gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Sen Kim Köpek!

14 Şubat 2024, 01.36
A- A+
Birkaç ay önce gündem oluşturan bir tartışma vardı; bu topraklarda kök salmasını beklediğimiz kültür-sanat içerikli Nuri, Bilge ve Ceylan ile Zeki, Demir ve Kubuz atışmasından bahsetmiyorum. Gerçi o da tam bir fiyaskoydu: "Ben ödül aldım diye bayıldı" denir mi hiç! Ya öbürküsü: Cannes'in muhtarı. 
Ihh, "Uzaya çıkan ilk Türk kimdi" tartışması da değil. 
Bahsettiğim tartışma Farah Zeynep Abdullah'ın Yılmaz Güney ile ilgili söyledikleri yüzünden sol cenah tarafından linç edilmesiyle ilgili. Linç edenler arasında benim çevremden kadınlar da vardı. Ve bu kadınlar bu olayda ve zaman zaman "pick me girl" olarak yaftalanarak saldırıya uğruyorlar. Saldıranlar da güya bunu toplumsal cinsiyet eşitliği adına yapıyorlar. Tabi ki buram buram önyargı ve ayrımcılık kokuyor. Çünkü bu kadınları tanımıyorlar. Biraz gözlemleyip çözümleyince Yılmaz Güney'i savunma nedeni olarak etnik ve sol kimliklerini önceledikleri sonucuna ulaşıyoruz. O kadınlar da aynı zihniyetin içine doğmuyorlar mı? Benzer fikirler geliştiremezler mi? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın tehlikesi de bu zaten. Kadınları erke yaranmaya çalışan, bundan prim yapan, düşünemeyen varlıklar olarak kurgulamak olabilecek en cahilce düşüncelerden biridir. Aynı ideolojiye daha da mühimi aynı zihniyete dahil erkekler neyse kadınlar da benzer özellikler gösterebilir. İlk dalga feministlerde, o dönemde yaşayan erkeklerdeki gibi ırkçı ve öjenik eğilimler vardı mesela. Eril tahakküm zihniyet katmanındadır, her özgürlükçü fikir ve ideolojinin içinden zehir saçabilir. Feminist fraksiyonların bile... Bu da önemli bir detay olarak burda dursun. Gelelim esas meseleye...

Farah Zeynep Abdullah'a gelen tepkileri Fazıl Say'ın şu yorumuyla özetliyorum. 
Aynen aktarıyorum:  
“Şu ‘Yol’ filminde figüran bile olamayacak niteliksizlikteki ‘dizi oyuncusu’ artık ‘dönemleri’ ve ‘milatları’ tayin eder olmuş. Biraz haddini bilmek gerek” 

Hani vardır ya "Sen kimsin?", "Sen bu dava için ne yaptın", "Bu konuda uzman mısın" yani "Sen kim köpek!" Varsayalım ki hiçbir şey yapmadım, varsayalım ki cahilin önde gideniyim, var sayalım ki hiyerarşinin en dibindeyim. Varsayalım İsmail! Peki sen Farah'ı, onu, bunu ya da beni susturma hakkını nerden alıyorsun? Diplomalarından mı, statünden mi? Hadi bilgi alanı uzmanlığı açısından bakalım, konservatuarda hak ve özgürlük alanlarına dair bilir kişi sertifikası falan mı veriyorlar? Merak ettiğim için soruyorum. 

Hımm, peki haddini aşan kimmiş bir bakalım. Ay inanmıyorum bu bir kadın! Halbuki bizde kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılıkları erkekler konuşur! Alay etmiyorum, geleneksel ve yeni tip medyada böyle bir gerçeklik var. Sadece bizde de değil.( bknz.Avrupa parlamentosu 8 mart 2023 etkinliği.) Çünkü onlar bizim öğreticilerimiz, kurtarıcılarımız, kahramanlarımız, erkeklerimiz! Bir dakka, sonki olmadı galiba. Onu kadınlar için kullanıyorduk. Evet ya, her 8 Mart'ta solcuların ve ulusalcıların önce kim paylaşacak diye birbiriyle yarıştığı bir şiir bile var: 'Kadınlarımız'. Nazım'ın da azılı bir cinsiyetçi ve kadın düşmanı olduğunu çoğu kişi bilmez tabi. Farkındalık yoksa kimse ırkçı değildir, kimse öjenist değildir, kimse kadın düşmanı değildir. Bir şeyin bilgisine sahip olmamız o şey hakkında farkındalık sahibi olduğumuz anlamına gelmez. Farkındalık çoĝunlukla tecrübelerden edinilir. Nazım'a bunu dediğim için nşa'da bir linç de ben yerdim ama burda onay sistemi var. Zaten de hepi topu üç beş kişi okuyor. 

Haddimizi bilecekmişiz(!) Birisi bir kadını dövecek, öldürmeye kalkacak, o iyi bir solcu, iyi bir kürt hareketi direnişçisi, iyi bir sinemacı olduğu için; biz de başarısız insanlar olduğumuz için susacakmışız.(Savcı'yı öldürmesiyle ilgili iddiada benlik bir durum yok. Onu da bir zahmet erk ve devlet düşünsün) Memleketin yarıdan fazlası bu kafada. Farah'ın da dediği gibi, ahmakça.. 

Bir ara da 'Kahramanlarınızı öldürün' rüzgarıyla herkes kendi ideolojisinin karşısında konumladığı kişilere kafa göz dalmıştı. Tabi ulusalcı cephe için baş kahramanımız Yılmaz Güney'di. Hayatı boyunca kadın hakları konusunda tek söz söylememiş (8 mart kutlamalarını saymıyorum, en coşkulu ve en çok erkekler kutluyor malum) cinsiyetçi erkekler 'vurucam kırbacı' edasıyla saldırdılar. Peki Cemal Süreya? Nazım Hikmet? Onlara laf yok!

Kimse kusura bakmasın 'kahramanları öldürün', 'putları yıkıyoruz' deyip de Nazım'ın putuna torpil geçmeyiz! Geçmişle ve bu tarihi şahsiyetlerle hesaplaşmadan, üstümüzde bu hayaletler dolaşırken sağlıklı bir gelecek inşa edemeyiz. Ve önce kendi kapımızı süpürmek zorundayız. Tabi Aristo'ya kadar gitmeye hacet yok. Aydınlanma döneminden başlayalım. Cinsiyetçi ve ırkçı olmayanları saysam daha hesaplı olur. O derece..! Midem kalktı yapamiciim galiba! Genellikle bana vatan haini, terörö, dil polisi derler ama ara sıra tatlı tatlı anarşik diyenler de oluyor. O zaman biraz daha beri ve sol tarafa gelip anarşizmin babalarından Proudhon diyelim. Bak bak ne diyor, kadınlar çalışırsa erkekler işsiz kalırmış. Marx, Engels ve Bakunin o döneme göre daha yenilikçiydiler bu konuda. Onlar kadınların çalışma hayatına girmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Hadi Marx ile kanlı bıçaklı oldun Bakunin ile de kuramlarınız çaķışıyor, Wollstonecraft (Mary demişken onun kocası da anarşist kuramcı Godwin'dir) gibi feminist bir düşünür gelmiş geçmiş senden önce neler demiş bir bak da diyemiyorum 'kadın' ona göre evde hanım dışarda fahişe, başka da bir işlevi yok. Kadınlar yoldan çıkmasınlar diye evde kalmalılar diyor. Sen otoriteyi devletten al erkekliğe ver. Bak sen şu köylü kurnazına. Kendi döneminde de çok elestirilmiştir bu konuda. Ne diim, bırak Engels'i Bakunin'i bizim tanzimat düşünürleri bile daha makuldüler bu konuda. Ne ilginçtir ki Sanayileşme ile birlikte özellikle 1.Dünya savaşı dönemindr çalışan erkek nüfus azalınca kadınlar ücretli çalışma hayatına girdiler ve hane içi pek çok konuda söz sahibi oldular. Ve artık kapitalizm tarafından erkek bir sömürülüyorsa kadın iki kez sömürülüyordu. Avrupa'da 1.Dalga Feminizmin yükselişi ve 'erkeklik krizi'nin ortaya çıkması da böyle bir zeminde gerçekleşti. Savaşlardan sonra "hadi siz evinize" dense de nafile artık. Proudhon'un ipe sapa gelmez fikirleri de tarihin çöplüğünde yerini almış oldu böylece... 


