SENSİZLİK...
07 Nisan 2011, 13.54 A- A+Daha apartmana girmeden bir tuhaflık olduğunu hissetmiştim,sanki kokusu rüzgarla beraber geçiş töreni yapmıştı bir süre önce,bende de bir farklılık vardı,istemsizce merdivenleri bir çocuk edasında ikişer ikişer çıkıyordum,asansöre binmek aklıma bile gelmemişti,sanki merdivenleri koşarak çıkınca daha kolay ulaşacak gibi hissediyordum 5. kata,soluk soluğa kalmıştım,kan ter içinde,elimi cebime attım,anahtarı aldım,bir kere bile tutturamamıştım onca anahtar arasından doğrusunu,bu sefer elime ilk gelen doğruydu,tuhaflıklar zincirleme mi gelirdi böyle hep,açtım kapıyı içeri girdim,çok sessizdi ev,ya da o an hiçbir sesi duyamıyordum,ayaklarım beni yatak odasına götürdü,maraton koşucusunun finişi geçtikten sonra yere yığılması gibi yatağa yığılıverdim,karşımda dolap duruyordu,elim dolabın kapısına gitti,sonra sanki elektrik çarpmış gibi geri çektim elimi,
''korktun dimi,ne oldu aşırı güvenine,burnun yere düşse almazdın sen,şimdi bir dolabın kapısını açmak bu kadar mı zor geldi,bu kadar mı korkuttu seni boş,elbisesiz bir dolapla karşılaşma endişesi''diyordu bir ses ya da ben öyle bir ses olduğunu düşünüp replik konusunda yol göstermiştim,serçe tedirginliğim önlenemez bir şekilde artıyordu,hani hep derlerya insanların içinde 2 ses vardır diye,işte o an buna şahit olmuştum,içimde ki sesler bir dolap konusunda kavga ediyorlardı,sonunda seslerden biri ağır bastı ve dolabı açtırdı bana,korkularımla yüz yüze gelmiştim,kanım donmuştu,sadece askılar vardı dolapta,bir kısmıda yere düşmüştü,ne zamandır böyleydi,ne zamandır üzerine kokusunun sindiği elbiseler terketmişti beni,
''bununla başa çıkabilecekmisin ey güçlü insan''diye soruyordu bir ses yine.Ve ortada anlamsız bir kakafoni oluşmuştu,elbiseler beni terk ettiğinde bu şarkı daha çıkmamıştı,bu şarkıyı bestelemesem bile o gün sözlerini ben yazmalıydım,benim kalemimden dökülmeliydi sözler,ama olsun gecikmelide olsa hislerime CANDAN tercüman oldu,aslında ben o günde daha yazılmamış, bestelenmemiş bu şarkıyı dinliyordum,şimdi de her yerde bu şarkı ve her yerde onun kokusu var...
Bir garip hüzün çöker insana
El ayak çekilince
Tek başına kalırsın dünyada
Etraf sessizleşince
İnan bu ev alışamadı
Hiç bir zaman sensizliğe
Şimdi sensizlik oturyor
Kalkıp gittiğin yerde
Yalnızlığa elbet alışır bedenim
Yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim
Çok zor gelse bile yaşar öğrenirim
Sensizlik benim canımı acıtan
Bir derin korku düşer ruhuma
Duvarlar seslenince
Karanlık oyun oynar aklıma
Gölgeler dans edince
İnan bana alışamadım
Hiç bir zaman sensizliğe
Şimdi sensizlik dolaşıyor
Çıkıp gittiğin bu evde
Yalnızlığa elbet alışır bedenim
Yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim
Çok zor gelse bile yaşar öğrenirim
Sensizlik benim canımı acıtan
NOT:SENSİZLİK isimli şarkı CANDAN ERÇETİN'in 2004'ta çıkan MELEK isimli albümündendir.Yazıyı okuduktan sonra,eğer şarkıyı açıp dinlerseniz,sizin de canınız biraz acıyabilir.....
YORUMLAR
"sensizlik canımı acıtan" ...
yerlerdeki askılıklardı asıl,benim canımı acıtan... Olması gereken yerde, olması gerektiği gibi olmayan asklıklar... Onları düştüğü yerden kaldırmak gibi ne bir fikrin varmış ne de zamanın. Bir an önce gitmek istemişsin sevgili(m)...
Neden onları da yanına almadın ki?..
İçin acıya acıya, çok zor gelse bile yaşayıp öğreniyorsun.Gidişler, bitişler, yok oluşlar, cesaretlenmeler,tekrar adım atışlar,yeniler ve yine gidişler, bitişler, yok oluşlar... Bu kısır döngüden çıkış yok.Keşkeler dudaklarında gezinir oluyor sadece... Bu duruma birde Sıla'dan dinlemeli;
Sana değerde geçer
Beni delerde geçer
Seyreden gülerde geçer
Her gece daha yorgun
Her sabah daha kırgın
Tam da bugün çok yalnız
Hep aynı başlıyor bitiyor ve
İki kişiden biri vazgeçiyor ve
Biri hep daha çok çok seviyor be
Aynı başlıyor bitiyor ve
İki kişiden biri vazgeçiyor ve
Biri hep daha çok çok seviyor be
Unutulur da gider
Acı içine döner
Sonra bir gün geri döner
Yerini hatırlarsın izi artık yoksa da
Tam da bugün işte o gündü
Hep aynı başlıyor bitiyor ve
İki kişiden biri vazgeçiyor ve
Biri hep daha çok çok seviyor be
Aynı başlıyor bitiyor ve
İki kişiden biri vazgeçiyor ve
Biri hep daha çok çok seviyor be
Başlıyor bitiyor ve
İki kişiden biri vazgeçiyor ve
Biri hep daha çok çok seviyor be
Sana değerde geçer
Beni delerde geçer
Seyreden gülerde geçer
'Korktun değil mi, ne oldu aşırı güvenine ?!'
Of ki off...'Evdeki, bizimki' muamelesi yapılır da yapılır, yapılır da yapılır..Bilinmez mi o sabır bardagı dolacak ve bir gün dolabını boşaltıp gidecek O kadın? Bilinmez mi? Gider...Baktı ki olmayacak, efeler gibi gider..Kendisini kurtarmak mı , yoksa adamın süngüsünü düşürmek mi , ne derseniz deyin, alır başını gider..Ve baktırır dolaba, 'gitmiş mi ?' endişesi taşıyan adamın ilk bakacagı yere....Aslında o dolap, artık 'yangında ilk kurtarılacak değil' boş gardrop gururuyla baktırır ardından..Son söz gibi.''.Giden , aslında gönderilendir...''
Trapper, duygu yüklü yazıyı da, esprili kelime oyunlarını da çok güzel anlatabilme becerinizi çok seviyorum, yazılarınız için tesekkur ederken size bi şey daha ...Şeyy , hani işiniz çok yogun olacakmış , hani çok giremicekmişsiniz ya Gamyun a , arada yazsanız hani akşamları makşamları olmaz mı? ..Yazın , yazın :)) Sevgilerimle.. Ataya
Yazdığım yazıdan çok alakasız bir konuya değineceğim için aslında üzgünüm fakat düşündüklerini içinde tutabilen bir adam olmadığımdan dile getireceğim.Yazım dün akşam saatlerinde onaylanmıştı.Sabah 08:50 de siteye girdiğimde 140 kişi tarafından okunmuş idi,fakat 08:58 e kadar bu sayı,yani 8 dakikada 2100 e çıktı,ve bunu yapan kişi 2100 de bıraktı.Şimdi bunun anlamı ne diyeceksiniz.Bildiğiniz üzere bulunduğumuz ortamda hafiften ''maskeli balo'' esintileri olduğundan alt yapısı olmayan,kompleksli kişilikler üreten insanlar üzerinde saldırı baskısı oluşturmaya çalışıyorlar.Bu gerek yorumlarda gerekse bulunduğum salonlarda zaman zaman yaşadığım bir durumdu.Bu anlattığım örnekteki amaç ise bu okuma sayısını sayfa yenileyerek yükseltip ''Trapper bunu kendisi yapmış,ya da yaptırmış'' izlenimi yaratmak,bugüne kadar tamamı kendi kalemimden çıkan(yazı içindeki kıssadan hisseler ve şarkı sözleri-şiirler hariç) bir çok yazı kaleme aldım ve bu yazılardan sadece 3 tanesi o da ana sayfada çok kaldığı için 1000 okumayı geçti.Herkes yazdığı yazının okunmasını ister,neticede ortada bir emek söz konusu,fakat ben bu şekilde gerçek dışı okunmalar istemiyorum.Bunu yapan kişiyide biliyorum fakat deşifre etmeyeceğim.Bu yorumuda blog portal bölümüne emek veren yazar ve okuyuculara olan saygımdan yazıyorum.
Insanlara hak ettikleri neyse iyi ya da kötü verilmesi gerektiğini ilke edinmiş biriyim ve birşeyleri yapan insanların yaptıklarının yanlarına kar kalmasının doğru olmadığını düşünüyorum.Bu blog portal bölümüne emek veren blog yöneticileri ve yorum onaylayan arkadaşlar,yazılar yazan bizler,okuma zahmeti gösteren ve hatta yorumlayan arkadaşlar belli bir kalite standartını oluşturmuş durumda fakat bu standartı baltalamak isteyen ''taşra kurnazları'' da yok değil.O yüzden bu ekstra yoruma gerek duydum ve tekrar ifade ediyorum ki 140 ile 2100 arası yani 1960 okuma sayısı deyim yerindeyse ''çakma'' bir sayıdır ve art niyetli kişi ya da kişiler tarafından sayfa yenileme programları sayesinde yapılmıştır.''Sessiz sedasız'' bu işi yapan zihniyette bu yazıyı mutlaka okuyacak benim kendisinden haberdar olduğumu anlayacaktır.Çok kısa süre sonra sezonum açılacak ve 5-6 ay kadar kaybolacağım fakat az öncede dediğim gibi yönetici arkadaşlarımız bu portal için çok emek harcıyor,yazan ve okuyan arkadaşlarımızla beraber bilinçli GAMYUN üyelerinin buradaki kalite standartını koruyacağından eminim.Herkese sevgi ve saygılar....
Bu önemsiz bir detay kafanı takma çoğu kişi okunma sayısına bakmaz.Bende yokum bir süre şafak sayıcam;) 160 gün sonra hemen hemen buradayım.Askere gidiyorum 2-3 gün sonra ,Döndüğümde blog yazılarını okurum umarım.Böylece blog portal bir süre kötü görünüp yayınlanmayan yorumlarımdan kurtulacaktır.Ben kişiye göre değil,yazıya göre yorum yaptım hep.Sevgimle kalın...
Biraz oyun oynayalım, arada tanıştığımız insanlarla kısa kısa sohbetler edelim diye zaman geçirdiğimiz bir site burası. Amaç güzel zaman geçirmek, dış dünyadaki olumsuzlukları, yorgunlukları unutmak, ama her zaman beklendiği gibi olmuyor. Gerginlikler, tatsızlıklar da oluyor oyun esnasında. Yoneticilerin müdahalesi ile sorun çıkaranlar siteden uzaklaştırılıyor. Blog portal, oyun salonlarından farklı bir yeri var bence. Okuyan, yazan, çevresine ve hayata duyarlı insanların bir araya geldiği, cümlelerle birbirlerine bir şeyler kattıkları güzel bir platform bence. Burda da zaman zaman tartışmalar olmuyor mu. Oluyor tabii, olmalı da.Ama bunlar fikir tartışmaları . Cümlelerle, akılla, iletişim kurarak çözülebilecek tartışmalar. Burdan tartışma çıkaranları uzaklaştırmaya değil hatta, bize farklı bir bakış açısı sunar umuduyla yazdıklarını okumaya çalışıyoruz.
Ben SENSİZLİK yazısını gece okudum yorum da yazdım. Kendimden bir şeyler bulduğum yazılara yorum yazıyorum ve başkalarınının da yorumlarını takip ediyorum, kısacası kendim yazmışım gibi o yazıyı sahipleniyor, eklenen yorumları takip ediyorum. Yazıya yapılan yorumları okumak için öğlen baktığımda okunma sayısı 2100 idi, kısa bir süre sonra 4000 oldu. Sayfayı yenileyerek( sürekli F5 tuşuna basarak) yazının okunma sayısı artırılmış. Bunu yapan kişi adına üzüldüm. Bunca insanın, fikirlerini ve hatta kendi iç dünyalarını paylaşabildikleri bir yerde bu arkadaşın yapabildiği sadece bu muymuş?
Tüm iletişim ve dikkat çekme yeteneği klavyenin F5 tuşundan ibaret olan bir insan neden okur ki yazıları ve blog sayfalarında sorun çıkarma harici başka hangi amaçla bulunur? Bunun cevabını merak ediyorum?
Her zaman nedense, iyi olan herşey taşlanmakta, karalanmakta.. Sürekli taktik, yeni taktikler üretildiğine göre, zamanı bol insanlarız demek ki...
Birşeyler bitmişse ve artık o birliktelik yeni tatlar, yeni heyacanlar getirmek yerine elinizde olanıda sömürüp tüketiyorsa, ne kadar zor olsada bir yerde dur demeli ve gitmek gerekli.Gitmezde kalırsa insan kendine ihanet etmiş olur.Kalmak kolay yolu seçmektir çoğunlukla terk eden olmamak için.Gitmek cesaret kalmaksa sabır ister,çoğu zaman ilk hamlenin kaşıdan gelmesi beklenir ki kaçınılmaz sonun sorumluluğu omuzlara yüklenmesin,bittiğinin gün gibi farkında olsan bile senin yerine karşındaki suçlansın."Oysa ki giden değilde kalan de değilmidir terk eden,gidende bu yüzden gitmemişmidir zaten".
Sabah yazınız için yorumum şu olacak.. İnanın bana o dolabı boşaltıp giden de en az kalan kadar acı çekiyor...:(((( herşey için tşk.
Her zaman doğru anlatımlı blog yazılarınızı okuyorum ve keyif alıyorum.Emeğinize sağlık.Saygılar
Her giden bir iz bırakır ya hani bir şekilde. Bazen tebessüm, bazen özlem, kiminde keder, kimin de nefret. Keşke giden her kişi böyle bir sevgi bırakabilse geride. Evet belki iyi bir temenni gibi görünmüyor bu. Çünkü, kalana acı veriyor, ağır bir özlem ve hüzün bırakıyor geride. Ama düşünsenize bu yazıyı, bu kadar güzel yazabilecek kadar, duyguları bu kadar iyi ifade edebilecek kadar iyi bir sevgi yaşanmış geçmişte. En güzel yazıların, şarkıların, şiirlerin temelindeki de böyle bir sevgi ve özlem değimlidir. Bence ne mutlu size ki bunu yaşamış ve kimbilir yaşatmışsınız. Ve de ne güzel yazmışsınız.
Gidecek kişiye dur diyemiyoruz, aklına düştüyse, yolu yok, ne kadar ertelense de, gidiyor belki, ama anılar da cepte bir şekilde birikiyor. İlk zamanlar belki acı veriyor, hatta gidişin şekline göre belki nefret, hatta suçlama, ya da suçluluk. Ama ne olursa olsun, zamanında yaşanmış güzel bir sevgi varsa o ilişkinin içinde, en nihayetinde geriye kalan hep bir tebessüm oluyor.
Bu kadar güzel bir yazının sonrasında aşağıda anlattığınız “taşra kurnazlığına” söylenecek hiçbir şey bulamıyorum. İçeriyi böyle olan bir yazıda dahi bunu yapabilecek kadar duygusuz olan ve kendisini ZEKİ SANAN bu insanlara sadece, Allah ıslah etsin diyebiliyorum.
öncelikle trapper :) bugün farklı şeyler söyleyeceğim için heyecanlıyım :)) bugün yazdıklarınla hemfikir olamiyciiiiiiiiiim :))))))))))))))))))
çünkü çok hassas olduğum bir konuyu değdirip geçmişin, ve bense o konuyu odak noktası haline getiricem.
şarkının sözleri candan erçetine aitmiş. bu şaşırtıcı aslında, candan erçetin SADECE ve SADECE başarılı bir yorumcu olmaktan ibarettir. Çok ve çok nadir kendi yazıp söylediği şarkıları vardır. Bugün candan erçetini tanıyorsak bunu yıldız usmanovaya borçluyuz. Bu sektörde şiir yazmak hiç bir şey ifade etmiyor ve onları canlandırmak dinleyiciye ulaştırmak gerekiyor. Eğer sözleri yazmak maharet olsaydı bu sektörde, biz hepsini yüce şair sıfatına koyabilirdik belkide :))
hı bu konulara yönelik bir yazı yazmayı düşünüyordum, çünkü ucundan azıcık bu işlerde yer edindim ve içeriden bakınca, dışarıdaki seyircilerin; her söylenen şarkıyı, söyleyen kişilere ithaf etmesini gördüm, yıkıldım... Müzik sektöründe sanmıyorum ki benden daha ötesini anlayabilecek bir blog yazarımız olsun, gamyun içerisinde. Neyse biraz doluyum esasen, ki anlayamassın malesef.
konuya geleyim ufaktan :)))) Zaman zaman blogları hikayeleştiren kişiler oluyor anlaşılan. Gene bu ay içerisinde azranazın kendi anısını hikayeleştirdiği blogu çok müthiş seviyede başarılıydı bence. Ben bu yazıda hikayedeki yaşadığın duygusallık anlarını daha fazla tasviplemeni beklerdim kendimce. Çünkü ben biraz fazla gerçekçi yaklaşıyorum sanırım hep ve rüzgarların haberci oluşunu, aksilikler zincirini vb. yazıdan uzaklaştırır buluyorum. Dolayısıyla benden ne hikaye eleştirmeni ne blog eleştirmeni olur :)))
ama şuna çok üzüldüm. Böyle ufak şeylere takılma, blog okunma sayısı falan boşver takılma bunlara.
bir de kendi üslubumdur. Etkileneceğimi hissettiğim başlıklı bloglarda, önce yorumları okurum belirli bir süre sonra blogu okurum. Blogu okuduktan sonra yorumları okumak, yapacağım yorumu direkt etkiler çünkü diye düşünürüm.
bugün rüyamda işte bu durumun kurbanıyım. Rüyamda askere gitmeme 3 gün kalmış hazırlıklara başladığımı görüyordum :))) Çünkü yatmadan önce okuduğum duk45 in yorumu içime kazınmış :))))))))))) duk hayırlı tezkereler dilerim sanada :) çabuk bitir gel :)) ki çabuk bitirip geldiğini anlatan yorumunu okuduktan sonra rüyamda askerliğiminde çabuk bittiğini göreyim falan hahah :)))))