SOĞUK SU BUZZZZZZZ...
22 Eylül 2011, 15.46 A- A+Konuyu aileme taşıdığımda rahmetli babam çok sevinmişti,meşhur 68 kuşağının adamıydı babam ve benim bu hevesim onun için bir gururdu sanırım.Annem ise içgüdüsel olarak endişelenmişti ve sıcak bakmamıştı ama ben bu kısa süren savaşı kazanmıştım:).Ve bir Cumartesi günü,kafamda şapka,bir elimde bidonum,bir elimde bardağım düşmüştüm yola,laf aramızda bidonu zor taşıyordum:),ama annem ve babam balkondan gidişime baktığı için,mahallenin sonuna kadar bidonu yere bırakmamalıydım,kan ter içinde köşeyi döndüğümde bidonu bırakıp dinlenmiştim:).İlk başlarda ''SOĞUK SU BUZZZ'' sloganını kısık sesle söylüyordum,sanırım çekinmiştim,ben bile duymuyordum ama ilk bardağımı sattıktan sonra cesaret gelmişti o titrek çocuk gitmiş PAVAROTTİ gelmişti sanki,başarmıştım,su satıyordum,insanlar para veriyorlardı,ve başımı okşuyorlardı giderken de,bundan büyük bir mutluluk olurmuydu bir çocuk için,o gün bidondaki su bittiğinde yorgunluktan yere yığılacaktım neredeyse ama mahalleye girerken yine güçlü gözükmeliydim,gidişim muhteşem olmuştu,dönüşümde muhteşem olmalıydı,öylede oldu,gururla eve girdiğimde babam çok mutluydu,annemde mutluydu tabi ama hala endişesi vardı,''benim küçük adamım nasıl da yorulmuş,ne gerek var sanki'' gibilerinden bakıyordu.Neticede hevesim geçene kadar sürdü bu su satma durumum...
Gelelim ana konuya,ben geçmişteki bu hatıramı neden paylaştım,dedimya o yıllarda insanlar daha mutluydu,köyden kente göç başlamamıştı,hayat şartları çok zor değildi ve küçük çocuklar ihtiyaç için değil heves için yükleniyorlardı bidonları.Aradan geçen yıllar farklı şartlar koydu insanımızın önüne,ekonomik sıkıntılar aile fertlerinin tümünün çalışma zorunluluğunu getirdi bir çok kişi için.Sokaklarda el kadar çocuklar,kimi ''1 mendil al abi'' diyor,kimisi ''abi ayakkabını boyayayım mı'' diyor,bazıları yere çömelmiş ''kilonu bilirsen tartı bedava'' diyor,kimisi pazarın ortasında önünde bir limon tezgahı,limonun suyunu sıkarak ''sulu limonnn'' diye avazı çıktığı kadar bağırıyor.Onlar çocuk ve benim çocukluğumdaki gibi şanslı değiller,heves için değil ihtiyaç için çalışıyorlar,çocukluklarını yaşayamadan,hayat kavgasına erken atılarak ve bu kavgada derin yaralar alarak durmadan çalışıyorlar...
Sokakta bir çocuk satıcı gördüğünüzde O çocuğun gözlerine çok iyi bakın,dikkatli baktığınızda o gözlerde kendinizi göreceksiniz,umutlarınızı,hayallerinizi,tebessümlerinizi ve hüznün en derinini göreceksiniz.Sizin için hayatın sadece 3-5 saniyesinden ibaret olan çocuğun bağırdığı yerden geçmek anı,o çocuk için hayatın tamamı,ihtiyacınız olmasada alın o çocuktan mendili,ayakkabınız boyalı ve tertemiz olsa bile çaktırmadan basın üstüne ve uzatın çocuğun tezgahına,kilonuzu çok iyi bilsenizde 3 eksik 5 fazla söyleyip çıkın tartının üzerine,sohbet edin tartıcı çocukla,pazardan geçerken kendiniz için olmasada bağırmaktan dermanı kalmamış,sesi zor çıkan çocuk için limon stoğu yapın,ama bunları yaparken tebessüm edin,diyalog kurun,tabiki onlar için öncelik para ama daha çocuklar,kafalarının okşanması,sırtlarının sıvazlanması daha çok mutlu eder onları...
Bilmiş bilmiş anlattı yine TRAPPER,her yazımı olduğu gibi bu yazımı da önce kendime yazdım,kendime anlattım,beynimde yer etti yukarıda yazılan her kelime,sokaklarda bir çocuk satıcı gördüğümde daha önceden kayıtsız kaldıysam bile bundan sonra telafi edeceğim,kısaca bu yazıyla önce kendime ulaştım,kendim dışında en azından 1 kişiye daha ulaşabilirsem,ne mutlu bana ve ne mutlu o kişinin mendil aldığı çocuğa.Yazımı bitirirken NAZIM HİKMET'in şiirinde söylediği gibi,''ÇOCUKLAR İNANIN,İNANIN ÇOCUKLAR,GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ GÜNEŞLİ GÜNLER'' demek istiyorum.Sevgiler...
YORUMLAR
Sene 1990 ların başı. Avcılar yaya geçidinde 10 yaşlarında bir çocuk. Sürekli olarak orada. Oradan geçen herkez onunla göz aşinalığı kurmuş, sanki seni tanıyorum edasına. Sevilir, başı okşanır. Seneyi tam hatırlamıyorum o dönemde nüfus sayımı sokağa çıkma yasağı ile yapılır. Sayım yapan kişilerin boyunlarında kimlik bilgili belge asılır olurdu. Avcılar- Firuzköy de sayman olarak görev almıştım bende. Sokak başından tek tek ilerleyerek sayım yapıyoruz ben ve arkadaşım. Kapıyı çaldım. 4 katlı bir bina. Kapıyı açan bayan ve eşi kimliklerle karşımızda. Kimlik sahiplerini görmek istediğimizde karşımda duran çocuk hiçte yabancı bir yüz değildi. Evin ortanca çocuğu olduğunu kimliklerden öğrendim. O binanın sahibi olan kişide babası. Bu durumda kim ne yapardı bilemiyorum, ama ben görevimi yerine getirip oradan uzaklaşmıştım. Sonrasında o geçitte ismi ile seslendiğim ve gözgöze geldiğimiz günden sonra görmedim o çocuğu.
Destek mi çıkılmalı? Nereye gideceğini bilmediğin o parayı avutçlarına mı bırakmalı? Başını çevirip oradan uzaklaşmalı mı?
Yine çok mühim konuya değinmişsiniz Çocuk konusunda ki hassasiyetim anne olmadan öncelerden vardı. Nerede bir çocuk görsem ailesi, yattığı yatak ya da vaar olan (olmayan ) imkanları geliyor aklıma. İstanbul gibi metropol bir kentte, özellikle belirli alanlarda ki meşhur kırmızı ışıklar ne büyük anlam taşı bazı çocuklar için.Söylediğiniz gibi artık hiç birşey 70-80 li yıllarda ki gibi değil.Yazının başlarını okurken aklıma horoz şeker alabilmek için mutfaktan habersizce aldığım tencere kapağı geldi :)) Halende bilmez annem o kapağın akibetini. Tebessüm ettirdi bana. Devamın da okuduklarım iki şey düşündürdü. Çocukluğu suistimal eden aileler ve diğeride gerçekten yaşam mücadelesi veren henüz oyun çocuğu olan küçük insanlar. Kaşlarımı çatarak aklıma genel bir şeyde yaya geçitlerinin son mervivenlerine oturmuş kucağında minicik bebeği ile insanlardan gelecek paraya bakan o kadınlar.
Sene 1990 ların başı. Avcılar yaya geçidinde 10 yaşlarında bir çocuk. Sürekli olarak orada. Oradan geçen herkez onunla göz aşinalığı kurmuş, sanki seni tanıyorum edasına. Sevilir, başı okşanır. Seneyi tam hatırlamıyorum o dönemde nüfus sayımı sokağa çıkma yasağı ile yapılır. Sayım yapan kişilerin boyunlarında kimlik bilgili belge asılır olurdu. Avcılar- Firuzköy de sayman olarak görev almıştım bende. Sokak başından tek tek ilerleyerek sayım yapıyoruz ben ve arkadaşım. Kapıyı çaldım. 4 katlı bir bina. Kapıyı açan bayan ve eşi kimliklerle karşımızda. Kimlik sahiplerini görmek istediğimizde karşımda duran çocuk hiçte yabancı bir yüz değildi. Evin ortanca çocuğu olduğunu kimliklerden öğrendim. O binanın sahibi olan kişide babası. Bu durumda kim ne yapardı bilemiyorum, ama ben görevimi yerine getirip oradan uzaklaşmıştım. Sonrasında o geçitte ismi ile seslendiğim ve gözgöze geldiğimiz günden sonra görmedim o çocuğu.
Destek mi çıkılmalı? Nereye gideceğini bilmediğin o parayı avutçlarına mı bırakmalı? Başını çevirip oradan uzaklaşmalı mı?
Yine çok mühim konuya değinmişsiniz TRAPPER, sanırım bu konuda söylenecek çok fazla şey olacaktır. Bende merakla takip edicem. Umuyorum ki maddi ve manevi yaptığımız herşey hakkı ile yerine ulaşıyor olsun.
Fakat senin dediğin gibi bir çocuktan mendil veya su alınması taraftarı değilim ben almıyorum sizde almayın.O paralar zamanında ki gibi çocukların cebine girmiyor sadece rant kavgası var.Bari almayalımda sattırmasınlar...
Bu güne kadar yazdiginiz yazilari cogunu takip etmeye calistim,her yazinizda sizin bir baska özeliginizi görüyürum.Cok bilmissiniz evet ama güzel anlamda :)) En basta cok zekisiniz,ayrica komiksinizde, baska bir yazinizda anilarinizi anlatmistiniz, cokta gülmüstüm :)) ve bugünde vicdanli biri oldugunuzu anladim. Bir yerde okumustum, insanin icindeki polis, VICDANIDIR diye.Su vicdan denen duygunun, herkeste fazlaca olmasi ne iyi olurdu, o zaman, zincirleme her kötülük yada yanlis, vicdan sayesinde engellenmis olurdu ........ Bende ne zaman mendil satan bir cocuk görsem, icim yanar, bir mendil alip bozuk param yok derim üc bes fazla veriririm, o gözleri öyle bir acilirki, onun icin dua ederim ardindan....Allahin onu kötülüklerden korumasi icin :((
Yaşınızı bilmiyorum ama sizin zamanınızda çocuk istismarcıları bu kadar yoktu sanırım. Şimdilerde bunu kendi aileleri bile yapıyor. Çocuğunun 3-5 mendil satmasıyla nemalanan babalar var bu ülkede. Kendileri kahvehane köşelerinde pineklerken minicik çocuğunun ayakkabı boyaması, araba camlarını silmesi, mendil satması ya da su satması vs. bunlarla sigara, içki alan babalar var.
Siz bütün iyi niyetinizle yardım etmek istiyorsunuz, bunu anlayabiliyorum ama her yardım etmek istediğiniz çocuk biraz daha o yardımlarla sokaklarda kalacak. Ve sokaklarda kalan her çocuk okullardan da uzak olacak.
Kısa vadede o yardımlar işe yarasa da uzun vadede o çocuğun eğitimsiz, hayata karşı ilgisiz, çünkü sokaklarda o kadar çok çalışınca aklı fikri sadece çalışmakta olacağı için hayatından da bir keyif alamaz halde olacaktır diye düşünüyorum.
Son olarak bunu size ve fikirlerinize karşı bir çıkış olarak görmeyin lütfen. Ama o çocukları sokaklardan ve sokağın tehlikelerinden koruyalım derken, iş yapmış, para kazanmış, evine ekmek götürmüş olmanın hevesiyle kısacıkta olsa onları ödüllendirmeyelim derim.
Bu konu çok önemli Trapper. Çocuklugunuzdaki o halinizi gözümün önğne getirdim, gururla dönüşünüzü de , babanızın destegini de çok iyi anladım.Devir biraz degisti ama.O sokaktaki mendil satan kız, aslında sadece mendil satmıyor maalesef, gelecegini satıyor ne yazık ki.Sokakta Çalışan Çocuklar Dernegi adı altında bazı kişiler bana ulaştı 2 yıl önce ve ne yazık ki ögrendim ki O ÇOCUKLAR SOKAKTA ÇALIŞTIRIYORLAR.Ben de onlara destek olmak adına kırmızı ışıkta durdugumda ,arabama mendil uzatan kızdan mendil alıyordum, evet. Ta ki onların kullanıldıgını anlayana kadar.Dernek hafta sonu o çocuklara ,dil eğitimi vermemi istedi, kabul ettim.Bulabildikleri kadar çok çocuga ulaşıyorlar ve o dernekte egitim almalarını saglıyorlardı.ÇalışMAmalarını istiyorlardı yani , eğitiyorlardı bu konuda onları.Her daim açık olan dernekte, çocuklar , diledikleri zaman girip ücretsiz yemek yiyebiliyorlardı.Sınıflara baktım, bazıları Origami yapıyorlardı gönüllü ögretmenleriyle, bazıları resim yapıyorlardı.Bazılarını , annesiz babasızlarsa, devlet aracılıgyla Kimsesiz Çocuklar Yurduna yerleştiripp, egitimlerine devam etmeleri saglanıyordu.Bu konu uzar...Eğitim çagındaki her çocuk , okumalı, mendil satmamalı.İleride burunları kanamasın diye....Bence.
Eklemeli;Sizin bu konuyu iyi niyetli yazdıgınızı çok iyi biliyor ve olayın bir baska boyutu oldugunu söylemek istiyorum sadece.Sevgiler.
Çocuklardan mendil almayın demiyorum da boş hayaller kurmanın kimseye faydası yok diyorum.Çocuk en zor şartlara rağmen mutlu olacak birşey bulur.Asıl trajedi büyüdüklerinde başlar.
Yukarıdaki içerikle ilgiliydi.Üslup herzamanki gibi güzel ve okutturucu
Nazım Hikmet'tin şiirinden bir bölümSevgilerle
Ellerine sağlık güzel yazmışsın ama tartışılır konu seçmişsin 5 saat konuşabilirim su içmeden bu konuda :)
yorumları okuyayım dedim izem 'de Deja vu oldu :P
ard arda aynı şey için " denden miydi yapılan işaret :) yeterdi yoruldum:P
sacma buldum dedim ya
cok saçma boş vakit harcama bu işler
Malesef hayat şartları ve kimse yerini önceden seçemiyor.. Hayat, sundukları ile savaşmak zordunda bırakıyor o minicik elleri... Böyle bi zamanda, bulduğumuzdan daha fazlasını isteyen bizlerden eminim ki, O gözler daha iyi biliyor hayatın kıymetini...