Ne diyorduk en çok da bu okumuş-yazmış, kendi alanında otorite sayılan cinsiyetçi erkekleri eleştirmek zorundayız. Bilgi sorumluluk getirir. En iyi eğitimleri alıyor ve her haltı biliyorlarsa bir zahmet bunları da bilsinler ama kadınlara öğretmek ve ahkam kesmek için değil -ki genellikle bu motivasyonla yapıyorlar- öz eleştiri yapmak için, sahip oldukları ayrıcalıklardan vazgeçmek için, mücadeleye destek vermek için... Bir de belki hemcinslerini eğitmek için. Pes yani onu da mı kadınlar yapsın?
 
Yaşayan tacizci efendileri anmadan dünyada bırakmam. Hadi gene yurdumdan bir edebiyatçıyla devam edelim. Hasan Ali Toptaş, 20 kadını taciz etmiş, biri nerdeyse tecavüz vakası. Sonra da çıkıp, cahildim dünyanın rengine kandım, kem küm... Kadın kurtulmak için kendini banyoya kapatmış, pardon da neyi bilmiyordun? Ergenlikte içip içip sokağa işemek gibi bir şey yaptım sanıyor herhalde mübarek.Yaptıklarının sorumluluğunu almak bu değil. #me too hareketi sağolsun bu heriflerin ne olduklarını gösterdi bize. Of kimler kimler... İmam-cemaat sorunsalı.

 Bugünkü sosyal refah toplumlarına ulaşmada marxizmin ve sol hareketlerin tesiri liberaller tarafından bile vurgulanırken, kadının statüsünün( Kadının statüsü çağdaşlığın ölçütüdür)yükselmesinin mimarı olan feminizme kadın hakları konusunda bile nezaketen de olsa asla değinilmez. Feminizm, ideoloji olması bir yana tıpkı marksizm gibi sosyal bilimsel bir perspektiftir. Aile, tolumsal cinsiyet eşitliği, kadına şiddet konuları çalışılırken çok fazla kullanılır. Feminist politika diğer ideolojilerin aksine özel alanlardaki ilişkileri de masaya yatırır. İkinci dalga feministlerin de sloganı olan 'özel olan politiktir' sloganını duymayan var mı? Feminist kadınlar anti-feministlerce ahmakça kriminalize edilirler. Daha bir yerde bomba patlattıklarını görmedim. Gönlümden geçiyor tabi şöyle hak eden birilerine kafa göz dalsınlar diye de yok yani. Diğer ideolojilerin aksine 'dava' kaygısı gütmezler. Kadınlara ve lgbt+'ye 'bu uğurda öleceksiniz' demezler. Bilakis mühim olan hayatta kalmaktır. Hayatta kalmak için eril faille, erk ile el sıkışmanız gerekiyorsa sizi bunun için yargılamazlar. Hedef genellikle yasaları uygulamayan yargı sistemi ve politika yapıcılardır. Esnektirler, hem teorileri hem zihinleri sürekli inşa halindedir. Sandığınız gibi tek bir feminizm yok. Bir sürü fraksiyon var ve bunlar herhangi bir eylemde hiç gocunmadan bir araya gelebilir birbirine destek verebilirler. Hatadan muaf değiller elbette ama bu çirkin nefreti hakedecek büyük hatalar yaptıklarını düşünmüyorum.

Ataerkinin kadına-erkeğe yüklediği roller ve normlar cinsiyetçilik olarak adlandırılır. Bir kişi kendisine biçilen bu rolü oynamayacağım diyerek otoriteye baş kaldırdığında "kadın düşmanları" adeta kolluk kuvvetleri gibi ortaya çıkıp onu cezalandırmak ister. Kah baba olur, kah koca, flört edilen erkek, iş yerinde patron, okulda öğretmen ve hatta hayatımızdaki bazı kadınlar... Kadın İtaat ettiği sürece kadın düşmanlığı eşitliksiz sistemin sigortası olarak örtük bir şekilde varlığını sürdürür. Dedelerimizin ve ninelerimizin huzurlu yaşantısının sırrı da burda zaten. Çatışma eşitlik talebinden sonra ortaya çıkar. Aynı kolluk kuvvetleri kendine biçilen rolü reddeden erkeğe de benzer yaptırımlar uygular. Erkekliği sorgulanır, bazen sözle bazen fiziksel şiddet içeren davranışlarla taciz edilir, aşağılanır. Bu roller genellikle doğalmış gibi gösterilir. Bazen kanıt olarak hayvan davranışlarına başvurulur. Ok tatlım, sokakta çiftleşme konusunda ne düşünüyorsun? Desek olmaz derler. O zaman dayattığınız eşitsiz roller ve biyolojikmiş gibi gösterdiğiniz cinsiyetler de olmaz. Kaldı ki bazı hayvanlar da eşcinsel yönelimler sergileyebiliyor. Ordan gitmek pek hoşunuza gitmez yani. Başlıca sorunlardan biri de heteronormatif inançlar ve davranışlardır, bunlar hegemonik erkekliği üretir ve güçlendirir.

Bütün eşitsizlikler gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliği de dilde başlar. Bireysel ve toplumsal değişim için önce dilden başlamalıyız. Cinsiyetçi kalıplar, hitaplar, argo... Seksist küfürler mesela, belki de tecavüzcü demeliydim. Nesnesi ya kadın ya lgbt+'dir. Muhatap bir erkek olsa dahi genellikle kadın bedeni, muhatabın annesi, eşi, kızkardeşi küfürün nesnesidir. Ebelerin de çokca nasibini aldığı olmuştur! Öfkesini, sevincini, hüznünü her duygusunu tecavüz tehdidi ile ifade etmeye çalışan bir canlı düşünün. Seksist küfür özellikle erkeğin dilinde bir çeşit şiddet biçimidir. Bir şey desek hemen 'imi bi dil ilişkinliği hirkis siyliyir' Tabi canııım alışmış kudurmuştan beterdir zaten. Herkesin bir şeyi yapması bunun doğru olduğu anlamına mı gelir? Hani yüksek statüler rütbeler hep bunlarda ya bize de bravo doğrusu daha dilini ve öfkesini kontrol edemeyen, uçkurunu (tecavüzden, tacizden ve aldatmaktan bahsediyorum) tutamayan, direksiyonu hormonlarına vermiş bu heriflere dünyayı teslim ettik. Yapmayın lütfen, 'doğalarında var' değil, bunu söylemek bile başlı başına erkeklere hakarettir. O kadar mı kontrol yoksunu ve acizler? Misal patronlarının yanında el pençe duruyorlar. Demek ki kontrol edilebiliyormuş davranışlarımız. Yani aslında işlerine öyle geliyor. Ergenler bile sorgulamaya başladılar bu alışkanlığı. Beyfendiler lütfen çükünüzü bir tehdit unsuru olarak kullanmayı bırakın artık. Olmadı random atmak diye bir şey var, yazışırken bunu yapın bari. Bir sürü argo sözlüğü var okuyun, bulursunuz illa bir şeyler. Cinsiyetçi küfür karşı taraf rahatsız oluyorsa tacizdir. Hı! Ne dedin anlamadım? "-Kadınlar da cinsiyetçi küfür ediyor" Okumuyorsun evladım, oku, tecavüzün faili genellikle erkektir. Kadının böyle bir potansiyeli olmadığı gibi sıkıştığı toplumsal rolden kurtulmanın bir aracı olarak kullanabiliyor bu küfürleri. Bir nevi rolleri tersine çevirme. Ortamda çocuk yoksa seksist küfür kullanan bir kadın beni rahatsız etmiyor açıkcası. Argoya ve küfre ya hep ya hiç olarak bakmıyorum. Burada mühim olan küfürün karşı tarafa hissettirdikleri. Kimine 'yobaz' dersiniz arkadaşlığı bitirir, kimi 'akılsız'a kızar. İletişimin temelidir bu, herkesle aynı şekilde iletişim kurulamaz. Geri bildirimleri önemsememiz gerekiyor. Lafı kime getireceğim belli olmuştur, internette en çok şiiri paylaşılan şair desem... Can Yücel tabi ki. Paylaşılanlar mı? Tabisi de çoğu onun değil, Can Yücel olsa duramazlardı. Bir Nefî' yi bilirim bi onu. Bir de Neyzen mi vardı? Çok fazla küfür etmesiyle ilgili kendisine yöneltilen soruya karşılık Can Yücel şöyle demiş: ’Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur. Küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir!” Artık 'çiçek' de hakaret sayılıyor canım benim. Bu isimler arasında en zararsız olanı belki de Can Yücel'dir. Görece olarak tabi. Bilmiyorum özel hayatında taciz vs duymadım hiç, Anti-feministliği de Nazım kadar değil diye biliyorum. Rol model olur mu? Aslaa!

 Sanata ve mizaha da dil olarak bakarsak bu alanlarda da ciddi sıkıntılar olduğunu görürüz. Misal yukarda bahsettiğim şairlerin eserleri. Misal boomer mizahı, nerde görsem tanırım. Cinsiyetçidir, ırkçıdır, anti-feministtir, islamofobiktir, homofobiktir, muhafazakardır, klişedir. Kara mizahın aksine hiçbir derinliği ve sorgulayıcı yönü yoktur. Nerden geliyor bu soğuk diye pencereleri falan yoklarım. Şu an bile ürperdim. Görsel ekleme özelliği olsa bir iki tane eklerdim. Mizahı eğlence amaçlı kullandığımızı varsayalım, egemenin yanında konumlanan ve dezavantajlı grupları aşağılayan bir mizahın nesi eğlenceli? 

Biz, dilden başlayarak bütün toplumsal kurumlara kadar köhnemiş ve çürümüş ne varsa yıkmakla mükellefiz. Hiç korkmayın yeniden inşa edecek birileri muhakkak çıkacaktır. Bu devinim içinde çürümüşlüğün muhafızı olmayalım da ister yıkan tarafta, ister yapan tarafta olalım hiç fark etmez. Madem 'sen kim köpek' gibi bir başlık attım o zaman yazarı da takdim edeyim: bilge, bilgegunes, hiçbir vasfı ve statüsü olmadığı gibi daha bir kez olsun yaralı parmağa işemişliği yoktur. Varsa yoksa didikleyen alelade biri. Bunun için kimseden izin almaya gereksinim duymuyor. Bu da her zamanki gibi biraz ordan biraz burdan, biraz savruk biraz dağınık bir yazı. Dedim ya, biz dağıtalım, düzenleyecek birileri muhakkak çıkar. 

Yazının sonunu getirebilen muhterem blog okuru, bravo! Alay etmiyorum. Bir başa baktım bir sona ben bile zor bağladım finali. Kısa ve öz bir yazı yazma niyetiyle çıktığım bu yolda kendimi ansiklopediden hallice bir metni düzeltirken buldum yetmedi düzeltirken de ekledim. O da yetmemiş gibi bir de bu notu ekledim.


YORUMLAR

04 Mart 2024, 17.24
Otherand, pardon, yorumlardan birine de trump yazacağima bush yazmışım. 
 Gönül gozüyle mi bakıyorsunuz? Ne 41'i. Hakikaten kimdir Otherand? Yeni nik almişsiniz tamam saygı duyarım herkesin anonimin anonimi olma hakkı da var. peki bana aylar önce tanışıyoruz derken neyi amaçlıyordunuz? Siz beni tanıyorsunuz ama kimliğinizi söylemiyorsunuz. Bunları benim kafam almıyor. Nasıl davranmalıyım ne demeliyim bilemiyorum. Yani yazdıklarıma yönelik olsa sorun değil. Çok başka ve saçma bir durum bu. Yok bilakis daha fazla dağıttım önemli gördüğüm bazı yorumlar geçmeyince Biradam'a özrlden saygılarımı sunaraktan ilettim o yorumları. 
Benim de  tadım kaçtı zaten, sorun değil.
04 Mart 2024, 19.27

Bilgegüneş bir geldin pir geldin sopayla he. Eski defterleri açıp açıp "zamanında sen bunu bunu demiştin orda ne demek istedin, bana mı dedin hııı kime dedin???!!!" :)) 

Tanışıyoruz derken anonim olarak yine burda blogdan bloga bir tanışıklık. Reel tanışma veya görüşme olmadı. Milattan öncenin blog konusuyla alakalı benim veya başka bir blogda bir yorumuna ithafen demişimdir onu herhalde şuan net hatırlamıyorum ki ne blogu ne konuyu. O an blogda veya dm'den sormak aklına gelmemiş olabilir veya benim de diğer rumuzumu söyleme fırsatım olmamıştır. Hararetli bir yorumlaşma ortamındaydı galiba. Ne bileyim şimdi ne neden. Toparlarsın dedik döve döve dağıtıyorsun ya :) 

Bir adamın eski bir bloga eski yorumuna da bir şey demişsin. O yorumda kime ne gönderme yaptıysa ben üzerinde çok durmadım. Başka blog konusuyla harmanlanmış ve benim eski bloglardan çok çok sonra gelen bir eleştiriydi genele veya şahsa. Ona da bir şey demedim başka yerde yazdığı için. Bunu da bu rumuzla benim zengin olmayla alakalı bloglarla ilgili yazdıysa diye söyledim. İstersen bişey diyim; BirAdamY şşş bana bak, sen, sen bana nasıl şöyle böyle dersin hııı anlat hele

05 Mart 2024, 09.30
Dövmek mi? Ay hem de beeen? Hem de durup dururken. Töbe bismilla:)
Eski gamyun kimliğini söylemeyince biraz 'mesafe ihtiyacı' diyelim.  Sen unuttun ama sen beni facede de eklemiştin. O hesaba da giremiyorum unuttum şifreyi. Gerçi oda anonimdi bizdekide nasıl bir anonim  manyaklığıysa:))
Söyleseydin zaten özel mesajda da işaretini verdiğim gibi başka türlü gelişebilirdi. Ay sahi sen bana ne demiştin ekşi sozlük intihalcihisi mi, İnceli mi neydi hı. Ben de diyorum bu kafaya nasıl geldim. :))
Neyse boğazıma kadar gamyuna battım. Elimi verdim kolumu kaptırdım. Bu sezonluk bu kadar yeter benim diziye sezon finali yaptırayım. Gelecek sezon görüşürüz. Sevgiler.:)
05 Mart 2024, 15.20

Hani şu kendi alnına elinin tersini çarpan yılgın, nerden bulaştım şu allaan delisine pişmanlığıyla içinden söven emoji varya, ha işte o, yazdığın her satırda alnımı yardım bilge, her virgülün balyoz şiddeti etkisiyle elimden alnıma doğru... O şiddetli karmaşada avuç içimden de dayak yemiş olabilirim. Kanadı. 

Facebook muhabbeti şöyle, Gamyun'un site olarak burası bize dar, sosyal mecralara akalım yayılalım daha çok tanışalım dediği zamanlarda çıkmıştır. Facebook'ta Gamyun sayfasının paylaşımlarına reel hesaptan çok burdaki kullanıcıların anonim hesapları katılıyordu zaten. Bir şekil etkileşimle denk düşmüşüzdür. Yaniii çok pardon ama tarihin kçından anı bulup çıkarırken sorun yok da şifreyi hatırlamakta mı zorlandın vah vah? Ah canım kıyamam! 

Kimbilir şifreyi hatırlasan nolacaktı; 

Şifreyi girdim bi baktım aaa yazışmışız! (pardon böyle başlamaz cümleye şöyle başlar; ilk sen yazmışsın selam demişsin, sonra naber yazmışsın ben de iyiyim demişsin, napıyosun da yazmışın hiç ben de oturuyorum yazmışın, sonra da görüşürüz demişin.) 

Sonra kan kaybından tüm sezon finişşş bennn. Finish çiçeği smile Resmi
 (Darbelerden çok net hatırladım şunu; ekşizıkkımı demek istemişimdir sana bilgecim. Zıkkım bilge zıkkım.) 
05 Mart 2024, 18.22
Otherand güler geçeriz diye kendimi de katarak alay ettiğim ifadeleri nasıl kendine yönelik saldırı olarak algılıyorsun bunu çözemiyorum. Burda bu konuda çok eleştirilmiştim, kimsin nesin bilmiyoruz tarzında, bu nedenle kopanlar olmuştu. Aslında benimle ilgili bir durum bu. Orda ne oluyor bilmiyorum ama burda olan şu: eskiyi  hatırlatmam seni önemsediğim ve zihnimi yorup hafızamı canlı tutmaya çalıştığım anlamına geliyor. Bunun sana aktarımını da muzurca yaptım galiba. Sanırım hatayı orda yapıyorum. Konu hakkında konuşmadığımıza göre başka ne konuşuruz bilemedim. Bilmiyorum belki de eskisi gibi yorumları cevapsız bırakmalıyım beceremiyorum bu işi galiba. Yani o zamanlar ne söyledin ne ettin derdinde değilim gerçekten.  Son yazdığın açıklamayı okurken ve bu açıklamayı yaparken inan bana ben de kendime sövdüm. Geldiğimde burda ol hoşça kal.:)
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın