Bir Vedânın Evvelâsı...
30 Mayıs 2013, 04.46 A- A+
Herşeyin ve herkesin bir sonu oluyor işte.. Hayat, insana sormaksızın ikrâm ediyor vedâları "istemez misin?" bile demeden.. Evvelâsı bir fırtına öncesi sessizlik kisvesine bürünen o vedâlar zordur aslında ve bir o kadar da tatsız.. Shakespeare tiradı gibi uzun ve Mevlânâ dizesi gibi derin beylik lâflar etmek isterken, âciz cümlelerini uç uca ekleyip tespih yaparak "yâ sabır" çeker gibi sallıyorum ben de aklıma takılan her ne varsa..
Bu iklimde kalemime vekâleten klavyeyi titrettiğim ilk günden bugüne değin bir yılı aşkın bir zaman geride kaldı.. Çok şeyler yazdım, kiminin okumaktan haz duyduğu ve kiminin de anlamaktan imtinâ ettiği.. Göze batanları silmek istedi bir takım eller.. Silgilerin âciz kaldığı yerde ucu daha kalın kalemler peydâ oldu ve karalamaya çalıştı sayfalara not edilmiş bir geçmişi.. Sanki onca söz hiç söylenmemiş gibi...
Ve hiç aklıma uğramamış fikirlerin, hiç elimden-dilimden dökülmemiş sözlerin altına benim imzâm atılıp benim mührüm basıldı; benim hiçbirinden haberim bile yokken.. Ben gördüğüme "siyah" dedikçe onlar, "yok, sen aslında 'beyaz' görmüşsündür" diye ısrarcılıkta çığır açtılar.. Her gün batımında olduğu gibi yine kör karanlık dağlıyordu güneşin gören gözünü.. Alenen bir mahkême kurulmuş sanki; müdâhiller kör, hâkim çolak, iddiâ makâmı sağır ve savunma dilsiz.. Ne bir hüküm var ortada, ne hükümlü, ne bir suç ve ne de bir cezâ... Karar beklenirken tek işitilen derin bir sessizlik oluyor ve çok sonra anlıyor hiçbirşey duymayan kulaklar ki aslında bizzat karârın kendisiymiş "sessizlik"..
Sözün bitti yere yanaşmış meğer bizim dört kolsuz.. Ya bir göz dolusu ağlayacaksın, ya bir ağız dolusu haykıracaksın ya da bir mezar dolusu susacaksın.. Ben de gözünde yaş, genzinde çığlık tükenmiş her kul gibi ancak kalemimin sığacağı kadar sığ bir çukura defnettim bütün hâlet-i rûhiyemi.. Anahtarı korda eritilip yok edilen kilitli bir günlüğü yakmak gibiydi bu eylemim.. Odamın dört duvarına çarpa çarpa dağılıp giden kendimle sohbetlerime benzetiyorum bunca zaman sizlerle paylaştığım herşeyi.. Velev ki öyle olsun.. Sizler; bir ölüyü yaşamı boyunca yaptıklarıyla değil, teneşire yatırılıp karnına bastırılınca içinden çıkanlarla hatırlamayı düstur belleyiniz en nihâyetinde.. Bugüne dek kırdıklarımdan tek kelâm özür dileyecek değilim; onlar beni, kendilerini kıracak raddeye getirdikleri için özür dilemedikleri sürece...
Savunulacak fikirlerinin olması ne güzel şey?! Uğrunda emek harcanacak, çaba sarf edilecek, ömür tüketilecek en az bir amacının olması ne güzel şey?! İnandıklarının arkasında duruyorsun diye herkesi karşına alsan bile yolundan dönmeyecek erdeme sâhip olmak ne güzel şey?! Bir kişinin fikirlerinin peşine takılmaktansa kendi fikrini yaratıp onu da peşinden sürükleyebilmek ne güzel şey?! Boş bakanlardan değil, yalnızca görenlerden olabilmek ne güzel şey?!
Özür dilerim herkesten; çünkü benim en sessiz vedâm dahi gürleyen gökleri heybetinden utandırır.. Böyle geldim ve yine böyle gidiyorum.. Sanılmasın ki korktum, bezdim de aklımı elime-dilime dolayıp kördüğüm yapacağım.. Sessizce bir köşeye sığınmak yok benim meşrebimde!! Bilâkis, fikirlerim yine müziğimin içine karışıp ulaşacak kulağından mantığına bir yol uzanan tüm zihinlere..
Oyun oynamaya geldiğim bu iklimden "kazandıklarımı" yanıma alarak gidiyorum.. Birkaç yaman dost ve gölgelerden öte gidemeyecek bir avuç cılız düşman, yanıma kâr kalan övgüler, beni yanlışlardan doğrulara sevk eden eleştiriler ve öfkemin ateşini körüklemekten başka hiçbir işe yaramayan haksız yergiler... Hepsi aklımın kütüphânesinde ayrı birer rafta yerini aldı.. Bâzısı kitap kurtlarının rızkı olacak ve bâzısı da ömür boyu baş ucumda bir taç gibi parlayacak..
Son söze gerek varsa eğer, son günlerde tüm sözlerimin sonuna ilişen şu bir tek cümle yeter sanırım:
HAK EDENE HER ZAMAN SAYGILAR BİZDEN..
MuhaliF!
Bu iklimde kalemime vekâleten klavyeyi titrettiğim ilk günden bugüne değin bir yılı aşkın bir zaman geride kaldı.. Çok şeyler yazdım, kiminin okumaktan haz duyduğu ve kiminin de anlamaktan imtinâ ettiği.. Göze batanları silmek istedi bir takım eller.. Silgilerin âciz kaldığı yerde ucu daha kalın kalemler peydâ oldu ve karalamaya çalıştı sayfalara not edilmiş bir geçmişi.. Sanki onca söz hiç söylenmemiş gibi...
Ve hiç aklıma uğramamış fikirlerin, hiç elimden-dilimden dökülmemiş sözlerin altına benim imzâm atılıp benim mührüm basıldı; benim hiçbirinden haberim bile yokken.. Ben gördüğüme "siyah" dedikçe onlar, "yok, sen aslında 'beyaz' görmüşsündür" diye ısrarcılıkta çığır açtılar.. Her gün batımında olduğu gibi yine kör karanlık dağlıyordu güneşin gören gözünü.. Alenen bir mahkême kurulmuş sanki; müdâhiller kör, hâkim çolak, iddiâ makâmı sağır ve savunma dilsiz.. Ne bir hüküm var ortada, ne hükümlü, ne bir suç ve ne de bir cezâ... Karar beklenirken tek işitilen derin bir sessizlik oluyor ve çok sonra anlıyor hiçbirşey duymayan kulaklar ki aslında bizzat karârın kendisiymiş "sessizlik"..
Sözün bitti yere yanaşmış meğer bizim dört kolsuz.. Ya bir göz dolusu ağlayacaksın, ya bir ağız dolusu haykıracaksın ya da bir mezar dolusu susacaksın.. Ben de gözünde yaş, genzinde çığlık tükenmiş her kul gibi ancak kalemimin sığacağı kadar sığ bir çukura defnettim bütün hâlet-i rûhiyemi.. Anahtarı korda eritilip yok edilen kilitli bir günlüğü yakmak gibiydi bu eylemim.. Odamın dört duvarına çarpa çarpa dağılıp giden kendimle sohbetlerime benzetiyorum bunca zaman sizlerle paylaştığım herşeyi.. Velev ki öyle olsun.. Sizler; bir ölüyü yaşamı boyunca yaptıklarıyla değil, teneşire yatırılıp karnına bastırılınca içinden çıkanlarla hatırlamayı düstur belleyiniz en nihâyetinde.. Bugüne dek kırdıklarımdan tek kelâm özür dileyecek değilim; onlar beni, kendilerini kıracak raddeye getirdikleri için özür dilemedikleri sürece...
Savunulacak fikirlerinin olması ne güzel şey?! Uğrunda emek harcanacak, çaba sarf edilecek, ömür tüketilecek en az bir amacının olması ne güzel şey?! İnandıklarının arkasında duruyorsun diye herkesi karşına alsan bile yolundan dönmeyecek erdeme sâhip olmak ne güzel şey?! Bir kişinin fikirlerinin peşine takılmaktansa kendi fikrini yaratıp onu da peşinden sürükleyebilmek ne güzel şey?! Boş bakanlardan değil, yalnızca görenlerden olabilmek ne güzel şey?!
Özür dilerim herkesten; çünkü benim en sessiz vedâm dahi gürleyen gökleri heybetinden utandırır.. Böyle geldim ve yine böyle gidiyorum.. Sanılmasın ki korktum, bezdim de aklımı elime-dilime dolayıp kördüğüm yapacağım.. Sessizce bir köşeye sığınmak yok benim meşrebimde!! Bilâkis, fikirlerim yine müziğimin içine karışıp ulaşacak kulağından mantığına bir yol uzanan tüm zihinlere..
Oyun oynamaya geldiğim bu iklimden "kazandıklarımı" yanıma alarak gidiyorum.. Birkaç yaman dost ve gölgelerden öte gidemeyecek bir avuç cılız düşman, yanıma kâr kalan övgüler, beni yanlışlardan doğrulara sevk eden eleştiriler ve öfkemin ateşini körüklemekten başka hiçbir işe yaramayan haksız yergiler... Hepsi aklımın kütüphânesinde ayrı birer rafta yerini aldı.. Bâzısı kitap kurtlarının rızkı olacak ve bâzısı da ömür boyu baş ucumda bir taç gibi parlayacak..
Son söze gerek varsa eğer, son günlerde tüm sözlerimin sonuna ilişen şu bir tek cümle yeter sanırım:
HAK EDENE HER ZAMAN SAYGILAR BİZDEN..
MuhaliF!
YORUMLAR
SéякαηÂmennâ, kardeşim... "Kader yoldaşı" olduk sayılır senle.. İnsanların homofobilerinin ve cinsel dürtülerinin hedefi olduk.. Orada savunma hakkımız elimizden alınmış olsa da dileğim odur ki bu kez "söz savunmanın".. Beni zerre tanımadan "şiddet düşkünü" olduğuma hükmeden herkese tek sözüm var; benim yumruklarım da tekmelerim de cümlelerimden ibâret..
KaynatasızEee, havalar ısındı ve kene sezonu da açıldı tabi hâliyle.. Sen de gel yapış bakalım ismi lâzım değil bir uzvumuza.. Tâ ki ateşi görene kadar...
Sevgili Muhalif.....
Burdan gitse , gitse ilk giden ben olurdum. Neler denmedi ki bana....Kimisi yazdıklarıma kustu, kimi ortaokul müsamere notları gibi dedi, kimi allahım bu eziyet ne zaman bitecek dedi...Gidip gitmeme , kalıp kalmama konusunda ne mücadeleler verdiğimi anlatsam ben ne gördüm ki diyeceksin.
Sayın opum ( Gmsnn) bile X üyenin bana yazdıklarına dayanamayıp ona yorum attı. Hesap edin artık benim ne denli üzüldüğümü...Gitme nedeni sizin tasarrufunuzda, ancak bu köşede herkes kadar sizin de bulunma hakkınız var. Ani kararlarla çok sevdiğinizi bildiğim yazma şevkinizi baskılamayın...Bir daha düşünün....
Benim için x üye veya y üye fark etmiyor. Bir beymen, bir ataya, içinde fark etmez. Fark etmez diyorum çünkü biz bir yazıda tartışırız başka bir yazıda birbirimizi destekleriz.
Lakin severek yazılarını okuduğum muhalif kardeşimde bazı tuhaflıkları görmeye başladım. Ya kendini bize yanlış tanıttın, ya da fikirlerin değişiyor. Düşünce olarak son dönemde seni beğenmiyorum muhalif, umarım düşüncelerin değişir.
Şinasi'nin " fikirlerim değişebilir. Ben fikirlerimin değil, fikirler benim kölemdir" diye buna benzer bir güzel sözü vardır. Ben bunu beynime pelesenk ettim, son zamanlarda görüyorum ki sende etmelisin.
Allah'a emanet ol muhalif.Yolun açık olsun.
̲α̲̲g̲̲я̲̲є̲̲ѕ̲̲ι̲̲ƒ̲̲ ̲ İlk yorumun yeterliydi.. "Ortada eğer bir savaş varsa" diyerek silâhımın suskunluk olacağını belirtmişim.. Neden ötesini arıyorsun?? Benim yazdıklarımı değil de senin yorumunu okuyan biri zannedecek ki tüm eleştirenlere savaş açmışım ve meydan okuyorum.. :) Şunu yapmayın artık yâ.. Benim yazdığım cümleden benim yazmadığım anlam çıkartma hayâlciliğinin amacı ne ola ki?!
Peki, mâdem ikinci yoruma gerek duydun; o zaman açıklık getireyim.. "Işıklar" başlıklı blog'ta "şaka yollu" yazdığım bir cümle bahâne edilerek saldırıldı yorumlarla.. Ben de "öküz altında buzağı arayan" ve buldukları nesneyi "buzağı" olarak göstermekten geri durmayan o vatandaşlara hitâben bir yorum yazdım.. Eğer onaylanır ve yayınlanırsa görürsün.. Ve kişilerin cinsel tercihini "özür", yâni bir "hastalık" olarak gördüğünü belirtmekten çekince duymayan insanların ne hakla bana eleştiri getirdiklerini de merâk ediyorum.. :) "Bayan olsaydı..." başlıklı yorumlara ayrıca bayıldım.. Ben isteğim dışında gelişen olaylara tepki gösterirken cinsiyet ayrımı yapmam.. Ama benim o cümlemden bu anlamları çıkaranların nasıl birer fantezi dünyâsı olduğu da ayrı bir merak konusu.. İnsanların, öfke ve saldırma içgüdüleriyle; kendi bilinçaltlarına işlemiş dürtülerini bana yamamaya çalışmaları çok tuhaf..
Unutmadan; dileyen bunu "küstahlık" olarak addetsin ki benim yazacak-söyleyecek söz bulamadığım vâkî değildir.. Bildiğimi konuşur ve bilmediğini susarım; ikisi de eşit ağırlıklıdır.. O ağırlık sende ve sen gibi düşünenlerde kalsın; haklı olmanın ve inandığını savunmanın "dayanılmaz hafifliği" yeter bana..
Herkese iyi geceler ve "kal" diyen yorumları yazanlar kadar yazıyı okuyup "git" der gibi susan herkese de teşekkürler...
Muhalif, kalemi çok sağlam, güzel yazılar yazan birisin. Bloglar altına yaptığın yorumlarda da, başkası yapsa daha farklı algılanacak eleştiri içerikli yorumların, kuvvetli kaleminden çıktığı için çok daha sert gözüküyor. Ben bir okuyucu olarak, bu kadar sert eleştiri yapan birinden de, aynı sertlikte (haklı veya haksız fark etmez) yapılan yorumlara, bu kadar tepki gösterip, alınmamasını bekliyorum. Adın üzerinde, Muhalifsin, sana da muhalif olunmasına bu kadar aldırış etmemelisin. Eğer edersen, okuyucuların, senin samimiyetini sorgulamasına da sebep olmuş olursun. Çünkü buradaki en büyük tartışma nedenlerinden biridir bu, yorum yaparken eleştirirken, çok idealist, doğruları gösterenler, demokrat olanlar, tam tersi bir durum olunca bir anda demokratlığı da, anlayışı da unutuyorlar. Kısacası söyledikleriyle, yaptıkları tutmayan çok insan, gitti buralardan, hiç kimsenin de arkasından ağıt yakılmadı. Yazan kişi, yazdıklarını burada paylaşmadığı için kaybetti, bizlerde o yazıları okuyamadığımız için kaybettik. Onun için eğer bu bir dikkat çekme çabası ve "nolur gitme kal" denmesi için yazılmış bir yazıysa, hayalkırıklığına uğrayabilirsin.
Bu yazıyı okuyunca ilk aklıma gelen kare şu oldu. Hani intihar niyetiyle, adam çatıya çıkar da, etrafa bağırmaya başlar; "atlıycam ulan, zehrayı getirin bana" ya da "iş bulun bana yoksa atlıcam" diye. Aşağıda da herkes hii, hooo, ay atlayacak adam filan derken, aradan biri çıkar, "atla ulan, delikanlıysan atla" der de herkes sus pus olur. Sonunda adam atlayamaz, ağlayarak, polisin kolları arasında, binanın merdivenlerinden inerken, kameralara yansır...
Not: Bu karedeki, atla ulan diyen adam ben değilim.
Vedalar bıraktım duraklarda ,
Bir yollukta ben vereyim.Madem yönünü ben ve senin gibi düşünmeyen arkadaşlara dönüp el sallıyorsun.
Öncelikle şunu bilmende fayda var Muhalif. Cılız düşmanlar olarak adlettiklerin içinde beni de gördüğünü ve bunun altını çizen satırlarına istinaden samimiyetle diyorum ki düşmanım değilsin. Bazı arkadaşların dediği gibi en şiddetli tartışmalarda bile burda kimse kimseye horozlanmadı.
Önceki paylaşımdaki yorumda gelen eleştirilerin sebebini bile görmezden gelip, hedef alınıyorum ile kendini koyduğun yer,sağlıklı bir yer değil.Benim hedef almak gibi bir derdim hiç olmadı.Oraya yorum yapan kalemlerinde öyle bir derdi olduğunu sanmıyorum.Doğru bildiğimi yazarım.Yanlışıda söylerim herkes kadar. Okurlardan (genel ) özür dilemenin, ben şahsına çok yakışacağını düşünürken, şiddeti hoş karşılamayanlara kulp takma peşinde iyice yalpalamışsın.Cinsel dürtü teşhisini koyacak kadar da yolun şaşı.Fantazi ithamı ise sadece hayal gücün.
Sanırım anlayacağın dilden konuşmak gerekiyor. Anlaman içinde senin ağzından konuşuyorum. Eleştirisel bloguna bir memleket isterim şiirini yapıştırdın.Gayet doğal arkadaşım.Herkes aynı fikirde olucak diye bir şey yok.Bende aynı düşünmeyen olarak yazdım bir yorum.
N'oldu? yüzsüz oldum.'' yazma iyi kötü tek kelimeni istemiyorum '' dedin. Neden?eleştirdiğim için :) Şahsın gibi!! sığ düşünüp,''ozaman ne işin var madem eleştiriyorsun bu memlekette'' de demedim, haşa.''yüzsüzlük yaptın'' da demedim.''çelişiyorsun'' hiç demedim.Bunlar sen temelli ithamlar.
Lütfen Muhalif; eğri otursakta bazen doğru konuşmalıyız.Herşeyi geçtim ama her kime olursa olsun uyguladığın şiddeti okurlardan hoşgörmelerini beklemen , görmeyenleride düşman ilan etmen , bundan sonra yazsanda yazmasanda samimiyetini nezdimde sorgulatacaktır.
Hakkında hayırlısı olsun. Bence atla.:) Düşündüğün kadar yüksekte değilsin çünkü:)
Bir dönüp bak bakalım geriye.. Senin eleştirine kadar herhangi bir eleştiriye bu şekilde tepki gösterdiğim olmuş mu?? Onca eleştiriye sâkince ve kendimi anlatmak istercesine izahât getiren ben, neden bir tek senin yazdığına reaksiyon verdim?? İşte bu yüzden diyorum ki herkes biraz kendinde arayacak suçu; ben de dâhil elbette... Dönüp bakacak bir aynan da mı yok?? Eline metâl bir kaşık al ve içbükey tarafına bak; neyin neden olduğunu çok net gösterir sana..
Şimdi bunu okuyup denetlemek ve onaylamak zorunda kalan yöneticiden, okuyup zamânından olacak okurlara kadar herkesten özür diliyorum.. Epeyce uzun bir yorum olacak ama görüyorum ki aynı saçma sapan suçlamalar hâlen devâm ediyor.. O hâlde birşeyleri açığa kavuşturmak zorundayım.. Beni anlamak isteyen zaman ayırıp okusun, öyle bir derdi olmayan "aman canım sen de"ciler boşuna vakit öldürmesinler:
"Nadas" diyelim bu aradan geçecek belirsiz zamânın adına.. Kalemim bir köşede dururken zihnim dinlenecek.. Belki o süreçte kendimde hatâlar bulur ve düzeltmeye çalışırım.. Tek sorun bendeyse eğer geldiğimde çözümler olur ceplerimde.. Peki ya sorun şu an "yan yana" değil de "karşı karşıya" durduğum insanlardaysa??
Eleştiriyi "kötü" sanır hemen herkes.. Oysa eleştiri yalnızca yermek değildir; doğrusuyla-yanlışıyla yorumlamaktır.. Doğrusunu tebrik ederken yanlışını tespit ederek doğrunun yolunu göstermektir.. Bugüne dek tek yaptığı "eleştirmek" olan kimseyle tartışmadım burada.. Dileyen, vakti olan ve üşenmeyen gidip tüm yazılarımın altına baksın.. Her yazıda en az iki sayfa dolduran yorumlar ve insanlarla tartışmaya değil, insanlara kendini anlatmaya çalışan bir "ben" göreceksiniz.. Keşke sizler "neden?" sorusunun cevâbını ille de benden beklemek yerine dönüp biraz da kendinizde arasanız... (Sözüm, benim bahsedilen tartışmalarda hatâlı olduğumu düşünenlere..) Benim tavrım en basit deyişle "tepki"dir.. İnsanlar merâk etmez mi hiç "bu tepkiyi doğuran etki nedir?" diye?? Sözün özü; etki-tepki meselesi..
Kendimi "yanlış tanıttığımı" zannetmiyorum.. "Aslında Ben..." başlıklı bir yazı yazdım beni en çok anlatan.. Okunma sayısına göre en az ilgi gören yazım da o olmuş.. İnsanların beni en iyi tanıyabilecekleri tek yazının bu kadar az okunmuş olması hâliyle şu an hakkımda yorum yapan çoğu kişinin beni aslında tanımadıklarını düşündürüyor.. Bir "damar" söz konusu.. En sessiz-sâkin insanlarda da var o damar.. Ve o damara basıldığı zaman "uyuz atın çiftesi pek olur" sözüne canlı örnek olabilecek reaksiyonlarla karşılaşmak mümkün oluyor.. Ben; tek bir kişiyle münâkaşaya girdim.. Ve anladığım kadarıyla ağırlıklı olarak o "haklı" görülmüş.. Özel sohbetlerime dayanarak söylüyorum ki ona "patavatsız" diyen de var, bana "düşüncesiz" diyen de... Tartışmayı tümüyle gereksiz görenleri de yadsımamak, unutmamak gerekir..
Fikirlerimde, dünyâ görüşümde herhangi bir değişim söz konusu değil.. Blogta politik içerik yayınlamak yasak olduğu ve şahsen "apolitik" bir vatandaş olarak kaleme alacağım toplumsal konuların ne derece politik olabileceğini kestiremediğim için sizlerle paylaşamadıklarım var.. Birkaçını yazıp paylaşmayı denedim ve kurallara takıldığı için yayınlanmadılar muhtemelen.. Uzun süredir ilk kez bir "sistem eleştirisi" yayınladığım, yayınladığım konu es geçilip başka konularla kıyaslandığı ve bağdaştırıldığı, bu konu özünde söylediğimden çok daha geniş bir kitleyi (kamu spotlarına göre dört buçuk milyon kişi) direkt ilgilendirdiği ve bunun dışında yığınla gereksiz detaya değinildiği için verdiğim tepki de aynı kaderi paylaştığım insanların sayısı nispetince büyük oldu.. Olaya bir de bu açıdan bakmanızı ricâ ediyorum..
Duk45"Barbarlık" isnâdında bulunarak şahsımı kınadığınız konuya tekrar açıklık getireyim:
"Sigarası olan var mı?" sorusunu pasif eşcinsel bir edâyla askıntı olma moduna taşıdığı için bizden biraz dayak da yemiş olabilir..
Altından bambaşka hikâyeler devşirdiğiniz cümlem buydu.. Siz ve birkaç kişinin daha... Ben kişinin "eşcinsel" olduğunu söylemedim, cinsel tercihiyle yargılamadım, yalnızca tavrına bir yakıştırma yaptım.. Bu bir... İkincisi "biz" dediğim kitle arkadaş grubumdur aslında.. Yâni salt "ben" değil!! Ben zâten sigara kullanmıyordum ve verecek tek cevâbım vardı: Yok, kullanmıyorum.. Verdiğim vereceğim en şiddetli tepkim de "git ulan başımdan!" olmuştur.. Umarım yine bunca yazıdan "ulan" kelimesini öne çıkarıp "vandalizm" yakıştırması yapmazsınız bana.. :) Neyse... Konuma döneyim.. Arkadaşlarımın anlattığı ve benim bizzat tanık değil, yalnızca "kulak misâfiri" olduğum hikâyelerdeki "dayak, tartaklama" eylemleri de toplu taşıma sıralarındaki itiş-kakıştan öteye gidecek şeyler değil.. Ne sanıyorsunuz Allah aşkına?? Üç-beş kişi, aramıza alıp meydan dayağı attığımızı mı?? Yazık.. Bir çoğunuz yaşını-başını almış insansınız.. Böyle bir kanıya varmayı nasıl başardınız?? Ben; içinde olmaya zorlandığım kavgaları birer "başarı hikâyesi" olarak anlatmadım, anlatmam da.. Sizlerin öyle bir zevki mi var ki benim söylediğimden böyle bir yere vardınız?? Ve bir örnekle izah edeyim "barbar" olmadığımı:
Galata Köprüsü'nde iki arkadaş, ilk başta üç kişi görünen ve sonra eklentileriyle birlikte sekiz-on kişiyi aşan bir grubun saldırısına uğradık.. Önce kaçmayı düşündük ancak hem çantalarımız vardı ve hem de açık söylemek gerekirse kendimize konduramadık.. Köprünün yarısına kadar koşup zaman kazandık ve polisi arayıp durumu ihbâr ettik.. En yakın ekip gelene kadar da kendimizi savunmak zorunda kaldık.. Olayın sonunda vücûdumuzun dört bir yanında ezikler, arkadaşımın burnunda kırık, benim başımda dikişlik bir yarıkla üstümüz başımız kan içinde ayrıldık olay yerinden polis nezâretinde.. Konunun özeti şu ki hayat-memat meselesi denecek kadar mecbur kalmadıkça şiddet, başvuracağım son çâre bile değildir!!
Aklıma gelmişken... Cinsel tercihleri, özellikle de eşcinselliği bir "özür" ve bir "hastalık" olarak değerlendirdiğiniz için ben de sizleri kınıyorum.. Beni eleştirmeye çalışırken nasıl dar görüşlü olabildiğinizin farkında mısınız şimdi?? Uzak diyarların birinde değil, bu ülkede bir kadın bakan "eşcinselliğin tedâvi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu" söylediği için yoğun şekilde protesto edildi.. Ve söylediğiniz cümle Dünyâ Sağlık Örgütü'nce de reddediliyor.. Yine aynı "hastalık" tezini savunan doktorun özür metni de şöyle: http://www.truthwinsout.org/news12542/ (...) Benim "farklı görüşlere saygı duymadığımı" iddia eden sizler, neden bu insanların farklılığını bir "hastalık" olarak isimlendiriyorsunuz?? Ha bakın; ben de "x üye, y üye" ayrımı yapmaksızın, orada aleyhime yorum dillendiren ve aynı görüşleri paylaşıp savunan herkese hitâben yazdım ve sordum bu soruları.. Lütfen kişisel almayın.. Emînim ki onlar da okuyacak bu yazılanları ve söz er-geç yerine ulaşacak..
Uzattım ama gerekli açıklamaları yapmak için buna mecburdum.. Son bir ricâm var sizden; "biz" diyerek sizin dışınızdaki insanlar adına konuşmayın lütfen, eğer onlar size vekâlet vermedilerse.. "Siz-biz" karşıtlığına hiç gerek yok.. Kendi fikirlerinize destek atacak yancılar aramanız hoş değil; çünkü sizin "biz" öznesinden kendine pay çıkarıp burada da bana saldırmaya çalışanlar olacaktır.. Patlamak için bir kıvılcım bekleyen barut fıçılarının günahına girmeyin.. Ben de "biz" diyerek görüşlerimi başkalarına yaftalamaya çalışmıyorum; benle aynı görüşü paylaştığı için yanımda görünen insanlar varsa ne mutlu!!
Güzel yorumlara ayrıca teşekkürler... Şimdi ya da yakın bir gelecekte değilse de ilerleyen zamanlarda tekrar ve zihinsel olarak özgürce yazabilmek dileğiyle... Eleştirmek yerine sırf heves baltalamak için yorum yapan zevâta inat... Son bir not; burası kesinlikle yorumculara kalmayacak.. Çünkü eğer yazarlar yazmazsa "eleştirmen"ler eleştirecek cümle bulamaz.. :)
Hak edene saygılar yine bizden..
diyen densiz kişi:
Sapık sensin! saygısız da ... (Tavrım etki-tepki ile işler bazen... insanlara, yaptığı densizlikleri göstereyim diye, bu da onlardan biri al hayrını gör! )
Benim her türlü soruyu sormaya hakkım var...Senin bana hakaret etmeye hakkın yok! Doğru dürüst cevap vermek yerine hakaret ediyorsan kendi seviyeni göstermiş olursun. Cinselliği ima ettiğimi düşünmen senin bilinçaltını gösterdi aslında.ben soru soruyorum sen direk yargıda bulunuyorsun, bu bir acizliktir. Sistemin normal ve anormal gördüğü şeylerin karşılaştırmasıydı benim sorum ... Hatasını kabul etmek yerine insanlara saldırmayı seçen birine bir şeyler anlatmak zordur. Şu romandan hallice "bold karakterli" yorumları okudukça merhamet duygularım kabardı birazda, acınası...
Burası yorumculara kalmayacaksa bile senin gibi olumsuz eleştiriye kapalı olumlu eleştirilere ve pohpohlamalara açık, kendni kaf dağında sanan birilerine hiç kalmayacak. İyi yazarlar varsa ve değerleri biliniyorsa bu iyi eleştirmenler sayesindedir. Yoksa nice iyi yazar bize ulaşamazdı.
Senin yazılarını beğenerek okumaktaydım ve kalemini seviyordum.
( Seviyordum) diyorum çünkü kalemin ve cümlelerin sert olduğunu kadar yazının içinde kelimelerle raks ettiğini görmekteydim,
Lakin sevgili arkadşım buradaki okuyucu arkadaşlarımızın, eleştiri yada yazının içierigindeki belli kısımları sorgulamasının pek hoşuna gitmediği apaçık ortada..
Her zaman yazdığınız yazılara mükemmel, çok güzel yapmışsınız deme zorunluğu güder gibi bir tavır içerisindesiniz.
Ben bu tutumuzu daha önce yazmış olduğunuz bir blogunuza, yapılmış olan bir eleştiriden sonra yorumcu arkadaşın zekasını sorgulayacak bilecek kadar kendinizi en üst düzeyde görürcesine kibirli tavırlar sergilediğinzi görmüştüm. (hangi yazınız olduğunu net hatırlamıyorum ama hafızamda böyle yer edindi malesef) ..
Ve bu yüzdende son zamanlardaki kibirli tavırlarlar sergileyerek yazmış olduğunuz blog ve blog yorumlarınızdan dolayı, güçlü olduğunu düşündüğüm kaleminizi kötüye kullandığınız görmekteyim.
Bir yazarın yazılarında veya yorumlarında heleki kalemi güçlü ise, kibirli tavırlar sergilemesi sadece kendi kalemininin mürekkebini bitirir..
Ben sadece size şunu tavsiye edebilirim.
Kullandığınız kalemi artık kırın..
Saygılar..
bilgegunesEğer sizin bana her türlü soru sorma hakkınız varsa benim de size her türlü cevâbı verme hakkım doğuyor hâliyle.. Ayrıca siz gibi benzer yorumlar yapan kaç kişi vardı orada?? Ben geri dönüp bakıp da iyice sinirim bozulmasın ve öfkem mantığımı alt etmesin istediğim için bakmadım.. Aklımda kaldığı kadarıyla yorumları topyekûn değerlendirdim ve eleştirdim.. Hani açıp da "hangi yorumu kim atmış, hangisine hangi cevâbı vereyim?" diye incelemedim oradaki atışma içerikli yazışmaları.. Belki alıntıladığım cümle bizzat sizindir ama "sapık" ifâdem, yorumunda sizden cesâret alıp "otel fantezisi" yazan arkadaşadır; "saygısız" kelimesi ise cinsel tercihi "hastalık" olarak görenlere... Eğer siz, cinsel bir kinâyede bulunmadıysanız neden o arkadaşın ve söylediğim işi alenen yapan diğerlerinin suçunu üstünüze alındınız?? Ben; aleyhimde yorum türetmiş herkese tek tek yazıp uzatmayayım iyice de hep birden cevap vereyim diye tek batında yazıyorum.. Sizlerse şımarık çocuklar gibi; her biriniz bir başkasına giden cümleyi tutup ondan kendinize pay biçiyorsunuz ve saldırmaya devâm ediyorsunuz.. Yazdıklarımı anlamamakta ısrâr eden şunca insanı gördükçe asıl ben sizlerin hâline acıyorum.. Arab'ın yâlellisi gibi tutturmuşsunuz üç-beş cümle, aynı kelimeleri evirip çevirip üstüme hücmediyorsunuz.. Çoğunuzun yaşı benden büyük ama yaşınızın insanı olun biraz, büyüyün artık!! Oturmuş koca koca insanlara yaramaz çocuklarmış gibi lâf anlatmaya çalışıyorum.. Tek tek sizleri karşıma alıp saatlerce "bak aslında burası böyle" demek zorunda mıyım?? Sizler bir cümleyi bir seferde anlayamayacak kadar özensiz mi okuyorsunuz yazdıklarımı?? Hiç okumayın o zaman, arkadaş!! Anlamayacaksanız, anlamaya gayret göstermeyecekseniz ne diye gözlerinize yazık ediyorsunuz?? Şuraya bak yâ; kusur aranacak birşey bulamayınca yazı fontuna takmışsınız.. Bu ne aymazlıktır?? Daha şık ve okunaklı dursun diye "kalın" ayarlamam da mı rahatsız ediyor sizi?? Gözümün üstünde kaşım var, hanımefendi; bundan da rahatsız mısınız?? Ha bakın, sırf yanlış anlayarak yorum yaptınız diye bu yorumu yazarken "siz" diye hitâp ediyorum.. Eğer açıklama yaptıktan sonra da tavrınız mota mot aynı kalırsa yaşınız ya da bayan olmanız umrumda olmayacak, siz de benim için yalnızca "sen" olacaksınız..
HorLayanBALIKÖncelikle şunu belirtmeliyim ki seçtiğiniz rumuz, için için artniyet tütüyor.. Eğer insanları ya da yapılan işleri "horlamayı" mahâret sayıyorsanız buradan sonra diyeceklerime boş yere kulak asmayın.. Evvelâ benim adıma konuşmanız büyük küstahlık.. Çünkü ben, tek bir kişinin eleştiri sınırını aşan yorumlarına tepki gösterdim.. O tepkiye "karşı tepki" olarak gelen yorumların yazılarımla ilgili olmadığını anlayın en önce.. Ve bırakın da insanlar kendi adına konuşsun, konuşuyorlar da.. Herkes adına değerlendirme yapacak bir bilir kişi edâsıyla yazmışsınız, tamam ama buradaki herkes en az sizin kadar biliyor birşeyleri.. Hatırlamadığınız olayları bir gözden geçirip öyle isnatta bulunursanız bir dahaki sefere ben de ona göre savunma yapar ya da hatâlıysam özrümü dilerim..
Tavsiyeniz hâddini aşan bir mâhiyette.. O yüzden açıkça söylemek zorundayım ki şu saatten sonra ben bir kalem kıracaksam bile bu kesinlikle kendimin olmayacak.. Ve sözünü verdiğim "nadas" süreci biter bitmez inadına, daha gür ses veren cümlelerle, daha kalın puntolarla, kara propagandaların hepsini ışığında yok edecek kadar aydınlık satırlarla yeniden yazacağım.. Buna ne siz ne de bir başkası engel OLAMAZ!!
İsterseniz buna da "kibir" deyin; koca koca insanların yaratmaya çalıştığı şu küçük tartışmaların içinde olmayı artık zekâma haksızlık sayıyorum.. Ama benim adıma sizlere izahat verecek kimsem olmadığı için kendimi açıklamak zorundayım.. Anlamayan tek bir kişi kalmayana kadar...
Tavsiyelerinizi görüyorum, dikkate almak ya da almamak benim tasarrufum.. İyi niyet içeren önerileriniz varsa eğer teşekkür ediyorum.. Ama kim olursanız olun BANA EMİR VEREMEZSİNİZ!! Bana kendi kalemimi kırdırmaya çalışmak yerine neden siz at gözlüklerinizi çıkarıp bir kenara terk etmiyorsunuz??
Hoşçakalın, sayın blog okuru arkadaşım..
Eğer kendi kendine konuşuyorsan sorun yok,ama kendi kendine konuştuktan sonra birde üstüne cepa veriyorsan ozaman contaları yakımışsın demiştim, hatırlarsan.
İşte sen şu anda tam o pisikolojik sorunu yaşamaktasın.
Ozaman yazdıklarını beğendiğimi söylediğim için tşk eden sen,şimdi ise yazdıklarını beyenmediğimi söylediğim için hakaret boyutunda yorum yapan yine sen.
Bence siz önce bir aynanın karşına bir geçip kendinize bir bakında kimin kime KÜSTAH'lık yaptığının farkına varn.
Sonrada bir pisikoloğa gidip tedavi olun.İşinize çok yarayacaktır..
Çünki sizi kaile aldığımıza bile değmezsiniz bunu anladım ben kendi payıma.
Sizin gibi art niyete sahip düşüncedeki kişilerin sadece üstü çizilir ve benim gibi bir çok kişide üstünüzü çizdiğinden eminim..
Yolunuz açık olsun..
Saygılar..