Alternatif Yas - Hangimizin Ölüsü Daha Çok Ölü?
13 Mart 2014, 01.45 A- A+
Bazı insanların kalp yerine pompalı bir motor taşıdığına giderek inanıyorum. Kan diye damarlarında akan şey de kırmızı, soğuk bir sıvı. "Cesetlerin çıkar için sopa gibi kullanıldığını" iddia ediyorlar, eleştirilmesi gereken şey buymuş gibi... Küçücük ölü bedenler için "aslında o da şunu yaptı, o da böyleydi" deyip ölümünün de "hak" olduğunu iddia ediyorlar. Başka bazı insanlar, başı secdeye değen herkesin alınlarının ak, ellerinin de kansız ve pir-ü pak olduğunu düşünüyorlar, öyle ya...değil mi ki secdeye değmiş alın... mutlak temizdir!!
Sizler ne zaman uyanacaksınız? Ortada ideolojik manada taraf olunacak bir durum yok diyorum, sürekli aynı şeyi söylüyorum. O türlü taraf demokrasilerde olur, önce demokratik bir yönetimle yönetileceksiniz, rejiminiz demokrasi olacak. Sonra, o demokrasi içerisinde ideolojinize uygun bir saf seçeceksiniz. Bugün için "taraf olmak lüks" dediğim bu. Bugün yaşadığımız ortamda insanlar neye taraf olduğunu değil, neye taraf olunmaması gerektiğini düşünmeliler. Taraf olunacak tek şey; demokrasi ve demokratik bir yönetim istemidir. Ümmet miyiz yoksa millet mi ona karar vereceğiz.
Ortalık temizlenecek, temizlenmeli elbet. Peki bu temizliği elleri pis birileri mi yapacak? Kim kirli bir elle bir şeyleri temizleyebilir ki? Çözüm: Temiz bir el gelecek. Ha o da pisliği temizlemeyip aynı pisliğe bulaşıp kirlenirse o da gidecek. Bu kadar basit. Sıradan insanlar olarak görebileceğimiz yegane çözüm bu, silüeti kalmış demokrasinin yine demokratik yollarla üretebileceği tek çözüm yolu bu.
Bu durum başımıza gökten zembille inmedi. Yıllarca önce bugünleri taa o günden öngören ve çığlık çığlığa bunu dile getiren gazetecilerimizi öldürdüler. O günden bugüne bizi yönetenler, yönetmeye talip olanlar, muhalefetiyle, iktidarıyla hepsinin suçudur geldiğimiz bu nokta. Bunu göremiyor musunuz? Aynı paralelde yürüyüp onlara halkın verdiği imkanlarla semirip yine aynı imkanlarla paralel olduğunu semirtenler bugün işlerine gelmeyince bize onları mı şikayet ediyorlar? Kimi kandırıyorlar???
Ben üniversitede insan özgürlüğü adına, insanların başörtüsü takabilmesi için mücadele etmiş biriyim. Ben başörtüsü mağduru olduğum için değil, insanların istedikleri gibi giyinebilme ve her türlü haktan yararlanabilme hürriyetlerine inandığım için. Bugün özgürlük ve demokrasiyi yerden yere vuranlar hala aynı ucuz söylemlerle ekrandalar. İnanamıyorum... söylenecek o kadar çok şey varken, insanlar sapır sapır ölüyorken, ortalık rezillikten geçilmiyorken artık nasıl bir erk hırsları varsa hala bunu malzeme yapabiliyorlar. Utanmıyorlar!! Ben bu samimiyetsizliği, başımızda Demokles'in kılıcı gibi tutulan "özgürlüklerin geri alınacağına" dair antidemokratik söylemleri nefretle kınıyorum. Acının, ölümün yürek sızısının ve yasının, tutulan safa göre belirlendiği bu vicdansızlık biçimini reddediyorum. Ben, kimin öldüğüne değil, kimin öldürdüğüne bakıyorum. Ben lafa değil icraate bakıyorum!!!!
Son Dakika: Tunceli'de bir polis yoğun gaz nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. İstanbul'da bir kişi çıkan çatışmada hayatını kaybetti.
Ölüme göre değil, tarafa göre yas tutanlar, kendi tuttukları safa göre yas tutsunlar şimdi. Ayrı cenaze namazı kılıp ayrı dilde dualar okusunlar ölenlerin arkasından. Bu kini, bu nefreti bu ülkenin orta yerine bir ateş misali koyanlar başörtüsü edebiyatı yapsınlar... manzaraya bakıp hiç mi hiç utanmasınlar. Durmak yok yola devam!
Sizler ne zaman uyanacaksınız? Ortada ideolojik manada taraf olunacak bir durum yok diyorum, sürekli aynı şeyi söylüyorum. O türlü taraf demokrasilerde olur, önce demokratik bir yönetimle yönetileceksiniz, rejiminiz demokrasi olacak. Sonra, o demokrasi içerisinde ideolojinize uygun bir saf seçeceksiniz. Bugün için "taraf olmak lüks" dediğim bu. Bugün yaşadığımız ortamda insanlar neye taraf olduğunu değil, neye taraf olunmaması gerektiğini düşünmeliler. Taraf olunacak tek şey; demokrasi ve demokratik bir yönetim istemidir. Ümmet miyiz yoksa millet mi ona karar vereceğiz.
Ortalık temizlenecek, temizlenmeli elbet. Peki bu temizliği elleri pis birileri mi yapacak? Kim kirli bir elle bir şeyleri temizleyebilir ki? Çözüm: Temiz bir el gelecek. Ha o da pisliği temizlemeyip aynı pisliğe bulaşıp kirlenirse o da gidecek. Bu kadar basit. Sıradan insanlar olarak görebileceğimiz yegane çözüm bu, silüeti kalmış demokrasinin yine demokratik yollarla üretebileceği tek çözüm yolu bu.
Bu durum başımıza gökten zembille inmedi. Yıllarca önce bugünleri taa o günden öngören ve çığlık çığlığa bunu dile getiren gazetecilerimizi öldürdüler. O günden bugüne bizi yönetenler, yönetmeye talip olanlar, muhalefetiyle, iktidarıyla hepsinin suçudur geldiğimiz bu nokta. Bunu göremiyor musunuz? Aynı paralelde yürüyüp onlara halkın verdiği imkanlarla semirip yine aynı imkanlarla paralel olduğunu semirtenler bugün işlerine gelmeyince bize onları mı şikayet ediyorlar? Kimi kandırıyorlar???
Ben üniversitede insan özgürlüğü adına, insanların başörtüsü takabilmesi için mücadele etmiş biriyim. Ben başörtüsü mağduru olduğum için değil, insanların istedikleri gibi giyinebilme ve her türlü haktan yararlanabilme hürriyetlerine inandığım için. Bugün özgürlük ve demokrasiyi yerden yere vuranlar hala aynı ucuz söylemlerle ekrandalar. İnanamıyorum... söylenecek o kadar çok şey varken, insanlar sapır sapır ölüyorken, ortalık rezillikten geçilmiyorken artık nasıl bir erk hırsları varsa hala bunu malzeme yapabiliyorlar. Utanmıyorlar!! Ben bu samimiyetsizliği, başımızda Demokles'in kılıcı gibi tutulan "özgürlüklerin geri alınacağına" dair antidemokratik söylemleri nefretle kınıyorum. Acının, ölümün yürek sızısının ve yasının, tutulan safa göre belirlendiği bu vicdansızlık biçimini reddediyorum. Ben, kimin öldüğüne değil, kimin öldürdüğüne bakıyorum. Ben lafa değil icraate bakıyorum!!!!
Son Dakika: Tunceli'de bir polis yoğun gaz nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. İstanbul'da bir kişi çıkan çatışmada hayatını kaybetti.
Ölüme göre değil, tarafa göre yas tutanlar, kendi tuttukları safa göre yas tutsunlar şimdi. Ayrı cenaze namazı kılıp ayrı dilde dualar okusunlar ölenlerin arkasından. Bu kini, bu nefreti bu ülkenin orta yerine bir ateş misali koyanlar başörtüsü edebiyatı yapsınlar... manzaraya bakıp hiç mi hiç utanmasınlar. Durmak yok yola devam!
YORUMLAR
selam.. Allah bu ülkeyi bütün düşmanlarından korusun inşallah..
yazıyı okuduğumda en çok merak ettiğim şey yorumlardı :)) neyseki gamyundada aklı selim insanlar çıkıp yorum yapmış diyebildimm... ölen bir çocuk, çocuğu olan insanlar daha iyi anlarlar eminim.. çocuğuna her baktığında gördüğü tek şey masumiyettir.. peki ya biz çocuk olmayanlar bizde çocuktuk, bizde masumduk, ne olduda masumiyetimizi kaybettik !!!
bugün dışarda olanları (eylem adı altında) desteklemek mümkün değil, keşke adam gibi eylem yapmasını öğrenseler (yakıp yıkıp, çoluk çocuğun eline taş, molotof, sapan vs vermeden) keşke bizde çıkıp; durun bu ülkede insanlar ölmesin diyebilsek, keşke her yapılan haksızlığa karşı başkalarına zarar vermeden yürüyebilsek, sesimizi duyurabilsek.. ama bugün dışarda olanların hepsi demesemde birçoğunun niyeti iyi olamaz, yanında taş atanlara dur demeyenler taş atandan farkı kalamaz.. böyle bir dünya böyle bir düzen yok bence.. hakkını savunmak için başkalarına zarar vermek yokkk..
Öncelikle biz polis kardeşimize şehit diyoruz ve gazdan degil atılan taşların stresiyle kalp krizi geçirdi açıklama bu şekilde sen olay anında ordaysan bilemem tabi :)
İstanbulda çıkan çatışmada bir kişi demişsin( ismi burak ) çatışma karşılıklı olur tek taraflı degil biraz olaylara objektif bakmayı ögrenin ltf.
Blog okadar kin doluki masum bir çocuktan başlayıp başörtüsüne nasıl geldi anlamadım.Yaşın kaç bilmiyorum ama ben bu ülkede bazı şeyleri görecek kadar çok yaşadım.
269 yogun bakımda olan bir çocuktan haberiniz varmıydı acaba hanginiz bir tel açıpta hal hatır sordu?hiç biriniz tabiki!!
Ölen bir çocugun arkasından hala birşeylerin peşindesiniz.Bırakında bari mezarında rahat etsin Birşeyde dikkatimi çekti.Defnedilen çocugun daha toprağı kurumadan babası canlı yayınlarda demeçler veriyordu çok manidar bence.
Hala ARAKANDA,SURİYEDE,FiLİSTİNDE,DOĞU TÜRKİSTANDA,ORTA AFRİKADA VE MISIRDA katledilen ve SOMALİDE AFRİKANIN bir çok yerinde açlığa ve susuzluğa mahkum edilen çocuklar içinde eylem yapsınlar veya blog yazın yapamazlar yapamazsınız.Demokratik bir ülkede yaşıyoruz herkez karşıt görüşlü insanların görüşlerine saygı göstermek zorundadır biz nasıl gösteriyorsak karşımızdakindende onu bekleriz. Demokratik bir ülkedeyiz ve seçimlerde tek parti yok tepkinizi sandıkta gösterin gösteremiyorsanızda suçu desteklediğiniz kurumda bulun neden seçilmiyor diye
mirza78 ve duk45 yorumları içinde tşkler.
Ortada ideolojik manada bir taraf yok diyorsunuz ama ne yazık ki taraf ve rant peşinde olma durumu var. Seçimlere yakın bir tarih olmasaydı acaba kaçımız ya da kaçları Berkin için bu kadar yas tutacaktı? Madem bu kadar sağduyuluyuz bunu neden bizi yönetecek insanları seçerken sandığa yansıtmıyoruz. Duygularınıza sağlık .
Ha siz, gezi olayları zamanı, ne idüğü belirsiz adamların, molotoflarla, taşlarla, sapanlarla, tüm kanallarda, hükümet isteğiyle (Alo Fatih) canlı yayında verilen ve oynanan tiyatroyu diyorsanız o başka. 5-10 kişilik sözde eylemci grupla (daha sonradan ortaya çıkan fotoğraflarda, ellerinde telsizle fotoğrafları çıktı o kişilerin), Taksim'in orta yerinde başa çıkamadığı ve canlı yayında, yapılan başarızı orta oyunu ise söz konusu ve ona inanıyorsanız başka. Ayrıca binlerce insanın içinde tabi ki provakatörler oluyor, taş atan, çevreye zarar veren. Siz zannediyor musunuz ki, o eylemlere katılanlar, gerçekten şiddetten yana olsaydı, dediğiniz gibi ellerinde taş sopa olsaydı, şu an yaşayan bir çok insan yaşayacaktı. Aynı Ukrayna'da olduğu gibi bir çok ölüm olurdu, bunların hiç biri olmadı.
Yazılanların bir çoğu düzeyli aklı selim. Aklı selim olmayanlar ise yakıp yıkanlarla, gerçek canı yanmış kişileri eş değer tutulmasıdır.
Kınama , yuhalama , o yaptı bu yaptı gibi söylemler bitmedikçe ne yazık ki önümüzde ki günlerde daha vahim olaylar cereyan edicektir. Berkin kardeşimiz ne ilk oldu nede son olucak gibi gözüküyor.Hatta ve hatta daha vahim olaylar gün geçtikçe yaklaşıyor. Peki kan kanla temizlenmeyeceği gibi, bunun önlemini alamayacak kadar aciz bir yönetim olmamalı. Önümüzde ki günlerde tekrar bu tarz eylemler yada olaylar olduğunda, tekrar canlar yandığında gene, o mermileri, taşları, gaz fişeklerini, molotofları, kimin attığımı tartışılıcak..
Bu seferde Ahmetler , Seraplar ölümsüz diye sokaklaramı çıkılıcak...Meydanlarda oy istiyerek saatlerce yaptıklarını sıralıyan siyasetçiler çok bir şey yapmış gibi böbürlenmeye hiç gerek yok. Sen devletsen, zaten o saydıklarınızı yapmaya mecbursunuz. Senin yok saydığın görmezden geldiğin asil görevin bu ölen masum canların neden öldükleri nerede ne hata yaptığınız / yaptığımız ve bu hataların önüne nasıl geçilmesidir. Çözüm olarak nasıl bir tedbir alınabilir ne yapılabilirsiniz .İşte oraya gitmeseymiş gibi yasakçı bir anlayışla bu acıları durduramazssınız.Herkezin hayata bakış açısı aynı olamaz. Aylardan beri dillerde illegal grup var ne yapıyorsa onlar yapıyor . Sen devlet olarak üç beş çapulcu diye adlandırdığın kişileri yakalıyamıyorsan o zaman bu ölümlerde en büyük sorumluluk senindir. Bu ülkede herşey senin elinde olduğu gibi bu illegal örgütleride yakalamak senin için hiçde zor olmasa gerek.... Her acıdan sonra hep geriye dönülüyor, orda bu ölüm olmuştuda bu kadar ses çıkmamıştı, burda bu ölüm olmuştuda....
Sonuç masum insanlar ölmeye devam ediyor.Bu tarz eleştirilerde, bana öneriyle gel, eleştiriyle gelme deniliyor. Bu ülkeyi kim yönetiyorsa o çözümüde devtin kendisi bulması lazım. Bir kişi üç kişi beş kişi kazaya kurban gider, zamanla durulurlar anlayışıyla bu acılar bitmez...
... Bugün bir masum can hayattan gider yarın onlarcası.Sen devlet olarak bazı önlemlerini şimdiden almazssan, görmezden gelirsen yada, Nokta....
Önümüz yaz.....
j
Hadi Burak Can için de bir yazı bekliyoruz duyarlı arkadaşlardan. Yaşasaydı neler yapacaktı gibisinden bir hikaye kurgulanabilir.
Ladin, beni her zaman anlıyorsun ama yanlış anlıyorsun. Ya da anlamak istediğin gibi anlıyorsun. Ama sonuç değişmiyor. Burada özgürlük arayışı pozlarında dolanan ama aslında karşı tarafa verilen ve verilecek olan özgürlüklere tahammül edemeyenler, birbirlerini tebrik ve teselliye devam edebilirler. On yıl önce yapabilip de şu anda yapamadığınız ne var sayın özgürlükçüler?
DelPhol'e Özel: Gözden kaçırmışım sizin yorumunuzu, hani dediğiniz bir şey yok, hep boş hep boş. Fakat ünlemlerinizi gördüm sonra. "Ölümü provoke sebebi yapmayınız" ve ünlemler ünlemler.... Siz haber filan izliyor musunuz? Penguenleri mi izliyorsunuz hala? Bu sözü yöneltmeniz gereken ünlemlerinizle beraber!!!!!! ben değilim, bir başkası. Ve fakat görmek ne mümkün değil mi? Tek dileğim bugün olan gelişmeleri takip etmeden bu yorumu yapmış olmanız. Şaşırmıyorum aslında sadece üzülüyorum halinize.
CeZbE
Mirza'ya bir not:
Beynamaz degil Bi-namaz
Bilginize
“Atma Hamidiye Atma” türküsünün hikayesi 1925 yıllarında geçer. Ulu önderin kıyafet devrimi yaptığı sıralarda Rize halkının bir kesimi, cübbe potur giymek, sarık takmak istemekte ve devlete vergi vermeyi reddederek cumhuriyete karşı ayaklanmaktadır. Bunun üzerine ulu önder Hamidiye zırhlısını Rize açıklarına gönderir ve korkutmak amacıyla zırhlıdan kurusıkı ateş açılır. Korkan Rize halkı “Atma Hamidiye atma, vergi de veririz, şapka da takarız” der. Bu hikayenin hiçbir bilimsel kaynağa dayanmadığı tamamen tevatür olduğu bildirilmektedir. Günümüz Türkiye’sinde özgürlük tartışmalarının tevatürler yerine bilimsel kaynaklara dayalı olarak yapılmasını dileyerek blogseverlere saygı ile duyuruyorum.
Ah Mirza ah ! Ben olayı paylaşıyorum. Sen " Gemiler korkutmaya gitmişti diye normal saydığımı körü körüne savunduğumu, biat ettiğimi" iddia ediyorsun. Ayrıca diyorsun ki; "tevatür için tarih uzak değil" tevatür demek, ağızdan ağıza yayılan, bir kaynağa dayalı olmayan demektir, ben bunu kastediyorum.
Ve diyorum ki; ÜLKEMDE 21. YÜZYILDA YAPILAN ÖZGÜRLÜK TARTIŞMALARI TEVATÜRLER YERİNE BİLİMSEL VERİLERE KAYNAKLARA DAYANMALI... Bu bir, ayrıca kıyafet devriminin dine bakışla ne alakası var. İnsanlara namaz kılmayın, ibadet etmeyin inanmayın mı demiş ulu önder? Din ve imanın giyiniş biçimiyle ne alakası var? Potur ve sarık takmakla dindar mı olunuyor? Yoksa takım elbise insanı dinsiz mi yapıyor? Ayrıca bütün olanları o yıllardaki ortam, olanaklar ve psikoloji ile düşünmek gerekir. Yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden ayağa kaldırılmaya çalışılan cumhuriyetin elbette ki ayaklanmalara, isyanlara tahammülü az olacaktır.
Keşke yazını insanları düşman edip ötekileştirmek suçlamaları ile bitirmeseydin. Çünkü suçlamalar insanları daha çok iter, kutuplaştırır ve ayrıştırır.