Sadece Türkiye’ye özel olmayan bir oyun sitesindeyiz. Kimisi
20’ler de, kimisi 30’lar kimisi ise
60’lı yaşlarına selam vermiş insanlar topluluğuna sahip bir site içerisindeyiz.
Aşk’ı sever aşkı dile getirir, Felsefe sever; düşündürmek aynı zaman da öğretmek
ister, Kimisi polisiye sever gizem olsun ister. Kişinin isteğine bağlıdır
hangisini okuyup hangisini okumayacağı.
Tıpkı yazılı basın da
tercih edilen ki köşe yazıları gibi. Spor, Siyaset, Dedikodu, Magazin, Din…
hepsinin takipçisi çok farklıdır. Ama var’dır lar.. Kişilere göre hepsi ayrı
tattadırlar.
Milyonları aştığı söylenen sitede blog köşesine itina
gösteren okuyucu, yazar ve yorumcuları –sessiz yorumcuları- var. Belli kişiler
öne çıkmış durumda, bu gerçek. Verdiğin isimleri bende keyifle okur takip
ederdim. Belli başlı kişilerin yazılarını dikkatli içime sindire sindire
okurum. Bilirim ki o kişilerin yazıları bana hitap eder. Tıpkı benim gibi
kendisine isim -ler- seçmiş kişiler sessiz çoğunlukta benim düşüncemce. Belki de
o kişilerin listesinde sen yoksun. Belki o kişilere çok ağır geliyordur
yazıların. Okumadan geçiyorlardır.
Blog köşesi 2 sene ve daha öncesi dönemler de vahim
diyebileceğimiz durumdayken şimdi daha düzeyli ve dikkat çekici durumda. Öne
çıkan isimler haricinde bir çok kişinin de yazıları “ keşke bende bu yazım
yeteneğine sahip olsaydım ” düşüncesi ile iç geçirdiklerini tahmin
edebiliyorum. Keza ben de böylesi düşüncelere çok kez kapılmışımdır. Bunu
anlayabildiğim için bana hitap etmeyen yazıları okumuyor olsam da yazılmış,
yayımlanmış olması beni rahatsız etmiyor. Kişi düşüncesidir, yönetici
takdiridir. Okuyucu olarak es geçer ya da okuruz. Elbette yazmış olmak adına
yazılan yazılar olacaktır. Onları da hoş görmek gerek diye düşünüyorum. Amaç
farklılığı ile yazmak istenmişte olabilir. Her halukar da eminim ki 2 sene öncesine
bir daha dönmeyecektir bu köşe.
Şuan birisi –birileri-
bu blogu okudu ve düşündü. “ ya aynı eleştiriler bana da gelirse – rezil
olur muyum acaba- en iyisi yazmayım.” dedi. Kendine ait bir okuyucu kitlesi
oluşturma, kendince takdir görme keyfini elinden alınmış olundu mu acaba. Belki
de konusunu, belki yazım şeklini, belki ifadelerini belki de giriş-gelişme-sonuç
şeklini sen –biz- çok beğenecektin.
Bir blog günlerce durmuyor bu köşede, saatler ile
sınırlandırılmış paylaşım durumunda. Doğru Türkçe ile yazılmış, öğretici,
eğitici, eğlendirici, aşk içerikli, genel yazılar yer bulabilir bu köşede. Zincirleme
konular olmadan, farklı içerikli yazıları yeni isimlerden görmek hoş olacaktır.
– kendi adıma, okumaktan hoşlanacağım yazılar olsun isterim tabi.-
Resimli bloglar hakkında ki düşüncelerine bire-bir katılıyorum.
Dikkat çekici bir paylaşımda bulunmuşsun, her yazında olduğu
gibi dikkatimi vererek okudum.
Merak ediyorum, Attığın Taş Çıktı mı? J)))
Yazının başında belirttiğin gibi, kuyuya bir taş atıp kocaman halkalar yaratmışsın. Bu tür yazılarına bayılıyorum. Senin yazıların malum, yakın takipçilerin var. Konu seçimin ve tartışmaya açma yeteneğin artık tartışmasız olarak tescillenmiş durumda. Bu konuda da hiç zorluk çekmediğini biliyoruz.
Yukarıdaki yazına bakış açım, benim daha önceki yazılarımı okuyan arkadaşlar tarafından da bilineceği gibi malum. Hatta "PAYLAŞIM" adında bir yazımda duygularımı paylaşmış ve tam bir kaos ortamı yaratmıştım. İçerik aynı olmasa da, buranın bir sosyal paylaşım platformu olduğunu da göz önünde bulundurarak, emek verilerek yazılan yazı içeriklerinin ve üslubun biraz daha özen gösterilerek yapılması gerektiğini vurgulamış, böylelikle yine emek vererek okuyan ve yorum yapan kişiler tarafından daha anlaşılır hale geleceğini belirtmiştim. Beraberinde eleştiri oklarının hedefi olmuştum ki, bu eleştirilerin bazıları da haklı eleştiriler idi.
Aşk tabi ki olsun. Hayatımızın gerçeği beklide merkezi. Ancak bu konuya gösterdiğimiz enerjinin bir kısmını, güncel ve sosyal konularda da göstermek, paylaşmak, daha çok kitleye ulaştırmak, haber etmek, haberdar olmak da bir o kadar önemli diye düşünüyorum.
Son dönemlerde yayınlanan yazıların birçoğunu sanırım kaçırdım, dolayısıyla konu olan yazılara ilişkin yorum yapmam mümkün değil. Ancak bu yazının altındaki yorumları okudukça, senin de bahsettiğin çok sevdiğim yazarların içerisine yenileri eklenmiş gibi görünüyor.
alce_alce yazısında anlam inceliği oluşturarak hepimizce bilinen gerçeklere son derece anlamlı şekilde parmak basmış. Katılmadığım tek konu, bu platformda paylaşılmaması gereği. Öyle bir süreçten geçiyoruz ki konuşacak, yazacak öyle çok konu varki, (şu yoğunluğumdan fırsat bulsan neler yazacağım) bunları burada, diğer platformlarda, aslında mümkün olan en gür sesimizle tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Neye mi yarayacak? İşte Trapper’in ifade ettiği gibi, güne bakışı, hayat algılayışı sadece kendi ekseni etrafında olan bu arkadaşları da gündemin içine çekebilmek. Peki çekip ne yapacağız? Adı üstünde burası sosyal paylaşım sitesi, gözlerimizin kapalı olmadığını, her şeyi görüp yakından izlediğimizi, her geçen gün çoğalarak cevap bekleyenlerin sayısının arttığını göstereceğiz.
alce_alce, bu tür konuların, yetkin ve etkin kişiler (entelektüel yazarlar) tarafından ele alınması gereğinden bahsetmiş, günümüzde bu tip kişilerin çok kalmamış olmasından dem vurarak. Bu kişiler zaten profesyonel anlamda değerli eserleri ile bizlere yol göstermektedir. Bu platformda son derece donanımlı arkadaşların olduğunu biliyorum. Biz amatör yazı yazanlar olarak fikir tartışmalarımızı edebi yazım kaygısı taşımadan kendi toplumumuzda fikirlerimizi beyan ederek, baş kaldırarak, hatta burada bulunan yorumlarda da görüleceği gibi kavga ederek paylaşabilmeliyiz diye düşünüyorum.
alce_alce ikinci yorumunda koltuğunu sarsmaktan bahsetmiş, bu sözüne mim koy Trapper. :))
Sat-agraha kesinlikle kendi blogunu yazmalısın, önemli takipçilerinden olacağımı biliyorum.
Bala, iyiki kendini sorgulayıp yazı yazmaya başlamışsın, kesinlikle hoş yazılarının olacağını düşünüyorum.
Ve çok sevgili Yosun, siyahorkide, Duk45 (Benim sevgili acımasız eleştirmenim) ve hayat dolu eğlenceli Beymen özlemişim sizi. :)
Sevgili Trapper, her zamanki gibi ellerine sağlık, her yazında olduğu gibi beni yine şaşırtmadın.
Bu ortamda pek bulunmadığım için yazdıklarına haklısın veya değilsin diyemesem de... dedim ve kaldım sanırım bu blog hakkında yapacak bir yorumum yok ama yine de şunu demek istiyorum... Eleştirmek eleştirilmek beğenilmek beğenmek biz insana özgüdür. geçenlerde bir arkadaşın bloğuna eleştirimi belirtmiştim kişiyi tanıyormuyum hayır bir antipatim olabilir mi hayır ama baska bir blogda baska bir arkadas beni cekiştirmiş bu çok hoşuma gitti eleştirsin beni ama sevdiklerinin eleştirilmesi de zoruna gitmesin bunu yapıyorsa... Bu yazına sadece eleştiri bölümü üzerinde yorum yapabildim trapperım resimli blog konusuna gelince de üzerinde kırmızı bir gül olan altında gülü bir gün seni her gün yazan bir blog şey etmek istemiştim ama vazgeçtim neyse :D::D yazıyı aceleyle yazıyorum bni nokta virgül vs. konusunda eleştir ltfen:) cesaretine sağlık :)seviliyorsun arkadaşşş..
Bir kuyuya taş atmışsın TRAPPER... :)
Berlen ifadeniz o kadar etkileyici ki "eleştirinize sonuna kadar katılıyorum" dememek için zor tutuyorum kendimi. Yalnız ben yazımda yaptığım ironide topluma ışık tutan kaynakları nasıl hırpaladığımıza ve akabinde de toplumun geldiği son noktaya gönderme yapmak istemiştim. Fakat katılıyorum sizin, ez_cümle "şimdiye bakalım" fikrinize! Yazıma yaptığınız yorum için, dahası zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Saygıyla kalın.
Aşk konusuna değinmedim yukardaki yorumumda , hayalkırıklıklarımı düşündüğümde bu konuda fikir beyan etmeden önce bir süre daha staj yapmam gerektiği gerçeği ile yüzleşmekteyim:) Fakat blog tanımı ve çizgisi içinde , sıralı şekilde ana sayfayı işgal eden (özellikle sevgiliye ofline tarzı ) bloglardan bende rahatsızım.Bu demek değil ki, onay almasın bu tür yazılar.Ama sevgiliye mesaj şeklinde ve zincirleme de olmasın ister, fikri zengin blogcular... Trapper de; bu aşk konusundaki rahatsızlığını aynen düşündüğüm şekilde dile getirmiştir, yazılmasın bu tür yazılar gibi bir düşüncenin uzağında kalarak...
Berlen; seni görmek güzel.Sanırım sana bir borcum var, ödenmesi gereken.Umarım fikir ayrılığına düştüğümüz konulardaki haklılığından kaynaklanan son borcum olur bahse konu ÖZÜR.. :) Bende özledim: tartışmalarımızı... iddialaşmalarımızı... oynadığımız oyunları... ve unutamadığım gafını :)
Herkese tekrar Merhaba.Öncelikle herbirinin altında ''emek'' olan bütün yorumlar için ''elinize sağlık'' demek istiyorum.Benim için,yazı amacına fazlasıyla ulaşmıştır.badluck_ arkadaşımızın belirttiği ''her yorum,ayrı bir blog olmuş'' sözüne aynen katılıyorum.Bir kaç konuya kısa kısa değinmek isterim.AŞK konusundan günlerce yazılsa ve buradaki her yazının içeriğinde AŞK olsa bile sıkılmadan okur,kendimce değerlendiririm.Aslında ben yazımda AŞK'a sahip çıktım.Dedim ki, ''yaşanan özel,güzel duygular birliktelik sona erdiğinde buradan laf sokmak suretiyle heba edilmesin'' .Yazının içeriğinde,tamamen AŞK'a ve yaşayanlara sonsuz saygı vardır ve yazı içindeki şu cümlem bunun kanıtıdır .((( '' Son günlerde de herkes birbirinden ,iham alıp gönül ilişkilerini fazla ortalara döküyor gibi geliyor.Yine bu yazdıklarımdan KURGU yazanlar alınmasın lütfen.Öyle bir durum oluştuki bu ortamda birşey yaşayan bazen ince göndermelerle,bazen küçük isyanlarla aslında offline mesaj olarak yazılması gereken duygu ve düşünceleri gözümüzün içine soka soka deşifre ediyor''))).
Anladığım kadarıyla alakasız eklenen görsellerle ilgili hemen hemen hepimiz aynı fikirdeyiz.Gelelim kaybolup,kapıyı aralayıp ''cööööö'' diyenlere,kapıyı ardına kadar açın ve yazmaya tekrar başlayın lütfen.Ayrıca bu platfrormu,sınırlarını aşmadan her konunun konuşulabileceği bir yer olarak görüyorum.Tekrar yazı içeriği ile ilgili olumlu ya da olumsuz,açık yüreklilikle görüş bildiren tüm arkadaşlara katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum.Sevgiler...
Sevgili Berlen,
yolladığınız güzel bakış, gösterdiğiniz incelik beni onurlandırdı.
Çok çok teşekkür ederim.
Sevgiler
Çok kısa süredir takip ediyorum yazıları. Bu yüzden kendime
“halt etme, yazma, kimseyi tanımıyorsun, sana da ne oluyor!!”u telkin etmeye
çalışırken, ani bir hevesle halt etmeye karar verdim. Bitip tükenmek bilmeyen yorum
hengamesinin altında benim de iki kelamım olsundu ama değil mi :)
Yazının yorumlarından yola çıkarsak, konuyu anlıyabilmemiz
mucize olur. Bazıları ciddi ciddi birbirlerinin saçlarını yolarken,boncuklar
dizerken :)
bir kısmı Türkiye”nin içinde bulunduğu ahval ve şeraitten bahseylemişler :)
Blog sahibi sonunda amacına ulaştığını beyan etmiş, mutlu sona ulaşılmış
böylece ;)Evet herkes deşarj olmuş bir
şekilde. İyidir deşarj.
Şimdi ben konuya bağlı kalarak :) kimsenin saçını
yolmadan veya hafif ucundan çekiştirerek diyelim bir şeyler yazmak istiyorum;
Foto- resim eklenmiş yazılar—Sanıyorum soru şu olmalı
“Eklenen görsel yazıya ne katmış?”
Aklımda gramofon fotosu eklenmiş bir yazı var. Fotonun
altında, yazıda bahsi geçen gramofonun o olmadığı yazılmıştı. Eeee niye
eklenmişti ki o zaman? Biz blog okurları gramofonun ne menem bir şey olduğunu
bilmiyor muyduk ki :) Bahsi geçen gramofon olsaydı veya ne değişecekti
yani? Neydi süs mü? Sonuç olarak yazıya
hiçbir şey katmayan görsel, en basit ifadeyle ( ya da en kırmayan diyelim,
hedef göstermiş oldum çünkü) yetersiz bir yazının tamponu olması için
eklenmiştir. Bir yazının altında öyle bir görsel vardır ki (bu karikatür bile
olabilir) anlam bütünlüğü yaratır, vurgu yapar en azından müthiş bir görsellik
arzeder “hah dersiniz bu olmasaydı eksik kalırmış”
İyi yazı kötü yazı olmaz!--- Hiç olmaz mı, olur… dibine
kadar hem de.. Sevdiğiniz, az sevdiğiniz veya hiç sevmediğiniz yazı türü
olabilir. İyi olan yazıları, tercihinize göre okursunuz. E nasıl olacak peki,
klavye kabiliyeti olan yazıyor birader! Ee okuma!! Evet okumayabilirim ama
yazık değil mi benim beş saniyeme? Şöyle bir göz atıyorum gitti beş saniye. Bir de bütün bu yazıları okuyup, onay veren yöneticiler var, Allah kolaylık versin onlara :) Ama eleştiri bunu çözer, kötüye kötü demek
taraftarıyım, ki bu yazma yeteneği
olmayan, ama ısrarla yazan bir insanı kötü yoldan iyi yola döndürmek gibi bir
şeydir :)
bir nevi sevaptır. yazıktır zamanına çünkü..:) ayrıca ille de içini dökmek istiyorsa
günlük denen bir şey icat olunmuştur:)
Şahsa yönelik mesaj içerikli yazılar----Bir önceki
paragrafta “kötüye, kötü demek gerektiğini yazmıştım” şimdi yazımı okuyup
yorumlarıma bakabilirsiniz. Diyeceksiniz ki haklı olarak “ bir tane olumsuz
yorumun yok, bu ne perhiz bu ne patlıcan turşusu, lahana dolması vs”
Sıkmadan anlatmaya çalışayım;
O günlerde, hatun
kısmının epey bi yazısı çıkmıştı..pis kaka erkekler, ööö erkekler gibi. Yani bu
kadar mı olurdu, bu adamların hepsi kötü de, bir siz kadın milleti miydiniz
sütten çıkmış ak kaşık. Neyse hal böyleyken bir yazı eklenmiş, okuyup zıvanadan
çıktım. Onyedi yaşında bir kızın, günlüğüne yazabileceği kıvamda bir yazı..yazan
arkadaşın, yaşının küçük olabileceğini vs düşünüp, hedefimi ona yöneltmeden genel üzerinden
ve yazıya yorum yapmadığımı, yorumun konuya yönelik olduğunu da ekleyerek,” kadının kendini sadece kadın
kimliğiyle konumlandırması, erkeğe insan olarak değil sadece karşı cins olarak
bakmanın yanlışlığı vs” gibi konuyu aklı
başında bi noktadan ele alan bir yorum yazdım. Sonra bir baktım yazı uçmuuuuşş :)Feci kötü hissettim kendimi, yazan arkadaşa mesaj attım.
Dedim ki “neden
sildiniz, yürürdü o konu güzel bir tartışma olurdu, yoksa bana mı kırıldınız?”
Cevap geldi..”Hayır, o yazı birine yazılmıştı, o görür diye sildim. ” HÖNK :)Görsün diye yazmış, görmesin diye silmiş.( Blog sahibi arkadaşım bile olsa,
yorumdaki hitap şeklimin “sen” olmaması gerektiğini çünkü genele hitap eden bir
ortamda, bunun abes olabileceğini tartışıp en sonunda “sen” demeye ikna olmuş
biri olarak ağzım bir karış açık kalmıştı, ortam tecrübesizliği işte :)
Ben tabii mesaj
attığıma bin pişman, büyük harfle “hönk” ledikten sonra düşündüm ki, olumsuz
yorum yapmamalıyım. İki nedenle; iki sevgilinin arasına giriyor olabilirim :)
veya kötü eleştiri yaparsam, etliye sütlüye karışırsam, blog sahibi altta
kaldığını düşünüp hazmedemezse o yazı silinir.
Bu noktada şöyle bir önerim olacak. Blogların silinmesi,
yazanın tasarrufunda olmasın, zaman kriterine bağlı olabilir, diyelim bir yıl
sonunda kendiliğinden silinebilir, veya en az iki ay yazan tarafından silinememe
özelliği getirilebilir. O zaman, belki
herkes yazdığına sahip çıkar, daha dikkatli yazar, yazdığının arkasında durur, kötü
eleştiri alabiliceğini de düşünerek –ve silemeyeceğini , en azından bir süre-
kişisel mesaj duvarı olarak görmez bu platformu, hatta şu bitmek bilmez imla hataları bile
düzelebilir (zaman zaman ben de yapmıyor değilim insanız tabii..süreklilik
arzedenlerden sözediyorum) Eleştiri özgürlüğü kesinlikle getirir ve eminim daha
kaliteli olur bu ortam, biz de daha az beş saniyeler heba etmiş oluruz:)
Eh bu kadar yeter. Hariçten gazel okuyan biri olarak ve de
halt etmiş olarak huzurdan çekiliyorum şimdi :)
Cezbe, uzun ve bir o kadar da doğru gözlemlerle bezenmiş yorumunuzu 1'den fazla okudum.Hani Blog sahibi demiş ya ''Benim için yazı fazlasıyla amacına ulaşmıştır'' diye,siz de ''mutlu son'' eklemesi yapmışsınız.Gerçekten de öyle,amaçlarımdan biri kendi penceremden son durum değerlendirmesi,diğeri ise uzun zamandır ortada gözükmeyen,yazılarından keyif aldığım arkadaşlar ile sizler gibi yazılar ilgi ile takip eden, fakat ''halt mı ederim'' endişesi taşıyarak yorum ya da yazılarla katılım göstermeyen arkadaşları biraz dürtmek idi.Kısaca ''halt etme'' eylemini hayata geçirmeniz çok şık olmuş:).Benim kötü bir huyum var,özellikle bana hitap eden kalemleri gördüğümde üzerlerinde ''sen de yaz'' baskısı oluşturmayı seviyorum.Bu yazı sayesinde ''mutlaka üzerinde baskı kurmalıyım'' dediğim bir kaç yeni arkadaş görmek güzel oldu,listeye sizi de ekledim haberiniz olsun:). Kısaca artık hariçten gazel okuyan üye değilsiniz,bizzat olaya dahil oldunuz:).Bu arada Sat_Agraha ((( ''Kaldı ki, dediğin doğruysa bile, gerçek anlamda, sen yaşlıysan eğer,-şaka yaptığını biliyorum, derdim tebessüme bağlamak- ben mezardan sesleniyorum.:))) Buna hakkın yok.:)''))) şu yorumuna hala çok gülüyorum:).Herkese Sevgiler...
YORUMLAR
Sadece Türkiye’ye özel olmayan bir oyun sitesindeyiz. Kimisi 20’ler de, kimisi 30’lar kimisi ise 60’lı yaşlarına selam vermiş insanlar topluluğuna sahip bir site içerisindeyiz. Aşk’ı sever aşkı dile getirir, Felsefe sever; düşündürmek aynı zaman da öğretmek ister, Kimisi polisiye sever gizem olsun ister. Kişinin isteğine bağlıdır hangisini okuyup hangisini okumayacağı.
Tıpkı yazılı basın da tercih edilen ki köşe yazıları gibi. Spor, Siyaset, Dedikodu, Magazin, Din… hepsinin takipçisi çok farklıdır. Ama var’dır lar.. Kişilere göre hepsi ayrı tattadırlar.
Milyonları aştığı söylenen sitede blog köşesine itina gösteren okuyucu, yazar ve yorumcuları –sessiz yorumcuları- var. Belli kişiler öne çıkmış durumda, bu gerçek. Verdiğin isimleri bende keyifle okur takip ederdim. Belli başlı kişilerin yazılarını dikkatli içime sindire sindire okurum. Bilirim ki o kişilerin yazıları bana hitap eder. Tıpkı benim gibi kendisine isim -ler- seçmiş kişiler sessiz çoğunlukta benim düşüncemce. Belki de o kişilerin listesinde sen yoksun. Belki o kişilere çok ağır geliyordur yazıların. Okumadan geçiyorlardır.
Blog köşesi 2 sene ve daha öncesi dönemler de vahim diyebileceğimiz durumdayken şimdi daha düzeyli ve dikkat çekici durumda. Öne çıkan isimler haricinde bir çok kişinin de yazıları “ keşke bende bu yazım yeteneğine sahip olsaydım ” düşüncesi ile iç geçirdiklerini tahmin edebiliyorum. Keza ben de böylesi düşüncelere çok kez kapılmışımdır. Bunu anlayabildiğim için bana hitap etmeyen yazıları okumuyor olsam da yazılmış, yayımlanmış olması beni rahatsız etmiyor. Kişi düşüncesidir, yönetici takdiridir. Okuyucu olarak es geçer ya da okuruz. Elbette yazmış olmak adına yazılan yazılar olacaktır. Onları da hoş görmek gerek diye düşünüyorum. Amaç farklılığı ile yazmak istenmişte olabilir. Her halukar da eminim ki 2 sene öncesine bir daha dönmeyecektir bu köşe.
Şuan birisi –birileri- bu blogu okudu ve düşündü. “ ya aynı eleştiriler bana da gelirse – rezil olur muyum acaba- en iyisi yazmayım.” dedi. Kendine ait bir okuyucu kitlesi oluşturma, kendince takdir görme keyfini elinden alınmış olundu mu acaba. Belki de konusunu, belki yazım şeklini, belki ifadelerini belki de giriş-gelişme-sonuç şeklini sen –biz- çok beğenecektin.
Bir blog günlerce durmuyor bu köşede, saatler ile sınırlandırılmış paylaşım durumunda. Doğru Türkçe ile yazılmış, öğretici, eğitici, eğlendirici, aşk içerikli, genel yazılar yer bulabilir bu köşede. Zincirleme konular olmadan, farklı içerikli yazıları yeni isimlerden görmek hoş olacaktır. – kendi adıma, okumaktan hoşlanacağım yazılar olsun isterim tabi.-
Resimli bloglar hakkında ki düşüncelerine bire-bir katılıyorum.
Dikkat çekici bir paylaşımda bulunmuşsun, her yazında olduğu gibi dikkatimi vererek okudum.
Merak ediyorum, Attığın Taş Çıktı mı? J)))
Yazının başında belirttiğin gibi, kuyuya bir taş atıp kocaman halkalar yaratmışsın. Bu tür yazılarına bayılıyorum. Senin yazıların malum, yakın takipçilerin var. Konu seçimin ve tartışmaya açma yeteneğin artık tartışmasız olarak tescillenmiş durumda. Bu konuda da hiç zorluk çekmediğini biliyoruz.
Yukarıdaki yazına bakış açım, benim daha önceki yazılarımı okuyan arkadaşlar tarafından da bilineceği gibi malum. Hatta "PAYLAŞIM" adında bir yazımda duygularımı paylaşmış ve tam bir kaos ortamı yaratmıştım. İçerik aynı olmasa da, buranın bir sosyal paylaşım platformu olduğunu da göz önünde bulundurarak, emek verilerek yazılan yazı içeriklerinin ve üslubun biraz daha özen gösterilerek yapılması gerektiğini vurgulamış, böylelikle yine emek vererek okuyan ve yorum yapan kişiler tarafından daha anlaşılır hale geleceğini belirtmiştim. Beraberinde eleştiri oklarının hedefi olmuştum ki, bu eleştirilerin bazıları da haklı eleştiriler idi.
Aşk tabi ki olsun. Hayatımızın gerçeği beklide merkezi. Ancak bu konuya gösterdiğimiz enerjinin bir kısmını, güncel ve sosyal konularda da göstermek, paylaşmak, daha çok kitleye ulaştırmak, haber etmek, haberdar olmak da bir o kadar önemli diye düşünüyorum.
Son dönemlerde yayınlanan yazıların birçoğunu sanırım kaçırdım, dolayısıyla konu olan yazılara ilişkin yorum yapmam mümkün değil. Ancak bu yazının altındaki yorumları okudukça, senin de bahsettiğin çok sevdiğim yazarların içerisine yenileri eklenmiş gibi görünüyor.
alce_alce yazısında anlam inceliği oluşturarak hepimizce bilinen gerçeklere son derece anlamlı şekilde parmak basmış. Katılmadığım tek konu, bu platformda paylaşılmaması gereği. Öyle bir süreçten geçiyoruz ki konuşacak, yazacak öyle çok konu varki, (şu yoğunluğumdan fırsat bulsan neler yazacağım) bunları burada, diğer platformlarda, aslında mümkün olan en gür sesimizle tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Neye mi yarayacak? İşte Trapper’in ifade ettiği gibi, güne bakışı, hayat algılayışı sadece kendi ekseni etrafında olan bu arkadaşları da gündemin içine çekebilmek. Peki çekip ne yapacağız? Adı üstünde burası sosyal paylaşım sitesi, gözlerimizin kapalı olmadığını, her şeyi görüp yakından izlediğimizi, her geçen gün çoğalarak cevap bekleyenlerin sayısının arttığını göstereceğiz.
alce_alce, bu tür konuların, yetkin ve etkin kişiler (entelektüel yazarlar) tarafından ele alınması gereğinden bahsetmiş, günümüzde bu tip kişilerin çok kalmamış olmasından dem vurarak. Bu kişiler zaten profesyonel anlamda değerli eserleri ile bizlere yol göstermektedir. Bu platformda son derece donanımlı arkadaşların olduğunu biliyorum. Biz amatör yazı yazanlar olarak fikir tartışmalarımızı edebi yazım kaygısı taşımadan kendi toplumumuzda fikirlerimizi beyan ederek, baş kaldırarak, hatta burada bulunan yorumlarda da görüleceği gibi kavga ederek paylaşabilmeliyiz diye düşünüyorum.
alce_alce ikinci yorumunda koltuğunu sarsmaktan bahsetmiş, bu sözüne mim koy Trapper. :))
Sat-agraha kesinlikle kendi blogunu yazmalısın, önemli takipçilerinden olacağımı biliyorum.
Bala, iyiki kendini sorgulayıp yazı yazmaya başlamışsın, kesinlikle hoş yazılarının olacağını düşünüyorum.
Ve çok sevgili Yosun, siyahorkide, Duk45 (Benim sevgili acımasız eleştirmenim) ve hayat dolu eğlenceli Beymen özlemişim sizi. :)
Sevgili Trapper, her zamanki gibi ellerine sağlık, her yazında olduğu gibi beni yine şaşırtmadın.Aşk konusuna değinmedim yukardaki yorumumda , hayalkırıklıklarımı düşündüğümde bu konuda fikir beyan etmeden önce bir süre daha staj yapmam gerektiği gerçeği ile yüzleşmekteyim:) Fakat blog tanımı ve çizgisi içinde , sıralı şekilde ana sayfayı işgal eden (özellikle sevgiliye ofline tarzı ) bloglardan bende rahatsızım.Bu demek değil ki, onay almasın bu tür yazılar.Ama sevgiliye mesaj şeklinde ve zincirleme de olmasın ister, fikri zengin blogcular... Trapper de; bu aşk konusundaki rahatsızlığını aynen düşündüğüm şekilde dile getirmiştir, yazılmasın bu tür yazılar gibi bir düşüncenin uzağında kalarak...
Berlen; seni görmek güzel.Sanırım sana bir borcum var, ödenmesi gereken.Umarım fikir ayrılığına düştüğümüz konulardaki haklılığından kaynaklanan son borcum olur bahse konu ÖZÜR.. :) Bende özledim: tartışmalarımızı... iddialaşmalarımızı... oynadığımız oyunları... ve unutamadığım gafını :)
Herkese tekrar Merhaba.Öncelikle herbirinin altında ''emek'' olan bütün yorumlar için ''elinize sağlık'' demek istiyorum.Benim için,yazı amacına fazlasıyla ulaşmıştır.badluck_ arkadaşımızın belirttiği ''her yorum,ayrı bir blog olmuş'' sözüne aynen katılıyorum.Bir kaç konuya kısa kısa değinmek isterim.AŞK konusundan günlerce yazılsa ve buradaki her yazının içeriğinde AŞK olsa bile sıkılmadan okur,kendimce değerlendiririm.Aslında ben yazımda AŞK'a sahip çıktım.Dedim ki, ''yaşanan özel,güzel duygular birliktelik sona erdiğinde buradan laf sokmak suretiyle heba edilmesin'' .Yazının içeriğinde,tamamen AŞK'a ve yaşayanlara sonsuz saygı vardır ve yazı içindeki şu cümlem bunun kanıtıdır .((( '' Son günlerde de herkes birbirinden ,iham alıp gönül ilişkilerini fazla ortalara döküyor gibi geliyor.Yine bu yazdıklarımdan KURGU yazanlar alınmasın lütfen.Öyle bir durum oluştuki bu ortamda birşey yaşayan bazen ince göndermelerle,bazen küçük isyanlarla aslında offline mesaj olarak yazılması gereken duygu ve düşünceleri gözümüzün içine soka soka deşifre ediyor''))).
Anladığım kadarıyla alakasız eklenen görsellerle ilgili hemen hemen hepimiz aynı fikirdeyiz.Gelelim kaybolup,kapıyı aralayıp ''cööööö'' diyenlere,kapıyı ardına kadar açın ve yazmaya tekrar başlayın lütfen.Ayrıca bu platfrormu,sınırlarını aşmadan her konunun konuşulabileceği bir yer olarak görüyorum.Tekrar yazı içeriği ile ilgili olumlu ya da olumsuz,açık yüreklilikle görüş bildiren tüm arkadaşlara katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum.Sevgiler...
yolladığınız güzel bakış, gösterdiğiniz incelik beni onurlandırdı.
Çok çok teşekkür ederim.
Sevgiler
Yazının yorumlarından yola çıkarsak, konuyu anlıyabilmemiz mucize olur. Bazıları ciddi ciddi birbirlerinin saçlarını yolarken,boncuklar dizerken :)
bir kısmı Türkiye”nin içinde bulunduğu ahval ve şeraitten bahseylemişler :) Blog sahibi sonunda amacına ulaştığını beyan etmiş, mutlu sona ulaşılmış böylece ;)Evet herkes deşarj olmuş bir şekilde. İyidir deşarj.
Şimdi ben konuya bağlı kalarak :) kimsenin saçını yolmadan veya hafif ucundan çekiştirerek diyelim bir şeyler yazmak istiyorum;
Foto- resim eklenmiş yazılar—Sanıyorum soru şu olmalı “Eklenen görsel yazıya ne katmış?”
Aklımda gramofon fotosu eklenmiş bir yazı var. Fotonun altında, yazıda bahsi geçen gramofonun o olmadığı yazılmıştı. Eeee niye eklenmişti ki o zaman? Biz blog okurları gramofonun ne menem bir şey olduğunu bilmiyor muyduk ki :) Bahsi geçen gramofon olsaydı veya ne değişecekti yani? Neydi süs mü? Sonuç olarak yazıya hiçbir şey katmayan görsel, en basit ifadeyle ( ya da en kırmayan diyelim, hedef göstermiş oldum çünkü) yetersiz bir yazının tamponu olması için eklenmiştir. Bir yazının altında öyle bir görsel vardır ki (bu karikatür bile olabilir) anlam bütünlüğü yaratır, vurgu yapar en azından müthiş bir görsellik arzeder “hah dersiniz bu olmasaydı eksik kalırmış”
İyi yazı kötü yazı olmaz!--- Hiç olmaz mı, olur… dibine kadar hem de.. Sevdiğiniz, az sevdiğiniz veya hiç sevmediğiniz yazı türü olabilir. İyi olan yazıları, tercihinize göre okursunuz. E nasıl olacak peki, klavye kabiliyeti olan yazıyor birader! Ee okuma!! Evet okumayabilirim ama yazık değil mi benim beş saniyeme? Şöyle bir göz atıyorum gitti beş saniye. Bir de bütün bu yazıları okuyup, onay veren yöneticiler var, Allah kolaylık versin onlara :) Ama eleştiri bunu çözer, kötüye kötü demek taraftarıyım, ki bu yazma yeteneği olmayan, ama ısrarla yazan bir insanı kötü yoldan iyi yola döndürmek gibi bir şeydir :) bir nevi sevaptır. yazıktır zamanına çünkü..:) ayrıca ille de içini dökmek istiyorsa günlük denen bir şey icat olunmuştur:)
Şahsa yönelik mesaj içerikli yazılar----Bir önceki paragrafta “kötüye, kötü demek gerektiğini yazmıştım” şimdi yazımı okuyup yorumlarıma bakabilirsiniz. Diyeceksiniz ki haklı olarak “ bir tane olumsuz yorumun yok, bu ne perhiz bu ne patlıcan turşusu, lahana dolması vs”
Sıkmadan anlatmaya çalışayım;
O günlerde, hatun kısmının epey bi yazısı çıkmıştı..pis kaka erkekler, ööö erkekler gibi. Yani bu kadar mı olurdu, bu adamların hepsi kötü de, bir siz kadın milleti miydiniz sütten çıkmış ak kaşık. Neyse hal böyleyken bir yazı eklenmiş, okuyup zıvanadan çıktım. Onyedi yaşında bir kızın, günlüğüne yazabileceği kıvamda bir yazı..yazan arkadaşın, yaşının küçük olabileceğini vs düşünüp, hedefimi ona yöneltmeden genel üzerinden ve yazıya yorum yapmadığımı, yorumun konuya yönelik olduğunu da ekleyerek,” kadının kendini sadece kadın kimliğiyle konumlandırması, erkeğe insan olarak değil sadece karşı cins olarak bakmanın yanlışlığı vs” gibi konuyu aklı başında bi noktadan ele alan bir yorum yazdım. Sonra bir baktım yazı uçmuuuuşş :)Feci kötü hissettim kendimi, yazan arkadaşa mesaj attım.
Dedim ki “neden sildiniz, yürürdü o konu güzel bir tartışma olurdu, yoksa bana mı kırıldınız?” Cevap geldi..”Hayır, o yazı birine yazılmıştı, o görür diye sildim. ” HÖNK :)Görsün diye yazmış, görmesin diye silmiş.( Blog sahibi arkadaşım bile olsa, yorumdaki hitap şeklimin “sen” olmaması gerektiğini çünkü genele hitap eden bir ortamda, bunun abes olabileceğini tartışıp en sonunda “sen” demeye ikna olmuş biri olarak ağzım bir karış açık kalmıştı, ortam tecrübesizliği işte :)
Ben tabii mesaj attığıma bin pişman, büyük harfle “hönk” ledikten sonra düşündüm ki, olumsuz yorum yapmamalıyım. İki nedenle; iki sevgilinin arasına giriyor olabilirim :) veya kötü eleştiri yaparsam, etliye sütlüye karışırsam, blog sahibi altta kaldığını düşünüp hazmedemezse o yazı silinir.
Bu noktada şöyle bir önerim olacak. Blogların silinmesi, yazanın tasarrufunda olmasın, zaman kriterine bağlı olabilir, diyelim bir yıl sonunda kendiliğinden silinebilir, veya en az iki ay yazan tarafından silinememe özelliği getirilebilir. O zaman, belki herkes yazdığına sahip çıkar, daha dikkatli yazar, yazdığının arkasında durur, kötü eleştiri alabiliceğini de düşünerek –ve silemeyeceğini , en azından bir süre- kişisel mesaj duvarı olarak görmez bu platformu, hatta şu bitmek bilmez imla hataları bile düzelebilir (zaman zaman ben de yapmıyor değilim insanız tabii..süreklilik arzedenlerden sözediyorum) Eleştiri özgürlüğü kesinlikle getirir ve eminim daha kaliteli olur bu ortam, biz de daha az beş saniyeler heba etmiş oluruz:)
Eh bu kadar yeter. Hariçten gazel okuyan biri olarak ve de halt etmiş olarak huzurdan çekiliyorum şimdi :)