gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Alternatif Yas - Hangimizin Ölüsü Daha Çok Ölü?

13 Mart 2014, 01.45
A- A+
Bazı insanların kalp yerine pompalı bir motor taşıdığına giderek inanıyorum. Kan diye damarlarında akan şey de kırmızı, soğuk bir sıvı. "Cesetlerin çıkar için sopa gibi kullanıldığını" iddia ediyorlar, eleştirilmesi gereken şey buymuş gibi... Küçücük ölü bedenler için "aslında o da şunu yaptı, o da böyleydi" deyip ölümünün de "hak" olduğunu iddia ediyorlar. Başka bazı insanlar, başı secdeye değen herkesin alınlarının ak, ellerinin de kansız ve pir-ü pak olduğunu düşünüyorlar, öyle ya...değil mi ki secdeye değmiş alın... mutlak temizdir!!


Sizler ne zaman uyanacaksınız? Ortada ideolojik manada taraf olunacak bir durum yok diyorum, sürekli aynı şeyi söylüyorum. O türlü taraf demokrasilerde olur, önce demokratik bir yönetimle yönetileceksiniz, rejiminiz demokrasi olacak. Sonra, o demokrasi içerisinde ideolojinize uygun bir saf seçeceksiniz. Bugün için "taraf olmak lüks" dediğim bu. Bugün yaşadığımız ortamda insanlar neye taraf olduğunu değil, neye taraf olunmaması gerektiğini düşünmeliler. Taraf olunacak tek şey; demokrasi ve demokratik bir yönetim istemidir. Ümmet miyiz yoksa millet mi ona karar vereceğiz. 


Ortalık temizlenecek, temizlenmeli elbet. Peki bu temizliği elleri pis birileri mi yapacak? Kim kirli bir elle bir şeyleri temizleyebilir ki? Çözüm: Temiz bir el gelecek. Ha o da pisliği temizlemeyip aynı pisliğe bulaşıp kirlenirse o da gidecek. Bu kadar basit. Sıradan insanlar olarak görebileceğimiz yegane çözüm bu, silüeti kalmış demokrasinin yine demokratik yollarla üretebileceği tek çözüm yolu bu. 


Bu durum başımıza gökten zembille inmedi. Yıllarca önce bugünleri taa o günden öngören ve çığlık çığlığa bunu dile getiren gazetecilerimizi öldürdüler. O günden bugüne bizi yönetenler, yönetmeye talip olanlar, muhalefetiyle, iktidarıyla hepsinin suçudur geldiğimiz bu nokta. Bunu göremiyor musunuz? Aynı paralelde yürüyüp onlara halkın verdiği imkanlarla semirip yine aynı imkanlarla paralel olduğunu semirtenler bugün işlerine gelmeyince bize onları mı şikayet ediyorlar? Kimi kandırıyorlar???


Ben üniversitede insan özgürlüğü adına, insanların başörtüsü takabilmesi için mücadele etmiş biriyim. Ben başörtüsü mağduru olduğum için değil, insanların istedikleri gibi giyinebilme ve her türlü haktan yararlanabilme hürriyetlerine inandığım için. Bugün özgürlük ve demokrasiyi yerden yere vuranlar hala aynı ucuz söylemlerle ekrandalar. İnanamıyorum... söylenecek o kadar çok şey varken, insanlar sapır sapır ölüyorken, ortalık rezillikten geçilmiyorken artık nasıl bir erk hırsları varsa hala bunu malzeme yapabiliyorlar. Utanmıyorlar!! Ben bu samimiyetsizliği, başımızda Demokles'in kılıcı gibi tutulan "özgürlüklerin geri alınacağına" dair antidemokratik söylemleri nefretle kınıyorum. Acının, ölümün yürek sızısının ve yasının, tutulan safa göre belirlendiği  bu vicdansızlık biçimini reddediyorum. Ben, kimin öldüğüne değil, kimin öldürdüğüne bakıyorum. Ben lafa değil icraate bakıyorum!!!!

Son Dakika: Tunceli'de bir polis yoğun gaz nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. İstanbul'da bir kişi çıkan çatışmada hayatını kaybetti.

Ölüme göre değil, tarafa göre yas tutanlar, kendi tuttukları safa göre yas tutsunlar şimdi. Ayrı cenaze namazı kılıp ayrı dilde dualar okusunlar ölenlerin arkasından. Bu kini, bu nefreti bu ülkenin orta yerine bir ateş misali koyanlar başörtüsü edebiyatı yapsınlar... manzaraya bakıp hiç mi hiç utanmasınlar. Durmak yok yola devam!

YORUMLAR

13 Mart 2014, 13.47
Bu yazıya  imzamı  atıyorum.Duygu  ve düşüncelerimi  uzun  uzun yazıya dökemiyorum belki...İmla hataları da yapabilirim.Ama  içeriktir benim için  önemli olan...  Duygu  ve düşüncelerimize  tercüman olan  tüm arkadaşlara   şahsınız   da teşekkür  ediyorum...
13 Mart 2014, 14.45

         "Berkin gibi birkaç" öyle mi sayın yorumcu? Dolan bardağı daha da doldurmaya çalışırsan taşar o bardak ve en dolu noktadan itibaren taşmaya başlar, vicdanların en hassas yerinden taşmaya başlar. Bunu ajitasyon olsun diye kullanmıyorum ama madem o konuyu açmışsın iki laf etmem gerek. Bir çocuktan söz ediyoruz, olaylara vakıf olamayacak kadar küçük olan bir çocuktan. Öyle senin dediğin gibi "birkaç" sayı sıfatıyla ifade edebileceğin bir ölüm değil bu. Gösterilmediğini düşündüğün adaletli tepkinin zamanlaması bu nedenle böyle... Bunu yazanları, dile getirenleri, niyet okuyuculuğu yapıp "adil olmayan vicdan sahibisiniz" diye suçlayamazsın, bu bildiğin kötü niyetliliktir. Kimin kime dua ettiğini sen bilemezsin, sen ve o diğer gaipten haber aldığını düşünenler bilemezler.


         Ayrıca, o tip yazıları yazanları eleştireceksen, gidip o yazıların altına yazacaksın fikrini, orada cevabını alacaksın. Başka yazılarda, insanların yazdığı şeylere kafana göre biçim verip köylü kurnazlığı yapmayacaksın. Yazının özü ölümlerin tek elden çıktığını ve her ölümün bir ölüm olduğunu anlatıyor. Hala taraftan bahsediyorsun. Namaz, niyaz, din, iman diye siyaset yapan ben değilim. Sen bana "ne alakası var" diyorsun. Akla davet ediyorum seni. Zor biliyorum. Ben de veciz sözler söylerdim sana, son günlerde duyduklarımızdan bir derleme yapardım ama gerek yok. Artık herkes akılla göremese de gözle görebiliyor çünkü bazı şeyleri, öyle devasa hale geldiler çünkü.


         Teşekkür CyNAZZ, tşkr Esti.
13 Mart 2014, 15.13

Muhteşem bir yazı olmuş Cezbe. Keşke günlük gazetelerin birinde yayınlanabilse de daha çok kitleye ulaşsa diye hayıflandım.

Mirzaya sesleniyorum; yorumunun üçüncü paragrafının ilk cümlesi (alnı secdelilerle ilgili olan) dünkü Çağlayan Adliyesi başlıklı yazıya yaptığın yorumla çelişiyor. Bilmem dün ne dediğinin farkında mısın? "İçindeki irinler dillerine akanlar, alnı secdelilere pis derken asıl amacı satır aralarında görüyoruz zaten. Bunlara kalsa öğrencileri kıyma makinelerinde çekiyorlar derler." diye yazmıştın. İşte alakası bu. Ama yazar, ilişkilendirmeye çalıştığın olayla alakalı demiyor zaten bunu ilişkilendirdiğini sen ileri sürüyorsun. Bu nedenle takıntıyı başkalarında değil kendi içinde aramanı öneriyorum.

Sevgili Cezbe, senden rol çaldığım için özür diliyorum. Evet bu senin bloğun ama içinde barındırdığı fikirler yalnız senin değil hepimizin..

13 Mart 2014, 16.35
gaipten  haber almayı düşünmek  ne  demek?  ''gaip'' den  kastın  nedir?
13 Mart 2014, 16.42
Çok üzgünüm, sanki adım adım hissediyormuş gibi son zamanlardaki olacakları, ve aslında olanları bugüne dek, içim yanıyor demelerim(iz) şimdi gerçekten de daha yakıcı. Ekleyecek bir şey bulamıyorum. diyebileceğim tek şey sağduyu olabilirdi ama bu sağduyulu olmayı erkten beklemenin yine yine yine boşa olduğunu bir kez daha gördük, yazık!yok! İnsanların cinnet halini anlayabiliriz, bu çok insani bir durum. Ama devletin cinnet geçirme lüksü olamaz. Ladin'in Psikiyatr Derneği açıklaması olan link çok güzel izah ediyor. Akıllı, sağduyu ve vicdan sahibi kişiler adına aldım yazını, teşekkürler Cezbe.
Ataya.
13 Mart 2014, 17.19

Çocuk katillerini,hırsızlıkları onaylayanlar ,en az onlar kadar bu suçlara ortaktırlar.Sevgili Cebe  ,aklı selim,vicdanlı,  duyarlı ,damarlarında Türk kanı dolaşan vatan ,millet sevdalılarının duygularına tercüman olmuşsun.Bir çocuğun ölümünü bile siyasi amaçları için ,yok efendim fişi çekilmiş gibi düşüncelere bağlıyan ,insanlık vasıflarını kaybetmiş zavallılara,kendi iradeleri ile hareket edemiyen insanlara bunuları anlatmamız mümkün değil.Hala Mısır daki kardeşim(orada ölenlere de çok üzüldüğümü söylemek istiyorum,hiç bir gerekçe Allahın verdiği canı almak için geçerli sebep gösteremez) deyip ,ülkesindeki genceceik fidanları görmeyenlere söylenecek söz yok.Harama,yaşama özgürlüğüne,yetim hakkına,adalet duygusuna,emeğe inanan insanlar  gün geldiğinde ellerini vicdanlarına koyarak tercihlerini yapacaktırlar.Aksi takdirde suçlara ortak olmaya devam edip ,başları secdeye değsede Allah onları affertmiyecektir.

 

13 Mart 2014, 17.23

Bir seyin icinden AHLAK 'ı cıkarlıınca geriye posa kalır... biz böyle bir toplum edebiyatındayız.. ''izm''leri  'lojileri ''cıkarmadıkca hayatımızdan düsünün ne kalcak geriye ...sadece düsünün uygulamayın....

samimiyet,içten bağlılık,sadakat,artniyetin olmadığı,eğri büğrünün girmediği,zerrei miskal lekenin bulaşmadığı bir yürek,bir gönül yiğitçe(cinsiyet farkı olmadan)son haddine gelmiş beşeri yapının içerisinde dejenerasyona uğramamış,doğal hiç bir şeyin hemen hemen kalmadığı bir dünya.!yazımın başında zikrettiğim tariflere hayiz kaç kişi var merak ediyor insan.milyarnüfusa ev sahipliği yapan şu yaşlı ve oldukça hor akabinde umarsızca kullanılmış mekanı dünyada.

yalanların(ufak tefekte olsa yani masumane)söylenmediği,aldatmaların olmadığı,desiselerin sirayet etmediği,iki yüzlülüğün,riyaların,yüze dost kalpte hainliklerin ,az önceki lisan-ı halvade az sonraki sürçi lisanıyla çelişenlerin hiç bir vakit(salisede dahi)içiyle dışının bir araya gelmediği güruhlar öbekleşinin eksik olmadığı ,içi beni dışı alemi farklı ateşlerle tutuşturup sonrada oradan çıkacak büyük yürekler yakan,ocaklar söndüren,yavrular ağlatan tarifini hiç bir kalıba sığdıramadığım,ücube canlıların(kendisini halis nas)iddia edenlerin her seferinde biraz daha fazla değer gördüğü varlıkların yadsınmamalarının sağlama alındığı hülasa bir dünya.
evinde evladı yarenine,apartmanda komşusuna,semtinde ikamet eden ahaliye kendisini anlatamayan yada onları anlayamayan velhasılı kelam olmayanbireylikletgüvenlik birimlerinin kol gezdiği şehirlerde arsızlığın,hırsızlığın,sigaraya ve alkole başlamanın her geçen gün biraz daha minik dimağlara sıçrayışının ve bütün bu olup bitenlere seyirci kalanbenim,senin,bizim bir vizyon filminin galasını izler gibi baka kalmanın daim ve mütemadiyen fütursuzca sürüp gittiği bir dünya

Dünya üzerinde zayıfların yazdığı ve uygulamaya geçirdiği senaryolara pek sık rastlamıyoruz. Çünkü bunu yapacak kaynak yok. Doğruyu bildikleri halde yanlışı oynamak zorunda kalıyorlar. Eğer rolünü başarı ile canlandırsa rahat ve huzurlu yaşama şansını yakalıyor. Dünyanın var oluşundan bu yana hep aynı senaryolar yazılmış. Sadece oyuncuları değişmiştir. Yerel bazda başarılı olanlar ve aynı ideoloji üzerinde oynayanlar birleşir, dünya sahnesindeki yerini alır. Aynı çatı altında buluşamayanlar bu sahnede sadece azınlık olarak kalırlar.Peki bu sahnede sizin yeriniz neresi ya da neresi olmasını isterdiniz? Seçim şansınızın olduğunu düşünüyor musunuz? Bu soruların cevapları aslında bizler için verilmiş ama yine de sorgulamamız gerekir???sadece su bilinmelidir ki 'övgüler herkesin duyacagı ses tonuyla söylenir 've bu bariz sekilde söylenmistir...

evet şimdi ellerimizin arasına tutuşturup başımızı biraz düşünelimmi?nasıl bir dünYA?

cezbe dıyarlılıgın icin tesekkürler arkadasım....
13 Mart 2014, 17.29
Ben aklım erdiğinden beri trafik kazası, ilgilenilmeyen hasta, parasız insan, cinayet, terör, ölüme sebebiyet verme hallerinden bolca ölüm görmüş, duymuş ve yakınen hissetmiş acı eşiği yüksek biriyim.
Hepinizin benim gibi acı eşiği yüksek, yakınları dışında ölen olmayınca umursamayan insanlar olduğunuzu biliyorum. Benim bu olaylara tek duyduğum nefrettir. Tıpkı dün ki olaylarda ki gibi, tıpkı 6 ay önce olaylarda ki gibi, tıpkı 28 şubatta benim gibi nefret duyanlar gibi.
Şimdi herkes elini vicdanına koysun; sosyal paylaşımların, cenaze kalabalıklığının ve sonrası olaylarının nefret olduğunu kabullensin. Çünkü ihaleye fesat karıştırmak gibi cenazeye fesat karıştırıldı. 
Bölücü zihniyetteki azınlık gruplar, muhalefet grupları, nefret grupları bir araya gelip köprüyü geçene kadar o ölümü kullanacak.

Bende o nefret gruplarına mensubum fakat böyle yapmanın nefret ettiğim kitleye +%2-3 oy katacağını biliyorum. Seçim öncesi bu gereksiz konuşmaları sosyal medyada, sokaklarda ya da orada burada yapıp benimle yakın düşünceye sahip insanları çileden çıkarıp, benden ve benim görüşümden hepten uzaklaşmalarını salakça buluyorum.

Size de önerim anarşizmle, sokakları yağmalamakla veya sosyal medyada düşüncenize ters insanı doldurmakla; bu seçim öncesi zerre yol gidilmez. Aksine kat edilen mesafe tersine akar.


Ha seçimden sonra düzelir mi? Elbette düzelmez, bizim genlerimizde var korkmak, korktuğu için yapmamak. Biz hoş görüsü yüksek, aklı selim şekilde mantıklı düşünen insanlar değiliz.

Cumhuriyetten öncede sonrada bu ülkede sorun asla bitmedi. Yine bitmeyecek, 80 milyonun bağnaz, koyun, gazlanan kafası resetlenip yerine hoş görü ve akıl yüklenmediği müddetçe bu sorunlar asla bitmeyecek.
Bu gün a partisi için yürüyecez yarın b partisi. Balığın başını değiştirsek ne olur, bedeni çürüdükten sonra...

13 Mart 2014, 17.30
.berkin elvan kendisine allah 'dan rahmet diliyorum. mekanı cennet olsun .ya allah aşkına bu çocuğun aklına giripte sokağa çağıranların hiçmi suçu yok .mesele ağaç değil sen anlamadınmı diyenlerin hiçmi suçu yok .
berkin elvan filan kimsenin umrunda değil . kan emicilere gün doğdu ortalığı yakıp yıktılar. o çocuk belki size göre o ekmeği alamadı ama . 3 günden beri sağı solu yıkan bölücü terör örgütleri çocuğun ekmeğini bir güzel yediler. 
bu ülkede şehitler önemsenmez zaten.  çünkü pirim yapmıyor.
13 Mart 2014, 17.51
    Henüz sabaha Günaydın diyemeden daha kaç ölüm haberi alacağız kimbilir? İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin diye milyonların sokağa döküldüğü bi anda bile ölüm haberiyle karşı karşıya olmak üzücü. Kimileri ölen şehit polisin ardından Allah rahmet eylesin demeyi çok görürken, kimileri ise Allah'ın verdiği canı başkasının almış olmasını görmezden gelip 15 yaşındaki çocuğun 16 kilo ile ölmesiyle dalga geçip geberdi! tabirini kullanabiliyor.. Ne zaman unuttuk vicdanımızın sesini? İnsan olmayı nasıl git gide unutuyoruz? Yazıklar olsun bu kadar olayı g
13 Mart 2014, 17.52

Görmüyorsun  değil mi? Gencecik bir çocuğu kullanmanın iğrenç tarafını. Her şey,  o sözde muhterem hocanın taziye mesajında gizli aslında. Etnik kimliğin üstüne basa basa yayınladığı o iğrenç taziye mesajında… Bu kadar küçüleceklerini ummazdım doğrusu. Gencecik bir çocuğun üstünden, halkı sokaklara çekmeye çalıştıklarını görmüyor musun? Yalnız o sözde hoca mı? Ya diğerlerine ne demeli? O her fırsatta at başı giden guruplara ne demeli?

Biz bunu eskilerden biliriz. 31 Mart olayından mesela, 12 Eylülden örneğin. 28 Şubat’tan, 27 Mayıs’tan, Ve daha nicelerinden... İnsanı insan yapan değerlerin bir kenara atılıp, ırk, din, dil gözetmeksizin, binlerce insanın nasıl kırıldığını iyi biliriz. Bu kin, bu nefret taa eskiden atıldı bu topraklara. Yalan söyleyen tarihin utansın. Çıkar şu at gözlüklerini de bir bak geçmişine…

Görmüyorsun değil mi?  Topraklarımızın çatlaklarına kardeş kanını doldurmak istediklerini. Eskiden olduğu gibi...

Ve Mirza,yazdıklarının altına imzamı atıyorum… Eline sağlık…

13 Mart 2014, 17.55

         Pek sayın yorumcu ve parti sözcüsü, sana gereken cevabı vermiş Ladin ve FazlaAbi. Özellikle FazlaAbi ne yazmış bir oku, bakalım çözebilecek misin. Hala saçmasapan yok onay cart curt. Bundan sonra yok öyle kavga gürültü. Denk akıl görürsem tartışabilirim ancak öyle olmayınca kavga oluyor çünkü. Sana bir şeyleri izah etmek için kendimi parçaladığım zamanlar çok geride kaldı. Son söz bu sana.


          Kurcaher, evet görmüyorlar, bazıları görmüyorlar, kafanı ilk yorumundan yukarı doğru kaldırsan göreceksin görmeyenlerden birini. Ve şimdi ben sana desem ki; sen görmediklerini görmüyor musun? çok mu kırıcı olurum acaba? Demişsin ya ikinci yorumunda "herkes kendi ideolojisiyle oturup bir çay, kahve içmeli" Ha işte bunu istiyor olman zaten görmeyenler olduğunun da kanıtı. Ben sürekli yineliyorum, parti sözcüsü değilim, benim düşünce yapıma denk düşecek bir parti yok ama kimin ve neyin yanında olmadığımı biliyorum. Belki gönlüm pek ferah olmayacak demokratik hakkımı kullanırken ama yapacağımın en iyisi yaptığımı düşünerek vicdanım rahat olacak. Senin önerilerin hangi şartlarda olabilecek söyler misin? İnsanlara yaşam hakkı bile tanınmayan bir ortamda sen tutup yeni bir sivil örgütlenmeden bahsediyorsun ve bunu dayatacakmışız :) biraz ütopik oluyor. Nedir yani tutup rejimi mi değiştireceksin? Demokrasiyi başardık da üst rejime mi geçeceğiz? Ben onun hangi rejim olduğunu biliyorum ama uygulanabilir bir rejim olduğuna inanmıyorum. Neyse daha fazla dallandırıp budaklandırmayayım. Teşekkür yorum için.


         Ladin, FazlaAbi, Ataya, teşekkürler fikirlerinizi paylaşmışsınız, güzel sözleriniz için ayrıca bir teşekkür. 

         Badluck, niyet okuyuculuk bi nevi gaipten haber almak gibidir. İnsanın asla bilemeyecek olduğu şeyler üzerinden fikir yürütmesi demektir benim kullandığım manada. Misal; ölüleri kimin ve niçin sevdiğini söyleyen egemen insanlar vardır. Kimin dindar olduğunu, kimin olmadığını bir bakışta anlayan insanüstüler vardır, dine, dindarlığa, Allah"a, kitaba tek kötü bir laf etmemiş inançlı insanlara, "dinsiz, inançsız" diye iftira atan insanlar vardır. Ha işte bütün bunlar gaipten haber alanlar sınıfına giriyor, çünkü bu tip şeyler "Allah ve insan" arasındadır ve o insanla Allah'tan başka kimse bilemez bütün bunları. Artık ne ile iştigal ediyorlar var sen düşün gerisini.
13 Mart 2014, 18.19

Gezi olaylarının yaşandığı günlerde hastanedeydim. Dışarıda bana göre korkunç, kimilerine göre alkışlanacak seslerden uyuyamıyorduk. Yanımda yatan hasta, dışarıdan tencere, tava, ıslık sesleri geldikçe alkış tutuyordu. Uzaktan kendince destek veriyor; hadi çocuklarım biraz daha direnin hükümet düşecek diye sevinç çığlıkları atıyordu. Ama bu arada sürekli telefonla çocuklarını arıyor ' çocuklar sakın dışarı çıkmayın, pencereden bile bakmayın ' diye uyarıyordu. Başkalarının evlatlarının sırtlarını pışpışlayarak yüreklendirmek kolay. Madem onları destekliyorsun,neden kendi çocuklarının pencereden bile bakmasına izin vermiyorsun? diye sorduğumda sesi çıkmadı. Sadece 'senin gibi analara yazıklar olsun' diyebildim.

Her çocuk bizim çocuğumuz. Ölen bu masum çocuklar üzerinden provakasyon yapılması, hangi vicdan ile açıklanabilir? Türkiye de ki bütün ölümleri ideolojik göstererek, vatanımızı dünya ya rezil edemezsiniz, etmemelisiniz...Duk arkadaşımızın geçen gün bir yorumu vardı. Daha iki gün önceye kadar hatırlanmayan bir çocuğu, bugün değişik yerlerde ki provakasyonlar sonucunda yanına birini daha kattık. Ben sadece Vampirler iş başında diyorum. Kan emmeye doymuyorlar..

13 Mart 2014, 18.25


Bu iklimde sosyolojik anlamda çok eski zamanlardan beri iki grup var. Bir grup kendisini “aydın, münevver” olarak nitelendirirken, diğerini “yobaz, cahil” diye tanımlar. Diğer grup ise kendisini “muhafazakar, değerlerine sadık” olarak tasvir ederken, diğerini “özenti, halktan kopuk, dinsiz, imansız” gibi sıfatlarla yargılar.


Kendisini “aydın” olarak gören grubun sesi her zaman çok çıkar. Çünkü düşüncelerini ifade edebilecek kanalları [yazılı ve görsel medya, çeşitli dergiler, müzik, sinema v.s] bulmakta zorlanmaz. Haliyle düşüncelerini kitlelere ulaştırma şansı daha fazladır. Ve bunun için de sembollere ihtiyaç duyar. Bulabileceği en ufak malzemeyi, temellendirdiği fikriyatının üzerine eklemekte, propaganda malzemesi yapmakta beis görmez. Atatürk, Kubilay [Menemen Olayı], Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş, Yılmaz Güney, Taksim, Erdal Eren, Uğur Mumcu ve ismini sayamayacağım yüzlerce kişi ve bölge adlarının yıllarca zikredilmesinin nedeni de budur. Bu, bazan öylesine çirkin bir hal alıyor ki mesela bu ülkenin yakın dönemde en trajik olaylarından biri olan “Sivas Katliamı”nda ölen 37 kişi üzerine şiirler, şarkılar yapılırken, bu ölenlerin “aydın”, “sanatçı” olduğundan dem vuruluyor. Oysa ölen 37 kişi arasında 2 tanesi oteli ateşe verenler arasında olup kendi yangınlarında boğulanlar. Ölenler arasında 2 otel personeli var. Yanlış anımsamıyorsam 1 tanesi Hollandalı gazeteci ve en az 10 üniversite öğrencisi falan. Aslında öylesine vahim bir olay ki, hani 1 kişinin burnu dahi kanamamış olsa bile bir insanı yakmaya teşebbüs etmek dahi vahşet iken, olayların sonucunda 37 kişinin ölmesi ve bu ölen kişilere “aydın”, “sanatçı” gibi payelerin verilmesi kara propaganda değil de ne?


Dönem değişince konjonktürün de etkisiyle yeni sembollere ihtiyaç duyuluyor. Gezi Parkı, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük ve son olarak Berkin Elvan. İnsani olarak bakıldığında ölümlerin hemen hepsi üzüntü verir.157 yaşında vefat eden Zaro Ağa'nın, o öldüğünde 92 yaşında olan kızının “babam yaşına doyamadan öldü” diyerek ah-u feryat etmesiyle, henüz cenin halindeyken düşürülmüş bir çocuğun annesinin yürek sancısı arasında çok fazla fark olmamasının nedeni de budur. Ve fakat toplumu harekete geçirmek için Zaro Ağa'nın da, henüz ismi konulmamış bebeğin ölümü etkili değildir. Bu tabii ki kabul edilebilir bir şey. Burada sorun, yukarda söylediğim gibi ölen kişileri kendi fikriyatına kanalize edip mal bulmuş magribi gibi bundan nemalanmak. Mesela Gezi Parkı Eylemleri'nin Ankara ayağında, temizlik işçisi olarak çalıştığı bir dersanede, yediği biber gazları sonucunda vefat eden 47 yaşındaki İrfan Tuna ismi çokça zikredilmez, neden? Çünkü İrfan Tuna genç/çocuk yaşta değildir. Çünkü İrfan Tuna eylemlere katılmamıştır. Bu yüzden de ancak gazetelerin 3. sayfasına haber olacak şekilde ölümü haber edilir ve sadece “devlet, biber gazıyla vatandaşını öldürdü” nevinden bir söz ile anılır.


Kendisini “muhafazakar” olarak tanımlayan grubun en önemli özelliği “itaat”tir. Bundan 8 asır önce İbn-i Arabi bu topraklar için şöyle bir tanım yapmış: O yıllarda bu coğrafyanın adı “diyar-ı rum” , “bilad-ı rum” şeklinde geçer. Arapça “rum” yazarken son harf mim'dir ve mim harfi kelime sonuna geldiği zaman “ـم‎‎ " şeklini alır. Yani başı öne düşmüş gibi. İşte der Arabi “bu mim harfinden dolayı bu yöre ahalisi itaatkardır, mutidir, başına gelenleri fazla sorgulamaz ve devletine asla isyan etmez”. 8 asırdan beri yaşanılan sürecin en güzel özeti. İtaatkar insanın tercihlerini değiştirmesi çok zordur. Elbette onların da sembolleri vardır. Ama bu semboller günden güne değişebilecek türden değildir. Bu yüzden sadece “başörtüsüne özgürlük” mitingleri yaptılar. Bu yüzden “Sivas Katliamı” ile aynı dönemlerde gerçekleştirilmiş “Başbağlar Katliamı”na dair bir gösteri yapmazlar. Bu yüzden “Yavi Katliamı”nı bilen sayısı çok azdır. Bu yüzden “Hepimiz Ermeniyiz” tarzlı sloganlar atıldığında 1500 Türkün, Ermenilerce öldürüldüğü “Hocalı Katliamı”nı anımsarlar ve “Hepimiz Ermeniyiz” diyenleri ikiyüzlü görürler.



Bugün gelinen noktada devlet kendi eliyle vatandaşlarını öldürmüştür. Mirza'nın söylediği gibi “Hiç bir insan bir çocuğun başını hedef alıp ateş etmez, bu bir kazadır diyebilmeliyiz en azından” sözüne katılamam, zira orada sen de, ben de olabilirdik. Sorun, nasıl olur da insanı öldürebilecek bir şeyi vatandaşına yöneltirsin? Hem de bu kadar orantısız bir mücadele varken. Ve evet Mısır'daki İhvan lideri Muhammed El Biltaci'nin kızı Esma'nın darbeci askerler tarafından öldürülmesine canlı yayında ağlayan Başbakan'ın, kendi vatandaşı için ağlamayı bırakın, bir taziye, bir özür, yalandan da olsa “gerekeni yapacağız” tandanslı bir söz dahi etmemesinin insanlık anlayışında yeri yoktur. Ve evet şu hadiseleri savunabilecek bir insan dahi olmamalı. Ama olaylara gerçekten insanca ve objektif bakan çok az kişi haricinde “senin ölün”, “benim ölüm” diye bakan milyonlarca insan var. Ve ne yazık ki bu bakış açısı günden güne daha da artmakta.


Hülasa, -kalplerini açıp bakmasam da- Berkin'in ölümü için abartılı duygu enflasyonuyla söylenilen sözlerin samimiyetine de, bu hadiseyi kınamayan, ders çıkarmayan, en ufak bir duygu yoğunluğuna girmeyen kişinin de “insan” olduğuna inanmıyorum. 

13 Mart 2014, 19.09

         Duk, sen yine gaiple temas halindesin sanıyorum. Ne olduğumuz, nasıl acı çektiğimizi ve acı eşiğimizin de yüksek olduğunu bi bilişte bilmişsin yine. Acı insanı katılaştırır anlıyorum. Herkesin kanayan, sızlayan, nasır tutsa da rahatsız eden bir yerleri vardır onu da anlıyorum. Fakat öyle bi yazının altında en ufak bir üzüntü belirtmeden, olayı, sebep olanları kınamadan ve yine bilip bilmeden insanları suçlamanı anlamıyorum. Bu tip durumlarda provokasyonlar olur, taşkınlıklar olur tamam evet ama gündeme getirilecek ilk konu bu mudur, bunu anlamıyorum. Hitler'e muhabbetini bildiğim halde anlayamıyorum. Bu bildiğin kötülük yani, katılaşmışlık filan değil. Senin salakça bulduğun şeyi salakça bulmanı ben de çok salakça buluyorum. Seçimle elbette her şey çözülmez biliyorum, demokrasi dahilinde yapılabilecek başka bir şey yok. Ne yapalım topyekun birbirimize mi girelim? Nefret kalabalığı diyorsun, bu nefret kalabalığının nefretinin nedenini düşünmüyor musun bunu eleştirirken? İnsanlar gül bahçesindeydiler de popolarına gül dikeni battı ondan mı rahatsız oldular. Bazen sahiden çok boş konuşuyorsun.


         Yarenxxx, Selly, teşekkürler yorumlarınız için. Rovina, "kalp dökümü" sizin yazdığınız türden bir şey olsa gerek. Sağolun emek vermişsiniz, ben de size duyarlılığınızdan ötürü teşekkür ederim.

13 Mart 2014, 22.23
mirza nın ilk yorumu üstüne daha eklenicek bir şey yok.Mirza çok teşekkürler duygularımıza tercüman olmuşsun.
14 Mart 2014, 02.22


         Askıda kalan bir yorum var o yüzden kaldığım yerden devam edemiyorum. Şunu söyleyeyim; bu yazıda bir provokasyon mu sezdiniz? Bu yazı size bazı değerleri kullanarak ajitasyon yaptığımı mı düşündürdü? Eyy sayın eleştirenler, eleştirileriniz ne diyor? "Bu durumu kullanıyorlar" e evet kullanıyorlar. Ben bunu eleştirmiyor değilim ki, bu işin ayrı bir boyutu. Size şunu söylemekten hicap duyuyorum; benim "bu'yum" diyebileceğim bir alt kimliğim yok. Alevi değilim, gayrimüslim değilim, Kürt veya Çerkez değilim, Türküm ben. İşte size bunu söylerken duyduğum utancı bir başka insan için de kullanmaktan aynı şekilde utanç duyarım. Hele hele böyle hayati konularda... Ben size diyorum ki; ölümün ideolojisi, tarafı olmaz. Siz bana diyorsunuz ki; provokasyon var, kan emiciler var. Evet var, ama eleştireceğiniz öncül meseleniz bu mu? Sayın yorumcu ve blog müdavimi arkadaşlar bilirler beni, bilmeyenler için size bir link vereyim belki fikir sahibi olursunuz;


http://v2.gamyun.net/uye/CeZbE?tab=uye-blog-detay&blogId=94563&blogName=insan-kimligimiz-var-mi



         Sanıyorum sürekli bu linki veriyorum ben, ne kadar acı bir durumdur bu; insana, sadece bir insan olduğunu hatırlatmak mütemadiyen.  Her türlü cevap yorumlarda da verilmiş, eleştirileriniz bu yazıya gelebilecek türden eleştiriler değil. Yine de gerek benim, gerek diğer arkadaşların yorumlarında cevaplarınız var, söyleyecek başka bir şeyinizin olmaması çok çok güzel.



         Şimdi ben bunu yazmışken şuna da değinmek istiyorum. Dinlediniz haberleri değil mi? Benim "son dakika" diye geçtiğim ölümleri? . O genç polisin yüzündeki masumiyeti gördünüz mü? Diğeri ona keza... babasının söylediklerini duydunuz mu? O polisin nasıl öldüğüne dair araştırma yapacaklarmış, taş yüzünden mi yoksa gaz yüzünden mi diye. Böyle bir rezillik var mı? Taşla ölmüş olması zaten mümkün değil velev ki öyle olsa ne yani, siz astım olduğunu bile bile devletin polisini o biber gazlı ortama göndermiş misiniz göreve? Evet göndermişsiniz. Ben daha yazmıyorum bir şey!


                                                                                                                                                    CeZbE  

14 Mart 2014, 09.45
Arkadaşlar yorumlarınızı yazarken, lütfen, yaftalamadan, karşıt görüşü aşağılamadan, küçümseyici sıfatlar kullanmadan yorumlarınızı yapın. Evet burası bir eğlence sitesi ama ülke olmuş yangın yeri, herkesin ilgilendiren bu olayları görmezden gelip 3 maymunu oynamak istemedik ve onun için bu tarz, içinde siyaset bulunduran blogları onaylıyoruz. Ama bizi zorda bırakacak ya da gördün mü, hep onların görüşlerini (her iki karşıt taraf içinde) onaylıyorlar dedirtecek yorumlarda bulunmayın. Sokaklar, televizyon kanalları, sosyal medya, zaten devamlı birbirini suçlayan, küfür eden, aşağılayan taraflarla dolu. Gamyun'u da o mecralardan biri haline getirmeden, daha ılımlı ve yumuşak şekilde fikirlerinizi belirtin. Yoksa bir süre sonra, hem bu tarz yorumları, hem de blogları, direk okumadan redlemeye başlayacağız. Bu uyarıma duyarlılık gösterip en azından Gamyun'un daha ılımlı ve anlayışlı insanlarla dolu olduğunu göstermenizi dilerim.
14 Mart 2014, 10.29
Cezbe ölümün masumu olmaz ama ben çok daha çaresiz ölümler görmüşken, siz çok çaresiz ölümler görmüşken onlara bir kaç kelam etmeyip burada, bu yazıları aşırı yüksek dozda hissiyatlı yazmanız bana üzüldüğünüz hissini uyandırmadı.

Bir kez daha nefret ettim, sinirlendim, edfjnworfnj diye cümlelerde kurdum yok ama dedim ya üzülmedim. Ben banka yağmayalan, dükkan yağmalayan, silahla gezen, insan öldüren zat-ı muhteremlerin de pek üzüldüğüne inanmıyorum. 
Dünyada ne çocuk ölümleri ver biliyorsundur. Hani çok bir meşhur fotoğraf vardır. Şu yiyecek almak için giderken açlığa daha fazla dayanamaz ve yere düşer akbaba başında bekler ölüsünü yemek için. Ben ona ağlarım cezbe, beni çaresizlik ağlatır. 
Şimdi kimse o foto için bir kere burada yazı yazmadan. Güncel olarak Arakan'da ki, Suriye'de ki çocuk ölümleri için bir şey yazmadan siyasetin verdiği gazla "unutursak ölürsün" denmesine de inanmıyorum. 
Acın da büyük bana o sinirle boş konuşuyorsun demeni de anlıyorum, fakat bahsettiğim konularda hala anlamıyorum. 
Neyse yine unutucaz bu mart ayını da hiçbirinizin aklına zerre gelmeyecek bu çocuk. O zaman üzüntümü-fırsatçılık mı, boş konuşmamı-dolu konuşmamı hepimiz kendimiz ispatlayarak göreceğiz.

Ayrıca B.a.y. yorumun için tebrik ederim. İkinci ayrıcaya gelecek olursam lütfen bir daha bana boş konuşuyorsun deme. 


14 Mart 2014, 11.51

Bülbülü öldürmek; istediğiniz kadar şakrakkuşu öldürebilirsiniz ama bülbülü öldürmek günahtır, bunu asla unutmayın. Bülbülü öldürmek kitabından.

Ya taraf olacaksınız ya da bertaraf olacaksınız! Bu portal da bile saflar kendini belli ediyor. Bugün sokağa çıkın, en sıradan, kendi halinde olan birine sorun; bu memleketin hali ne olacak? İnan ki akıllara ziyan çözümler sunar sizlere. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Tek çözüm adam yerine koymak ve adam gibi davranmak. Her kesim(e) aynı mesafede durmak. Aramızdaki farklılıkları ortadan kaldırmaktır. İnsanlar üzerinde korku yaratılmadan. Biri bizden, biri onlardan günlerine döndürmeden!

Ölen çocuk kimin gözüne parmağını soktu da katledildi! Hangi menfaat kapısını araladı, Allah katında günah işleme çağında değilken, neden o, niçin ben, niçin sen, niçin öteki, beriki? Burak neden öldürüldü daha daha gençliğin baharındayken en önemlisi yeni evli genç polis neden korkudan kalbi durdu?! Olayların yatıştırması için çaba gösterileceğine, ben sandıkta hesap sorarım diye meydanlarda nutuk atılıyor. Allah kahretsin senin sandığını da senin oylarına da, kaç sandık dolusu oy bu ölenleri geri getirebilir. Hangi teselli ölenlerin annelerini susturabilir. O çocuk(lar) herhangimizin çocuğu olabilirdi...

Etkin ayrılıklar, mezhep ayrılıkları, ötekileştirme, sıradanlaştırma, bizden olmayanlar, benimkileri sokağa çıkmak için can atıyor tehditleriyle nereye varılmak isteniyor! Bu ülkenin başına gelen en büyük felaketler! Kutuplaşarak karşı karşıya getirmek. Ve belli bir kesim üzerinde parazit gibi iktidarını sürdürmek! 

Zindanlardan cellatların kahkahaları arasında hep insanları  feryatları duyuldu. Gazeteciler sokak ortasında öldürülürken, sokaklarda yazarlar havaya uçurulurken de sesler duyuldu. Kazancı yokuşunda kıyılanların sesi de duyuldu. Roboski de, Digor’da  Maraş, Çorum, Sivas her tarafta ses duyuldu. İçte burada mutlaka birileri çıkar bu feryadı gürültü olarak algılar?! Duymak istemeyenler hep kulaklarını tıkadılar, acısını yüreğinde hissedenler ise ancak sesleri onlara geri döndü. Ölen için ağlayamıyorsun, biri çıkar seni mikrofilm ile aşağılamaya çalışır. Utanç verici bir şey. Hırsızlık yapmaktan utanmayanlar bunu söyleyebiliyor!

Ne yapılabilirdi? Seçim meydanlarında hesap sorulmak yerine, oy avcılığı sahte kardeşliği yerine, menfaat pazarlığı yerine,  yandaşlarına palavra atmadan, seçim meydanlarında birlik beraberlik çağrıları yapılsaydı. Kimin neresi eksilirdi!

Çıkarsın meydanlarda bağırırsın sevgili kardeşlerim: ben 4-6-8 hatta 10 şeritli duble yol yaptım. Denizleri ve okyanusları birleştirdim, dünyanın  bir ucundan girip diğer ucuna tünel yaptım, dağları delip, demir ağları yurdun dört yanına ördüm. Her tarafa teleferiklerle ulaşım sağladım, dersin... 

Ama öte tarafta yürekleri birbirine bağlayan yolları tıkamazsanız olmaz mıydı?! Beceremiyorsanız barı karıştırmayın. İddia ediyorum kendi halimize bırakılırsa kurt kuzuyu bile koynundan yatırır. Ama önce insana değer vermek gerek. Hiç kimse çıkıp ben; bu toplumsal olaylarda sağduyu çağrıları yapmasaydım bu kadar cana mal olacaktı demiyor. Çünkü toprağa düşen her bedenin sorumlusu onlardır.  Çünkü önceki gün ölen benimdi, dün toprağa düşen genç beden onun, yarın ölecek olan diğerinin olacaktı. Ve insanlar ölenler için birbirlerini öldürmeye devam edecektir ne yazık ki. Demek neymiş iktidar olmadan önce insan olmak gerekir ve insani davranmak gerekir.

Çok negatif enerji birikimi oldu bu ülkede, bu toplumsal infiali nasıl sonuçlandırılabilir? Kimin ölüsü daha genç, kimin ölüsü daha yakışıklı, kimin ölüsü daha kıymetli, kimin ölüsü ölümsüz?! Değer katarken bile ölümden başka bir ses çıkmıyor. Ölümün üzerinden yükselenler bilinsin ki oda bir gün ölümü tadacak?! Berkin, Burak ve şehit polise ağlamayan insanlıktan nasibini almayanlardır.

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın