanesinden cevap alamadım çünkü hangisi için haklı dese, diğerine haksız demiş olacak, gözü yemiyor cevap vermeye, geveleyip duruyor. Neyse çok dağıtmadan sana da sorayım: Yahudilerle yapılan Hayber Savaşı'nda 20 ölü var ama Cemel Vakası'nda yani Müslümanın Müslümanla yaptığı savaşta binlerce Müslüman ölmüş. Biraz düşününce "ne oluyor lan, nasıl olmul ki" demiyor musun? Hemen bir analoji yapalım: İsrail son beş yılda yaklaşık 5.000'i çocuk olmak üzere 30.000 Filistinli öldürmüş, Suudi Arabistan son beş yılda 150.000'i çocuk olmak üzere 350.000 Yemenli Müslüman öldürmüş. Nasıl da o döneme benziyor değil mi? Mesele Müslümanların ölümüyse bir kere olsun çıkıp Suudi Arabistan'a lanet edilsin. "Taraf olmak" diye bir motto belirlemişsin ya, buyur Arabistan-Yemen olayında taraf ol. Ali mi haklı, Ayşe mi, tarafını seç. Bir şeye taraf olmak için seni birinci dereceden etkiliyor olması gerekir. Öyle her şeye taraf olunmaz. Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı, seç tarafını. Lüzümsuz, hiçbir felsefi derinliği ve arka-planı olmayan sözler. Bunun abisi de "Taraf olmayan bertaraf olur/bitaraf olan bertaraf olur". Sebep? Taraflarını belirlemediğim bir ayrışmanın içinde neden olayım ki?
İkinci Dünya Savaşı sonrası hatta öncesinde de tek düşman İslam demişsin. Dünyayı nasıl okuyor, nasıl değerlendiriyor, nasıl görüyorsunuz acaba. Bir gruba, bir fikre, bir ideolojiye, bir devlete düşman olmak için iki neden vardır: ya bulunduğun alan için tehlike arz ediyordur ya da kıskandığın için husumet besliyorsundur. İkinci ihtimalin mümkün olmadığı çok açık. Dünyaya katma değer olarak hiçbir şey sunmamış bir topluluk neden kıskanılsın? O zaman ilk ihtimale bakacağız: kendin ya da ülken için tehlikeli olma hali. Bu sadece sair dinlerdeki din adamları için geçerli bir durum olabilir. Eğer akın akın İslamiyete bir geçiş varsa kendi otoritelerinin zayıflamasından mütevellit bir düşmanlık olabilir, bunun dışında "zannedilen" düşmanlığın "islam" ile değil "müslüman" olduğunu iddia edenlerle ilgisi var. Yusuf İslam'ın dediğini çoğu İslam'a yeni geçmiş insan şunu söyler: "Müslümanlığı müslümanlardan öğrenseydim müslüman olmazdım". Yani bir düşmanlık ya da nefret varsa islam'a değil. IŞİD gibi kafa kesen, Madımak Oteli'nde tekbir getirip insan yakan, daha akıl baliğ olmadan kız çocuklarının başını örten, kadını sosyal hayatın dışına iten, çağa adapte olamayan, tarikatlerde, cemaatlerde, kur'an kurslarında türlü ahlaksızlığın öznesi olan insanlardan nasıl nefret edilmesin? Allah bile Maun suresinde bazı Müslümanlara neredeyse lanet eder hale gelmiş, hem de "namaz kılanlara". Gerekçesini de "gösteriş için namaz kılıyorlar" diyerek sunmuş. İsrail-Filistin olayına dönersek, bugün Filistin Filistin diye yırtınan çoğu İslamcının [islamı irinli fikirlerine alet eden, ilahi deyişle "gösteriş müslümanı"] geçmişte böyle bir derdi yoktu. O dönemler solcular bağırırdı Filistin diye. Hatta Deniz Gezmiş ve arkadaşları Filistin kamplarında silahlı eğitim almışlardı. Öyle de saçma bir durum var: bu ülkenin sağcısı ve solcusu bir konuda farklı zamanlarda da olsa bir araya gelmişlerse o olay her ne olursa olsun üzerinden çıkar sağlamaya, manipülasyon yapmaya teşne bir meseledir ve kesinlikle yanlıştır. İsrail, kurulduğundan beri Filistin'in de yer aldığı iki devletin varlığını kabul etti. Amaçları Müslüman kanı akıtmak olsa zaten bunu kabul etmezlerdi. Tek amaç toprak kazanmak olsa "Altı Gün Savaşları"nda kazandıkları mesela Sina'yı neden tekrar Mısır'a versinlerdi? Bu kadar müslüman devletin olduğu bir coğrafyada tek başına İsrail'in varlığı o bölgedeki bütün devletleri rahatsız etti. Fırsat buldukça da saldırdılar, bombaladılar. İsrail de başta Amerika olmak üzere Batı'nın desteğiyle güçlendi ve zalimleşti. Yaşanılan durum budur. İsrail, dininin de yapısı gereği "çok"tan yana değildir. Dünyada "tebliğ"i olmayan tek din Yahudiliktir ve onların Yahudi sayısı artsın diye bir gayesi de yoktur. Mesele Filistin'in varlığı değil, İsrail'in varlığının kabul edilmesidir. İsrail pasaportlarının kabul edilmediği ülkelerin çoğu bölgedeki Müslüman devletlerdir. Eğer tamamı İsrail'in varlığını kabul ederse, İsrail için tehdit unsuru olmaktan çıkarsa işte o zaman o topraklara huzur gelir.
Son defa tekrar edeyim: İsrail katil, eli kanlı bir devlettir, Hamas da terörist bir oluşumdur ve bu iki grup arasında yaşanılanlar -her iki taraftaki çocuklar ve kadınların ölümü hariç- beni birinci derecede alakadar etmiyor.
YORUMLAR
Bi kere BiAdamY'ın iliştiği bloktan hayır mı gelir allasen. Adam ilk paragrafta bilgisiyle herkesi dövüyor, sonra da satırlarca yazıyor da yazıyor. Hatta şöyle düşünüyorum, BiAdamY, Türklerin okumadığını bildiği için ilk paragrafta anlamlı cümleler kurup, gerisi için de, anlamı olmayan cümleler kuruyor ve rastgele tuşlara basıyor. Ve hiç kimse yorumları sonuna kadar okumadığı için şu ana kadar BirAdamY'nın bu yaptığını henüz keşfedemedi (bir kişi hariç) Buna yemin edebilirim ama ispat edemem.
Bence bunu tek keşfeden muhtemelen _cafo olmuş ve aynı taktiği kullanmış. Adamın normalde kendi yazılarına bile tahammülü fazla değilken, bu kadar uzun yorum yazması mümkün değil. Ya yapay zekayı keşfedip ona yazdırdı (ki teknolojiyle arası iyi değil) ya da yılbaşı sonrası kafası hala güzel, o yüzden klavyede harflere rastgele basıp o yorumu gönderdi, aksi düşünülemez.
Bana gelirsek; durumumuz olmadığı için ne blog'u, ne yorumları okuyabildim. Bi babayiğit çıkıp özet geçerse çok makbule geçer. Üşenmezsem, ben de yapay zekaya bi yorum yazdırıcam en az 7.500 vuruşluk
Sonradan ekleme: Cafo'nun son yorumunu okuyunca, yorumumla blog'a turp sıkmışım, epey ciddi meseleler tartışılıyormuş onu fark ettim.