ALDAT(IL)MAK.....
01 Mart 2012, 10.44 A- A+''Düşündüğün gibi değil'' ya da ''açıklayabilirim'' repliklerini duyduk hep aldatan kişinin aldatılan kişi tarafından yakalandığında ya da bu durumu itiraf ettiğinde,olay CEM YILMAZ'ın oyunlarında anlattığı gibi komik değil elbet:) bakıldığında zor durum her iki taraf içinde,belkide o an için dünyanın sonu,kendi adıma böyle bir repliği yaşamadım (şükür ki) ama empati kurduğumda,o iki taraftan biri olmak gerekiyorsa,hangisi olsam nasıl davranırım diye kendime sorduğumda,belki size tuhaf gelecek ama ''aldatılan'' taraf olmak,''aldatan'' taraf olmaktan daha kolaymış gibi geldi düşününce.O an için aldatılan taraf büyük bir yıkım yaşasa da sanki aldatan taraftan bir adım önde hep.Neydi ki insanoğlunun hayattaki gayesi,dik durmaksa eğer bu gaye,o andan sonrası için aldatılan kişinin olay çok dramatik olsada dik durma şansı devam ediyordu belkide,fakat diğer taraf için bu şans yitirilmişti,yüze yansımış mahçubiyet,dil ve akıl tutulması,ne söyleyeceğini bilememe durumu insanın hayata karşı duruşunu sekteye uğratmak için yeterliydi.Durumu kurtarmak adına şekilden şekile girmek ve ardı arkası gelmeyecek yalanlar söylemek ise cabası...
Belki bu ortamda girmek için riskli bir konu seçimi yaptım,o yüzden konuyla ilgili kelimeleri,cümleleri özenle seçmem gerekiyor.Tüketim devrinde yaşıyoruz,her işin kolayına kaçıyoruz,kolay gözden çıkartabiliyoruz,bunların getirisi olarakta çoğu zaman ''riya'' ya bulaşıyoruz,hırslarımıza yenik düşüp hep daha fazlasının,daha farklısının peşinden koşuyoruz,e bu koşu sırasında da doğal olarak radara yakalanıyoruz.Hani dedim ya daha fazlasını istiyoruz diye,bu durum beraberinde mevcut olanla yetinmeme durumunu getiriyor,arayışlar,tehlikeli sularda yüzmenin heyecanı,anlık boşluklar ve sonunda ilk paragraftaki repliklere kadar giden uzun bir süreç.Ayrıca daha farklısının peşinden koşarken O kişinin ya da kendimizin başkası için farklılığını yitirdiği gerçeğini fena halde ıskalıyoruz.
Bu konuyla ilgili birçok film izlemişsinizdir,günümüzde izlediğiniz dizilerin bir çoğunda mutlaka konu ediliyordur,çevrenizden duymuşsunuzdur,belkide bizzat bu durumun içindesinizdir (bu durumu yok saysanızda).Başkalarının başına geldiğinde kınadığımız, kendi başımıza geliyorsa bahaneler ürettiğimiz bu durumun konusu açıldığında belli klişeler vardır,''her erkek aldatır'',''seven aldatmaz'',''bu devirde artık kadın da aldatıyor'' gibi,bu klişeleri bazen duyup bazen de dillendirsekte kendimizi hiç bu durumun içine katmayız.Sanki herşey bizim dışımızda gelişiyor gibi davranıp 3 maymunu oynarız,peki bu durum bizim dışımızda gelişiyorsa kimler aldatıyor,ya da kimler aldatılıyor.Yüzleşmekten korktuğumuz için mi kendimizi bu durumun dışında sayıyoruz yoksa çevre baskısı mı bizi buna itiyor.
Az önce dedim ya riskli bir konu seçtim bu sefer diye,yazıyı okuyan birçok arkadaş kayıtsız kalamayacak,bu konuda herkesin söylemek istediği şeyler vardır kanaatindeyim.Kimisi ''aaaaa üstüme iyilik sağlık bunlar konuşulur mu'' deyip yine gerçeğimizden kaçacak,kimisi psikolog havasına girip ''senin sıkıntın var galiba bu konuya girdiğine göre''diyecek,kimisi de sadece başını sallayıp gerçeğiyle yüzleşecek.Bir kısım arkadaşta sanal aldatmanın içinde esas oğlan,esas kız ya da 3. şahısı oynadığı için bu yazdıklarıma kaşını kaldıarak tepki gösterip ''hayır bu aldatmaya girmez ki'' deyip kendini kandıracak.Bazen toplumsal konuları buraya taşıyorum,neticede toplumun her köşesinden insanların buluştuğu bir ortam GAMYUN ortamı, o yüzden de bu konuyla ilgili samimi, içten görüşlerinizi bekliyorum.Tabiki evet ''ben aldatıyorum'',ya da ''aldatılıyorum'' şeklinde radikal itiraflar beklemiyorum fakat en azından ''bizim komşu'' , ''bir arkadaş'' diye konuya girip başkalarının hikayelerini anlatabilirsiniz:)...
Bu konuyla ilgili ilginç bir kaç detaya değinip yazıyı sonlandıracağım.Erkekler daha ziyade parayı sonradan bulursa aldatıyormuş yani cefa günlerinde beraber olduğu kadını sefa günlerine bulaştırmıyormuş,kısaca ''sonradan görme'' erkeğe dikkat:).Çiftler fiziksel açıdan çok uygun değilse yani biri görünüm olarak daha ağır basıyorsa ilginçtir ki bu durumun yarattığı kompleksten sanırım,fiziksel görünüm açısından daha aşağıda olan ''nasıl olsa aldatılırım,bari ben önce davranayım'' düşüncesini kafasından geçiriyormuş ve son olarak bu konu için en tehlikeli kişiler iş arkadaşlarıymış,bir çok kadın ve erkek birlikte olduğu kişiyi iş arkadaşıyla aldatıyor ya da O'na karşı platonik hisler besliyormuş.E bu konu yeter bu kadar di mi?...Sevgi ve Saygılar...
YORUMLAR
Hayatta mümkün olduğunca asla asla dememeye çalışırım.Herşey biz insanoğlu için heran hepimizin başına herşey gelebilir. Hiç kimseyi vazgeçemeyecek kadar sevmedim bundan ötürü ben de aldatılan taraf olmayı tercih ederdim en fazla 2 gün zırlar yoluma ardıma bakmadan devam ederim :) Burda da dışarda da aldatma her yerde aynıdır illa ten teması gerekmez düşünceylede aldatılır .
Aldatılmadım ama o şüpheyi o yüzleşmeyi annemle beraber ben de uzun süreler yaşadım , vazgeçme cesaretim bundan ötürü olsa gerek :) Aldatma hissinide babamla yaşamasamda gördüm o karmaşayı karışıklığı çaresizliği ,eğerki aldatan taraf seviyorsa yürekten kesinlikle daha fazla acı çekiyor yıpranıyor saçlarına aklar daha çabuk düşüyor en zor şeylerden biridir kararsızlık ;)
Benim arkadaş; kız arkadaşıyla,onlara komşu olan yeni evli çiftin evinde , kız arkadaşının annesi tarafından basılmış yıllar önce.Anne ; kızını hışımla eve götürünce, arkadaş henüz kendini toplarlamadan bu seferde , ev sahibi durumundaki yeni gelinin durumdan habersiz kocası zamansız gelmiş eve.Arkadaş acele ile ancak yatak odasındaki açık durumdaki kapının arkasına gizlenebilmiş.Eve zamansız gelen adam, üstümü değişcem düğün var, unutmuştum hazırlanmam lazım demesiyle risk tavan yapmış.(elbise dolabı yatak odasında olunca). Günahsız taze gelin kocasına '' boşver kıyafetin iyi, böyle git nolucak '' uzunca ve yalaka bir diyalogtan sonra adamı ikna etmiş ve TRT de , resmiyetin odağı sayılan bir kurumda çalışan kocasını, kot pantolon ve t-shirt le düğüne yolamış.
Şimdi düşünüyorum da: adamla yatak odasında yüzyüze gelseler, hangi replik kurtarabilirdi onu bu durumdan :)
Aldatmak, aldatılmaktan da günahsız olanı yanlış anlaşılmak değilmidir? O yüzden replikler çoğalmalı ve bu şekilde masumlara ifade kolaylığı sağlanmalı :) '' Bir replik, bir hayattır '' sloganımız olmalı :))
Aldatma konusuna gelince; hiç bir etki altında kalmadan,özgür irademle diyebilirim ki; aldatmak gercekten acizliktir.Kendine güvenini kaybetmiş bireylerin şuursuzluğudur.
Emeğine sağlık TRAPPER; gözümüz aydın, bloğun sayesinde yeni bir replik doğuyor '' ben değildim , arkadaştı o '' Ama bu replik etksini sadece bu paylaşımda gösterebilir.Partneri tarafından başka biriyle basılan biri bu repliği kullanırsa sanalda belki ama reelde kimse yemez :))
“ Aldatma nedir?”... Bu soruya herkesin yanıtı farklı olabilir. Çünkü kişilerin “sadakat” kavramları birbirinden farklıdır. Kimi için sadakat eyleminin sınırı, tensel temasın olup olmadığı ile çizilirken, kimi için zihinsel süreçlerin içeriği de önemlidir.
Kanımca şöyle ya da böyle, eğer bir aldatma söz konusuysa, gerçekten aldatan ya da aldatılan olmanın birbirinden pek de farkı yoktur. Çünkü İkisi de birbirinden ezici, yıpratıcı, yok edici konumlardır. Aldatılan yok sayılmanın, değersizleştirilmenin ve öz güven eksikliğinin etkisiyle düşünsel ve ruhsal erozyona uğrarken, aldatan da belki ömür boyu güvenilmez, vefasız ve sadakatsiz olmanın bedelini ödeyecektir. Trapper çok güzel bir yazı yazmışsınız yine. Sizi kutluyor ve herkese dürüst ilişkiler diliyorum. Saygı ve sevgi ile.
ÇO CUK EVE KOŞARAK GELİR.nefes nefese annesi açar kapıyı oğlum neden koştun bu kadar ve çocuk sevinçle annesine sarılır anneciğim gezi var okulumuz gezi düzenlemiş bende gidebilirmiyim der ..Anne kağıdı alır çanakkkale gezi,si okul gezi tertip etmiş anne derki baban gelince imzalasın birlikte gideriz. tmm der çocuk babam gelince haber ver olurmu der salonda televizyona dalar babasının geldiğini görmez... yemek saatinde anne yemeğe oğlum babanıda çağır der . çocuk kızar annesine neden haber vermedin der koşar babasının odasına . kapıyı açar donup kalır.. çünki babası bir başka kadınile yazışmakdadır.. aşkım seni çok özledim der bayan oda ona ben de çok özledim akşamın sabırsızlıkla bekliyorum der çocuk bunları adadeta beynine kazır baba çocuğu fark eder ama iş işden geçmiştir baba çocuğa oyle bi tokat atarki çocuğun gözünden bir damla yaş gelmez.. baba anneye bağırır derki al çocuğunu elimden bi kaza çıkacak.. anne bi anlam veremez çocuğu alır çıkar ..aradan tam 1 hafta geçer baba oğluna derki odana gir bak ne göreceksin çocuk bakar babası bilgisayarı odasına kurmuştur o an çocuk hıçkırıklarla ağlar annesi neden sevinmedinmi oğlum der. çocuk yaşlı gözlerle babasına şoyle der . ne bana ne anneme sseni seviyorum demedin ama okadına aşkım seni seviyorum dedin
ben bu bilgisayarı istemiyorum der annesinin gözüne bakar lütfen ben bunu istemiyorum
bu alıntı değil gerçek bi yaşanmış olaydır ..
belki bunu gibi bilmediğimiz ne çok olay vardır..aldatmak çok basit ama doğuracak sonuçları hiç düşünüyomuyuz hayır.. sadece şunu deriz herkesin kendi yaşantısı yani bukadar basit
evet TRAPPER_4EVER ÇOK YAZILACAK ŞEYLER VAR..sonuçları acıda olsa sanal veya reel onu yazan bizizi gerçek eller ... emeğine sağlık hoca kalın..
Bari bende buna benzer bi şey anlatayım fazla detaylara girmeden kısadan; Bu anlatıcağım
( hikaye çok eski bi hikayedir: ) Bi gün kız arkadaşım evine çagırdı beni ( ders ) çalışmak için:) bende hiç düşünmeden kabul ettim
apartmanı biliyodum fakat dairelerini bilmiyordum 3. kat dedi çıktım 3. kata çift daire bi sağa bi sola bakıyorum dairenin kapısı biraz aralık dedim kesin burası açık burakmış kapıyı:)) elimde aykkabılarımla daldım içeri içerisi karanlık sadece tv ışıgı var çekyatta biri uzanıyor baktım adam şeyle uzanmış şortla:))bacaklarını görünce adam olduğunu anladım geri geri adımlar atarken adam kalktı bi anda yanıma geldi kimsin necisin bü dünya şey ama benden ses yok sadece kalp atışımın sesiyle cevap veriyorum adama:))) neyseki bi şey olmadı ben bi şeyler uydurdum oralara gelmiyim hiiç:))
Demek istedigim şu traper ya adamın karısı o şekilde gelseydi ne olucaktı:))))
Herşey insanlar için derler büyüklerimiz. insan oğlu her şarta uyum sağlayan bir canlı. Gerek yaşam standartındaki değişiklikler gerek sevgi...
Çok sevdiğim bir kız arkadaşım var adı Yeşim erkek arkadaşı o sıralar İstanbulda üniversitede okumakta. Bir gün bana geldi.
Yeşim: Deniz ben Gökhana sürpriz yapmak istiyorum
Ben: Ne gibi ?
Yeşim : Gökhanın doğum günü istanbula yanına gidip hediyesini elden versem dedi
Ben : çok güzel bir fikir
Yeşim : Ama ben istanbula hiç gitmedim sende benle gel hemen geri döneriz
Ben : annemlere ne diycez?
Yeşim : gece yola cıkıcaz otobüsle sabah orada oluruz öğen yola çıkarsak diger gece yetişiriz. Sen bizde ben sizde kalacağımızı söyleriz.
Ben: tamam
Yeşim erkek arkadaşını arıyor kargo yollayacağım diye adresini alıyor.
ve dediğimiz gibi ailelerimize birbirimizde kalacağımızı söyleyerek yola çıktık.
güle eğlene gidiyoruz.
istanbul beşiktaş giriş katı bir daire zile basıyoruz.
Kapıyı pijamalarla açan Gökhan'ın gözleri yuvalarından fırlayacak.
Biz de sürprizden çok etkilendiği için sanıyoruz.
elimizde hediye paketleri, ayrıca öğrenci diye bir sürü izmir'e özgü yiyecekler içeri girdiğimizde evde bizi bekleyen sürprizle karşılaştık. Hani ava giden avlanır hesabı.
2 tane kız var içerde biri Gökhan'a yaklaşarak aşkım kardeşlerin mi geldi?
Elimizdekleri nasıl bırakıp evden nasıl çıktığımızı bir ben birde allah biliyor.
Yeşim'in film koptu hatırlamıyor.
Yolculuğumuz sırasında konuşmak bana düştü.
Aldatana çok kızarlar. Ben kronik hal almış aldatan insan tipine karşıyım . Bir onla bir bunla. Ama sabit bir köle olsun. Tilkinin dönüp dolaıp geleceği yer kürkçü dükkanı gibi.
Ama ben kızamıyorum. Çünkü kim cesurca seni son nefesime kadar seveceğim diyebilir. Hayatın bize ne gibi sürprizler hazırladığını bilemeyiz.
Aldatmak da aldatılmak da düşebilir payımıza !
herkese iyi eğlenceler....
Çünkü, rengini pembe de koysak mor da, söylenen her YALAN bir aldatma barındırır.
E çeşitli renklerde yalan söylemeyen hiç kimse de olmadığına göre?..
Seviyoruz galiba ki, pişmiş bir tavuğun göğüs kemiğini kırma savaşı ile başlatılan "Lades" ile oyun haline bile getirmişiz...
Paranoya haline getirmezsek geçer gider zamanla ve ibret olur sonraki yaşamımıza. Sorun
korkularla hayatları zehretmekte...
Tavuk diyince, sevgili zeytin'in dünkü, bana göre çok ama çok eğlenceli "Taaavuuukkk gıt gıt gıt" başlıklı blogundan bir bölüm aklıma geldi.:))) Sakınca olmadığını umarak paylaşayım tekrar:
Çomar üzgün üzgün dolaşıyor. Onu böyle gören Minik tavukcan ve Chicken adlı tavuklar aralarında konuşuyorlar.-sonra Çomar da dahil oluyor-
"-Niye olacak. Kız arkadaşı Karabaş ile fotolarını koymuş face'ye. Bunu da dürtüp duruyorlarmış.
Chicken: Çomarım üzülme annem, senin kız geçen de Paşa'yla frizbi oynuyordu.
Çomar:Allah bilasını versin abla onun."
:))))))))))
Çomar'dan alacak çok ders var...
Bırakalım Allahlarından bulsunlar. Bırakın Allahımızdan bulalım.:)
TRAPPER_4EVER,
sevgili kardeşim, hiç bitmeyen ve de asla bitmeyecek; üzerine çok konuşulup kafa yorulmuş -tabiri caizse- hayat geyiklerinden bir olan alldatma olayını hiç sıkmayan bir ifade ile sorgulamışsınız tekrar.
Güzel yazıydı.
Teşekkürler paylaşımınız için.
ama ben aldatan erkek yakalandığı anda ki olaylara değinmek istiyorum.
necla: hilmiiiiiiiiiiiiii !!!!!
Hilmi : Necla aman allahım bir dakika açıklayabilirim ( bunu diyene kadar açıklasana )
Necla : açıkla bakalım
Hilmi : yaptım ama hele bir sor niye yaptım ( haydaaaa ) ----------------------------------------------------------------Sürekli yakalanan erkek; - aaaa bunu kim koymuş buraya -----------------------------------------------------------------ehehe aşkım hoş geldin bizde Elif'le güreşiyorduk pes mi Elif ( valla pess ) -----------------------------------------------------------------Necatiiiiiiiiiiiiiiii bu kadın kimmmmmmm
ı don't speak turkish.
- bu kadınla sohbet etmediğin belli Necatiiiii !---------------------------------------------------------------osmannnn bu senin iş yerinde ki kız değil mi
osman : yaz kızım
Bu nedemek oluyor osmannnnnnn
osman :biliyorum suçluyum kendin kirli suyuyum sevmesini bilmiyorsam Geçmişin sonucuyum
-Nediyorsun sen ya
Osman: ben ne dediğimi biliyormuyum ya :(
Eline sağlıkkkk Trapppp...
Vallahi de billahi de cevap hakkı doğmuş,bende bu hak doğduğunda pek kaçırmak istemiyorum:).Geçenlerde yine bir yazının sonunda TRT li yıllara bir göndermede bulunmuştum belki de Doğru Ahmet özlemim bundan ileri gelmekte,hani ters psikoloji diye bir durum varmış ya,insan neyi olamıyorsa O konuların daha çok üstüne giderek törpüleniyormuş.Belki benimki de o hesap, belki de vergi şampiyonuyum kimbilir:).İşin şaka tarafı bir yana bence yazı yazarken karşımıza bir ayna koyuyoruz ve önce kendimize yazıyoruz en azından çoğu zaman teori kısmını,e malum teori ve pratik her zaman kol kola yürümüyor.
gmsnn hatırlarsan bu sokak çocuğu muhabbeti son BLOG'un oldu,yazıda geçen face adresi gerilla olan arkadaşla iletişim var mı,yeni gelişmeler var mı merak içindeyiz:).Ayrıca nasıl değerlendirirler,ne derler çok umrumda değil,az ve öz yorum yapıyorsun ama her seferinde düşünceyi harekete geçirip yeni pencereler açıyorsun, ''bakın bir de işin bu kısmı var,bakış açınızı değiştirin biraz '' mesajını verebiliyorsun en azından ben kendi adıma alıyorum bunu,hal böyle olunca da zorluyoruz beynimizi,kuşkulanıyoruz,kuşku da insanı daha çok düşünmeye zorluyor.Yorum daha fazla felsefik bir hava almadan son birşey diyerek olay yerinden uzaklaşıyorum.18. TUR nedir,biraz ulaşılması muhtemel hedefler koy da motivasyonumuz artsın.Bilmeyenler gmsnn'in nikinin yanında Pişti Turnuvasın'da 18 yazıyor:)
KARARLILIĞI SEVERİM, KARARLI İNSANLARI DA AYNI ŞEKİLDE.. ALDATIRIM, ACİZİM BEN DİYE SİNYAL VERİP KENDİNİ BELLİ EDENLERİ DE SEVERİM. ONLARIN DA Bİ ALICISI VARDIR SONUÇTA... GEL GELELİM NE SAĞDA NE SOLDA DURAMAYIP ORTA YOLDA SAÇMALAYANLARA... İÇİMDE NASIL BİR ÖFKE VARSA BÜYÜK HARFLERLE YAZIYORUM ÇOK PARDON.
aldatmadığını, sevdiğini, hatta çook sevdiğini sanıp her bku yiyenlere (hatta yaptığı yanlışları anlamayıp, kabullenemeyenlere) yumruğu suratının ortasına gömçüresim geliyor (gerektiğinde şiddeti severim maalesef; modernlik, konuşarak anlaşmak bir yere kadar. tabi bu tezimi çürüten aklı başında insanlara çiçek uzatırım sadece). neden bu kadar kızıyorum? açıklayayım.
şöyle düşünün: çok seven erkek ama gerçekten çok seviyor, bu sevgisi onu intihara sürükleyebilecek derecede kaybederse eğer kızı. lakin durum biraz karışık. kız da aynı duyguları hissediyordur ama o sevgi gün geliyor mantığa yenik düşüyor. kız ayrılmayı denemiştir defalarca ama... ay yok bu konu uzayacak böyle. kısadan kesmeyi denicem. matematik hayatımızın her alanında vardır derler ya, bir de şöyle deniyelim:
hatalı erkek (-) + hatalı kadın (-) = + (hatasız ilişki) (ne yani, nasıl yani? yok yok bu ilişki yürümez aldanmayın ! )hatalı erkek (-) + hatasız kadın (+) = ......yok abi, her iki tarafın (+) olup hatasız bir ilişki (+) yaşaması zor (!).
zorlukları aşmak için önce anlayışlı olmak gerek, sonra da her zaman savunduğum şey; BİR ŞEY YAPMADAN ÖNCE HAYATINDAKİ İNSANI DÜŞÜN, YAPTIĞIN ZARARSIZ GÖRÜNEN ŞEYLER ONA ZARAR VEREBİLİR. BU DA BİR ALDATMADIR CİNSEL TEMASA GEREK YOK MAGAZİN DERGİLERİNİN İLK SAYFALARINDA YER ALMAK İÇİN.
neymiş? sen, beni facede engelleyince sen beni gör, kıskan diye kızın tekiyle ilişkim varmış gibi gösterdim. sonra o kız gelsin beyefendinin durumuna öyle yorumlar yapsın ki.. falanlar filanlar... yani aldatmış sayılmazmış. yok artık ! eli gözü oynaşta olan erkekte hiç çekilmez be anam !!!
bunu ben demiyorum he, yan komşunun kızı fısıldadı balkondan..
(bu yorumu yollamak konusunda emin değilim, nerde benim Sakin Mod'um, nerde benim Tınlamaz Takmaz Mod'um, nerdeyim, kimim ben, burası neresi ???)
sabırlı, sağlıklı günler dilerim...
Çok değil bir ay sonra 1 Nisan.;)
Hani şu herkesin birbirini şaka adını vererek aldatmaya çalışıp başarılı olursa çok eğlendiği o şabalak gün.:)
-Ben aslaaaa aldatmaaaammm!" diyenleri göreceğiz yine:) Çok eğlenceli.-
Eşlerini,sevgililerini aldatma planları yapanlar için de sağlam bahane çıkar; suçüstü yakalandığında hazır kalıp: "Aşkıııım 1 Nisaaaannnn!" :)
-Bu aşkım lafını da kim icat ettiyse...!-
Kendi adıma biraz, adına saflık mı denir, salaklık mı bilmiyorum; 2-3 kez oynayıp daha da elime kemik almadığım lades oyununda da, bu 1 Nisanllar da da aldatılan ve karşısına geçilip gülünen taraf istisnasız hep ben oldum.:)
Belki bu yüzden hiç sevmem bunları, kötü anılarım var kızgınım.:)
Konunun özüne de dokunmadan üç cümle edip bitireyim:
Herkes olmak istediği yerde durur.
Zorlamaların ederi yok.
Bırakınız gitsinler.
Sevgiler
Aldatmak_Aldatılmak hemen hepimizin hayatından gelip geçmiş bir konu.
Her ikisi de yaşanıldığında hoş izler bırakmayan iki seçenek.
Aldatılan:Bence hiç birşey kaybetmez aksine zararın neresinden dönersem kardır demeli ve affetmemeli , bir kereye mahsus deyip affedenlerin bir çoğu ,sonrasında bir metre kadife alıp parlatmaya devam etmişlerdir:) bayan yada erkek ayrımı yapmıyorum..
Aldatan:Anlık hevesler uğruna hayatlarını mahfeden aptallar ordusudur bence.
Kaldı ki bunu yapanların bir çoğu dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına geri gelirler.
Ve yine bence bu konuda her iki tarafta suçludur .
Aldatılan; At gözlüklerini takmış ,körü körüne sevdanın içine dalmış,herşeyden bihaber , gidişatın ucundan tutmuş sürükleniyorsa ,biri ona çüşşş dediğinde zorlanmamalı:))
Aldatan ; Karşısındakinin saflığını kullanıp nasılsa farketmez diyerek zaten geniş olan midelerini büyütmeye gayret ediyorlarsa, kapının önüne konulduklarında zorlanmamalı:))
Güven duygusu sadece bu konuda hiç bir zaman tam ve yeterli olmamalıdır.
İnsan:Her zaman her hataya meyillidir.
TRAPPER_4EVER Bu konu hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki yazmakla bitmez:)
Her zamanki gibi çok güzel bir konuya değinmişsiniz .Ellerinize sağlık...