gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

DOLUNAYLI BİR GECE...

02 Eylül 2012, 00.28
A- A+

    Dolunaylı bir gecenin ayak ucunda oturmuş, içimdeki sesleri dinliyorum...Dinlediklerim, parmak uçlarına basarak sessizce kalbimin komşu bahçesine kaçıyorlar. Kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlar...Kulak misafiri oluyorum ama o da ne! Aynı zamanda müzik sesi geliyor kulağıma. Kolpa söylüyor ''Son Nefesim''...Karşımda tezatlıklar içinde, canlı ama donuk, sevgili ama acımasız, birbirine kendini aklama çabasıyla öfke kusmaya çalışan, gözleri yaşlı belki pişmanlık belki özlem bilemiyorum biraz karışık kocaman bir yürek var...

  Duvarlar kalın belki de kağıttan..Rengi hafif sarımsı, kokusu topraktan oluşundan...Yıkmak kolay buruşturup atmakta. Bir kıvılcım yetmez mi yok olup gitmesine?

  Bahar yaza gebe, gökyüzü berrak...Yağmur rahmet, toprak yeşil. Kaç ömür kaldı kışta, unutulacak...Bir merhaba yetmez mi yeniden var olmasına?

  Söz gümüşse sükut altın...Bakışlardaki renkler uyumsuz. Kah yeşil kah mavi, gri yakışıksız...Gümüş bir şamdan sarı mumlar. Bir nefes yetmez mi olduğu gibi kalmasına?

  Toprağına kök salmak, sıkı sıkıya tutunmak...Topraktan gelip toprağa gitmek. Kimi zaman yanmak kuraklıktan, kimi zaman boğulmak rahmetinden. Özü çamur tözü balçık yaradılışın gizi...Kökler kor, dallar ateş, yapraklar kül, ıtırı duman...Bir OL demek yetmez mi cana gelmeye?

  Kasvet çöktüğünde bir yerler, kararır gün gece...Gün ağarmaz puslar dağılmadıkça. Gözüne gözüne girer bulutların en karası, en azılısı...Korkam yalnız değilsin hiçbir zaman. Ne karanlık, ne kara bulutlar, ne en büyük acılar...Zaman sürülen merhem sabır oldukça, sıcak bir el yetmez mi hayata tutunmaya?

  İçin ve dışın birbirine bağlı olması, ruhun bedene yapışması, bir şeye bakarken ona duygu yüklenmesi, küçük bir parantez açıp içine bütün içselliğ doldurup, dışına noktalar konması, ''yaradılanı sevmek yaradandan öütürü '' dediğinde yaradılan, en büyük aşkı aramak niye? Üstelik çok uzaklarda...Yürekten bir hissediş yetmez mi ruhla bedenin birbirine denk olmasına?

  Konuşmak, herzaman anlaşmak değildir...Bakışmak herzaman içten değildir...Kim açmış ki kalbini ve kim görmüş ki açılanın içini...Oysa sevmeye yeter sevgi, yeterki içinde gizleme. Görmeye yeter bir bakış, yeter ki kapatma gözlerini. Bütün bunlar bitmişse eğer, bırak içinde kalsın boşuna zorlama kendini...

  Neye inanacağınızı karıştırdığınız zamanlar oldu mu hiç? Karşınızdakine mi kendinize mi? Olaylara mı yoksa insanlara mı inanmalı? GÜVEN nasıl oluşur ki bir başına? Bunları tartışıyorlardı kendi aralarında, müdahele etmedim sadece dinledim...

                                                                                  Sevgilerimle...

YORUMLAR

03 Eylül 2012, 17.27

Yazınızı çok beğendim...

Ne zaman bir şey okusam onu okurken yaşamak isteyenlerdenim. Birşeyler çağrıştırmalı, içine çekebilmeli ve hatta beni alıp, sarıp sarmalamalı. Bunu başarabilen nadir yazılardandı. Teşekkür ederim.

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın